okumayan bir ülke olduğumuz gerçeği
başlık "rimbaud" tarafından 11.05.2021 00:31 tarihinde açılmıştır.
1.
memleketin ancak okuyup yazmakla kurtulacağına inananlardanım.*
bu başlık altında yazılı materyallerin az okunduğundan bahsetmek istiyordum*. birçoğumuz önümüze gelene cahil* demeyi pekala iyi biliyoruz. okumamaktan dem vuruyoruz. peki bunun için ne yapıyoruz? tabi ki okumuyoruz. anlıyorum okumak bir tercih meselesi fakat anlamadığım kısım şikayet eden kişinin sorunun asıl kaynağının yine kendisi olmasıdır. cahillikten kurtuluşun yolu sadece okumak değildir ama etkili yolun bu olduğunun da farkındayız. mesele sadece çok okumakta değildir. kaliteli okumak diye bir durum ayrıca söz konusudur. bunları da bilerek okumaya gereken önemi vermemiz gerektiği kanaatindeyim.
kamu spotu: yoldan geçerken taşın orada olmasından şikayet ediyorsanız onu bir zahmet kaldırın derim. ha yok kaldırmak istemiyorsanız da şikayet etmeyin.
turizm bakanlığı’nın 2011 tarihli türkiye okuma kültürü haritası: türkiye’de kişi başına yıllık 7,2 kitap okunuyor. günlük olarak kitap okuma aktivitesine ayrılan süre ise yaklaşık 7 dakika.
uluslararası yayıncılar birliği: kitap ihtiyaç listemizde 235. sırada yer alıyor. türkiye’de geçtiğimiz yıl kişi başına düşen kitap sayısı 8.4 olurken, kitap okumaya ayırdığımız süre ortalama 1 dakika olarak açıklandı.
norveç’te bir vatandaş yıllık ortalama 137, almanya 122, dünyada ise 1,3 dolar harcanıyor. türkiye’de 25 cent. birleşmiş milletler eğitim, bilim ve kültür örgütü’nün (unesco) verilerine göre türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86’ncı sırada, yoksul afrika ülkeleriyle aynı kategoridedir.
gazete okuyanların okumayanlara oranı yüzde 61’den yüzde 26’ya düştü.*
kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5
bu başlık altında yazılı materyallerin az okunduğundan bahsetmek istiyordum*. birçoğumuz önümüze gelene cahil* demeyi pekala iyi biliyoruz. okumamaktan dem vuruyoruz. peki bunun için ne yapıyoruz? tabi ki okumuyoruz. anlıyorum okumak bir tercih meselesi fakat anlamadığım kısım şikayet eden kişinin sorunun asıl kaynağının yine kendisi olmasıdır. cahillikten kurtuluşun yolu sadece okumak değildir ama etkili yolun bu olduğunun da farkındayız. mesele sadece çok okumakta değildir. kaliteli okumak diye bir durum ayrıca söz konusudur. bunları da bilerek okumaya gereken önemi vermemiz gerektiği kanaatindeyim.
kamu spotu: yoldan geçerken taşın orada olmasından şikayet ediyorsanız onu bir zahmet kaldırın derim. ha yok kaldırmak istemiyorsanız da şikayet etmeyin.
turizm bakanlığı’nın 2011 tarihli türkiye okuma kültürü haritası: türkiye’de kişi başına yıllık 7,2 kitap okunuyor. günlük olarak kitap okuma aktivitesine ayrılan süre ise yaklaşık 7 dakika.
uluslararası yayıncılar birliği: kitap ihtiyaç listemizde 235. sırada yer alıyor. türkiye’de geçtiğimiz yıl kişi başına düşen kitap sayısı 8.4 olurken, kitap okumaya ayırdığımız süre ortalama 1 dakika olarak açıklandı.
norveç’te bir vatandaş yıllık ortalama 137, almanya 122, dünyada ise 1,3 dolar harcanıyor. türkiye’de 25 cent. birleşmiş milletler eğitim, bilim ve kültür örgütü’nün (unesco) verilerine göre türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86’ncı sırada, yoksul afrika ülkeleriyle aynı kategoridedir.
gazete okuyanların okumayanlara oranı yüzde 61’den yüzde 26’ya düştü.*
kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5
devamını gör...
