#ödüllü filmler
tunç okan'ın hem yönetmenliğini,hem senaristliğini hem de yapımcılığını yaptığı, ilk yönetmenlik deneyim olan film. köyünden başka yer görmemiş bir grup insan,kaçak işçi olarak isveç'e gelirler. yol boyunca ve vardıktan sonra yaşadıkları olaylar ve duygular anlatılmaktadır. imdb: 7,4/10.
* karlovy vary ınternational film festival 1975
c.ı.d.a.l.c. award
don quijote award
* strasbourg film festival (ı) 1975
jüri özel ödülü
* taormina ınternational film festival 1976
en iyi ilk film
* turkish film critics association (sıyad) awards 1978
en iyi film
c.ı.d.a.l.c. award
don quijote award
* strasbourg film festival (ı) 1975
jüri özel ödülü
* taormina ınternational film festival 1976
en iyi ilk film
* turkish film critics association (sıyad) awards 1978
en iyi film
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "coldboy" tarafından 29.12.2020 20:16 tarihinde açılmıştır.
1.
bir tunç okan filmidir.
1975 yılında yayınlanan filmin senaristliğini de yapan tunç okan filmde rol de almıştır. birçok uluslararası ödül kazanan filmin don quijote ödülü kazanması türkiye’de yıllarca yasaklı kalan bir film için oldukça anlamlı bence. film aynı zamanda tunç okan’ın oyunculuktan yönetmenliğe geçiş yaptığı filmdir.
yol filmleri konusunda ne kadar yetkin bir yönetmen olabileceğinin izlerini bulduğumuz film aynı zamanda yönetmenliğini yine tunç okan’ın yaptığı sarı mercedes’in de habercisidir.
tam bir başrol söylemek mümkün olur mu bilemiyorum film için ama tuncel kurtiz, aras ören ve tunç okan’ı sayabiliriz sanırım başrol oyuncuları için.
film daha önce köylerinden dışarı hiç çıkmamamış, küçücük dünyalarında yaşamaya çalışan insanların bir insan kaçakçısı tarafından isveç’e götürülmesini anlatıyor.
filmin otobüste geçen kısmı oldukça etkileyici olsa da asıl hikaye kaçak göçmenlerin isveç’e vardıktan ve ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmadıktan, pasaportlarını da kaptırdıktan sonra yaşadıkları kısımda başlıyor.
görsel olarak çok iyi bir film olmasa da sinema dili, anlatımı ve oyunculukları ile takdire şayan bir filmdir. modern bir köyden indim şehire yorumu olarak da okuyabileceğimiz filmde çaresizlik, yeni karşısında duyulan şaşkınlık, büyük bir dünyaya ayak uydurma çabasını tüketiciliği müthiş işlenmiştir filmde.
az sayıdaki tunç okan filmlerinden biridir ve bence mutlaka izlenmelidir.
1975 yılında yayınlanan filmin senaristliğini de yapan tunç okan filmde rol de almıştır. birçok uluslararası ödül kazanan filmin don quijote ödülü kazanması türkiye’de yıllarca yasaklı kalan bir film için oldukça anlamlı bence. film aynı zamanda tunç okan’ın oyunculuktan yönetmenliğe geçiş yaptığı filmdir.
yol filmleri konusunda ne kadar yetkin bir yönetmen olabileceğinin izlerini bulduğumuz film aynı zamanda yönetmenliğini yine tunç okan’ın yaptığı sarı mercedes’in de habercisidir.
tam bir başrol söylemek mümkün olur mu bilemiyorum film için ama tuncel kurtiz, aras ören ve tunç okan’ı sayabiliriz sanırım başrol oyuncuları için.
film daha önce köylerinden dışarı hiç çıkmamamış, küçücük dünyalarında yaşamaya çalışan insanların bir insan kaçakçısı tarafından isveç’e götürülmesini anlatıyor.
