orijinal adı : briefe an milena
yazar : franz kafka
yayım yılı : 1952
kafka'nın 1920 yılında tanıştığı gazeteci milena'ya olan mektuplarını içeren, edebiyatın kült eserlerinden kabul edilen, nadide bir kitaptır.
yazar : franz kafka
yayım yılı : 1952
kafka'nın 1920 yılında tanıştığı gazeteci milena'ya olan mektuplarını içeren, edebiyatın kült eserlerinden kabul edilen, nadide bir kitaptır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "yalnızgezenrusso" tarafından 07.12.2020 22:25 tarihinde açılmıştır.
1.
franz kafka'nın milena adlı halihazırda bir ilişkisi olan kadına aşık olması ve kadına yazdığı mektupları içeren kitap. bazı yerleri çok vurucudur.
aslında kafka'da bu aşkın imkansız olduğunu bilmektedir.
--! spoiler !--
napoleon rus savaşına hazırlanırken biteceğini bilseydi ne yapardı?
--! spoiler !--
aslında kafka'da bu aşkın imkansız olduğunu bilmektedir.
--! spoiler !--
napoleon rus savaşına hazırlanırken biteceğini bilseydi ne yapardı?
--! spoiler !--
devamını gör...
2.
aşkın ne kadar garip ve değerli olduğunu gösteren franz kafka eseridir.
kitabı okuyanlar bilir franz kafka bunların yayınlanmayacağını düşünerek yazmıştır ve doğal samimi içtendir.
o yüzden çok sevilir.
yakın eserlerimi demiş kendisi.
kankisi yakmamış iyi mi etmiş kötü mü etmiş bilemedim.
kitabı okuyanlar bilir franz kafka bunların yayınlanmayacağını düşünerek yazmıştır ve doğal samimi içtendir.
o yüzden çok sevilir.
yakın eserlerimi demiş kendisi.
kankisi yakmamış iyi mi etmiş kötü mü etmiş bilemedim.
devamını gör...
3.
her ne kadar sevmeyenler olsa da bir yazarın bir kadına karşı olan duygularını bütün çıplaklığı ile görebileceğiniz harika bir kitaptır. mektuplardan oluşur ama ona rağmen hep merak edersiniz sonrasını. okuduğunuz çeviri eğer en sonda milena'nın da yazdığı birkaç mektup olan bir çeviri ise bitirdiğinizde bir sürü duyguyu aynı anda yaşarsınız. içinde onlarca alıntı var altını çizdiğim ama tek bir tanesini yazayım.
“ iki kişilik eksiklik ... “
“ iki kişilik eksiklik ... “
devamını gör...
4.
franz kafka’nın imkansız aşkı milena’ya yazdığı mektuplardır. milenaya duyduğu aşkın imkansızlığı milena’nın evli olmasından kaynaklanmaktadır. franz kafka öldükten sonra birçok kitabı gibi mektuplarıda derlenmiş bir şekilde kitap haline getirilip günümüzde satılmaktadır.
devamını gör...
5.
franz kafka'nın aşkı milena jesenska'ya yazdığı mektupların derlendiği kitap. kafka; vasiyet olarak yakın arkadaşından ölümünün ardından içinde bu mektupların da olduğu birkaç romanının, günlüklerinin ve el yazılarının yakılmasını istemiş. ancak arkadaşı kafka'ya verdiği sözü tutmamış ve bu kitap da elimize böylece ulaşmış. tabii kafka bunu ne kadar isterdi, orası tartışılır.*
çok hevesle aldığım ancak nadiren yarım bıraktığım kitaplardan birisi oldu. özellikle bir yerden sonra, mektupları yalnızca franz kafka'nın ağzından okuduğumuz için olay örgüleri birbirinden çok kopuk ve akıcılığı yok. ayrıca gerçekten duygusal olarak ağır bir kitap olduğunu düşünüyorum. aşkın bu kadar yoğun tasvir edildiği cümleler romantizmden hoşlanmayan insanlar için yorucu gelebilir. yine de övüldüğü kadar olmasa da insanın içine işleyen pek çok kısmı var ve bu sebeple okunmaya değer.
