roman / edebiyat
6 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

kokuların duyguları var mıdır?
patrick süskind'in bugüne kadar sadece koku kitabını okudum ve okuduğum gibi diğer kitaplarını almaya karar verdim.
böyle bir düşünce yazarın aklına nasıl geldi diye düşünmeden edemiyor insan. koku duyusu hiçbirimizin önemsemediği ama yokluğunda hemen hissettiği bir duyu.bu duyuyu o kadar ayrıntılı bir şekilde anlatmış ki anlattığı şeylerin kokusunu alıyorsunuz.kendimi kitabı okurken sürekli koklamıştım ve acaba baptiste benim kokum hakkında ne düşünürdü diye çok merak etmiştim.

bir hikayeyi anlatılabilecek en güzel şekilde anlattığını ve bizi bir çok soruyla baş başa bıraktığını düşünüyorum .mesela ölüm ile yaşam, insanların medeni görünümü ve ne kadar farkında olmasak da kokuların kişiliğimizi belirlemesi gibi güzel konulara değinmiş bu kitapta.

baptiste kesinlikle en iyi kitap karakterlerinden birisidir bana göre.kendisinin bir katil olduğunu anlamayacak kadar koku bağımlısı bir insandır o. bir kokusu yoktur fakat mükemmel koku alma yeteneği vardır.karakterin gelişimi ve doğduğu andan beri yaşadığı olaylar onu tam bir antikahraman yapmaktadır.
her karakter kendisini mükemmel bir şekilde anlatıyor ve hepsinin de sonu trajikomik bir tiyatro oyunu gibi bitiyor.
geçtiği dönem ,anlatım tarzı ve karakterler çok hoşuma gitti.kurgusu çok akıcıydı ve bir saniye bile elimden düşmedi.263 sayfalık kitap bana 30 sayfaymış gibi gelmişti.
sonuç:okuyun,okutturun
devamını gör...
hayatımda anlatımı o kadar ağır olmasa da okumakta zorlandığım nadir kitaplardandır. süskind'in anlatımı oldukça şiirseldir ve sizi doyurur ancak ne kadar yapılanlar korkunç olsa da başkarakterimiz jean-baptiste'e hayran olmaktan alıkoyamazsınız kendinizi. korkunç olan da budur, sarsılırsınız. ama kitabın sonuna geldiğinizde doymuş olarak arka kapağı kapatırsınız ve derin bir nefes alırsınız.

ayrıca kızıl hayranlığımı ve kızıl kadınları koklama isteğimi tetikleyen kitaptır. sapık gibi hissediyorum kendimi adeta.
devamını gör...
görmezden gelinen, toplumca yok sayılan herkesin iç çığlıklarını haykırmıştır jean baptiste. insanlar için nasıl olduğunuzun bir önemi yoktur, önemli olan nasıl göründüğünüzdür. insanların beğendiği şeylere bürünün de görün, size nasıl hayran oluyorlar.
devamını gör...
bir patrick süskind romanı. insanın koklaya koklaya okuduğu, sıra dışı, sonunda da ayrıca bir baş dönmesine neden olan roman. betimlemelerinin yanında gizlediği felsefelerle insanı derinden etkiler ve sorgulatır. filmi de çekilmiştir; çoğu zaman olduğu gibi yazının uyandırdığı duyguları uyandıramamıştır tabi. (bkz: koku)

