müslümanlar yakarak öldürmeyi neden sever sorusu
başlık "gelmiş bulundum" tarafından 02.07.2023 20:11 tarihinde açılmıştır.
1.
(başlığa bakıp hemen hakaret edecek bazı şeriatçı trollerin önce, yazıya dayanak olarak sahih islam kaynaklarından yapılan alıntıları okuyup, varsa hakaretleri bu kitapların müelliflerine yapmaları daha ahlaklı olacaktır. şayet biraz ahlakları varsa.)
islam'ın tanrısı allah kitabın birçok ayetinde iman etmeyen ve emirlerine karşı çıkan insanları ateşte/cehennemde yakmakla tehdit ediyor. yani yakmak islam'ın temelinde var.
ama allah'ın bu yakarak cezalandırma hevesi ilginç bir şekilde müslümanlara da sirayet etmiş, bir bahane bularak eline benzin bidonunu alan insan yakmaya koşuyor. ışid'in ortadoğu'da müslümanlara ve başka din mensuplarına yönelik yakma infazlarını bilmeyen yoktur. bizde ise son örneği ortada: 2 temmuz 1993 madımak katliamı... 30 yıl önce bugün 33 yazar, sanatçı, düşünür ve 2 otel çalışanı sivas'ta yanarak can verdi.
allah'ın münkirleri bu yakma isteği müslümanlara öyle bir sirayet etmiş ki islam peygamberi muhammed'in adı bile yakarak cezalandırma hadiselerine karışmıştır. örnekler vermek gerekirse:
1: hayber'in fethinde muhammed, sakladığı hazinenin yerini söyletmek için yahudi kinane'nin göğsüne ateş tutarak işkence yaptırdı. adamın dayanamayıp, öleceğini anlayınca kinane'yi katlettiler. anlatı islamın en önemli siyer kitaplarından olan ibni hişam’ın es-siret'ün-nebeviyye eserinin 3. cildinde de geçer. hayber'in fethine dair bölüme bakabilirsiniz.
2: "peygamber, muhammed b. hamza el-eslemî'nin babasını bir seriyyeye komutan tayin etmişti. o, peygamberin kendisine “eğer falan kimseyi bulursanız onu ateşle yakın” diye bir emir verdiğini aktardıktan sonra sözlerine şöyle devam etti: ben seriyyenin yanına döndüğümde, peygamber beni çağırdı ve dedi ki, ‘falan kimseyi bulursanız onu öldürün. ancak onu yakmayın. çünkü ateşle ancak ateşin sahibi olan allah ceza verir." (ebû dâvûd, cihâd, 112.)
3: "adamın biri üzerinde peygamberin hırkası olduğu halde medine’ye iki mil mesafede bulunan ensar’dan benû leys kabilesine gelerek “resûlullâh hem siz hem de mallarınız hakkında ve şu şu konuda hükmetmem için bana yetki verdi.” der. (baska bir rivayette şöyle demektedir: "resûlullâh bana kadınlarınız hakkında dilediğim şekilde hükmetmemi emretti." ) o adam cahiliye döneminde o kabileden bir kadınla evlenmek istemiş, ancak kadının ailesi evlenmesine izin vermemişti. adam o kadınla peygamberin adını kullanarak evlenmek istemektedir. peygamberin elçisi olduğunu iddia eden adam daha sonra o kadının evine konuk olur. böylesi bir tekliften şüphelenen kabile, peygambere bir haberci göndererek, durumu iletir. bu bilgiyi alan peygamber de “allah’ın düşmanı yalan söylemiş” diyerek adamlarına “eğer onu canlı bulursanız, ki canlı bulacağınızı zannetmiyorum, öldürün, ölü bulursanız [cesedini] ateşte yakın.” emrini verir ve o kabileye gönderir. elçiler de o kabileye vardığında, yalan söyleyen o kişiyi yılan sokmuş ve ölmüş bir halde bulurlar, daha sonra cesedini [bir rivayete göre de önceden gömülen cesedi mezardan çıkartıp] ateşte yaktırırlar. bunun üzerine peygamber: “kim benim adıma bile bile yalan söylerse, ateşteki yerine hazırlansın” der." (bu rivayet, ma’mer b. râşid, el-câmi’; tahâvî,müşkilü’l-âsâr; taberânî, el-mu’cemü’l-kebîr ve el-mu’cemü’l-evsât ve daha bir çok kaynakta geçiyor.)