2.
biz var ya bitmişiz, demenin alternatif yolu.
devamını gör...
3.
herkesin kabul edip kimsenin üstüne alınmadığı
devamını gör...
4.
479 yazardan sadece 10 kişinin bakıp çıktığı başlık.
devamını gör...
5.
bugün bu konudan dertlendim .bir de okuyanlara sordukları şahane soru var ne anlıyorsunuz bundan şimdi, evet ne anlıyoruz anlatalım tabi karşımdakinde anlıycak dinliycek kapasite varsa.
devamını gör...
6.
okusakta sonunda mezun olduğumuzda tecrübe istemeleri yüzünden iş bulamayıp okumamızın bir anlamı kalmamasıdır.
devamını gör...
7.
üzücü bir gerçektir fakat (bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)'ne baktığımızda insanın yaşamını idame ettirmesi için belli başlı ihtiyaçları gidermesi gerektiğini görürüz. ülkemiz şartlarında hiyerarşinin en temelindeki ihtiyaçları bile gidermek zorken piramidin tepesine yükselmek gün geçtikçe daha güç hale geliyor. elbette bu bir bahane değil fakat insanlar önce yaşamaya çalıştıkları için okumaya fırsat bulamıyorlar. birde genel olarak "okuduğunda hiçbir şey olamama" algısı insanların beynine yerleştiğinden ve okumanın bir faydasını göremediklerinden okumaya herhangi bir zaman ayıramıyorlar.
okumak boş zaman aktivitesi değildir, önemli bir iştir ve kendisine özel zaman ayrılması gerekir lakin ülkemizdeki insanlar zamanlarını okumaya ayırmak yerine kendilerince daha faydalı işlere ayırmayı yeğliyorlar.
okumak boş zaman aktivitesi değildir, önemli bir iştir ve kendisine özel zaman ayrılması gerekir lakin ülkemizdeki insanlar zamanlarını okumaya ayırmak yerine kendilerince daha faydalı işlere ayırmayı yeğliyorlar.
devamını gör...
8.
üniversite mezunu, yetkin, liyakatli insanların ilkokul mezunu yöneticiler tarafından mobbinge uğradığı, okumak cahilliği alır eşeklik baki kalır gibi atasözleri olan, inanç yoluyla her türlü ilmin kazanılabileceği düşünülen bir coğrafyada okumayı neyle teşvik edeceksin ki. pratik yaşamda karşılığı olmayan, toplumca ödüllendirilmeyen hangi davranış biçimi varlığını uzun süre sürdürebiliyor da okumak sürdürsün. filozof bilim insanı çıkarıp duran bir coğrafya da değiliz zaten. kafa yapımız yüzlerce yıldır değişmemiş demek ki.
devamını gör...
9.
orantısız okumamız gereken bir dönemdeki en büyük eksiğimiz okumamak.
devamını gör...
10.
okumayandan kasıt ne acaba?..
roman?
gazete?
hikaye?
tarih?..
sosyoloji?
dergi?
bilim?
dinsel yahut mitsel ögeler?..
tam olarak nedir? ne okumalı ne okumuyor bizim insanımız?.. önce bu konuda bi karara varalım, sonra yorumuna geçelim..
yine de her halükarda bir yorum yapmak icab edecekse şuraya görüşümü iliştirivereyim:
okumayan bir ülke değil de, okuduğunun farkında olmayan bir ülkeyiz. zira sıradan bir vatandaş, sabah uyandığı andan itibaren, okuduğu her metni saysa, günlük en aşağı 100 sayfaya ulaşır. evet, ülkede gazete, dergi ve kitap satışları yeterli değil, lakin halkın her kesimi, mutlaka internet gazeteciliği ve internet dergilerini, keza haber sitelerini ziyaret ediyor.. belki elinde olmayan sebeplerle para verip erişemiyor ancak hiçbiri, bir haberi yahut meseleyi sonuna kadar erişmeden, geçiştirmiyor. konu hakkında girip, araştırma yapmaları da cabası. sanıldığının aksine insanların hayatları, salt pornografi ve tiktografi üzerine kurulu değil. istisnalar hariç hiç kimse 24 saatini, uçkur ve/veya mizah üzerine kurgulayamaz. araya illaki bir okuma mevzuu girecektir. sadece hesaplama yapmayı bilmiyoruz o kadar...
