1.
1973 doğumlu türk yazar ve senarist
tarık tufan'ın yazmış olduğu 392 sayfalık roman olup 2020 yılında yayınlanmıştır.
bu kitabı çıktıktan kısa bir süre sonra alıp okuduğumu hatırlıyorum.
kitabımızın konusuna geçmek gerekirse;
hakan isimli bir adamın 40. yaş gününde doğum günü pastasına adının yanlış yazılması sonucu hayatını sorgulamasını ve sorgularken fikirsel açıdan kaybolmasını, karısı ile olan yaşamı konu ediniliyor.
çocuk sahibi olmaya çalışmaları, karakterin iç dünyası, hayata bakışı ve tam da 40 yaşına girdiğinde hayatını ve vâroluşunu gözden geçirmeye, anlamaya çalışması, kendini sorgulamanın kaybolma ihtimâli barındıran yanı, kitapta önemli yer tutuyor.
konusunu farklı bulduğum, anlatım tarzının fena olmadığı ama edebî olarak fazla iyi bulmadığım bir kitaptı.
insanın adının yanlış yazılmasının onun ruhunda yarattığı sarsıntıya dair normal bir roman.
insan ne zaman uyanır, ne zaman kendinin farkına varır ve ne zaman kaybolur, ne zaman kendine yabancılaşır gibi soruları da beraberinde getiren, sürükleyici ve muhafazakar bir düzlemde ilerleyen ve ruhsal kayboluşu anlatan bir kitap.
kimim ben gerçekten, ben kimim?
neden böyle giyiniyorum, saçlarımı neden böyle tarıyorum, neredeyse her öğlen aynı mönüyü yemek benim tercihim mi?
sabahları metroda sekiz vagonlu araca denk geldiğimde veya kalabalık durakta beklerken yaşadığım mutluluk bana bir ömür yeter mi?
tarık tufan'ın yazmış olduğu 392 sayfalık roman olup 2020 yılında yayınlanmıştır.
bu kitabı çıktıktan kısa bir süre sonra alıp okuduğumu hatırlıyorum.
kitabımızın konusuna geçmek gerekirse;
hakan isimli bir adamın 40. yaş gününde doğum günü pastasına adının yanlış yazılması sonucu hayatını sorgulamasını ve sorgularken fikirsel açıdan kaybolmasını, karısı ile olan yaşamı konu ediniliyor.
çocuk sahibi olmaya çalışmaları, karakterin iç dünyası, hayata bakışı ve tam da 40 yaşına girdiğinde hayatını ve vâroluşunu gözden geçirmeye, anlamaya çalışması, kendini sorgulamanın kaybolma ihtimâli barındıran yanı, kitapta önemli yer tutuyor.
konusunu farklı bulduğum, anlatım tarzının fena olmadığı ama edebî olarak fazla iyi bulmadığım bir kitaptı.
insanın adının yanlış yazılmasının onun ruhunda yarattığı sarsıntıya dair normal bir roman.
insan ne zaman uyanır, ne zaman kendinin farkına varır ve ne zaman kaybolur, ne zaman kendine yabancılaşır gibi soruları da beraberinde getiren, sürükleyici ve muhafazakar bir düzlemde ilerleyen ve ruhsal kayboluşu anlatan bir kitap.
kimim ben gerçekten, ben kimim?
neden böyle giyiniyorum, saçlarımı neden böyle tarıyorum, neredeyse her öğlen aynı mönüyü yemek benim tercihim mi?
sabahları metroda sekiz vagonlu araca denk geldiğimde veya kalabalık durakta beklerken yaşadığım mutluluk bana bir ömür yeter mi?
devamını gör...
