1.
bir alaniaris ukdesidir.
1950'li yıllar...
bugün ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi olarak bildiğimiz mekteb-i mülkiye...
yani mülkiye mektebi...
dal gibi incecik, su gibi dupduru bir genç kız...
çalıyor sınıf arkadaşlarından iki delikanlının gönlünü...
delikanlıların ikisi de edebiyat aşığı...
ikisi de ince ruhlu...
ikisi de şair...
delikanlılardan biri yazdığı şiirleri koyuyor önceleri muazzez'in cebine...
sonra inadından ve inancından bir harf kurban ediyor bu aşka...
diğer delikanlı bir şiir yazıyor, türk edebiyatına sevgiliye seslenilecek bir isim daha hediye ediyor...
monna rosa!
muazzez akkaya...
delikanlılardan biri (bkz: cemal süreya) diğeri (bkz: sezai karakoç)'tur...
bir rivayete göre cemal süreya ve sezai karakoç aynı kıza olan aşklarını birbirlerine anlatırlar, yazdıkları şiirleri birbirleriyle paylaşır, birbirlerine okurlar, okuturlar...
gel zaman git zaman şair de olsa erkek aklı işte, aralarında muazzez'i elde etmek üzerine bir iddiaya tutuşurlar. kaybedenin soyadı değişecektir. sezai karakoç sezai karkoç'a cemal süreyya'da cemal süreya'ya dönüşecektir...
rivayetin bu kısmından da anlaşılacağı üzere iddiayı cemal süreya kaybetmiştir. bir zaman sonra muazzez de iddia konusu olduğunu öğrenip buna içerlenerek geyve'ye dönmüştür.
sezai karakoç ise bu terkedilmenin üzerine monna rosa şiirini yazmıştır...
tabii bu rivayet bir kuyruklu yalan...
muazzez akkaya'nın bu iki genç aşığın da aşkından haberi yoktur. sezai karakoç platonik aşkını yüreğine gömmüş ve bunu muazzez'e hiç aktarmamıştır. muazzez'in kızının anlattığına göre, muazzez, okul yıllarında sezai karakoç'un ilgisinden birazcık kıllansa da, muazzez akkaya'nın kızı kendisine bu konuları sorduğunda sezai karakoç'tan falan haberi olmadığını, sadece zaman zaman ceplerinde kimin yazdığını bilmediği aşk şiirleri bulduğunu söylemiştir.
gelelim cemal süreya'nın soyisminden bir harfi kurban etmesi meselesine...
“o zaman çok güvenirdim belleğime. telefon numaralarını falan kaydetmezdim. belki de kaydetmediğim için kalırdı. ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
yukarıdaki beyan cemal süreya'nın beyanıdır. cemal süreya'nın bir iddia üzerine bu harfi kurban ettiği doğru, ama kendisinin aktarımına göre bu durumun muazzez'le ilgisi yok.
cemal süreya kendi hafızasına çok güvenmektedir. hatırladığını iddia ettiği bir telefon numarası üzerine -ki bu telefon numarası da ''üvercinka'' isimli şiirinde seslendiği bir hanımefendinin numarasıdır. arkadaşıyla bu numara üzerine girdiği iddia sonucu da bir harfini kurban etmiştir...
tabii bu konu ile ilgili sezai karakoç ketumluğunu hiç bozmadığından yalan olduğunu düşündüğüm rivayetin de yalan olduğu şüpheyle gölgelenmiyor desem yalan olur...
başlığa konu olan sezai karakoç'un aynı isimli şiiri de şöyledir:
mona rosa. siyah güller, ak güller.
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
kanadı kırık kuş merhamet ister.
ah senin yüzünden kana batacak.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
ulur aya karşı kirli çakallar,
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
mona rosa bugün bende bir hal var.
yağmur iğri iğri düşer toprağa,
ulur aya karşı kirli çakallar.
açma pencereni perdeleri çek,
mona rosa seni görmemeliyim.
bir bakışın ölmem için yetecek.
anla mona rosa ben öteliyim.
açma pencereni perdeleri çek.
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
bende çıkar güneş aydınlığına.
bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
seni hatırlatır her zaman bana.
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
ışıksız ruhumu sallar da durur.
zambaklar en ıssız yerlerde açar.
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi.
ellerinden belli olur bir kadın,
denizin dibinde geziyor gibi.
ellerin, ellerin ve parmakların.
zaman ne de çabuk geçiyor mona.
saat onikidir söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana,
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
zaman ne de çabuk geçiyor mona.
akşamları gelir incir kuşları,
konarlar bahçemin incirlerine.
kiminin rengi ak kiminin sarı.
ah beni vursalar bir kuş yerine.
akşamları gelir incir kuşları.
ki ben mona rosa bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında.
hayatla doldurur bu boş yelkeni.
o masum bakışların su kenarında.
ki ben mona rosa bulurum seni.
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.
henüz dinlemedin benden türküler.
benim aşkım uymaz öyle her saza.
en güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.
artık inan bana muhacir kızı,
dinle ve kabul et itirafımı.
bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
alev alev sardı her tarafımı.
artık inan bana muhacir kızı.
yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
altın bilezikler o kokulu ten
cevap versin bu kuş tüyüne.
bir tüy ki can verir gülümsesen,
bir tüy ki kapalı geceye güne.
altın bilezikler o kokulu ten.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
kanadı kırık kuş merhamet ister,
ah senin yüzünden kana batacak.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
1950'li yıllar...
bugün ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi olarak bildiğimiz mekteb-i mülkiye...
yani mülkiye mektebi...
dal gibi incecik, su gibi dupduru bir genç kız...