roman?
gazete?
hikaye?
tarih?..
sosyoloji?
dergi?
bilim?
dinsel yahut mitsel ögeler?..
tam olarak nedir? ne okumalı ne okumuyor bizim insanımız?.. önce bu konuda bi karara varalım, sonra yorumuna geçelim..
yine de her halükarda bir yorum yapmak icab edecekse şuraya görüşümü iliştirivereyim:
okumayan bir ülke değil de, okuduğunun farkında olmayan bir ülkeyiz. zira sıradan bir vatandaş, sabah uyandığı andan itibaren, okuduğu her metni saysa, günlük en aşağı 100 sayfaya ulaşır. evet, ülkede gazete, dergi ve kitap satışları yeterli değil, lakin halkın her kesimi, mutlaka internet gazeteciliği ve internet dergilerini, keza haber sitelerini ziyaret ediyor.. belki elinde olmayan sebeplerle para verip erişemiyor ancak hiçbiri, bir haberi yahut meseleyi sonuna kadar erişmeden, geçiştirmiyor. konu hakkında girip, araştırma yapmaları da cabası. sanıldığının aksine insanların hayatları, salt pornografi ve tiktografi üzerine kurulu değil. istisnalar hariç hiç kimse 24 saatini, uçkur ve/veya mizah üzerine kurgulayamaz. araya illaki bir okuma mevzuu girecektir. sadece hesaplama yapmayı bilmiyoruz o kadar...
devamını gör...
11.
insanın kalbine bıçak gibi saplanan bir gerçektir. bu gerçeğin çok uzuuuun bir süre boyunca değişmeyeceğini biliyor olmak tabi ki çok daha üzücü, maalesef. düşünüyorum da, okumadan geçirdiğim gün bile yok neredeyse. ama insanlar farklı sebeplerden ötürü ( ve farklı bahanelerden ötürü ) okumuyor. toplum olarak okumayı tercih etmiyoruz.
"zaman bulamıyoruz!" gibi bir bahaneyi kesinlikle kabul etmiyorum. bunu diyen insanların sosyal medya kullanımlarına baksanız günde en az 2 saati yok yere harcadıklarını görürsünüz. okumak isteyen her türlü bütçe de ayırır zaman da ayırır.
"zaman bulamıyoruz!" gibi bir bahaneyi kesinlikle kabul etmiyorum. bunu diyen insanların sosyal medya kullanımlarına baksanız günde en az 2 saati yok yere harcadıklarını görürsünüz. okumak isteyen her türlü bütçe de ayırır zaman da ayırır.
devamını gör...
12.
(bkz: eğitilemeyen bir ülke olduğumuz gerçeği)
okumada değil eğitilmede sıkıntı var, daha genel bi sorun. zamandan başka bi çözümü de yok gibi.
okumada değil eğitilmede sıkıntı var, daha genel bi sorun. zamandan başka bi çözümü de yok gibi.
devamını gör...
13.
çözümde yer almayan sorunun parçasıdır, demiş goethe. bu gerçekle yüzleşmek bir tarafa değiştirmekte bizim elimizde.
devamını gör...
14.
üstekki yazarlar haklı, aynı şeyleri lafı dolandırıp dolandırıp sunmal yerine başka bir bakış açısından bakacağım tüm bunlara istinaden.
