#ödüllü filmler
yönetmen koltuğunda yavuz turgul'un yer aldığı, 1987 yapımlı yerli dram/müzikal filmidir. konu; müzik yapımcısı muhsin bey ve ünlü olmak isteyen ali adındaki bir gencin macera dolu hikayesini ele almaktadır.
imdb: 8.5
imdb: 8.5
yönetmen:
gbkz: yavuz turgul
oyuncular:
şener şen
uğur yücel
şermin hürmeriç
osman cavcı
sönmez yıkılmaz
gbkz: yavuz turgul
oyuncular:
şener şen
uğur yücel
şermin hürmeriç
osman cavcı
sönmez yıkılmaz
*altın portakal ulusal film yarışması en iyi erkek oyuncu ödülü - şener şen
*istanbul uluslararası film festivali (1988) - juri özel ödülü/ yavuz turgul
* siyad ödülleri (1987) - en iyi erkek oyuncu / şener şen
film toplam 7 ödüle sahiptir.
*istanbul uluslararası film festivali (1988) - juri özel ödülü/ yavuz turgul
* siyad ödülleri (1987) - en iyi erkek oyuncu / şener şen
film toplam 7 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "nickimicalmislar" tarafından 16.11.2020 18:11 tarihinde açılmıştır.
21.
gelmiş ve gelecek en iyi türk filmi benim için muhsin bey'dir. duygusal olarak konu tartışmaya kapalı. yalnız belki de yüz kez izlememe rağmen geçenlerde son izleyişimde daha önce biraz gereksiz bulduğum bir monologa kendi çapımda bir anlam yükleyiverdim. belki de yavuz turgul asla bunu düşünmedi. arapların dediği gibi şiirin anlamı, şairin karnındadır.
hani hapisten çıkınca muhsin bey, oturduğu beyoğlu'ndaki tarihi apartmana gidiyor ve ev sahibi madam agani'yle metruk dairesine giriyor. madam agani, ali nazik'in pavyoncu kadın sevda ile gittiğini söylüyor. o sırada muhsin bey kurumuş çiçeklere bakarken şöyle diyor:
''çiçekler solmuş ! hepsi. eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse, yerini de sevdiyse, ne biçim açardı. şimdi güneş aynı, ışık aynı, yer aynı. suni gübre istiyorlar. bir iki gram potas koyunca, bir coşuyor namussuzlar ! ama sonra ? ölüyorlar.
galiba o çiçekler muhsin bey, suni gübre de ali nazik'ti. beyoğlu, istanbul yine ismiyle aynı olsa da nazenin bir ruha sahip muhsin bey, o beyoğlu'nun artık kendi pera'sı olmadığını biliyordu. hasmı olan plakçının ali nazik'e dediği gibi, ali nazik ona bir yaşama ümidi oldu. ona tutundu. potasyumlu gübreyle coşan çiçekler gibi şöyle bir silkindi. ama gübre sonuçta gübreydi. hikayenin sonu, o muhsin bey artık geçmişte kalmış beyoğlu'nda sadece bir yankı ve silüetten ibarettir.
hani hapisten çıkınca muhsin bey, oturduğu beyoğlu'ndaki tarihi apartmana gidiyor ve ev sahibi madam agani'yle metruk dairesine giriyor. madam agani, ali nazik'in pavyoncu kadın sevda ile gittiğini söylüyor. o sırada muhsin bey kurumuş çiçeklere bakarken şöyle diyor:
''çiçekler solmuş ! hepsi. eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse, yerini de sevdiyse, ne biçim açardı. şimdi güneş aynı, ışık aynı, yer aynı. suni gübre istiyorlar. bir iki gram potas koyunca, bir coşuyor namussuzlar ! ama sonra ? ölüyorlar.
galiba o çiçekler muhsin bey, suni gübre de ali nazik'ti. beyoğlu, istanbul yine ismiyle aynı olsa da nazenin bir ruha sahip muhsin bey, o beyoğlu'nun artık kendi pera'sı olmadığını biliyordu. hasmı olan plakçının ali nazik'e dediği gibi, ali nazik ona bir yaşama ümidi oldu. ona tutundu. potasyumlu gübreyle coşan çiçekler gibi şöyle bir silkindi. ama gübre sonuçta gübreydi. hikayenin sonu, o muhsin bey artık geçmişte kalmış beyoğlu'nda sadece bir yankı ve silüetten ibarettir.
devamını gör...