mahallenin meraklı pencere teyzeleri
başlık "labireemm" tarafından 25.11.2020 23:04 tarihinde açılmıştır.
21.
sokakta dedikodu mevzusuna malzeme olsak da bu teyzelerin diline düşsek keşke. o kadar susadık yaşamaya.
devamını gör...
22.
sokak arasında konuşurken kafayı yukarı kaldırıp bakma ihtiyacı uyandıran meraklı insanlar. bazen öyle dikkatli dinleyip bakıyorlar ki, konuşulanları sanki dinlemiyorlar da devasa bir veri tabanına aktarıyorlarmış gibi.
devamını gör...
23.
hayalini kurduğum gelecekti. kendimi hep o pencerede hayal etmiştim. tüm mahallenin her şeyini bil ve her şeyi sana sorsunlar. seni sevmesinler belki ama sensiz de yapamasınlar.
devamını gör...
24.
bu teyzelerin emeklilik yaşlarıda gelmez.
devamını gör...
25.
devlet tarafından özellikle mahallelere atanan, görevli teyzelerdir. ekmek parası, işlerini yapıyorlar hakkıyla. helal olsun.
devamını gör...
26.
evden hiç çıkmadan mahallede olan biten her şeye nasıl bu kadar vakıf olduklarını asla anlamadığım teyzelerdir.
devamını gör...
27.
mahalle mobeseleri. bizimkiler aştı kendilerini binanın bahçesine oturup geleni gideni oradan kesiyorlar. eve geç gelen kardeşimi durdurup 'sen niye bu kadar geç geliyorsun?' gibi kendilerini ilgilendirmeyen sorular soruyorlar.
devamını gör...
28.
bunların 60 yaş üstü ve evde kalmış olanları insana hayatı zindan eder. dün gece ne yediğini, içtiğini sen unutursun ama bunlar unutmaz.
devamını gör...
29.
artık camda dedikodu kovalayan teyzeler kalmadı.
her şey sosyal medyada aleni bir şekilde mevcut ordan bolca malzeme çıkarıyorlar.
her şey sosyal medyada aleni bir şekilde mevcut ordan bolca malzeme çıkarıyorlar.
devamını gör...
30.
31.
teyzemi meraklı pencere mi meraklı acaba. mahallenin pencere önü meraklı teyzeleri olarak açardım şahsen ben.
gerçek istihbarat servisi çalışanlarından daha iyi gözlem yapan teyzeler.
gerçek istihbarat servisi çalışanlarından daha iyi gözlem yapan teyzeler.
devamını gör...
32.
hemen hergün camda birini görüyorum.
devamını gör...
33.
ankara da öğrencilik yıllarım, 3 yıl emek mahallesinde oturdum. odamın penceresı karsı bınanın mutfak ve balkonuna bakıyordu.siz karşı dediğime bakmayın dipdibeyiz. fısıldasak duyacagız birbirimizi.
emek eski bir mahalle oturanların çoğu ya yaşlı ya da benim gibi üniversite öğrencisi gençler o yıllar. uzatmayayım. apartmandaki teyze nüfusu yüksek; hepsi güvenlik kamerası gibi, kaçta geldin kaçta gittin kiminle geldin. evde kaç kişiydin.
gel zaman git zaman sabahları odamı havalandırırken karşı balkonda oturan karı kocaya ilişir oldu gözüm. evleri iki apartmanın arasına bakıyor; o sebeple balkonun ucuna doğru oturup 3-4 mt içeriden , görünen sokagın ucundan geleni geçeni izliyorlar. sonra küçük selamlaşmalar başladı, tabi sorulan basit sorular takip etti. “nerelisin? nerede okuyorsun?” biraz zaman sonra kendi anılarını ufaktan anlattılar bana pencereden pencereye. sohbet koyulaştıkça denk gelişler sıklaştı. bazen komşulardan dert yakındılar, bazen hastalıklarından. ben memlekete gıttıgımde yolumu gozledıklerını, benı merk ettıklerını soyledıler dıye artık gıtmeden once haber verır hale geldım. anlayacagınız ben bir pencereden onlara dostluk ettım, hayattan haberler verdım. sonra bey amca vefat etti. teyzenin dört duvar arasındaki esareti artık tek kişilikti. arada evine yanına giderdim. yalnızlıgı penceremden içeri sızardı çünkü. bazen de bana özel akşamları yemek yapar, sır gibi sessizce beklerdi okuldan dönüşümü, daha apartmana yaklaşırken gülümser “hadi gel bak ne yaptım” derdi. mezun oldugumda cok ağlaştık sarılıp. ve ben bir daha yaşlı insanlara eskisi gibi katı ve anlayışsız bakamadım.
