osmanlı'nın en kötü halinin bile bugünün türkiyesinden daha iyi olması
başlık "prusyadaki kral" tarafından 22.03.2021 23:27 tarihinde açılmıştır.
1.
tebaadan vatandaşa dönüşmüş olmanın bile rahatsız ettiği kesime ait söylemdir.
devamını gör...
2.
bu gibi durumlarda iyice araştırmadan bu tip yorumlara katılmak yada karşı durmak ahmakçadır, hakikati öğrenince neyin ne olduğunu anlarsınız dediğim başlık efem.
devamını gör...
3.
sığ ve cehalet kokan bir söylemdir. nitekim tarih ilmi olayları kendi zamanına göre yorumlar. o yüzden bugün ile geçmiş arasında değişen faktörlere göre en iyisi türkiye cumhuriyetinin kurulmasıydı. aksi takdirde türkler ingilizlerin elinde iskoçlar gibi valiler tarafından yönetilen uydu devleti olacaktı. o yüzden osmanlıcılık oynayanların bunları da bilmesi gerek.
devamını gör...
4.
osmanlının en kötü hali zaten bir tek ankara ve yakın çevre illerinde yaşama itilmiş, kapitülasyonlarla mücadele eden türk halkıydı. şu an hala bu duruma gelmedik ama az kaldı merak etmeyin, inovasyon yerine şahlara şeyhlere dönelim biz, böyle günü kurtarırsınız.
devamını gör...
5.
bu tarih bilgisizliği çok yorucu gerçekten. ne sevıyorsunuz tebacılıgı, padısahlıgı hükmünüz olmadan bir kişinin iki dudağı arasında ki kararları. hiç benliğiniz olmasın, söz hakkınız olmasın, karar alamayın. kul köle olun. cumhurıyet sıze amma fazlalık gelıyor onun tum ımkanları ıle söz soyleyebılıyorken
devamını gör...
6.
ortada öğrenilecek bir durum olduğunu sanmıyorum. geriye dönüşlerde bugünden daha "iyi" olarak nitelendireceğiniz hiçbir ülke yok, sadece bize özgü bir yanılsama değil bu. her şeyden önce, teknolojinin gelişimi ile tarımda elde edilen ürün miktarı ortada. örneğin osmanlı'dan çok daha küçük turkiye bugün 85 milyon iken osmanlı'nın ulaştığı maksimum nüfus sayısının 30 milyon olduğu tahmin ediliyor.
diğer yandan 19. yuzyilda anadolu' da yaşanan kıtlıkları inceleyebilirsiniz, dediğim gibi sadece bize özgü de değil, 1850`lerde patates hasadı sorunu yüzünden irlanda'da milyonlarca kişi açlıktan öldü.
ekonomik açıdan, iyi olan dönemler olduğu gibi kötü çok kötü olan dönemler de oldu. bir sene içinde paranın defalarca devüle olduğu dönemler yaşandı. hatta iyi olan dönemlerde dahi, halkın alım gücü her daim belirli bir oranın altındaydı. zaten özelikle türklerin yaşadığı kırsal kesimde mülkiyet hakkı son derece sınırlıydı. merkezin "sermaye düşmanlığını da" göz önüne alınca kırsal yaşamın da çok iç açıcı olduğu söylenemez. celali isyanları bu hoşnutsuzluğun neticesidir. herkesin dönmek isteyebileceği fatih döneminde, halk fatih ölünce bayram ediyor neredeyse ve hiçbir vasfı olmayan oğluna "veli" lakabı takıyor, nedeni açık. fatih savaş makinası gibi, sürekli savaşıyor haliyle sürekli haddinden fazla vergi topluyor, bizim yaşamlarına veya dönemlerine özendiğimiz insanlar devletin ağır savaş vergileri altında can çekişiyordu. fatih işi öyle bir noktaya taşıyor ki, halkın elindeki paraları geçersiz ilan edip, darphaneye getirmelerini sağlıyor, bu paralara karşılık daha düşük ayarlı para dağıtıyor, kalanı da orduya aktarıyor. *
şunu ekliyeyim fatih'i kötülemek veya eleştirmek için bu örneği vermiyorum, söylemeye çalıştığım şey o dönemde halkın güllük gülistanlık yaşamadığı. aksi halde, fatih'in dönemi itibari ile eleştiriyi hak ettiğini düşünmüyorum.