4: başka bir rivayette peygamberin, hicret’ten sonra mekke’den medine’ye gelmek üzere yola çıkan kızı zeyneb’e engel olmak isteyen behebbâr b. esved ve arkadaşı üzerine bir ordu gönderip yakaladıkları yerde her ikisini yakarak öldürmelerini emrettiği, sonra da bu kararından vazgeçerek şöyle dediği nakledilmektedir: "ben size o iki adamı yakalarsanız onları yakın diye emretmiştim. sonra düşündüm ki, allah’tan başka hiçbir kimsenin ateşle azap etmesi doğru olmasa gerektir. şayet onları yakalarsanız yakmadan katledin." (ibni hişam-2, 482)
burada dikkat çeken husus bazı durumlarda muhammed'in yakmaktan vazgeçmesinin nedeni merhameti değildir, ateşle cezalandırma gibi üst düzey bir işlemin ancak allah'ın hakkı olduğu düşünmesidir. kullardan birisi bu cezayı kullanırsa allah'la yarışa girmiş gibi olacaktır. korktuğu ve rahatsız olduğu konu adam yakmanın dehseti ve vicdanında oluşturduğu azap değil, allah'la bir tür rekabete girmiş olma endişesidir. merhameti nedeniyle bunu yapmaktan cekinmiş olsa baştan tevessül etmezdi.
ayrıca bu olayda kesin bir yasaklama da yoktur. eğer olsaydı daha sonraları yakma hadiselerine rastlamazdık. nitekim ali'nin de ebu bekir'in de adları yakarak katletme hadiselerine karışmıştır.
5: "ali’nin huzuruna islâm’dan dönen bir grup insan getirilir. ali onları yedirir içirir ve tekrar islâm’a davet eder. ancak onlar bu teklifi yine kabul etmezler. ali bir hendek kazdırır, dinden dönen insanları oraya atarak, onları ateşte yaktırır. bu haber, o sırada basra valisi olan ibn abbâs’a ulaşınca, o 'ben olsaydım, onları yakmazdım, sadece öldürürdüm. zira peygamber: “kim dinini değiştirirse onu öldürünüz" ve “allah’ın azabıyla azaplandırmayınız. ateşle ancak allah azap eder” buyurmuştur' diyerek itiraz eder. ibn abbâs’ın bu itirazı, ali’ye ulaşınca, o da sitemkâr bir ifadeyle “veyha ibne abbâs (veyha zem, itiraz ve yerme için kullanılır)” demiştir." (bu rivayeti, imâm şâfiî, abdürrezzâq, el-humeydî, ibn ebû şeybe, ahmed b. hanbel ve kütübü sitte imamlarından buhârî, ebû dâvûd, tirmizî ve bir çok hadisçi eserlerinde zikretmişler ve sıhhat açısından güvenilir bir rivayet olarak kabul etmişlerdir.)
islâm’da insan yakılması kesin olarak yasaklansaydı, islâm’ı çok iyi bilen ali bu yöntemi kullanmazdı. demek ki en azından tartışmalı bir durum olmali ki ali’nin bu emrini ibn abbâs kabul etmemiş, yakmanın ancak allah’a mahsus olduğunu ileri sürerek mürtetlerin yalnızca öldürülmeleri gerektiğini söylemiş ama ali amcasının görüşüne sitemle karşı cıkmıştır. dikkat edin abbas'ın itirazında da vicdani bir gerekçe yok: ateşle ancak allah azap eder! gerekçe budur.
