1.
...
vaiz'in gidişiyle şaşkın şaşkın meydana döndüm. tartışma hâlâ devam ediyordu. dinlemek istedim ama artık bunun nafile bir çaba olacağına karar vermiştim. işte bu sırada gözüm birine takıldığı oldukça tuhaf bakışlı bu kişi tartışmayı dinliyor ve söylenenlere gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"bir mana bulabildin mi?" diye sordum. "bu tür şeyler sözle konuşulmaz. kelimeler betimlemez. varlığını bilirsin ama ifade edilemez." dedi. sustu ve sonra devam etti "bu dediğin şeye de yol denir. sadece yürünmesi gereken yol."
"birlikte yürüyelim mi?" diye sordum. "sadece belirli bir mesafeye kadar giderim. ondan sonra yol senindir." biraz yürüdük. ılık ılık esen rüzgar havayı şurup gibi yapmıştı.
+neden buradasın? sende benim gibi bir arayış belki de bir hikaye peşindesindir.
- belki, belki de öyledir. hikayeleri dinlemekten çok görmeyi severim. bu yüzden yollardayım. üç kızkardeş beni nereye götürürse oradayım.
bu kelime oldukça tanıdık gelmişti. heybemin içinini karıştırdım. antonio'nun bir zamanlar bana vermiş olduğu kitap kopyasına baktım. orada da bu meşhur üç kızkardeşten bahsediyordu.
+bu üç kızkardeş de kimdir? isimleri belli midir? nerededirler?
- onların isminin bir önemi yok. bir kitap ve bir alet ile onları bulabilirsin. söyleceklerim bu kadar.
+ böyle bir kitap mı?
kitabı çıkarıp keşişe gösterdim. keşiş baktı. sonra:
-evet. kitap bu. aleti yapabildin mi?
+ hayır bununla bir arkadaşım ilgileniyor, ben değil.
- ilgilenmelisin. çünkü üç kızkardeşi bulan büyük bir ödül alır. kitaba bak bunun anlamını biliyor musun?
bir şekil vardı. iki kocaman sütünun içerisinde bir piramit şekline benzer bir şeydi.
- sadece şunu söyleyebilirim bu şekil, yaşamın en büyük sırrıdır. üç kız kardeş ise bunun bekçisidir. onları bulana bunu vaat eder. şüphesiz ki bunun da vereceklerdir.
+sen neden aramıyorsun? bu konuda oldukça bilgilisin.
-hayır! benim arayışım o değil. o benim hikayem değil seyyah! benim hikayem başka.
işte şimdi yol çatallanmıştı yol ayrımının eşiğinde durduk.
-yol'un sonundayız. benim hikayem o yöndedir. sana iyi yolculuklar seyyah.
+ kendine iyi bak keşiş!
-seyyah, eğer onu görürsen, diotima'yı görürsen, keşiş hâlâ yolda dersin.
diotima'nın kim olduğunu bilmiyordum. ama keşişi de üzmemek için kafamı sallamıştım. güneş ise her zaman ki ihtişamı ile yeni hikayelere doğuyordu.
var olmayan kitabın var olan bölümünden
vaiz'in gidişiyle şaşkın şaşkın meydana döndüm. tartışma hâlâ devam ediyordu. dinlemek istedim ama artık bunun nafile bir çaba olacağına karar vermiştim. işte bu sırada gözüm birine takıldığı oldukça tuhaf bakışlı bu kişi tartışmayı dinliyor ve söylenenlere gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"bir mana bulabildin mi?" diye sordum. "bu tür şeyler sözle konuşulmaz. kelimeler betimlemez. varlığını bilirsin ama ifade edilemez." dedi. sustu ve sonra devam etti "bu dediğin şeye de yol denir. sadece yürünmesi gereken yol."
"birlikte yürüyelim mi?" diye sordum. "sadece belirli bir mesafeye kadar giderim. ondan sonra yol senindir." biraz yürüdük. ılık ılık esen rüzgar havayı şurup gibi yapmıştı.
+neden buradasın? sende benim gibi bir arayış belki de bir hikaye peşindesindir.
- belki, belki de öyledir. hikayeleri dinlemekten çok görmeyi severim. bu yüzden yollardayım. üç kızkardeş beni nereye götürürse oradayım.
bu kelime oldukça tanıdık gelmişti. heybemin içinini karıştırdım. antonio'nun bir zamanlar bana vermiş olduğu kitap kopyasına baktım. orada da bu meşhur üç kızkardeşten bahsediyordu.
+bu üç kızkardeş de kimdir? isimleri belli midir? nerededirler?
- onların isminin bir önemi yok. bir kitap ve bir alet ile onları bulabilirsin. söyleceklerim bu kadar.
+ böyle bir kitap mı?
kitabı çıkarıp keşişe gösterdim. keşiş baktı. sonra:
-evet. kitap bu. aleti yapabildin mi?
+ hayır bununla bir arkadaşım ilgileniyor, ben değil.
- ilgilenmelisin. çünkü üç kızkardeşi bulan büyük bir ödül alır. kitaba bak bunun anlamını biliyor musun?
bir şekil vardı. iki kocaman sütünun içerisinde bir piramit şekline benzer bir şeydi.
- sadece şunu söyleyebilirim bu şekil, yaşamın en büyük sırrıdır. üç kız kardeş ise bunun bekçisidir. onları bulana bunu vaat eder. şüphesiz ki bunun da vereceklerdir.
+sen neden aramıyorsun? bu konuda oldukça bilgilisin.
-hayır! benim arayışım o değil. o benim hikayem değil seyyah! benim hikayem başka.
işte şimdi yol çatallanmıştı yol ayrımının eşiğinde durduk.
-yol'un sonundayız. benim hikayem o yöndedir. sana iyi yolculuklar seyyah.
+ kendine iyi bak keşiş!
-seyyah, eğer onu görürsen, diotima'yı görürsen, keşiş hâlâ yolda dersin.
diotima'nın kim olduğunu bilmiyordum. ama keşişi de üzmemek için kafamı sallamıştım. güneş ise her zaman ki ihtişamı ile yeni hikayelere doğuyordu.
var olmayan kitabın var olan bölümünden
devamını gör...