aynı zamanda almanca parfüm anlamına gelmektedir.
devamını gör...
daha önce filmini izlediğim şimdilerde okumaya başladığım kitaptır. filmin bazı sahneleri izlerken insanı inanılmaz rahatsız etmektedir bunu söylemek istedim, çok hassas kişiler izlemesin. ancak gelelim kitaba... kitabın can yayınlarından olan çevirisini edindim ve 50 sayfasını okudum hali hazırda. okurken insana duygusuzluğun duygusunu çok güzel verdiğini söyleyebilirim. ana karakter olan greenouille'in koku duyusundan başka hiçbir nesneye, insana ya da kendisine olan duygusunun olmadığını hissettim. koku duyusuna karşı ise hayatta belki de yetenekli olduğu tek konu olmasından dolayı sevgi beslediğini düşündürdü bana. hatta bu karakteri gerçek yaşamda gözlemleyebilseydim antisosyal kişilik bozukluğu (bkz: sosyopat) olduğunu düşünürdüm muhtemelen. daha önce filmini izlememe rağmen yazarın yapmış olduğu betimlemelerle filmdeki sahneler yerine benim kafamda bambaşka bir ortam ve bambaşka bir greenouille canlanıyor. bunun yazarın bir başarısı olduğunu düşünüyorum çünkü çeviri kitap olmasına rağmen tasvirlerini okurken inanılmaz keyif aldım. ileride klasikleşecek eserlerden biri olacak bence. yazarı şimdilerde 72 yaşındaymış henüz ölmediği için tam manasıyla herkesçe bilinen bir eser olamamış olabilir belki de. imkanım olsa yazarla konuşmak ve iç dünyasını anlamak isterdim çünkü yazarın üslubundan ziyade zaten kurgu başlı başına daha önce izlediklerim ve okuduklarımdan çok farklı.
devamını gör...
daha önce duymuş muydun? hayır, hiç karşılaşmadım. böyle başlıyordu ilk karşılaşma.

kokusuz ve kokuya duyarlı, müthiş tutkulu. süskind üslubundan memnun kalmasam da kurduğu evreni hayli beğenip özenini hissettiğim bir yazar. koku öyle özenli ki, bu özen zaman zaman uzaklaştırdı beni. karakterler yeterince iyi ama işleme yetersiz kalıyor. sanki yün bir kazak örüyor, ipi bir yerde bitince hemen elinin altındaki mevcut farklı bir renkle devam ediyor, elbette ilk ipin aynısını alıncaya kadar. ilk ipe yeniden başladığında benim aklım ikincide kalıyor.

ancak yergilerime rağmen gerek konusuyla gerekse kısa bir konuşmayla karşılaştığım için çok memnun olduğum bir kitap. zaman zaman tam tadında bir okültizm kokusu alınıyor ki, bu dağılıma hayran kaldım. kitap için bir koku hastasının, koku hastası bir katilin romanı denilebilir ancak benim nazarımda tutkunun romanı olarak kalacak. koku ve tutku daha iyi nasıl birbirinde yer bulurdu bilmiyorum.
devamını gör...
okurken ara ara avuç içlerimi ve dirseğimin iç kısmını koklamama sebep olmuş kitaptır.

öylesine başarılı bir kurgusu var ki üzerinden bi hayli zaman geçmesine rağmen baptiste'nin kokusunun olmadığını fark ettiği anın dehşeti hala aklımda. kitabın en vurucu kısımlarından ve süskind inanılmaz güzel aktarmış.

sonuyla da beklentimi karşılamış bir kitap. kitabın son satırları da nedense inanılmaz hoşuma gidiyor. gerçek bir kapanış gibi hissettiriyor bana.


sonra, önce kaçamak kaçamak, sonra doğruca göz göze gelmeyi başardıklarında, gülümsemeden edemediler. olağanüstü bir gurur duyuyorlardı. ilk kez sevgiyle bir şey yapmışlardı.

devamını gör...
yıllarca ankara devlet tiyatrolarında oynanan kontrabas'ın yazarı patrick süskindin ilk ve en ünlü kitabıdır. ben çok uzatmadan en iyi incelemesi olduğunu düşündüğüm adresi vereyim: flu tv nevzat kaya -koku
nevzat kayanın heyecanla aydınlanma çağını yermesi inanılmaz keyifli.
devamını gör...
kitabı bitirdiğinizde etkilendiğiniz yerlerin cümlelerin olduğu sayfaları kenarından hafif kıvırıyorsanız kitap kıvır kıvır kalıyor. her sayfada müthiş betimlemeler ve şiirsel ifadeler var. ınanilmaz güzel yazılan yazarı ile ilgili "bu nasıl bir deha?" diye okurken 40 kere düşündüğünüz bir kitap.