6: ridde savaşlarında isyancı temîm oğulları üzerine yürüyen hâlid b. velîd ve askerlerine ebu bekir’in şu emirleri verdiğini söyler: “(meskun) bir mahalde konakladığınızda orada durun ve ezan okuyun. şayet halk da ezan okur ve yerlerinden ayrılmazsa onlara dokunmayın. siz ezan okuduktan sonra onlar okumazsa üzerlerine yürümekten başka çare kalmaz. onlara saldırdıktan sonra ateşte yakmak dâhil her çeşit işkenceyle onları öldürün.” (taberi, ııı, 242)
emri veren bizzat halife ebu bekir'dir. taberî, mürtedlerle savaşmak için görevlendirilen komutanların her birine, hz. ebû bekr’in uzunca tavsiyelerde bulunduğundan söz eden bir mektubuna yer verir ve bu mektuptaki tavsiyeler arasında halife’ye ait şu ifadeleri aktarır: “allah mürtetlere karşı komutana zafer nasip ederse, komutan onları silahla ve ateşte yakma dâhil her çeşit usulle öldürür.”
halid de ebu bekir'in emrine uygun olarak mürtetleri ateşte yakmak, taşa tutmak, dağlardan aşağılara atmak, baş aşağı kuyulara doldurmak ve okla vurmak gibi çeşitli işkencelerle öldürmüştür. ardından da bu uygulamaları hakkında ebu bekir’e bilgi vermiştir. ebu bekir ona “allah’ın emirlerini yerine getirmek için ciddiyetle gayret et. gevşeklik gösterme. müslümanları öldürenleri ele geçirirsen onları başkalarına ibret olacak şekilde öldürerek öçlerini al.” cevabını göndermiştir. (taberi, aynı cilt ve bölüm)
kısacası peygamberin zaman zaman adam yakma konusunda girdiği tereddütler vicdani nedenlerden, merhametinden, adam yakmanın bir ceza yöntemi olarak yanlış olduğunu düşünmesinden değil, yakmak gibi üst düzey ve kusursuz bir cezalandırma yönteminin sadece allah’ın hakkı olduğunu düşünmesindendir. onunla bu konuda rekabet ediyor gibi olmaktan çekinmistir. emrinin genel bir yasaklama olmadığını gören ebu bekir ve ali gibi en yakın adamları bile adam yakmayı bir cezalandırma yöntemi olarak kullanmışlardır.
simdi bir çok arkadaş bunlar rivayet, sıhhatli değil gibi savunmalara girişecekler. olsun, savunup kendilerini avutsunlar. en azından allah'tan da, peygamberden de, sahabeden de daha merhametli ve vicdan sahibiler, bu yüzden hadis alimlerince sağlam görülen rivayetleri bile reddederek bir nebze de olsa kendilerini avutuyorlar. bu da iyi bir şey.
ama sivas'ta 35 kisiyi yakarak katledenler öyle değiller maalesef. fırsatını bulduklarında ellerine benzin bidonlarını alıp koşacak milyonlar var şu yeryüzünde.
islam'ın tanrısı allah kitabın birçok ayetinde iman etmeyen ve emirlerine karşı çıkan insanları ateşte/cehennemde yakmakla tehdit ediyor. yani yakmak islam'ın temelinde var.
ama allah'ın bu yakarak cezalandırma hevesi ilginç bir şekilde müslümanlara da sirayet etmiş, bir bahane bularak eline benzin bidonunu alan insan yakmaya koşuyor. ışid'in ortadoğu'da müslümanlara ve başka din mensuplarına yönelik yakma infazlarını bilmeyen yoktur. bizde ise son örneği ortada: 2 temmuz 1993 madımak katliamı... 30 yıl önce bugün 33 yazar, sanatçı, düşünür ve 2 otel çalışanı sivas'ta yanarak can verdi.
allah'ın münkirleri bu yakma isteği müslümanlara öyle bir sirayet etmiş ki islam peygamberi muhammed'in adı bile yakarak cezalandırma hadiselerine karışmıştır. örnekler vermek gerekirse:
1: hayber'in fethinde muhammed, sakladığı hazinenin yerini söyletmek için yahudi kinane'nin göğsüne ateş tutarak işkence yaptırdı. adamın dayanamayıp, öleceğini anlayınca kinane'yi katlettiler. anlatı islamın en önemli siyer kitaplarından olan ibni hişam’ın es-siret'ün-nebeviyye eserinin 3. cildinde de geçer. hayber'in fethine dair bölüme bakabilirsiniz.