filmin otobüste geçen kısmı oldukça etkileyici olsa da asıl hikaye kaçak göçmenlerin isveç’e vardıktan ve ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmadıktan, pasaportlarını da kaptırdıktan sonra yaşadıkları kısımda başlıyor.
görsel olarak çok iyi bir film olmasa da sinema dili, anlatımı ve oyunculukları ile takdire şayan bir filmdir. modern bir köyden indim şehire yorumu olarak da okuyabileceğimiz filmde çaresizlik, yeni karşısında duyulan şaşkınlık, büyük bir dünyaya ayak uydurma çabasını tüketiciliği müthiş işlenmiştir filmde.
az sayıdaki tunç okan filmlerinden biridir ve bence mutlaka izlenmelidir.
devamını gör...
2.
sert bir medeniyet ve kapitalizm eleştirisi yapan bir tunç okan filmidir. film büyük oranda avrupa ve avrupa medeniyetini, bu topraklardaki ırkçılığı ve vurdumduymazlığı yerse de, yasaklandığı yer avrupa değil türkiye olmuştur. filme ödüller de yine türkiye’den değil avrupa’dan gelir.
filmin konusu oldukça basittir ve fazla bir diyalogu yoktur. bir grup köylü adam uyanık bir dolandırıcı tarafından isveç’e götürülür ve bir meydanda bir otobüsün içinde bırakılırlar. dolandırıcı adam kurbanlarını bırakıp almanya’ya kaçar ve bu işleri yaptıran patronuna dolandırdığı paraları teslim eder. otobüste kalan köylüler ise uzun süre otobüsten çıkmazlar. çıktıkları anda başlarına olmadık işler gelir. mehmet eşcinsel bir adam tarafından porno filmlerin gösterildiği bir mekana götürülür ve burada dövülür. ağa sokakta donar ve en sonunda suya düşer. öteki köylüler de ırkçılığa uğrarlar ve filmin sonunda otobüslerinden çıkartılırlar.
film medeniyet eleştirisini metalar üzerine inşa eder. gurbetçilerin otobüsü yerleri siyah beyaz kaplı bir meydana çekilir. burada renkler duygusuzluğu sembolize eder. otobüs ise köylülerin bu dünyaya karşı gizlendikleri düşünsel ve kültürel gettoların simgesidir. öyle ki otobüsten çıkanlar derhal bu yabancı medeniyette kayboluyor ve korkunç şeyler yaşıyorlardır. avrupa medeniyetinin ve avrupa insanının son derece duygusuz ve kötü yansıtılması ilginçtir. hemen herkes köylüleri itip kakmakta ve adamlara su bile vermemektedir. adamlar otobüsün içinde açlıktan kıvranırken dışarıda şarap satın alanlar gösterilir. yine bir sahnede temizlik aracı köylülerin otobüsünü pislik olarak görür ve şikayetçi olur. ilk sahnelerde polisin ağa ve mehmet’in peşinden koşması da aynı yabancı düşmanlığını yansıtır. film boyunca envai çeşit makine ve ulaşım aracı kısaca bir şehri ve ülkeyi modern kılacak her şey gösterilir ve köyden gurbete göçmüş insanların bunlarla karşılaşması ve çektiği yabancılık anlatılır. ancak bir farkla. makineler de tıpkı onları icat edenler gibi kötü gösterilirler.
ahlaki yönden de filmde avrupa son derece düşük yansıtılır. bir sahnede public seks yapılırken, başka bir sahnede mehmet bir eşcinsel tarafından bir mekana götürülür ve mekanda adamın tacizine uğrar. zaten mekan porno filmlerin gösterildiği bir mekandır ve mehmet’in aklına pamuk toplayan köylü kadınları gelip gitmektedir. mekanda ayrıca ufak bir tutti frutti oynanmakta ve insanlar birlikte olmaktadır. yine wc sahnesinde adamın biri ısrarla esrar talebinde bulunur. bir başka sahnede genç insanlar otobüsle dalga geçerler. film boyunca iyi olan tek bir avrupalı insan gösterilmez.
