1.
büyük selçuklu devleti'ne en parlak çağını yaşatan sultan. sultan alparslan'ın küçük oğlu, kendisinden sonraki dört hükümdarın da babası (kısa süreliğine tahta çıkarılan muhammed tapar'la (gbkz: berkyaruk)'un oğullarını saymaz isek).
1055 doğumlu olan melikşah, daha 11 yaşındayken alparslan tarafından veliaht ilan edilir. 1072'de barzam kalesini teslim alırken kale dizdarı harezmli yusuf tarafından bıçaklanan alparslan son nefesinde vasiyetini hatırlatır ve veziri nizamülmülk'ü "oğluma göz kulak ol" diye uyarır. asi abisi kirman meliki kavurd'a da karısını miras bırakır, ama kavurd gençliğinden beri yaptığı şeyi yapıp yine ayaklanır, babasının cenazesini rey'de gömen ve isfahan şehrini payitahtı yapan melikşah ordusuyla gelip kirmanlıları yenince de teslim olarak af diler. ancak nizamülmülk "efendim bunun tövbesi tutmaz, öldürelim" diye melikşah'a kavurd'u boğdurup çocuklarının gözlerine mil çekme aklını verir. yine de bu dönemde kavurd'un kör oğulları kirman'da saltanat sürmeye devam edecek, kirman selçukluları böyle olacaktır.
diğer yandan, bizans'tan yeni yeni alınmaya çalışılan anadolu'dan sonra suriye'ye de göçebe türkmen kafilelerinin akın etmesiyle fatımilerden yeni alınmış suriye'de tekrar savaş çıkar. melikşah, abisi tutuş'u şam'a melik yaparak fatımileri sindirir, ama bu sefer de tutuş suriye selçuklu hanedanını kuracaktır. ayrıca melikşah öldükten sonra taht için ayaklanmışlığı da var ama konumuz orası değil.
melikşah'ın 20 yıllık hüküm süresi hep seferlerle geçer. zamanında selçuklular batıda akdeniz'e doğuda çin seddi'ne dayanmış geniş bir coğrafyada hükmetmekte, abbasi halifesiyle kız alıp vererek hilâfetin dünyevi yetkileri de fiilen melikşah'ça kullanılmakta, sultan da bu yetkilerle ortadoğu'da şii karmati ve fatımi devletlerine karşı abbasileri koruyup fırsattan istifade topraklarını genişletmektedir. nitekim yemen'e değin geniş seferler yapılır. vassal beyliklerden saltuklu beyliği'nin üstüne seferler düzenleyip onları zor durumda bırakan gürcü krallığına da seferler yapan melikşah, kuzeyde de fırtına gibi eser. güneyde yemen'e inmiş devletin hükümdarı, "buraya kadar geldik" dercesine karadeniz'den de bir avuç toprak alarak rey'deki aile mezarlığına serptirir. "burası ebediyen bizim" dercesine de kılıcını üç defa denize sokup çıkarır... doğu sınırında da uzun yıllar savaşılan gaznelilerle karahanlıların isyanları bastırılır, bölge güvence altına alınır.
şimdi buraya kadar güzel bir tablo çizdik. ancak 1090'larda işler pek iyi gitmemektedir, askeri değil siyasi sorunlar baş göstermiştir. öncelikle melikşah, kızı mahmelek'i verdiği halifenin kızına kötü davranması ve kızının çocuğunu alıp isfahan'a dönmesi üzerine halifeyle araları bozulur. hele ki halife hazretlerinin veliaht olarak kendi oğlunu (yani melikşah'ın torunu olan oğlu) tahta oturtmakla tehdit etmesi ipleri iyice gerer. en sonunda bağdat'a gelen sultan halifeyi tahttan indirir.