2: "peygamber, muhammed b. hamza el-eslemî'nin babasını bir seriyyeye komutan tayin etmişti. o, peygamberin kendisine “eğer falan kimseyi bulursanız onu ateşle yakın” diye bir emir verdiğini aktardıktan sonra sözlerine şöyle devam etti: ben seriyyenin yanına döndüğümde, peygamber beni çağırdı ve dedi ki, ‘falan kimseyi bulursanız onu öldürün. ancak onu yakmayın. çünkü ateşle ancak ateşin sahibi olan allah ceza verir." (ebû dâvûd, cihâd, 112.)
3: "adamın biri üzerinde peygamberin hırkası olduğu halde medine’ye iki mil mesafede bulunan ensar’dan benû leys kabilesine gelerek “resûlullâh hem siz hem de mallarınız hakkında ve şu şu konuda hükmetmem için bana yetki verdi.” der. (baska bir rivayette şöyle demektedir: "resûlullâh bana kadınlarınız hakkında dilediğim şekilde hükmetmemi emretti." ) o adam cahiliye döneminde o kabileden bir kadınla evlenmek istemiş, ancak kadının ailesi evlenmesine izin vermemişti. adam o kadınla peygamberin adını kullanarak evlenmek istemektedir. peygamberin elçisi olduğunu iddia eden adam daha sonra o kadının evine konuk olur. böylesi bir tekliften şüphelenen kabile, peygambere bir haberci göndererek, durumu iletir. bu bilgiyi alan peygamber de “allah’ın düşmanı yalan söylemiş” diyerek adamlarına “eğer onu canlı bulursanız, ki canlı bulacağınızı zannetmiyorum, öldürün, ölü bulursanız [cesedini] ateşte yakın.” emrini verir ve o kabileye gönderir. elçiler de o kabileye vardığında, yalan söyleyen o kişiyi yılan sokmuş ve ölmüş bir halde bulurlar, daha sonra cesedini [bir rivayete göre de önceden gömülen cesedi mezardan çıkartıp] ateşte yaktırırlar. bunun üzerine peygamber: “kim benim adıma bile bile yalan söylerse, ateşteki yerine hazırlansın” der." (bu rivayet, ma’mer b. râşid, el-câmi’; tahâvî,müşkilü’l-âsâr; taberânî, el-mu’cemü’l-kebîr ve el-mu’cemü’l-evsât ve daha bir çok kaynakta geçiyor.)
4: başka bir rivayette peygamberin, hicret’ten sonra mekke’den medine’ye gelmek üzere yola çıkan kızı zeyneb’e engel olmak isteyen behebbâr b. esved ve arkadaşı üzerine bir ordu gönderip yakaladıkları yerde her ikisini yakarak öldürmelerini emrettiği, sonra da bu kararından vazgeçerek şöyle dediği nakledilmektedir: "ben size o iki adamı yakalarsanız onları yakın diye emretmiştim. sonra düşündüm ki, allah’tan başka hiçbir kimsenin ateşle azap etmesi doğru olmasa gerektir. şayet onları yakalarsanız yakmadan katledin." (ibni hişam-2, 482)
burada dikkat çeken husus bazı durumlarda muhammed'in yakmaktan vazgeçmesinin nedeni merhameti değildir, ateşle cezalandırma gibi üst düzey bir işlemin ancak allah'ın hakkı olduğu düşünmesidir. kullardan birisi bu cezayı kullanırsa allah'la yarışa girmiş gibi olacaktır. korktuğu ve rahatsız olduğu konu adam yakmanın dehseti ve vicdanında oluşturduğu azap değil, allah'la bir tür rekabete girmiş olma endişesidir. merhameti nedeniyle bunu yapmaktan cekinmiş olsa baştan tevessül etmezdi.
ayrıca bu olayda kesin bir yasaklama da yoktur. eğer olsaydı daha sonraları yakma hadiselerine rastlamazdık. nitekim ali'nin de ebu bekir'in de adları yakarak katletme hadiselerine karışmıştır.