çok hevesle aldığım ancak nadiren yarım bıraktığım kitaplardan birisi oldu. özellikle bir yerden sonra, mektupları yalnızca franz kafka'nın ağzından okuduğumuz için olay örgüleri birbirinden çok kopuk ve akıcılığı yok. ayrıca gerçekten duygusal olarak ağır bir kitap olduğunu düşünüyorum. aşkın bu kadar yoğun tasvir edildiği cümleler romantizmden hoşlanmayan insanlar için yorucu gelebilir. yine de övüldüğü kadar olmasa da insanın içine işleyen pek çok kısmı var ve bu sebeple okunmaya değer.
devamını gör...
6.
önce şunu söyleyerek başlamalıyım ki kafka benim azizim. ona olan hayranlığımı yeteneksiz yazarlığım anlatmaya yetmez. kafka’nın yazdığı herhangi bir sözcüğü okurken bile içim titriyor. her ölüm yıldönümünde içimde bir hüzünle geçiririm o günü. sanki yaz günü değilmiş gibi. kafka’nın okumadığım tek bir kitabı kaldı. okumayacağım o kitabı çünkü eğer okursam kafka’nın okumadığım hiçbir kitabı kalmayacak ve sanki gerçekten ölmüş olacak benim için. belki bir gün, iyice yaşlanınca, hafızam kaybolmaya başladığında çok sevdiğim birinden o kitabı bana okumasını isteyeceğim. eğer kabul ederse...
ama...
sanal alemde - burası da dahil- kafka’nın milenaya yazdığı mektuplar üzerinden yapılan tartışmalar gereksiz ve sulu güzellemelere dönmüş durumda. ne kadar masum bir aşkmış! birbirine bu kadar uzak kalan iki insan nasıl böyle safça sevebilirmiş birbirini. gerçekten bu sulu göz romantizmin ne anlamı var allah aşkına. o iş kesinlikle öyle değil ama siz bilirsiniz.
çünkü...
kafka ile milena tanıştığında milena evli kafka nişanlı idi. birbirlerine aşık olduklarında da bu durum ayniyle devam etmekte idi. kafka milenaya mektup yazarken aynı zamanda onu da aldatmakta idi, tabii yine mektup aracılığıyla. ve evet safdil romantikler onlar sadece mektuplaştı, hiç öpüşmedi, sevişmedi. güldürmeyin beni. onlar normal iki aşıktı ve hepsini yaptılar. ilahi bir aşk değildi o sandığınız gibi.
dolayısıyla bu mektupları sevabıyla günahıyla birbirine aşık iki insanın mektupları olarak okuyun.
ama...
sanal alemde - burası da dahil- kafka’nın milenaya yazdığı mektuplar üzerinden yapılan tartışmalar gereksiz ve sulu güzellemelere dönmüş durumda. ne kadar masum bir aşkmış! birbirine bu kadar uzak kalan iki insan nasıl böyle safça sevebilirmiş birbirini. gerçekten bu sulu göz romantizmin ne anlamı var allah aşkına. o iş kesinlikle öyle değil ama siz bilirsiniz.
çünkü...
kafka ile milena tanıştığında milena evli kafka nişanlı idi. birbirlerine aşık olduklarında da bu durum ayniyle devam etmekte idi. kafka milenaya mektup yazarken aynı zamanda onu da aldatmakta idi, tabii yine mektup aracılığıyla. ve evet safdil romantikler onlar sadece mektuplaştı, hiç öpüşmedi, sevişmedi. güldürmeyin beni. onlar normal iki aşıktı ve hepsini yaptılar. ilahi bir aşk değildi o sandığınız gibi.
dolayısıyla bu mektupları sevabıyla günahıyla birbirine aşık iki insanın mektupları olarak okuyun.
devamını gör...
7.