ülkedeki çoğu kişi gerçekten uzun ve yorucu çalışma hayatına sahip, geri kalan çok az zamanındada kişi doğal olarak kendine ayırmak ve kendi mutluluğunu az da olsa sağlamak zorunda.
zamanı bolca olanlara herhangi birşey diyemem ancak zamanı az olan insanın okumasını istemek zor ve gaddarca.
yoğun emek harcayıp zihnen ve vücuden yorulmuş, biraz uzanıp zihnini berraklaştırmak ve vücudunu dinlendirme hakkı her insanın var. bundan nasıl o zamanınıda okumaya ver dinlenemeden iyice harap ol diyebiliriz.
rekreasyon diye bir zaman var, basitçe sizlerin arta kalan zamanını değerlendirmeyi amaçlayan /kapsayan kavram, kişinin kalan az zamanında rekreasyon yapması yani dinlenip, eğlenebilmesi lazımki kendine gelebilsin, insan olduğunu hatırlasın ve verimli olabilsin, bu yüzden 8 saat kuralı dünyada var, patronlar acıdığı için değil, dinlen verimle gel bana diye.
nereden biliyoruz, 8 saat kuralı gelmeden önce çeşitli araştırmalar yapılıyoe ve kişinin 8 saat çalışığ haftada da 1-2 gün dinlenince çok daha fazla verim alındığı görülmüş bu yüzden kural olarak gelmiş.
zaten okuma ve bilim gibi kavramlar, refah ve boş zaman arttıkça gelebilen kavramlar.
türkiyede refah düzeyi düştükçe bağnazlık bu yüzden arttı. şimdi kişinin birde boş zamanını anlamsız ca heba etmesi için siyaset veya futbol vs. gibi kendine faydası olmayan, eğlendirip tatmin etmeyen ancak zamanını alan şeylerde sunarsanız, kişi boş zamanından da olur ve böylece okuyamazda, böylece cahil kalır.
bazen, siyasit olayların sürekli çok şiddetli olmasının ve kişileri doğrudan çok ciddi etkilediği ve kişilerin mecburen siyasete döndüğü ve bu sayese boş zamanında olup cahilleştiğini, siyasi strateji olarak düşünüyorum.
iyi yada kötü, başarılı olmuş bir strateji.
umarım 6 saat + mesai yok kavramına ülke döner, gündemi ve insanların zihnini meşgul eden şeyler olmaz da, bunu daha makul koşullarda konuşabiliriz.
insan her yerde insan, sadece farklı koşullarda farklı vücut buluyor. bu konuda duygusal olmaya ve ayrım yapmaya gerek yok.
esenlikle kalın.
ülkedeki çoğu kişi gerçekten uzun ve yorucu çalışma hayatına sahip, geri kalan çok az zamanındada kişi doğal olarak kendine ayırmak ve kendi mutluluğunu az da olsa sağlamak zorunda.
zamanı bolca olanlara herhangi birşey diyemem ancak zamanı az olan insanın okumasını istemek zor ve gaddarca.
yoğun emek harcayıp zihnen ve vücuden yorulmuş, biraz uzanıp zihnini berraklaştırmak ve vücudunu dinlendirme hakkı her insanın var. bundan nasıl o zamanınıda okumaya ver dinlenemeden iyice harap ol diyebiliriz.
rekreasyon diye bir zaman var, basitçe sizlerin arta kalan zamanını değerlendirmeyi amaçlayan /kapsayan kavram, kişinin kalan az zamanında rekreasyon yapması yani dinlenip, eğlenebilmesi lazımki kendine gelebilsin, insan olduğunu hatırlasın ve verimli olabilsin, bu yüzden 8 saat kuralı dünyada var, patronlar acıdığı için değil, dinlen verimle gel bana diye.
nereden biliyoruz, 8 saat kuralı gelmeden önce çeşitli araştırmalar yapılıyoe ve kişinin 8 saat çalışığ haftada da 1-2 gün dinlenince çok daha fazla verim alındığı görülmüş bu yüzden kural olarak gelmiş.
zaten okuma ve bilim gibi kavramlar, refah ve boş zaman arttıkça gelebilen kavramlar.
türkiyede refah düzeyi düştükçe bağnazlık bu yüzden arttı. şimdi kişinin birde boş zamanını anlamsız ca heba etmesi için siyaset veya futbol vs. gibi kendine faydası olmayan, eğlendirip tatmin etmeyen ancak zamanını alan şeylerde sunarsanız, kişi boş zamanından da olur ve böylece okuyamazda, böylece cahil kalır.
