mangal

hayatta en sevdiğim aktivitedir dumansız mangallar çıkmış şimdi artık apartmanda da yapılabilir demek oluyor bu. komşulara kokmuştur diye annem tüm mahalleye mangalı dağıtmaz güzel olur.
havmak.com/urunler/dumansiz...

başlığını görünce ne kadar çok özlediğimi farkettiğim lezizlik.

çok severim. istanbul da böyle beyaz atletli adamlar aileriyle kavşaklarda otoyol kenarinda yapıyordu. kimse umurlarinda değil. uzanmişlar çimenlere arabalar gelip geçiyor. komik bir görüntü, onlar için ne güzel. ben yapamam valla. o ne öyle yav.
gördüğüm kadarıyla bizde kırmızı et mangalı yaygın değil tabi bunda et fiyatlarının etkisi büyük. birde pişirme teknikleri var. bakıyorum yabancılar ne diyor ona himm şey diyoruz biz dinlendirilmis et. yani belli bir derecede dolaplarda dinlendirilmis. yumuşak olmuş mangalda pişecek et yani.
birde onlarda tabi ağır ağır saatlerce süren pişirme olayı var.

normalde yemeyeceğin tavuk mangalda bambaşka bir şey oluyor. ben hamsiyi mangalda sevmiyorum bakın. yağlı balıklar iyi olur mangalda.
normalde yemeyeceğin ciğer mangalda bambaşka bir hale bürünüyor ne güzel oluyor.
şimdi bizde köy tavuğunu mangalda pisiremeyiz. pişiririz şöyle önce haşlayıp sonra mangal ama ne anlamı kaldı. ama uzun uzun sürelerde pişirmek için saatli dereceli mangallar var öyle olabilir.
meşe ağacı odun olarak mangalda iyi güzel başarılı.

benim en sevdiğim mangal olayı şu aslında. domates soğan biber sarımsak öylece ateşe atılır. ya da folyoya sarılıp atılır. sonra onlar soyulur. mangal sosuyla karıştırıp yenir. mangalda pişen şeyden daha lezzetli geliyor bana. onunla birlikte daha güzel. hatta tencereye yağ baharat koyup bu pişmiş domates biberler yeşil ve kapya biberi ve sarımsağı soyup böyle kısık ateşte pişirip daha güzel oluyor.
nam nam yenir böyle valla mangalın olayı bu.

aramızda mangal tutkunu birkaç yazar var. bunlar her şeyi közleme tutkunluğuyla direkt göze çarpıyorlar. ya da köze çarpıyorlar da denebilir. bilemiyorum. seçemiyorum zaten.

olsa da yesek denilen türdendir ama sabah sabah kim yapacak?.

kelimenin kökeni arapça mankal kelimesinden gelir. ısınma ve pişirme görevi üstlenen üstü açık dört ayaklı ocak demektir. mangalın ortaya çıkışı bir teoriye göre bir insanoğlunun orman yangını sırasında burnuna pişmiş et kokusu gelmesiyle ortaya çıkmış. tarihi insanlık tarihi kadar eski olan mangal ve mangalcılık alışkanlığı, günümüzde vejetaryen ve vegan bireyler dışındakilerin hafta sonu güzel havayı buldukları zaman kendilerini piknik ortamlarına atarak gerçekleştirdikleri bir aktivite. özellikle türk insanında bu çok yaygın olan etle beslenme gibi hayvansal dürtülere dayanan bu beslenme içgüdüsü bazen bir zevk şenliğine dönüşüyor. protein, yağ ve etin ateşle buluşması kırda, yabandaki mangal keyfine dönüşürken zengin mekanlarda, villa bahçelerinde barbekü partisi adı altında bir şölen kimliğine bürünüyor. milletimizin düşlerini süsleyen bu yeşil alan isteğinin altında da bu mangalcılık içgüdüsü yatar. yeşil alan demek, burcu burcu mangal kokusu demektir. işte burada yeşil alanın değeri, betonlar arasında sıkışıp kalmışlığın dezavantajı da burada kendini belli eder. o yüzden betondan çok yeşile ağırlık vermek, hatta mümkünse betonları yıkıp yeşil alanlara çevirmek ve işin sonunda mangal yelleyip mideye indirmek, çayıra çimene yayılmak çok mühim bir konudur.

yapmasi keyifli ama maruz kalmasi cok kotu bir eylem muhtar ya.

birtakim muzir iceceklerimi aldim, terasa ciktim, ayaklarimi uzattim, zart diye sitede biri daha mangal yapmaya basladi. bugun maruz kaldigim 3. mangal dumani. yanik kuyruk yagi kokusu beynimin icine nufuz etti gozlerimin onunde kasap kancasinda sallanan poposu yarik koyunlar canlaniyor. yeter artik ya. lan bu bayram kurban bayrami degil diye biliyorum ben.

bir erkek beceriksiz olur.. insanlık hali.. ama olur da mangal yakamayacak kadar da olur mu be kardeşim.. ( tanıştığımıza memnun oldum..! gülmenizi aralayabilirseniz açıklayayım efenim. peşin hükümlü olmayın. aslında sorun bende değil..mangal milletinde.. ya mangalda bi sorun oluyor, ya kömüründe çırasında bi şeyinde oluyor kesin. sanırım beni de mimlemişler işte. tebdil kıyafet, şapka, gözlük kamuflaj farketmiyo şıp diye tanıyor, cümle fizik yasaları rafa kaldırılıp direniş başlıyor şahsıma karşı.. net.!
nükleer reaktör olsa yanmyo meret. yahut yanıyo ama pişecekler kül olana kadar yaklaşılamaz bir hiroşima vaziyeti.. illa ki beni madara edecek.. bitmez tükenmez bir kin, çirkin bi ilkellik. benden sonra yaklaşana, aniden değişen dengesiz ruh halleri filan.. gıcık lan bu mangal teşkilatı. benimle olan hesapları da ne, anlayan beri gelsin.. en komiği de, yenilgiyi kabulleneceğimi sanıyorlar.. bak hele tutup bi engellemesinler, beni de, ne yapıyorum görülsün bi.. ama aile ve dost çevresi taraf tutuyor maalesef.. yaa sırtımdan hançerleniyorum hep..! bir insanın mangal şevki, 15-20 yılda 500 bilemedin 4500 kez yakamadı diye kırılır mı yahu.!)
kısaca kanlım olur kendileri, biz husumetliyiz..!

psikolog filan halt etmiş. git mangala, ne stres kalır ne tasa. yanına da buz gibi bira. of diyorum.

ülke nüfusunda mangal yakmayı bilmeyen üç erkekten biriyim. bilmeyen derken beceremeyen değil becermek istemeyen taraftayım. bir kere aşırı zahmetli bir iş. yok yakacaksın, yok közleyeceksin, yok yelleyeceksin... genelde bahar ve yazın yapılan bir aktivite olduğu için de terlemesi cabası!

bir de aşırı ilkel ya. avcı toplayıcı mıyız kardeşim doğada ateş yakıp et pişiriyoruz? he ama tabağıma gelirse affetmem gömerim o ayrı!

dumanından doyuyorum ben siz yiyin diyen tiplemeye dönüşeceğim diye korkuyorum