#televizyon dizileri
#final yapan diziler
2007 - 2015 yılları arasında amerikan televizyonlarında gösterilen 7 sezon 92 bölümlük amerikan dizisidir. new york'ta bulunan üst düzey bir reklam şirketinin ortağı olan don draper'ı merkeze alan yapım 1960'lar amerikasında geçmekte dönemin sosyal ve ekonomik yapısıyla kültürel dokusunu başarılı bir şekilde seyirciye geçirmektedir.
primetime emmy ödülleri 2015 - en iyi erkek oyuncu
primetime emmy awards 2011 - en iyi dizi, en iyi saç tasarımı
primetime emmy ödülleri 2010 - en iyi dizi, en iyi oyuncu seçimi, en iyi saç tasarımı, en iyi senaryo
primetime emmy ödülleri 2009 - en iyi dizi, en iyi saç tasarımı, en iyi senaryo
primetime emmy ödülleri 2008 - en iyi sizi, en iyi senaryo, en iyi sanat yönetimi, en iyi sinematografi, en iyi saç tasarımı, en iyi ana başlık
ödülleri de dahil olmak üzere toplam 143 ödül kazanmıştır.
primetime emmy awards 2011 - en iyi dizi, en iyi saç tasarımı
primetime emmy ödülleri 2010 - en iyi dizi, en iyi oyuncu seçimi, en iyi saç tasarımı, en iyi senaryo
primetime emmy ödülleri 2009 - en iyi dizi, en iyi saç tasarımı, en iyi senaryo
primetime emmy ödülleri 2008 - en iyi sizi, en iyi senaryo, en iyi sanat yönetimi, en iyi sinematografi, en iyi saç tasarımı, en iyi ana başlık
ödülleri de dahil olmak üzere toplam 143 ödül kazanmıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ismet kim ki" tarafından 18.11.2020 19:35 tarihinde açılmıştır.
1.
1960'lı yıllarda reklamcılığın gerek gizli gerek açık rekabetçi çocuklarının hayatlarını türlü baharat ve meze çeşitleriyle önümüze getiren dahice yapım. bu dizide her şey vardır. aşk vardır, para vardır, puro vardır, seks vardır, kızılı vardır, sarışını vardır, kötüsü vardır, masumu vardır vardır. tıpkı sıradan bir hayat gibi. bu arada herkes don draper'a bayılır durur ancak mahallemizin roger sterling'tir, her neyse... isminin mad men olduğuna bakmayın dizide her ne kadar olaylar bu adamların iş hayatları ve karmaşık ilişkileri etrafında dönüyor olsa da arka planda ya da hayır hayır direkt ön planda kadın karakterlerin de gelişimlerini bu divane adamlar karşısında süratle tamamladıkları görülmekte ve izlerken bu durum bana haz vermektedir. çıkarcı insanlar, dedikodular, ahlaksız ve sıra dışı ilişkiler, karşı konulamaz arzular tüm gerçekliğiyle sebepli sebepsiz göze sokulur. şimdi bunun nesi güzel ablacığım diyebilirsiniz, her insan evladının hakkıdır bunu demek; ama burada gerçek ile yalan arasındaki kırmızı çizgide gidip gelmektedir karakterlerimiz. çok önemsiz gibi görünen sahneler aslında çok şey anlatmaktadır. bilinçaltındaki her bir düşünce ve görünenin ardındaki gerçek hisler çok güzel aktarılır. gerçekleri ana hatlar değil detaylar şekillendirir. bu deli adamlar ve aynı oranda kaçık kadınların yemişş oldukları her bir haltın aslında dile getirilenden çok daha başka sebepleri, istekleri vardır bir yerlerde.
bu arada hemen hemen her bölümün diğer dizilerdeki gibi ciddi bir olay olmaksızın gayet sıradan bir biçimde bitivermesi ayırt edici özelliklerinden biridir. müzikler başarılıdır, kostümler başarılıdır, oyuncular harikadır
bu arada hemen hemen her bölümün diğer dizilerdeki gibi ciddi bir olay olmaksızın gayet sıradan bir biçimde bitivermesi ayırt edici özelliklerinden biridir. müzikler başarılıdır, kostümler başarılıdır, oyuncular harikadır
devamını gör...
2.