bazen, siyasit olayların sürekli çok şiddetli olmasının ve kişileri doğrudan çok ciddi etkilediği ve kişilerin mecburen siyasete döndüğü ve bu sayese boş zamanında olup cahilleştiğini, siyasi strateji olarak düşünüyorum.
iyi yada kötü, başarılı olmuş bir strateji.
umarım 6 saat + mesai yok kavramına ülke döner, gündemi ve insanların zihnini meşgul eden şeyler olmaz da, bunu daha makul koşullarda konuşabiliriz.
insan her yerde insan, sadece farklı koşullarda farklı vücut buluyor. bu konuda duygusal olmaya ve ayrım yapmaya gerek yok.
esenlikle kalın.
devamını gör...
15.
bunun en büyük sebebinin herkese tek bir türü okuması konusunda baskı yapılması olduğunu düşünüyorum. kitap okumak bence bir kendini tanıma süreci ve bu birden farklı tür okuyup kendi türünü bulmanla ilgili. daha yeni okumaya başlayan birine tutup da onu içine çekebilecek şeylerin barınmadığı dilin ağdalı kurgunun karmaşık olduğu bir kitapla başlatılırsa ne yazık ki karşı taraf bana bunu önerdi güzel olması lazım ama ben daha anlayamıyorum diyip kendini eksik görmesine sebebiyet verecek. bu yüzden çevre faktörünün çok etkili olduğunu düşünüyorum. daha sade yalın kurgunun eğlenceli olduğu şeylerle başlanması gerektiğini düşünüyorum ki sadece yeni okumaya başlayan birinin değil okumayı ilerletmiş biri de bu tarz kitaplar okuyabilir. eğer bir kişiyi bu yüzden yargılarsan bu büyük bir sorun olur okuma kültürü olan birinin de bu durumdan soğumasına sebebiyet verebilir. en büyük sorunlarımızdan biri de aşağılamak okuduğu türü yok saymak bir kişi gençkurgu türünde okuyorsa okuduğu yok sayılıyor ama klasik okuyunca sanki filozof olacak gibi tepkiler oluyor. o tür sana hitap etmiyor ama ona ediyor bu çok normal biz farklılıklarla güzeliz. tabii ki kendi okuduğun türden eserler de önerip okuma kültürünü geliştirmesini teklif edebilirsin ama sen bunu sanki karşı taraf bunu yapmak zorundaymış gibi empoze etmeye çalışırsan bu olmaz. zaten belli bir süre sonra farklı türler okuyunca kendi okuduklarından çok daha güzel eserler olduğunu keza kendi okuduğu eserlerin de bazı eserlerden çok daha güzel olduğunu anlayarak eleştirme kültürüne sahip olmayı öğrenecek . bu yüzden dostlar kimse çizgisini açıp kendisini ilgilendirmeyen şeyler hakkında kendi için söz hakkı aramasın karşı taraf fikrini belirtmesini istiyorsa zaten bunu söyler . birbirimize saygı duyalım...
devamını gör...
16.
okumayı öğrenmeye başladığımız zamandan itibaren sürekli okumaya teşvik yerine okumanın bir zorunluluk olarak dayatılması nedeniyle insanların çoğu kitap okumaya pek sıcak bakmıyor ve zaman kaybı olarak görüyorlar. ülkemizdeki eğitim sisteminden de kaynaklanabilir. çünkü ilk okula başladığımız zaman ilgi alanlarımıza doğru yöneltilmedik, fark edilmedik ve keşfedilmeyi bekledik. şu kitabı oku, bunu okuma, şu yazarı oku... hep bu cümleler yüzünden ne okuyacağımıza, nereden başlayacağımıza karar veremedik. herkesin okuduğu bir kitabı okumak zorunda değiliz. herkesin ilgi duyduğu alanlar farklı olabilir. ya da sürekli kitap okumaktan kastın roman türü olarak düşünülmesi gerçeği de maalesef görmezden gelinemez.
devamını gör...