kitap jean-baptiste'in doğumu ile baslar. ismi ile hiç çekilmeyen bakım gördüğü kişiler tarafından eziyet gibi görülen bu bebeğin en tuhaf özelliği kokusunun olmamasıdır. bunu ilk okuduğumda aklıma annemin teninin kokusu geldi. ya da derin bir sevgi beslediğim, güvendiğim insanları düşündüm (ailem, arkadaşlarım, öğretmenlerim) onların çoğunluğunun kokuları ama kendi kokuları ni aldığım an hep bana diğer insanlardan farklı ve huzur verici gelmiştir. neyse işte bunları düşündükten sonra jean baptiste'in bebek iken ilk başta sebepsiz yere ilgi görmemesinin ve sevilememesinin nedenini anladım.

jean-baptiste kokusunun olmamasına rağmen müthiş bir koku duyusuna sahip ve kokulardan tahrik olurcasina delicesine bir haz duyan bir genç adam olur. hikâyenin bu kısmından sonra kitap artık sizi rahatsız eder. bir yandan da çok etkiler ve sürükler. kitabın son sahnesi ise gözde canlandırılması zor bir şekilde yazılır. yani betimleme, akış her şey tamam ama o anı kafanda canlandırmak çok zor gelmişti bana.
devamını gör...
bitirmek üzereyim ve kitabın kapağını ne zaman açsam farklı kokular deneyimlediğimi hissediyorum. kitap bir yandan sizi içine alırken bir yandan da belirli bir kapının arkasında bırakıyor. "bir arkadaşa bakıp da çıkacaktım" bile diyemiyorsunuz.

koku işine takılmazsanız akıcı bir kitap. fakat benim gibi onu da koklayayım buna da bakayım derseniz ilerlemesi zor.
devamını gör...
yazarın alman olması nedeniyle olacak, sıkı bir edebi disiplinle yazılmış. ayrıntılı tasvirler çok fazla.stephen king kitapları gibi olan konusu ile uyumlu olmamış gibi hissettim.
devamını gör...
kitap fuarında çalışırken arkadaşımın gelen müşterilere

" bir adam var öldürdüğü insanlardan parfüm yapıyor" diye anlattığı kitaptır

baya da satmıştık :)
devamını gör...
kitabı olduğunu bilmeden filmini izlediğim kitap.
böyle olduğunda ise okuyasım gelmiyor. kitapta o sahne var mı bilmiyorum ama filmdeki onlarca kişinin, o kokudan etkilenip seviştiği sahne oldukça etkileyiciydi.
devamını gör...
bir patrick süskind kitabıdır.

bu kitabından sonra patrick süskind'in başka kitaplarını da okudum ve bence yazarı sadece bu kitapla anmak büyük haksızlık olur. güvercin (kitap) isimli müthiş novellası beni en az bu kitap kadar da etkilemiştir. hatta bence -henüz çekilmediyse eğer- bir an önce filme çekilmelidir.

kitap onlarca dile çevrilip büyük bir başarı kazanmıştır. ancak filmden sonra artık unutulmaz ve çok satan romanlar arasına girmeyi başarmıştır. ki sinemanın edebiyata böyle hizmet etmesi ile ilgili hiçbir sorunum yok benim.

jean-baptiste grenouille bence edebiyat dünyasının en ikonik karakterlerinden biridir. birçok insan kokulara hassastır. bir koku hafızası vardır insanları ve en başa çıkılmaz, unutulması en zor anılar burda saklıdır.

kötü kokularla dolu bir pazar yerinde dünyaya gelen jean-baptiste grenouille daha sonra nefis parfümler üreten bir dükkanda çalışarak koku hafızasını geliştirir. ve sonunda da bir mantığı, bir amacı olan azılı bir katil olur.

ama amacı o dayanılmaz, o muhteşem kokuyu bulmaktır. ve bulur da.

çok iyi bir kitaptır. benim için önemli kitaplardan biridir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"koku (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim