1.
babadan sigara çarparken uyanmasın diye nefes bile almadığın andır.
devamını gör...
2.
kalpteki anlık ritim değişikliği.
devamını gör...
3.
sözlüĝün çökmesi.
devamını gör...
4.
sadece isminle atılan bir mesaj gördüğünde.
devamını gör...
5.
annemin gözlerindeki nefreti iliklerime kadar hissettiğim andır. ölüyorum sandığım ve keşke ölsem de kurtulsam dediğim an..
devamını gör...
6.
inandığınız yalanların aniden ortaya çıktığı an. ne tepki vereceğini bile bilemiyor insan.
devamını gör...
7.
uyanırken bir anda kalbinin sıkışması
devamını gör...
8.
bana bıçak çekildiğinde...
devamını gör...
9.
şu an.
boğazımda ağrı burnumda akıntı ve komple vücudumda kırgınlık ve acı...
boğazımda ağrı burnumda akıntı ve komple vücudumda kırgınlık ve acı...
devamını gör...
10.
anksiyete krizi anı. yaşayana kadar inanmamıştım.
devamını gör...
11.
(bkz: panik atak) en eski yoldaşımdır, ölüyorum sanırsınız başta ölmek istersiniz sonunda.
devamını gör...
12.
16 yaşındaydım, astım başlangıcım varmış bilmiyordum.
yaz ayıydı, denize giriyorduk. deniz de çok dalgalı bir deniz. kardeşimle oynadım, su fırlattık birbirimize falan ben çok yoruldum biraz da su yutmuştum. kardeşim çıktı denizden, ben kaldım. denizin üstüne uzandım böyle göğsümün üstünde bir ağırlık. nefes alamıyorum gibi. dalgalar da devam ediyor. sonra plajda summertime sadness remix çalmaya başladı. tam bir tumblr girl olarak ölmek için harika bir vakit diye düşünerek yatmaya devam ettim. sonra babam gelip denizden çıkardı beni.
yaz ayıydı, denize giriyorduk. deniz de çok dalgalı bir deniz. kardeşimle oynadım, su fırlattık birbirimize falan ben çok yoruldum biraz da su yutmuştum. kardeşim çıktı denizden, ben kaldım. denizin üstüne uzandım böyle göğsümün üstünde bir ağırlık. nefes alamıyorum gibi. dalgalar da devam ediyor. sonra plajda summertime sadness remix çalmaya başladı. tam bir tumblr girl olarak ölmek için harika bir vakit diye düşünerek yatmaya devam ettim. sonra babam gelip denizden çıkardı beni.
devamını gör...
13.
lunaparkta ters dönen herhangi bir alete binmek. yerle göz göze gelip, ilk önce nerem dağılacak diye düşündüğüm andır. yapana ve yapmayı düşünene derhal mani olmak isterim.
devamını gör...
14.
trombosit verirken makinenin ruhumu çekiyor gibi olması. son anda hemşireye yarı cansız halde sağ elimi kaldırıp "bayılıyorum" demem ve görevli mahalinde tv izleyen doktorun kanepenin üstünden atlayıp bana doğru gelirken bendeki görüntünün gitmesi.
arada gördüğüm tuhaf tuhaf ilizyonlar ve doktorun baya baya tokatlaya tokatlaya beni uyandırması. kafamdan aşağı dökülmüş bir şişe alkol kokusu.
o kanepeden atlayan doktorun kendime geldiğimde "nasıldı gördüklerin, tuhaf değil mi?" diye sorması.
yine aynı doktorun dediğine göre 2 saniye daha geç kalsam, sonraki aşama tünelin sonundaki beyaz ışık oluyormuş. makinenin bünyesine çektiği kan, kan kaybı gibi etki edebiliyormuş. bir daha sakın trombosit falan vermeye çalışma demişti.
arada gördüğüm tuhaf tuhaf ilizyonlar ve doktorun baya baya tokatlaya tokatlaya beni uyandırması. kafamdan aşağı dökülmüş bir şişe alkol kokusu.
o kanepeden atlayan doktorun kendime geldiğimde "nasıldı gördüklerin, tuhaf değil mi?" diye sorması.
yine aynı doktorun dediğine göre 2 saniye daha geç kalsam, sonraki aşama tünelin sonundaki beyaz ışık oluyormuş. makinenin bünyesine çektiği kan, kan kaybı gibi etki edebiliyormuş. bir daha sakın trombosit falan vermeye çalışma demişti.
devamını gör...
