yazar: orhan miroğlu
basım yılı: 2010
kızıltepe'de devlet görevlileri tarafından öldürülen, uğur kaymaz üzerine yazılan kitap.
basım yılı: 2010
kızıltepe'de devlet görevlileri tarafından öldürülen, uğur kaymaz üzerine yazılan kitap.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 11.05.2021 13:44 tarihinde açılmıştır.
1.
orhan miroğlu kitabıdır.
dünya kendi kendini yok etmeye yeminli insanların yaşama alanı olmaya başladı, çok zamandır. küresel ısınmadan bahsetmiyorum, çok daha mühim bir konu sizinle paylaşmak istediğim. dünya halkları çocuklarını kurban etmeye başladığından beridir ki kıyamet evinden dışarı adımını atmak için bütün hazırlıklarını bitirmiş oldu. dünya üzerindeki mevcut durum bana hep, nedense, francisco goya’nın ” saturn swallows onu of his children” isimli tablosunu hatırlatır. kevin carter’ın çektiği pulitzer ödüllü fotoğrafı düşünün, orda dürya açlıkla terbiye etmeye çalıştığı bir çocuğunu yok edişini izledi. ülkemde olanlara bakın, bir bombalı saldırı da üniversite öğrencisi bir kızı yaktık diri diri. biz yaptık bunu, kendinizi bu suçtan arınmış sayamazsınız. kaç kız çocuğuna tecavüz edilip, sonra da namussuzlukla suçlanıp öldürüldü? suçunuz yok mu? peki gelelim o zaman, yazının konusu olan cinayetimize. önce size bir soru; maveraünnehir nereye dökülür? devletin ve tabiatın sorduğu bu yanlış sorunun cevabını düşüne durn siz, ben de size uğur’u anlatayım.
bundan tam yıllar önce uğur kaymaz, kızıltepe’de öldürüldü. hem de devlet görevlileri tarafından. hem de 13 kurşunla. kanunun şaşmaz terazisi uğur’un o kurşunları hak ettiğine hükmetti. 12 yaşında 13 kurşun. okuyanlar benim siyasetten hoşlanmadığımı bilir. niyetim siyaset yapmak değil. ama terörist olma iddiası ile 12 yaşında bir çocuğa, yakın mesafeden, arkadan 13 kurşun sıkmak ne tür bir insanlığa sığar. uğur, teröristti devletin gözünde ve silah sahibi olan devlet memurlarının gözünde o yüzden, bir şarjör dolusu kurşunu hak ediyordu. uğur’un üzerinde keleş olduğu iddia edildi. bu tüfek uğur’un cansız bedeninin yanına bırakılmıştı, dvelet dersinde öldürülen uğur’un. uğur, o tüfeği taşısa bile doğrultamazdı. ama maalesef uğur, tekrar ediyorum sırtından, 13 kurşun yedi.
orhan miroğlu, uğur için yazmış bu kitabı, aldık kabul ettik. okuyun, bazı şeyleri unutmamak için. bir çocuğu öldüren kim olursa olsun ona cani demekten korkmamak için. okuyun. saçma siyaset aleminden dışarı atın kendinizi ve okuyun. 17 sene evvel uğur öldürüldü, 12 sene önce serap eser öldürüldü, yine 12 sene önce ceylan önkol öldürüldü. ve biz unuttuk. unutmayalım, ne kadar çok çocuk öldürülürse, kıyamet o kadar yaklaşacak. ne kadar çocuk öldürürsek, dünya o kadar çabuk yok olacak. yazının başında sorduğum soruyu bir de ece ayhanyinelesin ve siz bu çocuklara zarfsız kuşlar gönderin:
buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür.
devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
– maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
– solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
dünya kendi kendini yok etmeye yeminli insanların yaşama alanı olmaya başladı, çok zamandır. küresel ısınmadan bahsetmiyorum, çok daha mühim bir konu sizinle paylaşmak istediğim. dünya halkları çocuklarını kurban etmeye başladığından beridir ki kıyamet evinden dışarı adımını atmak için bütün hazırlıklarını bitirmiş oldu. dünya üzerindeki mevcut durum bana hep, nedense, francisco goya’nın ” saturn swallows onu of his children” isimli tablosunu hatırlatır. kevin carter’ın çektiği pulitzer ödüllü fotoğrafı düşünün, orda dürya açlıkla terbiye etmeye çalıştığı bir çocuğunu yok edişini izledi. ülkemde olanlara bakın, bir bombalı saldırı da üniversite öğrencisi bir kızı yaktık diri diri. biz yaptık bunu, kendinizi bu suçtan arınmış sayamazsınız. kaç kız çocuğuna tecavüz edilip, sonra da namussuzlukla suçlanıp öldürüldü? suçunuz yok mu? peki gelelim o zaman, yazının konusu olan cinayetimize. önce size bir soru; maveraünnehir nereye dökülür? devletin ve tabiatın sorduğu bu yanlış sorunun cevabını düşüne durn siz, ben de size uğur’u anlatayım.
bundan tam yıllar önce uğur kaymaz, kızıltepe’de öldürüldü. hem de devlet görevlileri tarafından. hem de 13 kurşunla. kanunun şaşmaz terazisi uğur’un o kurşunları hak ettiğine hükmetti. 12 yaşında 13 kurşun. okuyanlar benim siyasetten hoşlanmadığımı bilir. niyetim siyaset yapmak değil. ama terörist olma iddiası ile 12 yaşında bir çocuğa, yakın mesafeden, arkadan 13 kurşun sıkmak ne tür bir insanlığa sığar. uğur, teröristti devletin gözünde ve silah sahibi olan devlet memurlarının gözünde o yüzden, bir şarjör dolusu kurşunu hak ediyordu. uğur’un üzerinde keleş olduğu iddia edildi. bu tüfek uğur’un cansız bedeninin yanına bırakılmıştı, dvelet dersinde öldürülen uğur’un. uğur, o tüfeği taşısa bile doğrultamazdı. ama maalesef uğur, tekrar ediyorum sırtından, 13 kurşun yedi.
orhan miroğlu, uğur için yazmış bu kitabı, aldık kabul ettik. okuyun, bazı şeyleri unutmamak için. bir çocuğu öldüren kim olursa olsun ona cani demekten korkmamak için. okuyun. saçma siyaset aleminden dışarı atın kendinizi ve okuyun. 17 sene evvel uğur öldürüldü, 12 sene önce serap eser öldürüldü, yine 12 sene önce ceylan önkol öldürüldü. ve biz unuttuk. unutmayalım, ne kadar çok çocuk öldürülürse, kıyamet o kadar yaklaşacak. ne kadar çocuk öldürürsek, dünya o kadar çabuk yok olacak. yazının başında sorduğum soruyu bir de ece ayhanyinelesin ve siz bu çocuklara zarfsız kuşlar gönderin:
buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür.
devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
– maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
– solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
devamını gör...