mangal

odun ve kömür ile yapılan et kızartma faaliyeti.

genelde ormanlık bir alanda aileleyle ızgaranın üstünde pişirilen et tavuk sucuk kanat gibi yiyeceklerin pişirilmesidir. mangal pişirmeye yarayan alete dense de toplum içinde hadi gızzz mangala gidiyoruz şeklinde de kullanılır.

sadece hazırlanan şeyleri yemek ile ilgilendiğim eylem.

pikniklerin vazgeçilmezi. doblo + tavuk kanat + mangal + çöpleri ortada bırakmak = çevre kirliliği

bilinçsizce yapıldığı takdirde şehire görüntü kirliliği veren vazgeçilmez türk etkinliği.

mangal için gerekli malzemeler:
-1 adet atletli mangalcı enişte
-doblo
-bir işe yaramasa da ortada dolanan bir kaç insan
-canla başla masayı kuran yenge/anne
-olayın zevkine varan oyun oynayan çocuklar/gençler
-olaydan memnun olmayan biri
ve mangallık malzemeler...

üzerinde muz ve zeytinin de pişirildiği, muz ve zeytinin doğru seçilmesi ile über tat veren etkinlik.

bazı çevrelerce şifreli olarak mastürbasyon yapmak anlamına gelmektedir.
“eve gideyim de bir mangalı yakayım” gibi.
evet sağlıklı bir çevrem yok sözlük biliyorum.

bir ara almanya’nın en büyük çevre sorunlarından birisiydi.
bilin bakalım niye ?

keyfine çok odun atınca eve is kokusu ile döndüğüm faaliyet. halbuki atılan azıcık odun bile köz olunca yetiyor. o kumsalda ateş yakıp türkü çığıranlar gibi yapmak isteyince hiç de romantik olmuyor. rüzgar bi dönüyor gözler yaş her yer duman. gerçi mangal et pişirme ama neyse.
(bkz: sözlüğe içini dökmek)

eğer tavuk çevirme yapacaksanız o tavuğu sopaya sıkıca bağlayın. tavuğun dötünden geçirdiğimiz sopayı tavuğun her tarafı pişsin diye çevirdik, sopa döndü ama tavuk durduğu yerde durduydu. sopaya iyi bağlayın oni.

bir de allah'ınızı severseniz ateşin üstüne koymayın eti. yanıyor la et. ateş bitip köz olunca koyun. az da yüksek tutun kömürden odundan. merak etmeyin pişecek o et.

eğer ateşi tutuşturmada zorlanacağınızı düşünüyorsanız yanınıza evden çıkmadan kullanılmış sıvı yağ alın. güzel tutuşturuyor. kullanılmış dediğim daha önce yaptığınız kızartmadan falan kalan atık yağ.

mangal için ateşi kuracağınız yer ağaçlardan uzak olsun mümkün olduğunca. çünkü ağaç köküne yakın yerlerin ağaca zarar verme ihtimali var.

klasik odun mangallarının yanı sıra elektrikli ev mangalları da var sözlük. bendeki harika işler çıkarıyor. kış günü içerde kokusuz dumansız mangal yapabiliyon. süper bir şey bence

çok efsanevi bir itemdir kendisi. üzerine ne atarsanız mükemmel lezzetli hale getirip midenizin önüne serer. et, tavuk, sucuk, domates, biber, soğan, sarımsak, patlıcan, mantar, hatta paçanga böreği bunları mangalda pişirip de kötü oldu diyen olsun sanmam. aile bağlarını kuvvetlendirmede de rol alır. yani mangal yürekli deyimi boşuna değildir.(bkz: swh)

mangal, erkek işi olarak kabul edilir. diğer zamanlar mutfaktan içeri adım atmayan, yumurta kıramamakla övünç duyan erkek takımı, mangalın başında kendisini usta bir aşçı hisseder.
esas olarak arka plandaki kahraman, kadındır. eti terbiye eder, sofrayı kurar, mangal keyfi bitince ortalığı toplama ve temizlik işi pek tabii kadına kalır. erkeğin işi sadece ateşin üzerinde etleri çevirmek olmasına rağmen, tüm alkış ve takdirleri o toplar. herhalde kadına ateşin zarar vereceği ve ateşle baş edemeyeceği düşüncesi ile böyle bir misyon üstlenmişlerdir.

mangal, güzel havaların ve piknikteki olmazsa olmazlardan biridir. hafifçe esen rüzgarla et kokularının karışımının güzelliğidir. daha çok erkeklere bırakılan, üstünün is kokması cabası olan bir aktivite.

türk insanının hava azıcık yüzünü gösterince aklına gelen ilk şey

ya ben sevemiyorum mangalı ya et tam pişmiyor ya da yanık oluyor üstün başın kokuyor, evde fınında tavuk bana hep daha cazip gelmiştir.. et zaten pek sevmem ama mangalda sucuğun yeri de bir başka şimdi...

off şu an ihtiyacım olan şeylerden biri. yaz mevsimi, cumburlop park veya ormana gidiş, böceklerden tırsmak, tıka basa mangal yemek, futbol, yakartop, tavla, pişti. gözlerim doldu

kampüste yapılamadığı için üzüldüğüm geldi aklıma.

çok özlenen.

gece gece aklıma düştü. o kül kokusuyla beraber pişen etler. yaz bitti siftah yapamadık vakitsizlikten.