15.
sekiz sene öncesinin parasıyla beni bin liradan kurtaran andır.
efendim güzel bir yaz akşamı birden kalbim göğüs kafesimin içinde çoot diye bir darbe yapıp nefesimi kesmek gibi bir karar aldı. nefesimi kesmek derken bunu edebi bir benzetme olarak kullanmayı çok arzu ederdim ancak maalesef burada gerçek anlamı ile kullanılmıştır. neyse şimdiye kadar ufak tefek kalp kırıklıkları haricinde gayet iyi olan sevgili kalbim birden aritmik bir şekilde seyretmeye karar vermişti ki takdir edeceğiniz üzere gayet korkutucu bir durum. bir süre çok sığ ve sık atışlardan sonra göğüs kafesime içeriden yumruk atılmış gibi güçlü bir darbe ile başımı döndüren -evet tansiyonumu da düşürdü elbette - kalbimi alıp en yakın hastanenin aciline gitmeye karar verdim. o arada beşiktaşta maç izleyecek olan vefalı bir arkadaşımı da arayıp bana eşlik etmesini rica ettim. beşiktaş'tan daha büyük hatırım varmış ki hemen geldi ve şu an ismini vermeyeceğim fulya'daki bir özel hastanenin* aciline giriş yaptık. neyse efendim ufak bir doktor kontrolünden sonra ekg ve kan tahlili yapılmasını istedi doktorumuz. bunlar için vezneye gittiğimizde ise 1150 tl (yazıyla bin yüz elli evet) ödeme çıkarttılar ki o zaman aldığım maaşın üçte birinden fazla. yani ya tahlil yaptıracağım ya da kiramı ödeyeceğim. neyse efendim ben o zaman biz çıkalım yarın muayene olmak için devlet hastanesine gideriz derken sevgili doktorum koridordan geçerken bizi ayrılırken gördü ve neden ekg çekilmediği, ekg'nin ücretsiz olduğu ile ilgili oradakileri azarlayarak bizi tekrar içeri yönlendirdi. biz tekrar içeri geçtik falan derken tabii ben o sırada ölüyor olduğumdan kesin eminim ama. yanımdaki arkadaşıma eğer kalp krizi geçirip hastanenin önünde ölürsem hastaneye dava açmasının ona vasiyetim olduğu yönünde de goygoy yapıyorum sürekli. evet ölüm döşeğinde bile iflah olmaz bir goygoycuyum. neyse efendim ekg çekildi, doktor bey bir şey olmadığını söyledi biz yine toparlandık tekrar çıkış yaparken bu sefer hastanenin müdürü geldi yanımıza. kendisini tanıtmasının ardından yapılacak işlemleri hastanenin karşılayacağını benim sadece sgk'nın karşıladığı cüzi rakamı ödeyeceğimi izah etti. tabii ben kuşkulu gözlerle bakıyorum yani türkiye'nin en yaygın özel hastanesinin fulya şubesi müdürü için "cüzi" olan rakam benim aylık yemek masrafım olabilir çünkü. kendisine cüzi derken ne kadar bir rakamdan bahsediyoruz tam olarak diye ısrarla sormam sonucunda 80 lira gibi bir rakam telaffuz etti. neyse biz yarım saat içinde üçüncü girişimizi yaptık evet, yatışımız sağlandı, serumlar, tahliller derken ben ölümü düşünmekten ziyade arkadaşımı inşallah yanlış duymamışızdır "bin" seksen demediğine eminiz di mi diye darlıyorum. hayır ölürsem sıkıntı yok çünkü, benden sonrası tufan da ölmezsem sıkıntı büyük. neyse efendim sonunda tahliller de temiz çıktı ve veznedeki görevlinin ekrana on dakika şok olmuş bir şekilde bakmasından ve bir yanlışlık var galiba diye tekrar tekrar kontrol etmesinden sonra sadece elli beş (rakamla 55) lira ödeyerek hastaneden ayrıldık.
buraya kadar okuyup da merak edenler için söyleyeyim; üç kardiyolog ve bir nörologdan sonra bunun bir kaygı bozukluğu olduğu (evet her şey sinirsel anam) eczanede 7 liraya satılan 5 miligramlık minicik bir hap ile de tedavisinin mümkün olduğu ortaya çıktı.
orada ölüyorum sanıp dava açın diye goygoy yapmasam bin lira o ponçik kalbime saplanacaktı az daha. hastane müdürüne de buradan kendilerini istemeden tehdit ettiğim için en derin özürlerimi gönderiyorum!