diğer taraftan melikşah'ın yıllardır yanında olan, devletin iki numaralığını başarıyla yerine getiren ve yedi sülalesine makam mevki dağıtan vezir nizamülmülk'le de arası bozulmuştur. nizamülmülk'ün rakibi olan tacülmülk de bu evrede güçlenmeye başlar. sultan, nizamülmülk'ü "dividini elinden sarığını başından alırım ha" diye tehdit eder, "benim dividim ve sarığım senin tacınla o derece alakalıdır ki, biri gitse öbürü de gider" gibi bir meydan okumayla karşılaşır. bu sırada da, huzuruna gelen bir ismaili fedaisi (yani o günlerde artık gücünün doruğuna çıkmış, yarı efsaneleşmiş intihar saldırılarıyla meşhur (gbkz: alamut) komutanı hasan sabbah'ın bir müridi) nizamülmülk'ü zehirli bıçakla öldürür. ama nizamülmülk çevresi suikasttan sultanı sorumlu tutarlar. zaten çok geçmeden, bağdat yakınlarında halifenin sürgüne gitmesini bekleyen melikşah zehirlenerek ölür (1092).
bir av partisine giden, dönüşünde zehirlenerek hayatını kaybedeni melikşah'a zehri kimin verdiği tartışmalıdır. halifenin adamlarından ismailîlere, tacülmülk'ün sırtını dayadığı cercei lannister kılıklı karısı terken hatun'a kadar (ki terken hatun çok kısa bir süre önce 4 yaşındaki kendi oğlu mahmud'u veliaht ilan ettirmişti ve bu durum, en büyük şehzade olan berkyaruk'u veliaht ilan ettirmek isteyen nizamülmülk'e tersti) birçok fail dönemin kroniklerinde ortaya atılmış. öyle ya da böyle, terken hatun'un oğlunu tahta oturtması ancak berkyaruk'un isyanı, derken tutuş'un işe karışması, sonuçta berkyaruk'un başta kalması ancak bu sefer de muhammed tapar isyanı, tam o teslim oldu derken berkyaruk ölünce muhammed tapar'ın tahta oturması derken taht kavgalarına ve imparatorluğun parçalanmasına giden bir süreç başlamıştır artık... belki de bu fetret devrini anlatmak dizinin imajına uymayacak diye, uyanış büyük selçuklu dizisinde melikşah öldükten sonra aniden bir önceki kuşağa (alparslan dönemi) döndüler.
bu entry osman gazi özgüdenli'nin selçuklular kitabında "zirve: melikşah (1072-1092) bölümünden faydalanarak yazılmıştır.
1055 doğumlu olan melikşah, daha 11 yaşındayken alparslan tarafından veliaht ilan edilir. 1072'de barzam kalesini teslim alırken kale dizdarı harezmli yusuf tarafından bıçaklanan alparslan son nefesinde vasiyetini hatırlatır ve veziri nizamülmülk'ü "oğluma göz kulak ol" diye uyarır. asi abisi kirman meliki kavurd'a da karısını miras bırakır, ama kavurd gençliğinden beri yaptığı şeyi yapıp yine ayaklanır, babasının cenazesini rey'de gömen ve isfahan şehrini payitahtı yapan melikşah ordusuyla gelip kirmanlıları yenince de teslim olarak af diler. ancak nizamülmülk "efendim bunun tövbesi tutmaz, öldürelim" diye melikşah'a kavurd'u boğdurup çocuklarının gözlerine mil çekme aklını verir. yine de bu dönemde kavurd'un kör oğulları kirman'da saltanat sürmeye devam edecek, kirman selçukluları böyle olacaktır.
diğer yandan, bizans'tan yeni yeni alınmaya çalışılan anadolu'dan sonra suriye'ye de göçebe türkmen kafilelerinin akın etmesiyle fatımilerden yeni alınmış suriye'de tekrar savaş çıkar. melikşah, abisi tutuş'u şam'a melik yaparak fatımileri sindirir, ama bu sefer de tutuş suriye selçuklu hanedanını kuracaktır. ayrıca melikşah öldükten sonra taht için ayaklanmışlığı da var ama konumuz orası değil.