60'ların yükselen reklamcılık sektörünü ele alan entrikalarla dolu güzel bir dizidir. ayrıca dönemin feminizminin ele aldığı ideal mutlu ev kadını modeli, iş hayatında kadının yeri gibi birçok konuyu da kadın karakterler üzerinde ustaca işlemişlerdir. yayınlandığı dönemlerde bir sürü ödül kazanmış dizide jon hamm, january jones, elisabeth moss, christina hendricks, john slattery, vincent kartheiser gibi oyuncular yer almaktadır.
devamını gör...
3.
dönem dizilerini severek izleyen biri olarak mad men'e bir kaç ay öncesinde başlamam biraz benim ayıbım tabii ama izlediğim kadarıyla - 2. sezonun sonundayım - diyebilirim ki masters of sex'le çok benzer bir atmosferi var.
zaten araştırdım bunlar hep 1950 1960 amerika'sından bahsediyor hafif hafif zenci dokundurmalarıyla o dönem hakkında izleyiciye ortalama bir izlenim kazandırıyor.
dizinin akıcılığı bu tarzı sevmeyenler için uygun değil çünkü ağır ve ağdalı bir anlatımı var.
bir de sountracklarının hastasıyız.
(bkz: elle king) (bkz: masters of sex)
zaten araştırdım bunlar hep 1950 1960 amerika'sından bahsediyor hafif hafif zenci dokundurmalarıyla o dönem hakkında izleyiciye ortalama bir izlenim kazandırıyor.
dizinin akıcılığı bu tarzı sevmeyenler için uygun değil çünkü ağır ve ağdalı bir anlatımı var.
bir de sountracklarının hastasıyız.
(bkz: elle king) (bkz: masters of sex)
devamını gör...
4.
2007-2015 yılları arasında, toplamda 7 sezon gösterilmiş amerikan yapımı drama dizisidir.
başkarakter don draper özelinde, 50'lerdeki new york reklam sektörünü konu edinen dizi, arka planında da amerikanın dönemsel değişikliklerini belirgin biçimde gösterir.
yalnız adamlar iyi içiyorlar hocam. ben içkinin gündelik hayatın bu denli önemli bir parçası olduğunu, bir hemingway'in romanlarında bir de bu dizide gördüm. bizdeki gibi köprü altlarına, park tenhalarına, düğün salonlarındaki masa altlarına sıkışmayan alkol kültürü, demek amerikalılara da eğrisi doğrusu bol ama çok daha gerçek bir yaşam tarzı sağlıyor.
reklam sektörünün henüz afişler ve illüstrasyon görseller düzeyinde olduğu dönemlerde bile üreticilerle reklamcıların, tüketici hedefli beyin fırtınaları, rekabet düzeyi, bugün bu adamların her türden pazarlama ya da kakalama uzmanı olmalarını iyi açıklıyor. bu, köklü ve en hızlı gelişen sektörlerinden biri.
dizinin konu edindiği dönem, bugüne oranla kamusal alanda daha baskın olan erkek egemen yapı ve ırkçı ayrımların da çok belirgin olduğu bir dönem. ofis çalışanı kadınlar için seksapel flört; hayatın bir parçası, tacizse sınırların biraz zorlanmasından ibaret. para her şeyi yönetebildiği gibi her şeyi yapabilme hakkı gibi kültürel bir meşruyet de sağlamış durumda.
dizinin geçtiği iş yerindeki atmosfer, o kadar incelikli ve profesyonel ki herhangi bir iş yerindeki tanıdık hava gibi geliyor size. alt kademelerdekilerin birbirini kaydırma çabası, birbirlerinin omzuna basıp yükselmeye çalışanlar, ne kadar zeki olursa olsun görsel çekiciliğin azizliğine uğrayıp gölgede kalanlar, yalnız olup sevişenler, sarhoş olup sevişenler, heyecana kapılıp sevişenler, sebepsiz sevişenler, yavaş yavaş yükselen modern kent yaşam şekliyle ortaya çıkan varoluşsal sancılar...
ama burası amerika ve ne türden bir insan olursanız olun fırsat size de doğacaktır. işte o zaman yapmanız gereken, nerenizden fedakarlık etmeniz gerekiyorsa oranıza acımamaktır.
dizide, donald draper'ın çok da lüzumlu olmayan ikinci bir hayatı da gösteriliyor, sanırım gizem alıcılarının sosu da bu.
oyunculuklar o denli iyi ki yan hikayelerin her biri dizide uyumlu bir aksesuar gibi.
tabii christina hendricks ablamızın her türlü seksi havasından da bol bol istifade edilmiş. kadının bir yere girip çıkarkenki sekansları bile özel bir odakla ekrana yansıtılıyor. üstelik sadece izleyicinin değil, dizideki katakterlerin de ilgisini celbeden bir odak bu.
yine belirtmekte fayda var çünkü adamlar, gerçekten iyi içiyorlar hocam.
başkarakter don draper özelinde, 50'lerdeki new york reklam sektörünü konu edinen dizi, arka planında da amerikanın dönemsel değişikliklerini belirgin biçimde gösterir.
yalnız adamlar iyi içiyorlar hocam. ben içkinin gündelik hayatın bu denli önemli bir parçası olduğunu, bir hemingway'in romanlarında bir de bu dizide gördüm. bizdeki gibi köprü altlarına, park tenhalarına, düğün salonlarındaki masa altlarına sıkışmayan alkol kültürü, demek amerikalılara da eğrisi doğrusu bol ama çok daha gerçek bir yaşam tarzı sağlıyor.
reklam sektörünün henüz afişler ve illüstrasyon görseller düzeyinde olduğu dönemlerde bile üreticilerle reklamcıların, tüketici hedefli beyin fırtınaları, rekabet düzeyi, bugün bu adamların her türden pazarlama ya da kakalama uzmanı olmalarını iyi açıklıyor. bu, köklü ve en hızlı gelişen sektörlerinden biri.
dizinin konu edindiği dönem, bugüne oranla kamusal alanda daha baskın olan erkek egemen yapı ve ırkçı ayrımların da çok belirgin olduğu bir dönem. ofis çalışanı kadınlar için seksapel flört; hayatın bir parçası, tacizse sınırların biraz zorlanmasından ibaret. para her şeyi yönetebildiği gibi her şeyi yapabilme hakkı gibi kültürel bir meşruyet de sağlamış durumda.
dizinin geçtiği iş yerindeki atmosfer, o kadar incelikli ve profesyonel ki herhangi bir iş yerindeki tanıdık hava gibi geliyor size. alt kademelerdekilerin birbirini kaydırma çabası, birbirlerinin omzuna basıp yükselmeye çalışanlar, ne kadar zeki olursa olsun görsel çekiciliğin azizliğine uğrayıp gölgede kalanlar, yalnız olup sevişenler, sarhoş olup sevişenler, heyecana kapılıp sevişenler, sebepsiz sevişenler, yavaş yavaş yükselen modern kent yaşam şekliyle ortaya çıkan varoluşsal sancılar...
ama burası amerika ve ne türden bir insan olursanız olun fırsat size de doğacaktır. işte o zaman yapmanız gereken, nerenizden fedakarlık etmeniz gerekiyorsa oranıza acımamaktır.
dizide, donald draper'ın çok da lüzumlu olmayan ikinci bir hayatı da gösteriliyor, sanırım gizem alıcılarının sosu da bu.
oyunculuklar o denli iyi ki yan hikayelerin her biri dizide uyumlu bir aksesuar gibi.
tabii christina hendricks ablamızın her türlü seksi havasından da bol bol istifade edilmiş. kadının bir yere girip çıkarkenki sekansları bile özel bir odakla ekrana yansıtılıyor. üstelik sadece izleyicinin değil, dizideki katakterlerin de ilgisini celbeden bir odak bu.
yine belirtmekte fayda var çünkü adamlar, gerçekten iyi içiyorlar hocam.
devamını gör...
5.
dönem dizisi.
olmaz olsun öyle dönem. bütün yorumlar gerçekçilik üzerine. anladım ki çok gerçekçi bir dizi. yaşanması mümkün olmayan birşey koymamışlar belli ki. hatta makyaj ve kıyafetlerin dizinin maliyetini artıran en önemli kalem olduğunu, mücevher ve saatlerin neredeyse tamamının orijinal olduğunu okumuştum. insanüstü bir emek ve titizlikle hazırlandığı çok açık. yine de ben 60'lar amerikasının bu kadar kötü olduğunu kabullenmek istemiyorum. hiç izlemesem araştırmazdım. araştırmasam bilmezdim. bilmesem mutlu olurdum.
ilk sezonu bitiremedim. siyahilerin viski bardağı kadar değeri yok. evet siyahilerin daha zor koşullarda hayatta kalmaya çalıştığını, basit sebeplerle akla hayale gelmeyecek şekilde öldüklerini biliyorum. her dönem en kötüsünü yaşadılar ama nispeten modern bir dönemde ve çağının en refah ülkesinde bile bu kadar yok sayıldıklarını bilmiyordum.
kadınlar hakkında denecek birşey yok. çalışanı da çalışmayanı da aynı. kocasının statüsü paralelinde maddi olarak daha rahat yaşayanı var ancak çalışan kadının durumu çok kötü. iş hayatında kadınların zorluk çektiği başka yapımlar da izledim ama burada sekreterin sadece tatmin aracı olduğunu görünce hiç bu açıdan bakmadığımı fark ettim. mental olarak nasıl sömürüldüklerini anlatmak mümkün değil. ilerledikçe neler değişecek bilmiyorum ama mutlu bitecek bir hikaye yok gibi.
son olarak christina hendricks'ten alınabilecek maksimum verimi almışlar gibi.
olmaz olsun öyle dönem. bütün yorumlar gerçekçilik üzerine. anladım ki çok gerçekçi bir dizi. yaşanması mümkün olmayan birşey koymamışlar belli ki. hatta makyaj ve kıyafetlerin dizinin maliyetini artıran en önemli kalem olduğunu, mücevher ve saatlerin neredeyse tamamının orijinal olduğunu okumuştum. insanüstü bir emek ve titizlikle hazırlandığı çok açık. yine de ben 60'lar amerikasının bu kadar kötü olduğunu kabullenmek istemiyorum. hiç izlemesem araştırmazdım. araştırmasam bilmezdim. bilmesem mutlu olurdum.
ilk sezonu bitiremedim. siyahilerin viski bardağı kadar değeri yok. evet siyahilerin daha zor koşullarda hayatta kalmaya çalıştığını, basit sebeplerle akla hayale gelmeyecek şekilde öldüklerini biliyorum. her dönem en kötüsünü yaşadılar ama nispeten modern bir dönemde ve çağının en refah ülkesinde bile bu kadar yok sayıldıklarını bilmiyordum.
kadınlar hakkında denecek birşey yok. çalışanı da çalışmayanı da aynı. kocasının statüsü paralelinde maddi olarak daha rahat yaşayanı var ancak çalışan kadının durumu çok kötü. iş hayatında kadınların zorluk çektiği başka yapımlar da izledim ama burada sekreterin sadece tatmin aracı olduğunu görünce hiç bu açıdan bakmadığımı fark ettim. mental olarak nasıl sömürüldüklerini anlatmak mümkün değil. ilerledikçe neler değişecek bilmiyorum ama mutlu bitecek bir hikaye yok gibi.
son olarak christina hendricks'ten alınabilecek maksimum verimi almışlar gibi.
devamını gör...
6.
seneler sonra bambaska bi gözle izliyorum. o kadar kör göze parmakmis ki aslinda karakterler ya da olan bitenler. yine de kendini bir terapistin not defteri gibi izletiyor. diyaloglardan da öte o kadar ince yerlere vermisler ki dizinin derdini, bazen bir sahnenin nerede kesildiginde ya da karakterin bi jestinde, aldigi karsiliga verdigi jerk'ünde.
dizideki herkes zavalli. en cok da betty. ve sadece don'un hayati ileri gidiyor, tarif ettigi gibi. diger herkes kendi spirali icinde. özetle eskimis de olsa harika bir dizi. günümüzde anca suits ya da (izlememis olsam da) süksesyon fln cekilir iste anca. hicbiri mad men kadar mert olmayacak.
ayrica;
(bkz: ayn rand)
(bkz: objektivizm)
(bkz: ptsd)
dizideki herkes zavalli. en cok da betty. ve sadece don'un hayati ileri gidiyor, tarif ettigi gibi. diger herkes kendi spirali icinde. özetle eskimis de olsa harika bir dizi. günümüzde anca suits ya da (izlememis olsam da) süksesyon fln cekilir iste anca. hicbiri mad men kadar mert olmayacak.
ayrica;
(bkz: ayn rand)
(bkz: objektivizm)
(bkz: ptsd)
devamını gör...