5: "ali’nin huzuruna islâm’dan dönen bir grup insan getirilir. ali onları yedirir içirir ve tekrar islâm’a davet eder. ancak onlar bu teklifi yine kabul etmezler. ali bir hendek kazdırır, dinden dönen insanları oraya atarak, onları ateşte yaktırır. bu haber, o sırada basra valisi olan ibn abbâs’a ulaşınca, o 'ben olsaydım, onları yakmazdım, sadece öldürürdüm. zira peygamber: “kim dinini değiştirirse onu öldürünüz" ve “allah’ın azabıyla azaplandırmayınız. ateşle ancak allah azap eder” buyurmuştur' diyerek itiraz eder. ibn abbâs’ın bu itirazı, ali’ye ulaşınca, o da sitemkâr bir ifadeyle “veyha ibne abbâs (veyha zem, itiraz ve yerme için kullanılır)” demiştir." (bu rivayeti, imâm şâfiî, abdürrezzâq, el-humeydî, ibn ebû şeybe, ahmed b. hanbel ve kütübü sitte imamlarından buhârî, ebû dâvûd, tirmizî ve bir çok hadisçi eserlerinde zikretmişler ve sıhhat açısından güvenilir bir rivayet olarak kabul etmişlerdir.)
islâm’da insan yakılması kesin olarak yasaklansaydı, islâm’ı çok iyi bilen ali bu yöntemi kullanmazdı. demek ki en azından tartışmalı bir durum olmali ki ali’nin bu emrini ibn abbâs kabul etmemiş, yakmanın ancak allah’a mahsus olduğunu ileri sürerek mürtetlerin yalnızca öldürülmeleri gerektiğini söylemiş ama ali amcasının görüşüne sitemle karşı cıkmıştır. dikkat edin abbas'ın itirazında da vicdani bir gerekçe yok: ateşle ancak allah azap eder! gerekçe budur.
6: ridde savaşlarında isyancı temîm oğulları üzerine yürüyen hâlid b. velîd ve askerlerine ebu bekir’in şu emirleri verdiğini söyler: “(meskun) bir mahalde konakladığınızda orada durun ve ezan okuyun. şayet halk da ezan okur ve yerlerinden ayrılmazsa onlara dokunmayın. siz ezan okuduktan sonra onlar okumazsa üzerlerine yürümekten başka çare kalmaz. onlara saldırdıktan sonra ateşte yakmak dâhil her çeşit işkenceyle onları öldürün.” (taberi, ııı, 242)
emri veren bizzat halife ebu bekir'dir. taberî, mürtedlerle savaşmak için görevlendirilen komutanların her birine, hz. ebû bekr’in uzunca tavsiyelerde bulunduğundan söz eden bir mektubuna yer verir ve bu mektuptaki tavsiyeler arasında halife’ye ait şu ifadeleri aktarır: “allah mürtetlere karşı komutana zafer nasip ederse, komutan onları silahla ve ateşte yakma dâhil her çeşit usulle öldürür.”
halid de ebu bekir'in emrine uygun olarak mürtetleri ateşte yakmak, taşa tutmak, dağlardan aşağılara atmak, baş aşağı kuyulara doldurmak ve okla vurmak gibi çeşitli işkencelerle öldürmüştür. ardından da bu uygulamaları hakkında ebu bekir’e bilgi vermiştir. ebu bekir ona “allah’ın emirlerini yerine getirmek için ciddiyetle gayret et. gevşeklik gösterme. müslümanları öldürenleri ele geçirirsen onları başkalarına ibret olacak şekilde öldürerek öçlerini al.” cevabını göndermiştir. (taberi, aynı cilt ve bölüm)
kısacası peygamberin zaman zaman adam yakma konusunda girdiği tereddütler vicdani nedenlerden, merhametinden, adam yakmanın bir ceza yöntemi olarak yanlış olduğunu düşünmesinden değil, yakmak gibi üst düzey ve kusursuz bir cezalandırma yönteminin sadece allah’ın hakkı olduğunu düşünmesindendir. onunla bu konuda rekabet ediyor gibi olmaktan çekinmistir. emrinin genel bir yasaklama olmadığını gören ebu bekir ve ali gibi en yakın adamları bile adam yakmayı bir cezalandırma yöntemi olarak kullanmışlardır.
simdi bir çok arkadaş bunlar rivayet, sıhhatli değil gibi savunmalara girişecekler. olsun, savunup kendilerini avutsunlar. en azından allah'tan da, peygamberden de, sahabeden de daha merhametli ve vicdan sahibiler, bu yüzden hadis alimlerince sağlam görülen rivayetleri bile reddederek bir nebze de olsa kendilerini avutuyorlar. bu da iyi bir şey.
ama sivas'ta 35 kisiyi yakarak katledenler öyle değiller maalesef. fırsatını bulduklarında ellerine benzin bidonlarını alıp koşacak milyonlar var şu yeryüzünde.
devamını gör...