melikşah'ın 20 yıllık hüküm süresi hep seferlerle geçer. zamanında selçuklular batıda akdeniz'e doğuda çin seddi'ne dayanmış geniş bir coğrafyada hükmetmekte, abbasi halifesiyle kız alıp vererek hilâfetin dünyevi yetkileri de fiilen melikşah'ça kullanılmakta, sultan da bu yetkilerle ortadoğu'da şii karmati ve fatımi devletlerine karşı abbasileri koruyup fırsattan istifade topraklarını genişletmektedir. nitekim yemen'e değin geniş seferler yapılır. vassal beyliklerden saltuklu beyliği'nin üstüne seferler düzenleyip onları zor durumda bırakan gürcü krallığına da seferler yapan melikşah, kuzeyde de fırtına gibi eser. güneyde yemen'e inmiş devletin hükümdarı, "buraya kadar geldik" dercesine karadeniz'den de bir avuç toprak alarak rey'deki aile mezarlığına serptirir. "burası ebediyen bizim" dercesine de kılıcını üç defa denize sokup çıkarır... doğu sınırında da uzun yıllar savaşılan gaznelilerle karahanlıların isyanları bastırılır, bölge güvence altına alınır.
şimdi buraya kadar güzel bir tablo çizdik. ancak 1090'larda işler pek iyi gitmemektedir, askeri değil siyasi sorunlar baş göstermiştir. öncelikle melikşah, kızı mahmelek'i verdiği halifenin kızına kötü davranması ve kızının çocuğunu alıp isfahan'a dönmesi üzerine halifeyle araları bozulur. hele ki halife hazretlerinin veliaht olarak kendi oğlunu (yani melikşah'ın torunu olan oğlu) tahta oturtmakla tehdit etmesi ipleri iyice gerer. en sonunda bağdat'a gelen sultan halifeyi tahttan indirir.
diğer taraftan melikşah'ın yıllardır yanında olan, devletin iki numaralığını başarıyla yerine getiren ve yedi sülalesine makam mevki dağıtan vezir nizamülmülk'le de arası bozulmuştur. nizamülmülk'ün rakibi olan tacülmülk de bu evrede güçlenmeye başlar. sultan, nizamülmülk'ü "dividini elinden sarığını başından alırım ha" diye tehdit eder, "benim dividim ve sarığım senin tacınla o derece alakalıdır ki, biri gitse öbürü de gider" gibi bir meydan okumayla karşılaşır. bu sırada da, huzuruna gelen bir ismaili fedaisi (yani o günlerde artık gücünün doruğuna çıkmış, yarı efsaneleşmiş intihar saldırılarıyla meşhur (gbkz: alamut) komutanı hasan sabbah'ın bir müridi) nizamülmülk'ü zehirli bıçakla öldürür. ama nizamülmülk çevresi suikasttan sultanı sorumlu tutarlar. zaten çok geçmeden, bağdat yakınlarında halifenin sürgüne gitmesini bekleyen melikşah zehirlenerek ölür (1092).
bir av partisine giden, dönüşünde zehirlenerek hayatını kaybedeni melikşah'a zehri kimin verdiği tartışmalıdır. halifenin adamlarından ismailîlere, tacülmülk'ün sırtını dayadığı cercei lannister kılıklı karısı terken hatun'a kadar (ki terken hatun çok kısa bir süre önce 4 yaşındaki kendi oğlu mahmud'u veliaht ilan ettirmişti ve bu durum, en büyük şehzade olan berkyaruk'u veliaht ilan ettirmek isteyen nizamülmülk'e tersti) birçok fail dönemin kroniklerinde ortaya atılmış. öyle ya da böyle, terken hatun'un oğlunu tahta oturtması ancak berkyaruk'un isyanı, derken tutuş'un işe karışması, sonuçta berkyaruk'un başta kalması ancak bu sefer de muhammed tapar isyanı, tam o teslim oldu derken berkyaruk ölünce muhammed tapar'ın tahta oturması derken taht kavgalarına ve imparatorluğun parçalanmasına giden bir süreç başlamıştır artık... belki de bu fetret devrini anlatmak dizinin imajına uymayacak diye, uyanış büyük selçuklu dizisinde melikşah öldükten sonra aniden bir önceki kuşağa (alparslan dönemi) döndüler.
bu entry osman gazi özgüdenli'nin selçuklular kitabında "zirve: melikşah (1072-1092) bölümünden faydalanarak yazılmıştır.
devamını gör...