yazar: sevgi soysal
yayım yılı: 1968
katolik inancıyla yetiştirilen bir genç kadının, kendine çizilen kadın kimliğini bir türlü sindirememesi üzerine yazılan eser, kadının toplumsal kimliğini aileden başlayarak analiz ediyor.
yayım yılı: 1968
katolik inancıyla yetiştirilen bir genç kadının, kendine çizilen kadın kimliğini bir türlü sindirememesi üzerine yazılan eser, kadının toplumsal kimliğini aileden başlayarak analiz ediyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "gogol’un dar paltosu" tarafından 14.04.2021 18:42 tarihinde açılmıştır.
1.
sevgi soysal kitabı.
yazarın ikinci kitabı olmakla birlikte ilk baskısı dost kitapevi'nden çıkmıştır. bir kadının çocukluğundan itibaren 'ideal kadın' kalıbının dışında olmasını ele alır. dergilerden öğrendiği beyaz atlı prensini bekleyen fakat prenseslikten oldukça uzan bir kadının hikayesidir.
yazarın ikinci kitabı olmakla birlikte ilk baskısı dost kitapevi'nden çıkmıştır. bir kadının çocukluğundan itibaren 'ideal kadın' kalıbının dışında olmasını ele alır. dergilerden öğrendiği beyaz atlı prensini bekleyen fakat prenseslikten oldukça uzan bir kadının hikayesidir.
devamını gör...
2.
sevgi soysal'ın 104 sayfalık kitabı olup 1968 yılında yayınlanmıştır.
ilk yayınlandığında yadırganmış ve çok sevilmemiş bu kitap, ben sevdim.
tante rosa adında alman bir genç kadının genç kızlığından ölümüne değin yaşadıkları anlatılıyor.
"yabancı" bir kadın olmanın anaç görülmemesi, bakımlı kadının direkt ahlaksız addedilmesi ve kadın olmanın ne demek olduğunu gözler önüne seriyor.
kadın olgusuna farklı bir perspektiften yaklaşmış, sadece müslüman kadınların ve anne olanların "iyi" kabul edildiği bir dünyada çocuk doğurmayan ve bakımlı kadının dışlanmasını da işliyor.
sevgi soysal'ın okuduğum ilk kitabıydı, yazarın felsefik bir tarafı olduğunu da fark ettim, oldukça düşündüren cümleler barındırıyor.
kitapta sevdiğim birkaç yerden pasajlar bırakıp yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum.
şimdi beklenen bir intihardır, bir uçurumdur, bir düşüştür.
şimdi beklenen bir kocakarının günah dolu bir hayatın sonunda sefilce can vermesidir.
yoksa şimdi beklenen günah çıkaramadan geberen bir günahkârın şen hayatı mıdır?
şimdi beklenen bir başarı, bir mutluluk mudur?
hiçbir şey midir yoksa, hiçbir şey midir? gemi düdükleri, fabrika düdükleri, birbirinin ayağına basıp ne pardon, ne günaydın, ne merhaba demeyen insan kalabalığına karışmak hiçbir şey midir? nedir? bir pazar günü barışsever bir katolik köyünde, tante rosa aforoz edilmişse bu nedir, beklenen son nedir?
hayat bir denizdir, yüzme bilmeyen boğulur.”
kolay mı boğulmak?
boğulmak herkesin üstesinden gelebileceği bir şey değildir.
herkesin sadece bir kez boğulma hakkı vardır.
ilk yayınlandığında yadırganmış ve çok sevilmemiş bu kitap, ben sevdim.
tante rosa adında alman bir genç kadının genç kızlığından ölümüne değin yaşadıkları anlatılıyor.
"yabancı" bir kadın olmanın anaç görülmemesi, bakımlı kadının direkt ahlaksız addedilmesi ve kadın olmanın ne demek olduğunu gözler önüne seriyor.
kadın olgusuna farklı bir perspektiften yaklaşmış, sadece müslüman kadınların ve anne olanların "iyi" kabul edildiği bir dünyada çocuk doğurmayan ve bakımlı kadının dışlanmasını da işliyor.
sevgi soysal'ın okuduğum ilk kitabıydı, yazarın felsefik bir tarafı olduğunu da fark ettim, oldukça düşündüren cümleler barındırıyor.
kitapta sevdiğim birkaç yerden pasajlar bırakıp yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum.
şimdi beklenen bir intihardır, bir uçurumdur, bir düşüştür.
şimdi beklenen bir kocakarının günah dolu bir hayatın sonunda sefilce can vermesidir.
yoksa şimdi beklenen günah çıkaramadan geberen bir günahkârın şen hayatı mıdır?
şimdi beklenen bir başarı, bir mutluluk mudur?
hiçbir şey midir yoksa, hiçbir şey midir? gemi düdükleri, fabrika düdükleri, birbirinin ayağına basıp ne pardon, ne günaydın, ne merhaba demeyen insan kalabalığına karışmak hiçbir şey midir? nedir? bir pazar günü barışsever bir katolik köyünde, tante rosa aforoz edilmişse bu nedir, beklenen son nedir?
hayat bir denizdir, yüzme bilmeyen boğulur.”
kolay mı boğulmak?
boğulmak herkesin üstesinden gelebileceği bir şey değildir.
herkesin sadece bir kez boğulma hakkı vardır.
devamını gör...