kuşak farkımız, deneyım farkımız elbette var. dunya, ınsan ömrünün yetişemediği bir hızla değişiyor. her birimiz için geçerli bu istisnamız yok. ama sırf yaşlandığı için gençler tarafından dalga geçilmeyi, hakir görülmeyi ya da suçlanmayı hak etmiyorlar.
tüm gün yapacak fazla bir şeyleri yok, kapılarını çalan da yok. onlarda çevreleri ile ilgileniyorlar. pencereden sizi izliyorlar.belki sırf konuşabilmek için hıysuzluk çıkartıyorlar çünkü alternatifi yok. tanıdıgı sevdıklerı bir bir göçüp gitmiş. çocukları hayat derdinde. zaten bir çoğu hastalıklarından, kıtkanaat geçinmekten, yalnızlıktan dört duvar arasında kalıyorlar hep bir başlarına.
arada sizde kafanızı kaldırıp onlarla sohbet etseniz daha iyi hissedeceğinize şüpheniz olmasın. sevginin ve anlayışın kazanamayacağı savaş yok hayatta. bakkaldan onlara ekmek getırsenız. arada ihtiyacı var mı sorsanız olmaz mı? saygı gıbı sevgı de her yaşta bizlere lazım. huysuzluklarını da meraklarını da mazur görebılırsınız cunku sızın hala göreceğiniz çok kişi var ömürlerinizde ama onların ömrünün son günlerinde gördükleri kişilerden biri de sizsiniz.
emek eski bir mahalle oturanların çoğu ya yaşlı ya da benim gibi üniversite öğrencisi gençler o yıllar. uzatmayayım. apartmandaki teyze nüfusu yüksek; hepsi güvenlik kamerası gibi, kaçta geldin kaçta gittin kiminle geldin. evde kaç kişiydin.
gel zaman git zaman sabahları odamı havalandırırken karşı balkonda oturan karı kocaya ilişir oldu gözüm. evleri iki apartmanın arasına bakıyor; o sebeple balkonun ucuna doğru oturup 3-4 mt içeriden , görünen sokagın ucundan geleni geçeni izliyorlar. sonra küçük selamlaşmalar başladı, tabi sorulan basit sorular takip etti. “nerelisin? nerede okuyorsun?” biraz zaman sonra kendi anılarını ufaktan anlattılar bana pencereden pencereye. sohbet koyulaştıkça denk gelişler sıklaştı. bazen komşulardan dert yakındılar, bazen hastalıklarından. ben memlekete gıttıgımde yolumu gozledıklerını, benı merk ettıklerını soyledıler dıye artık gıtmeden once haber verır hale geldım. anlayacagınız ben bir pencereden onlara dostluk ettım, hayattan haberler verdım. sonra bey amca vefat etti. teyzenin dört duvar arasındaki esareti artık tek kişilikti. arada evine yanına giderdim. yalnızlıgı penceremden içeri sızardı çünkü. bazen de bana özel akşamları yemek yapar, sır gibi sessizce beklerdi okuldan dönüşümü, daha apartmana yaklaşırken gülümser “hadi gel bak ne yaptım” derdi. mezun oldugumda cok ağlaştık sarılıp. ve ben bir daha yaşlı insanlara eskisi gibi katı ve anlayışsız bakamadım.
kuşak farkımız, deneyım farkımız elbette var. dunya, ınsan ömrünün yetişemediği bir hızla değişiyor. her birimiz için geçerli bu istisnamız yok. ama sırf yaşlandığı için gençler tarafından dalga geçilmeyi, hakir görülmeyi ya da suçlanmayı hak etmiyorlar.
tüm gün yapacak fazla bir şeyleri yok, kapılarını çalan da yok. onlarda çevreleri ile ilgileniyorlar. pencereden sizi izliyorlar.belki sırf konuşabilmek için hıysuzluk çıkartıyorlar çünkü alternatifi yok. tanıdıgı sevdıklerı bir bir göçüp gitmiş. çocukları hayat derdinde. zaten bir çoğu hastalıklarından, kıtkanaat geçinmekten, yalnızlıktan dört duvar arasında kalıyorlar hep bir başlarına.
arada sizde kafanızı kaldırıp onlarla sohbet etseniz daha iyi hissedeceğinize şüpheniz olmasın. sevginin ve anlayışın kazanamayacağı savaş yok hayatta. bakkaldan onlara ekmek getırsenız. arada ihtiyacı var mı sorsanız olmaz mı? saygı gıbı sevgı de her yaşta bizlere lazım. huysuzluklarını da meraklarını da mazur görebılırsınız cunku sızın hala göreceğiniz çok kişi var ömürlerinizde ama onların ömrünün son günlerinde gördükleri kişilerden biri de sizsiniz.
devamını gör...