ünlü ve zengin bir ailenin kızı ve edebiyat meraklısı olan milena jesenska belki de yahudi düşmanı olan baskıcı babasını iyice kızdırmak için ( milena’nın asi ve fütursuz olması sebebi ile dikkatleri kolayca üzerine çeken biri olduğu göz önüne alınırsa bu sebep sıra dışı bir beklenti olmaz) belki de aşık olduğu için veya her iki sebepten dolayı fırtınalı bir birliktelik sonrası edebiyat eleştirmeni yahudi asıllı ernst pollak ile evlenir. ancak bir süre sonra kocasının sorumsuz hayatı nedeni ile geçim sıkıntısı çektiği, aldatıldığı ve mutsuz olduğu bir hayatın içinde kalır.
bu dönemde yaptığı pek çok işten biri de meşhur yazarların eserlerini çekçeye tercüme etmekti. eleştirmen olan kocasının çevresi sayesinde tanıdığı ile kafka’ya eserlerini tercüme etmek istediğine dair bir mektup yazar ve bu mektup ile başlayan yazışmaları hayatta haksızlıklara maruz kalmış ve sevgisizlik çekmekte olan iki kişi arasında zamanla büyüyen bir aşka dönüşecekti. tabii ki her aşk gibi bu da bitecekti.
milena kendi mektuplarının yakılmasını istediği için kitapta sadece kafka’nın yazmış olduğu mektuplar bulunmaktadır. (her ne kadar kafka eserlerinin yakılmasını vasiyet etmiş olsa bile vasiyeti dinlemeyecek ve diğer eserleri gibi bu mektuplar da basılacaktı.)
kitabı okumamış olanlar için bir açıklama yapmam gerekiyor. bu eser bir aşk romanı değildir. her ne kadar bir noktadan sonra romantizm ekseninde dönse de kafka’nın edebiyat yapma, aşk hikayesi yazma arzusu ile yazdığı bir eser olarak da düşünmemek gerekir. ancak kafka gibi önemli bir yazarın hislerini, düşünme tarzını, hayata bakış açısını göstermesi yönünden önemlidir.
“en iyi dileklerimle, f.kafka” imzası ile sonlanan mektuplar zaman içinde “franz k.” şeklinde ön ada sonrasında “f.” şeklinde kısaltmaya dönüştükçe kafka’nın yükselen duygularına şahit olacağız. nihayetinde “senin” diye imzalanan mektupla “(artık ismimi de kaybettim, gittikçe kısaldı ve bu kadar kaldı)” açıklamasının aşkın daha güzel pek az açıklaması olabileceğini düşünüp ilerleyen mektuplarda kafka’nın “bana aitsin” cümlesini neden sevmediğini öğreneceğiz.
nihayetinde kafka’nın “milena, neden asla gerçekleşmeyecek olan ortak bir gelecek hakkında yazıyorsun” sitemi ile gelen acıyı da göreceğiz.
kafka mektuplaşmaları bittikten bir sene sonra sitem ettiği ortak gelecekleri olmadan ölecek, milena ise ancak kafka öldükten bir yıl sonra kocasından boşanacaktı.
bu dönemde yaptığı pek çok işten biri de meşhur yazarların eserlerini çekçeye tercüme etmekti. eleştirmen olan kocasının çevresi sayesinde tanıdığı ile kafka’ya eserlerini tercüme etmek istediğine dair bir mektup yazar ve bu mektup ile başlayan yazışmaları hayatta haksızlıklara maruz kalmış ve sevgisizlik çekmekte olan iki kişi arasında zamanla büyüyen bir aşka dönüşecekti. tabii ki her aşk gibi bu da bitecekti.
milena kendi mektuplarının yakılmasını istediği için kitapta sadece kafka’nın yazmış olduğu mektuplar bulunmaktadır. (her ne kadar kafka eserlerinin yakılmasını vasiyet etmiş olsa bile vasiyeti dinlemeyecek ve diğer eserleri gibi bu mektuplar da basılacaktı.)
kitabı okumamış olanlar için bir açıklama yapmam gerekiyor. bu eser bir aşk romanı değildir. her ne kadar bir noktadan sonra romantizm ekseninde dönse de kafka’nın edebiyat yapma, aşk hikayesi yazma arzusu ile yazdığı bir eser olarak da düşünmemek gerekir. ancak kafka gibi önemli bir yazarın hislerini, düşünme tarzını, hayata bakış açısını göstermesi yönünden önemlidir.