2.
tamamen provakasyona yönelik açılmış b.mbook bir başlık
çok aldırış etmeyin ölü taklidi yapın gider
(bkz: don’t feed the troll)
çok aldırış etmeyin ölü taklidi yapın gider
(bkz: don’t feed the troll)
devamını gör...
3.
başlığı açmadan önce kendisine şu sormalıydı
- şayet anne veya baba ise, çocuğu yaramazlık yapınca "seni gebertirim, senin kafanı kopartırım" diyen biri olursa "gerçekten bunu yapacağına" inanmalı mıyız? yoksa bu bir korkutma şekli mi?
- şayet kendisi çocukken yaramazlık yaptığında aynı şekilde anne veya babası söyleyince "inanmış mıdır"
kur'an'da bahsi geçen tüm "cehennem" uyarıları 1500 sene önceki insanların algısına bir korkutmadır. çölde yaşayan insanları başka neyle korkutacaksınız?
diğer yazılan yazıları ciddiye bile almıyorum.
insan yakmaya gelince, bu durumun "din veya islam" ile ilgisi yok. bunun için orta çağ avrupa'sına ve yakın çağ avrupa'sına, medeniyet ve bilimin beşiğine, atom bombasını icat edip insanların üzerine atanlara bakmak lazım. bu durumun bir dini olmaz!
yazık..
- şayet anne veya baba ise, çocuğu yaramazlık yapınca "seni gebertirim, senin kafanı kopartırım" diyen biri olursa "gerçekten bunu yapacağına" inanmalı mıyız? yoksa bu bir korkutma şekli mi?
- şayet kendisi çocukken yaramazlık yaptığında aynı şekilde anne veya babası söyleyince "inanmış mıdır"
kur'an'da bahsi geçen tüm "cehennem" uyarıları 1500 sene önceki insanların algısına bir korkutmadır. çölde yaşayan insanları başka neyle korkutacaksınız?
diğer yazılan yazıları ciddiye bile almıyorum.
insan yakmaya gelince, bu durumun "din veya islam" ile ilgisi yok. bunun için orta çağ avrupa'sına ve yakın çağ avrupa'sına, medeniyet ve bilimin beşiğine, atom bombasını icat edip insanların üzerine atanlara bakmak lazım. bu durumun bir dini olmaz!
yazık..
devamını gör...
4.
çünkü islam, şiddet ve terör dinidir. (bkz: islam hoşgörü dini değil aksine terör dinidir) (bkz: islam dininin hoşgörü dini olmaması)
kur'an ayetlerinde ve sahih(onaylanmış) kütüb-ü sitte hadislerinde cihad ile ilgili tonlarca yazı vardır. islam, masum bir inanç değildir; tam tersine güçsüzken mağduru, güçlüyken mağruru oynayan takiyyeci, ahlaksız, faşist bir dindir. tarih boyunca da böyle olmuştur.
kur'an ayetlerinde ve sahih(onaylanmış) kütüb-ü sitte hadislerinde cihad ile ilgili tonlarca yazı vardır. islam, masum bir inanç değildir; tam tersine güçsüzken mağduru, güçlüyken mağruru oynayan takiyyeci, ahlaksız, faşist bir dindir. tarih boyunca da böyle olmuştur.
devamını gör...
5.
abi ben seviyor bir de gayleri sevmiyor abi.
devamını gör...
6.
yüz yıldır hiçbir şey üretmeyen, bilime- sanata zerre katkı sunmayan islam coğrafyasının batı karşısında varolma mücadelesidir saldırılar, bombalar.biz de varız deme biçimidir çünkü başka türlü varlıklarıni kanitlayamiyorlar.
devamını gör...