2.
tarık tufan'ın, "psikolojik kurgu" türündeki kitabı.
d&r'dan yüksek miktarda alışveriş yaptığım için indirimli gösterildi, ben de okurum bir ara diye sepete eklemiştim. eklemez olaydım. öncesinde adını ve kitaplarını duymamıştım zaten, duymaz olaydım.
aslında güzel kitap, hoşuma giden yerleri oldu. altını çizdiğim, orada burada paylaştığım cümleler de çok vardı. ama tabi hepsi bilindik şeylerdi, sadece yazıya dökülmüş hali...
beğenmeme sebebim de çok fazla betimleme yapmış olması. adamın tuvalete gitmesi gerektiğini 1 sayfa anlatmış neredeyse. bana ne adamın mesanesinin neredeyse patlayacak olmasından? 390 sayfa kitap ama 40-50 sayfası çöp diyebilirim. vakit geçsin diye okunabilir ama dünyadaki tüm kitapların okunmuş olması şartıyla :d
başka kitapları övülmüş ama bu yazarın kitaplarını bir daha okumamaya yemin ettim. kafamda soru işaretleri kaldı. netflix'teki "how it ends" filmi gibi hissettirdi. bir şeyler oldu ama ne? küfrettim ikisinin de sonunda.
(bkz: tarık tufan)
(bkz: how it ends)
d&r'dan yüksek miktarda alışveriş yaptığım için indirimli gösterildi, ben de okurum bir ara diye sepete eklemiştim. eklemez olaydım. öncesinde adını ve kitaplarını duymamıştım zaten, duymaz olaydım.
aslında güzel kitap, hoşuma giden yerleri oldu. altını çizdiğim, orada burada paylaştığım cümleler de çok vardı. ama tabi hepsi bilindik şeylerdi, sadece yazıya dökülmüş hali...
beğenmeme sebebim de çok fazla betimleme yapmış olması. adamın tuvalete gitmesi gerektiğini 1 sayfa anlatmış neredeyse. bana ne adamın mesanesinin neredeyse patlayacak olmasından? 390 sayfa kitap ama 40-50 sayfası çöp diyebilirim. vakit geçsin diye okunabilir ama dünyadaki tüm kitapların okunmuş olması şartıyla :d
başka kitapları övülmüş ama bu yazarın kitaplarını bir daha okumamaya yemin ettim. kafamda soru işaretleri kaldı. netflix'teki "how it ends" filmi gibi hissettirdi. bir şeyler oldu ama ne? küfrettim ikisinin de sonunda.
(bkz: tarık tufan)
(bkz: how it ends)
aldatmayı da güzelleştirmeye çalışmış. adam, öldü sandığı eski sevgilisinin yaşadığını öğreniyor ve görüşmeye başlıyor. öncesinde eşiyle arası bozuktu ama bunu gizlememesi gerekirdi. kadına da iş arkadaşı, kendisinde kalmasını teklif etti ama kadın yemekten sonra evine döndü. "neden yemek yedi?" adam, kadının iş yeriyle alakalı bir etkinlikte rezillik çıkardı ve kadını tek başına bırakıp gitti -eski sevgilisinin yanına. iş arkadaşı da yemek yemeyi teklif etti, konuşmaya ihtiyacı vardır diye. ama adamın yaptığı çok farklı. haftalarca eski sevgisiyle görüştü ve eşinin üzgün olmasını, hayal kırıklığına uğramış olmasını umursamadı. eski sevgili olan kadın da adamın evli olduğunu biliyordu, ona rağmen görüşmeye devam etti -samimi bir görüşmeydi bu, benim gözümde. ki eşinden gizlemesi, anormal olduğuna işaret zaten, her ne kadar araları bozuk olsa bile.
ayrıca, son 20-25 sayfada cinayet olduğunu öğreniyoruz. cinayeti gören biri var ama polise de bize de söylemiyor katilin kim olduğunu. o yüzden saçma bitti.
katil kim?
boşandılar mı? öyleyse veya değilse, hayatlarına nasıl devam ettiler?
murat, parasını alıp borçlarını kapattı mı?
mert öldü mü/ne zaman ölecek?
kafamda bir sürü soru işareti kaldı.
ayrıca, son 20-25 sayfada cinayet olduğunu öğreniyoruz. cinayeti gören biri var ama polise de bize de söylemiyor katilin kim olduğunu. o yüzden saçma bitti.
katil kim?
boşandılar mı? öyleyse veya değilse, hayatlarına nasıl devam ettiler?
murat, parasını alıp borçlarını kapattı mı?
mert öldü mü/ne zaman ölecek?
kafamda bir sürü soru işareti kaldı.
devamını gör...