“en iyi dileklerimle, f.kafka” imzası ile sonlanan mektuplar zaman içinde “franz k.” şeklinde ön ada sonrasında “f.” şeklinde kısaltmaya dönüştükçe kafka’nın yükselen duygularına şahit olacağız. nihayetinde “senin” diye imzalanan mektupla “(artık ismimi de kaybettim, gittikçe kısaldı ve bu kadar kaldı)” açıklamasının aşkın daha güzel pek az açıklaması olabileceğini düşünüp ilerleyen mektuplarda kafka’nın “bana aitsin” cümlesini neden sevmediğini öğreneceğiz.
nihayetinde kafka’nın “milena, neden asla gerçekleşmeyecek olan ortak bir gelecek hakkında yazıyorsun” sitemi ile gelen acıyı da göreceğiz.
kafka mektuplaşmaları bittikten bir sene sonra sitem ettiği ortak gelecekleri olmadan ölecek, milena ise ancak kafka öldükten bir yıl sonra kocasından boşanacaktı.
devamını gör...
8.
çek yazar franz kafka'nın sevgilisi milena'ya yazdığı mektuplardan oluşan mektup türünde eserdir.
kafka'yı ve iç dünyasını daha yakından tanımamıza olanak veren bu eser 480 sayfadır. *
bana aitsin, seni bir daha göremeyecek olsam bile.
kafka'yı ve iç dünyasını daha yakından tanımamıza olanak veren bu eser 480 sayfadır. *
bana aitsin, seni bir daha göremeyecek olsam bile.

devamını gör...
9.
dost yerine koyduğum franz' ımın eseri.
küçüklükte baba ilişkisinde yaralanan ve büyüdükçe kendisinin aile kuracağı zamanlarda bile yarası kanamaya devam eden meleğim. 3-4 nişanı atması boşuna değildi. çünkü babası hep yetersiz, güçsüz, iğrenç biri olarak onu tanımlıyor, hep azarlıyordu, küçücük hatalarına bile sertçe müdahale ediyordu.
annesini seviyordu ama ilgisizlik vardı. kız kardeşiyle arası iyiydi fakat sonralarda bozuluyordu...
sevmekten korkar bir hali vardı bana göre. buna rağmen hisleri doğrultusunda sevip açılmasına sevinmiştim. sevdiği ve açıldığı kadının nişanlı olma pürüzü de vardı. ahlak çerçevesini biraz çatırdatmasına rağmen okunmaya değer bir eser. sevdiği insanın medeni hâlini örnek almazsanız sıkıntı çıkacağını sanmıyorum.
çok içten, çok güzel, saf ve masum bir sevgisi vardı. sevmenin en çok yakışacağı ve sevilmeyi en çok hak eden insanlardan biri.
ilk yaşantısına sonra eserleriyle iç dünyası'na da girdiğim ve bundan çokça memnuniyet duyduğum ponçiğim. duygulardan uzak olsa da duygusal zekası çokça yüksek bence. onun dışında avukat olmasıyla birlikte analiz ve çözümleme yeteneğiyle adalet(!) temasını da çarpıcı bir şekilde işlemişti.
babasına yazdığı mektuplarda ağlamıştım. ne güzel iç dökmeydi onlar. içinde kalmadığına ondan daha çok sevinmiş olabilirim..
tek dostum, pek mutlu olamadığın bu saçma dünya'nın acısını umarım orada çıkarıyorsundur...
küçüklükte baba ilişkisinde yaralanan ve büyüdükçe kendisinin aile kuracağı zamanlarda bile yarası kanamaya devam eden meleğim. 3-4 nişanı atması boşuna değildi. çünkü babası hep yetersiz, güçsüz, iğrenç biri olarak onu tanımlıyor, hep azarlıyordu, küçücük hatalarına bile sertçe müdahale ediyordu.
annesini seviyordu ama ilgisizlik vardı. kız kardeşiyle arası iyiydi fakat sonralarda bozuluyordu...
sevmekten korkar bir hali vardı bana göre. buna rağmen hisleri doğrultusunda sevip açılmasına sevinmiştim. sevdiği ve açıldığı kadının nişanlı olma pürüzü de vardı. ahlak çerçevesini biraz çatırdatmasına rağmen okunmaya değer bir eser. sevdiği insanın medeni hâlini örnek almazsanız sıkıntı çıkacağını sanmıyorum.