çalıyor sınıf arkadaşlarından iki delikanlının gönlünü...
delikanlıların ikisi de edebiyat aşığı...
ikisi de ince ruhlu...
ikisi de şair...
delikanlılardan biri yazdığı şiirleri koyuyor önceleri muazzez'in cebine...
sonra inadından ve inancından bir harf kurban ediyor bu aşka...
diğer delikanlı bir şiir yazıyor, türk edebiyatına sevgiliye seslenilecek bir isim daha hediye ediyor...
monna rosa!
muazzez akkaya...
delikanlılardan biri (bkz: cemal süreya) diğeri (bkz: sezai karakoç)'tur...
bir rivayete göre cemal süreya ve sezai karakoç aynı kıza olan aşklarını birbirlerine anlatırlar, yazdıkları şiirleri birbirleriyle paylaşır, birbirlerine okurlar, okuturlar...
gel zaman git zaman şair de olsa erkek aklı işte, aralarında muazzez'i elde etmek üzerine bir iddiaya tutuşurlar. kaybedenin soyadı değişecektir. sezai karakoç sezai karkoç'a cemal süreyya'da cemal süreya'ya dönüşecektir...
rivayetin bu kısmından da anlaşılacağı üzere iddiayı cemal süreya kaybetmiştir. bir zaman sonra muazzez de iddia konusu olduğunu öğrenip buna içerlenerek geyve'ye dönmüştür.
sezai karakoç ise bu terkedilmenin üzerine monna rosa şiirini yazmıştır...
tabii bu rivayet bir kuyruklu yalan...
muazzez akkaya'nın bu iki genç aşığın da aşkından haberi yoktur. sezai karakoç platonik aşkını yüreğine gömmüş ve bunu muazzez'e hiç aktarmamıştır. muazzez'in kızının anlattığına göre, muazzez, okul yıllarında sezai karakoç'un ilgisinden birazcık kıllansa da, muazzez akkaya'nın kızı kendisine bu konuları sorduğunda sezai karakoç'tan falan haberi olmadığını, sadece zaman zaman ceplerinde kimin yazdığını bilmediği aşk şiirleri bulduğunu söylemiştir.
gelelim cemal süreya'nın soyisminden bir harfi kurban etmesi meselesine...
“o zaman çok güvenirdim belleğime. telefon numaralarını falan kaydetmezdim. belki de kaydetmediğim için kalırdı. ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
yukarıdaki beyan cemal süreya'nın beyanıdır. cemal süreya'nın bir iddia üzerine bu harfi kurban ettiği doğru, ama kendisinin aktarımına göre bu durumun muazzez'le ilgisi yok.
cemal süreya kendi hafızasına çok güvenmektedir. hatırladığını iddia ettiği bir telefon numarası üzerine -ki bu telefon numarası da ''üvercinka'' isimli şiirinde seslendiği bir hanımefendinin numarasıdır. arkadaşıyla bu numara üzerine girdiği iddia sonucu da bir harfini kurban etmiştir...
tabii bu konu ile ilgili sezai karakoç ketumluğunu hiç bozmadığından yalan olduğunu düşündüğüm rivayetin de yalan olduğu şüpheyle gölgelenmiyor desem yalan olur...
başlığa konu olan sezai karakoç'un aynı isimli şiiri de şöyledir:
mona rosa. siyah güller, ak güller.
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
kanadı kırık kuş merhamet ister.
ah senin yüzünden kana batacak.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
ulur aya karşı kirli çakallar,
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
mona rosa bugün bende bir hal var.
yağmur iğri iğri düşer toprağa,
ulur aya karşı kirli çakallar.
açma pencereni perdeleri çek,
mona rosa seni görmemeliyim.
bir bakışın ölmem için yetecek.
anla mona rosa ben öteliyim.
açma pencereni perdeleri çek.
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
bende çıkar güneş aydınlığına.
bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
seni hatırlatır her zaman bana.
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
ışıksız ruhumu sallar da durur.
zambaklar en ıssız yerlerde açar.
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi.
ellerinden belli olur bir kadın,
denizin dibinde geziyor gibi.
ellerin, ellerin ve parmakların.
zaman ne de çabuk geçiyor mona.
saat onikidir söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana,
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
zaman ne de çabuk geçiyor mona.
akşamları gelir incir kuşları,
konarlar bahçemin incirlerine.
kiminin rengi ak kiminin sarı.
ah beni vursalar bir kuş yerine.
akşamları gelir incir kuşları.
ki ben mona rosa bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında.
hayatla doldurur bu boş yelkeni.
o masum bakışların su kenarında.
ki ben mona rosa bulurum seni.
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.
henüz dinlemedin benden türküler.
benim aşkım uymaz öyle her saza.
en güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.
artık inan bana muhacir kızı,
dinle ve kabul et itirafımı.
bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
alev alev sardı her tarafımı.
artık inan bana muhacir kızı.
yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
altın bilezikler o kokulu ten
cevap versin bu kuş tüyüne.
bir tüy ki can verir gülümsesen,
bir tüy ki kapalı geceye güne.
altın bilezikler o kokulu ten.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
kanadı kırık kuş merhamet ister,
ah senin yüzünden kana batacak.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
devamını gör...