efendim güzel bir yaz akşamı birden kalbim göğüs kafesimin içinde çoot diye bir darbe yapıp nefesimi kesmek gibi bir karar aldı. nefesimi kesmek derken bunu edebi bir benzetme olarak kullanmayı çok arzu ederdim ancak maalesef burada gerçek anlamı ile kullanılmıştır. neyse şimdiye kadar ufak tefek kalp kırıklıkları haricinde gayet iyi olan sevgili kalbim birden aritmik bir şekilde seyretmeye karar vermişti ki takdir edeceğiniz üzere gayet korkutucu bir durum. bir süre çok sığ ve sık atışlardan sonra göğüs kafesime içeriden yumruk atılmış gibi güçlü bir darbe ile başımı döndüren -evet tansiyonumu da düşürdü elbette - kalbimi alıp en yakın hastanenin aciline gitmeye karar verdim. o arada beşiktaşta maç izleyecek olan vefalı bir arkadaşımı da arayıp bana eşlik etmesini rica ettim. beşiktaş'tan daha büyük hatırım varmış ki hemen geldi ve şu an ismini vermeyeceğim fulya'daki bir özel hastanenin* aciline giriş yaptık. neyse efendim ufak bir doktor kontrolünden sonra ekg ve kan tahlili yapılmasını istedi doktorumuz. bunlar için vezneye gittiğimizde ise 1150 tl (yazıyla bin yüz elli evet) ödeme çıkarttılar ki o zaman aldığım maaşın üçte birinden fazla. yani ya tahlil yaptıracağım ya da kiramı ödeyeceğim. neyse efendim ben o zaman biz çıkalım yarın muayene olmak için devlet hastanesine gideriz derken sevgili doktorum koridordan geçerken bizi ayrılırken gördü ve neden ekg çekilmediği, ekg'nin ücretsiz olduğu ile ilgili oradakileri azarlayarak bizi tekrar içeri yönlendirdi. biz tekrar içeri geçtik falan derken tabii ben o sırada ölüyor olduğumdan kesin eminim ama. yanımdaki arkadaşıma eğer kalp krizi geçirip hastanenin önünde ölürsem hastaneye dava açmasının ona vasiyetim olduğu yönünde de goygoy yapıyorum sürekli. evet ölüm döşeğinde bile iflah olmaz bir goygoycuyum. neyse efendim ekg çekildi, doktor bey bir şey olmadığını söyledi biz yine toparlandık tekrar çıkış yaparken bu sefer hastanenin müdürü geldi yanımıza. kendisini tanıtmasının ardından yapılacak işlemleri hastanenin karşılayacağını benim sadece sgk'nın karşıladığı cüzi rakamı ödeyeceğimi izah etti. tabii ben kuşkulu gözlerle bakıyorum yani türkiye'nin en yaygın özel hastanesinin fulya şubesi müdürü için "cüzi" olan rakam benim aylık yemek masrafım olabilir çünkü. kendisine cüzi derken ne kadar bir rakamdan bahsediyoruz tam olarak diye ısrarla sormam sonucunda 80 lira gibi bir rakam telaffuz etti. neyse biz yarım saat içinde üçüncü girişimizi yaptık evet, yatışımız sağlandı, serumlar, tahliller derken ben ölümü düşünmekten ziyade arkadaşımı inşallah yanlış duymamışızdır "bin" seksen demediğine eminiz di mi diye darlıyorum. hayır ölürsem sıkıntı yok çünkü, benden sonrası tufan da ölmezsem sıkıntı büyük. neyse efendim sonunda tahliller de temiz çıktı ve veznedeki görevlinin ekrana on dakika şok olmuş bir şekilde bakmasından ve bir yanlışlık var galiba diye tekrar tekrar kontrol etmesinden sonra sadece elli beş (rakamla 55) lira ödeyerek hastaneden ayrıldık.
buraya kadar okuyup da merak edenler için söyleyeyim; üç kardiyolog ve bir nörologdan sonra bunun bir kaygı bozukluğu olduğu (evet her şey sinirsel anam) eczanede 7 liraya satılan 5 miligramlık minicik bir hap ile de tedavisinin mümkün olduğu ortaya çıktı.
orada ölüyorum sanıp dava açın diye goygoy yapmasam bin lira o ponçik kalbime saplanacaktı az daha. hastane müdürüne de buradan kendilerini istemeden tehdit ettiğim için en derin özürlerimi gönderiyorum!
devamını gör...
16.
cok vardir da gozume yumruk yiyipte o anin acisiyla ve refleksle sicrayip goz migreni olmama sebep olundugunda ölüyorum sanmistim
devamını gör...
17.
anısı olan şarkı çaldığında öyle sanıyorum genelde.
devamını gör...
18.
bayıldığımda, daha doğrusu bayılmak üzereyken ve gözlerim kararmışken ölüyorum filan sanmıştım.
devamını gör...
19.
bayıldıktan sonra ayılmadan önceki an.
devamını gör...
20.
aort damarım tıklandığında. yoğun bakımda gördüğüm çok gerçekçi rüyalarda.
devamını gör...