çok içten, çok güzel, saf ve masum bir sevgisi vardı. sevmenin en çok yakışacağı ve sevilmeyi en çok hak eden insanlardan biri.
ilk yaşantısına sonra eserleriyle iç dünyası'na da girdiğim ve bundan çokça memnuniyet duyduğum ponçiğim. duygulardan uzak olsa da duygusal zekası çokça yüksek bence. onun dışında avukat olmasıyla birlikte analiz ve çözümleme yeteneğiyle adalet(!) temasını da çarpıcı bir şekilde işlemişti.
babasına yazdığı mektuplarda ağlamıştım. ne güzel iç dökmeydi onlar. içinde kalmadığına ondan daha çok sevinmiş olabilirim..
tek dostum, pek mutlu olamadığın bu saçma dünya'nın acısını umarım orada çıkarıyorsundur...
devamını gör...
10.
deli saçması, rezalet, başlı başına şişirilmiş bir balon.
ben yazarın, böyle bir kadını tanıdığından bile şüpheliyim. bir erkeğin düşebileceği en rezil durum nedir diye soran arkadaşlar, kitabı okuyabilirler.
bomboş aforizmalar içeren, özgüvensizliğin betimlenmiş hali.
ben yazarın, böyle bir kadını tanıdığından bile şüpheliyim. bir erkeğin düşebileceği en rezil durum nedir diye soran arkadaşlar, kitabı okuyabilirler.
bomboş aforizmalar içeren, özgüvensizliğin betimlenmiş hali.
devamını gör...
11.
yahaa çok mu abartılyor ne. aynısı cemal süreya denen herif için de geçerli gibime geliyor ama neyseee linçlenmeyelim şu ara hiç kaldıracak potansiyelim yok.
ya benimsin ya kara toprağından hallice bir alıntı yapılmasaydı bari.
şu alıntılanan lafı melting'e gönderseydim 'fdsfsdfsdsd' diye bir cevap gelir, liseli misin ya sen diye bozardı sısısıısıs
yine de.. ya benimsin ya toptagfdasfds
ya benimsin ya kara toprağından hallice bir alıntı yapılmasaydı bari.
şu alıntılanan lafı melting'e gönderseydim 'fdsfsdfsdsd' diye bir cevap gelir, liseli misin ya sen diye bozardı sısısıısıs
yine de.. ya benimsin ya toptagfdasfds
devamını gör...
12.
bir sabah uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş halde bulan ve aslında insanların kendisini böcek olarak görmesini bu metafor ile anlatan franz kafka'nın milena jesenska'ya yazdığı mektuplardan oluşan epey hacimli eseridir.
kendini okutuyor ama dilinin akıcı olduğunu söyleyemem, laakâl ben biraz zor okumuştum.
ama neden milena'nın yazdıkları kitapta yok, bana saçma geldi. keşke onun yazdıkları da olsaydı da senkronize okusaydık.
sen bana aitsin
seni bir daha göremeyecek olsam bile.
kendini okutuyor ama dilinin akıcı olduğunu söyleyemem, laakâl ben biraz zor okumuştum.
ama neden milena'nın yazdıkları kitapta yok, bana saçma geldi. keşke onun yazdıkları da olsaydı da senkronize okusaydık.
sen bana aitsin
seni bir daha göremeyecek olsam bile.

devamını gör...
13.
dün kütüphaneye gittim, orada başladım okumaya. elime geçti.ben arada giderim ulm kütüphanesine. piramit ulm'ün en önemli yapılarından birisidir.
öncelikle şunu söylemek lazım, bazı yazarları başka bir dile çevirince, çok şey, hadi kayboluyor demeyelim, çok güzel çeviriler var, ama "içeriği değişikliğe uğruyor" diyelim.
milena kafka ilişkisi tabii tartışma götürür. öncelikle şunun altını çizelim - ki gerçekten çok ilginç ---> franz kafka, prag'tan bir alman şehriymiş de çekler de yaşıyormuş gibi bahsediyor !! zaten prag ' a ilk gittiğimde nürnberg 'in bilmediğim bir mahallesine geldim sanmıştım. yapılar kiliseler, alman yapısı, belli.