ekonomi konusu çok su kaldırır elbet, ancak yurttaşlık hukuku için de iki kelam etmek lazım. 1917 yılına kadar kadınların boşanma hakkı yoktu, hüseyin rahmi gürpınar'ın cumhuriyet öncesi yazılan romanlarını tavsiye ederim bu konu üzerine son derece önemli eserleri var. seçme-seçilme hakkını hepimiz biliyoruz. denilebilir ki, bu demokratik haklar ekonomi iyi olduktan sonra önemli olmayabilir - ki nasıl söylenir- iyi de, ortada iyi bir ekonomi de yok. geçmişi kart postal gibi tahayyül edip, buna özenmek belki eğlenceli fakat gerçekçi değil. her dönem kendi içinde ciddi zorluklar taşıyor ki, bu geçmiş yüzyıllarda çok daha yüksekti.
diğer yandan 19. yuzyilda anadolu' da yaşanan kıtlıkları inceleyebilirsiniz, dediğim gibi sadece bize özgü de değil, 1850`lerde patates hasadı sorunu yüzünden irlanda'da milyonlarca kişi açlıktan öldü.
ekonomik açıdan, iyi olan dönemler olduğu gibi kötü çok kötü olan dönemler de oldu. bir sene içinde paranın defalarca devüle olduğu dönemler yaşandı. hatta iyi olan dönemlerde dahi, halkın alım gücü her daim belirli bir oranın altındaydı. zaten özelikle türklerin yaşadığı kırsal kesimde mülkiyet hakkı son derece sınırlıydı. merkezin "sermaye düşmanlığını da" göz önüne alınca kırsal yaşamın da çok iç açıcı olduğu söylenemez. celali isyanları bu hoşnutsuzluğun neticesidir. herkesin dönmek isteyebileceği fatih döneminde, halk fatih ölünce bayram ediyor neredeyse ve hiçbir vasfı olmayan oğluna "veli" lakabı takıyor, nedeni açık. fatih savaş makinası gibi, sürekli savaşıyor haliyle sürekli haddinden fazla vergi topluyor, bizim yaşamlarına veya dönemlerine özendiğimiz insanlar devletin ağır savaş vergileri altında can çekişiyordu. fatih işi öyle bir noktaya taşıyor ki, halkın elindeki paraları geçersiz ilan edip, darphaneye getirmelerini sağlıyor, bu paralara karşılık daha düşük ayarlı para dağıtıyor, kalanı da orduya aktarıyor. *
şunu ekliyeyim fatih'i kötülemek veya eleştirmek için bu örneği vermiyorum, söylemeye çalıştığım şey o dönemde halkın güllük gülistanlık yaşamadığı. aksi halde, fatih'in dönemi itibari ile eleştiriyi hak ettiğini düşünmüyorum.
ekonomi konusu çok su kaldırır elbet, ancak yurttaşlık hukuku için de iki kelam etmek lazım. 1917 yılına kadar kadınların boşanma hakkı yoktu, hüseyin rahmi gürpınar'ın cumhuriyet öncesi yazılan romanlarını tavsiye ederim bu konu üzerine son derece önemli eserleri var. seçme-seçilme hakkını hepimiz biliyoruz. denilebilir ki, bu demokratik haklar ekonomi iyi olduktan sonra önemli olmayabilir - ki nasıl söylenir- iyi de, ortada iyi bir ekonomi de yok. geçmişi kart postal gibi tahayyül edip, buna özenmek belki eğlenceli fakat gerçekçi değil. her dönem kendi içinde ciddi zorluklar taşıyor ki, bu geçmiş yüzyıllarda çok daha yüksekti.
devamını gör...
7.
(bkz: yav he he)
devamını gör...