daha ilk mektuplardan birinde kafka milena 'nın almancasıyla yazıyor, milena 'yı taklit ediyor (almanca milena 'nın ana dili değil), hatalar var ve bu hataları düzeltiyor, sonra da "almanca benim ana dilim, çok da güç bir dil olduğu bilinir, sana bu konuda çok yüklenmemem lazım!" diye bir özeleştiri yapıyor (örneğin o "milena taklidi " türkçeye nasıl çevrilebilir, hiç bir fikrim yok!)
kafka kafası çok değişik çalışan, doğaçlamaları bile çok leziz bir edebi dil içeren bir yazar. bir şeyden bahsederken virgül koyup onun başka bir boyutunu anlatıyor, sonra gene virgül koyup birinci kısmı, tekrar virgül koyup ikinci kısmı tamamlıyor. çok iyi almanca bilmek lazım.
çok iyi almanca bilmek lazım ama gene de yetmiyor, çünkü kafka bir yahudi!! yiddish kelimeler, tamlamalar kullanıyor, o tamlamaları bilmiyorsan neden bahsettiğini okudukça kontextten anlıyorsun.
edebi değeri çok yüksek bir kitap o mektuplar. almanca dilinin pek çok kıvrımını ne kadar güzel kullanmış yazar.
çok merak ediyorum, bu mektuplar basım aşamasında düzeltilmiş midir, yoksa "milena" ya gönderildiği şekliyle mi, basılmıştır. eğer mektuplar duzeltilmeden basıldılarsa, milena 'nın çok iyi almancası varmış.
o kütüphaneyi "ikinci ev" yapanlar arasında ben de olacağım bu gidişle. şaka değil, en üst katta gayet de güzel kahve servisi bile yapıyorlar. çok da ucuz.
öncelikle şunu söylemek lazım, bazı yazarları başka bir dile çevirince, çok şey, hadi kayboluyor demeyelim, çok güzel çeviriler var, ama "içeriği değişikliğe uğruyor" diyelim.
milena kafka ilişkisi tabii tartışma götürür. öncelikle şunun altını çizelim - ki gerçekten çok ilginç ---> franz kafka, prag'tan bir alman şehriymiş de çekler de yaşıyormuş gibi bahsediyor !! zaten prag ' a ilk gittiğimde nürnberg 'in bilmediğim bir mahallesine geldim sanmıştım. yapılar kiliseler, alman yapısı, belli.
daha ilk mektuplardan birinde kafka milena 'nın almancasıyla yazıyor, milena 'yı taklit ediyor (almanca milena 'nın ana dili değil), hatalar var ve bu hataları düzeltiyor, sonra da "almanca benim ana dilim, çok da güç bir dil olduğu bilinir, sana bu konuda çok yüklenmemem lazım!" diye bir özeleştiri yapıyor (örneğin o "milena taklidi " türkçeye nasıl çevrilebilir, hiç bir fikrim yok!)
kafka kafası çok değişik çalışan, doğaçlamaları bile çok leziz bir edebi dil içeren bir yazar. bir şeyden bahsederken virgül koyup onun başka bir boyutunu anlatıyor, sonra gene virgül koyup birinci kısmı, tekrar virgül koyup ikinci kısmı tamamlıyor. çok iyi almanca bilmek lazım.
çok iyi almanca bilmek lazım ama gene de yetmiyor, çünkü kafka bir yahudi!! yiddish kelimeler, tamlamalar kullanıyor, o tamlamaları bilmiyorsan neden bahsettiğini okudukça kontextten anlıyorsun.
edebi değeri çok yüksek bir kitap o mektuplar. almanca dilinin pek çok kıvrımını ne kadar güzel kullanmış yazar.
çok merak ediyorum, bu mektuplar basım aşamasında düzeltilmiş midir, yoksa "milena" ya gönderildiği şekliyle mi, basılmıştır. eğer mektuplar duzeltilmeden basıldılarsa, milena 'nın çok iyi almancası varmış.
o kütüphaneyi "ikinci ev" yapanlar arasında ben de olacağım bu gidişle. şaka değil, en üst katta gayet de güzel kahve servisi bile yapıyorlar. çok da ucuz.

devamını gör...