filmin son sahnesinde ise otobüs yani sığınılan gettonun yıkılışı, asimilasyon, otobüsün çekilmesi ve köylülerin teker teker emniyete götürülmesi ile anlatılır. her götürülüş sahnesinde otobüsün parçalanması gösterilir. böylece asimilasyonun son aşamasına gelindiğini görürüz. otobüsten her eksilen adamla bu süreç daha hızlı olur ve korku giderek artar. aynı asimilasyon anlatısı köylülerin gece vakti şehirde dolaşması ve sokak lambalarından ürkme sahnesinde de görülür. köylüler ve avrupa medeniyeti uzay ile dünya kadar birbirinden uzaktır ve ikisinin de birbirini anlama gibi bir ihtimali yoktur.
otobüs, kendi zamanının filmlerine ve gurbetçi eksenli filmlere göre fersah fersah ileride ve sert eleştiriler getirmiş bir filmdir. sinematografisi ve anlatısı çok kuvvetli, sembolik yönden de oldukça zengin bir film. film açık eleştiriler getirdiği kadar alt metin yoluyla da yoğun eleştiriler getirdiğinden cüretkar da bir deneme olarak görülebilir. özellikle kültür yabancılaşması, uyum sorunu gibi konularda.
film ilk anlarda bir komedi filmi gibi gözükse de sonrasında türler arasında gezinip durur. bana kalırsa film sürreal bir psikolojik gerilim filmidir. özellikle gece köyülerin şehirde dolaştıkları sahnelerde bu çok net görülebilir. zaten filmi asıl çarpıcı hale getiren yönü de bu türe dahil olması ve bunu başarıyla yerine getirmiş olmasındadır. hele ki o tarihlerde türk sinemasında bu türde çok nadir filmlerin olması ve bunu gurbetçiler üzerinden toplumsal bir eleştiri ile harmanlamak, tunç okan’ın ne kadar usta bir sinemacı olduğunu gösterir.
filmin konusu oldukça basittir ve fazla bir diyalogu yoktur. bir grup köylü adam uyanık bir dolandırıcı tarafından isveç’e götürülür ve bir meydanda bir otobüsün içinde bırakılırlar. dolandırıcı adam kurbanlarını bırakıp almanya’ya kaçar ve bu işleri yaptıran patronuna dolandırdığı paraları teslim eder. otobüste kalan köylüler ise uzun süre otobüsten çıkmazlar. çıktıkları anda başlarına olmadık işler gelir. mehmet eşcinsel bir adam tarafından porno filmlerin gösterildiği bir mekana götürülür ve burada dövülür. ağa sokakta donar ve en sonunda suya düşer. öteki köylüler de ırkçılığa uğrarlar ve filmin sonunda otobüslerinden çıkartılırlar.
film medeniyet eleştirisini metalar üzerine inşa eder. gurbetçilerin otobüsü yerleri siyah beyaz kaplı bir meydana çekilir. burada renkler duygusuzluğu sembolize eder. otobüs ise köylülerin bu dünyaya karşı gizlendikleri düşünsel ve kültürel gettoların simgesidir. öyle ki otobüsten çıkanlar derhal bu yabancı medeniyette kayboluyor ve korkunç şeyler yaşıyorlardır. avrupa medeniyetinin ve avrupa insanının son derece duygusuz ve kötü yansıtılması ilginçtir. hemen herkes köylüleri itip kakmakta ve adamlara su bile vermemektedir. adamlar otobüsün içinde açlıktan kıvranırken dışarıda şarap satın alanlar gösterilir. yine bir sahnede temizlik aracı köylülerin otobüsünü pislik olarak görür ve şikayetçi olur. ilk sahnelerde polisin ağa ve mehmet’in peşinden koşması da aynı yabancı düşmanlığını yansıtır. film boyunca envai çeşit makine ve ulaşım aracı kısaca bir şehri ve ülkeyi modern kılacak her şey gösterilir ve köyden gurbete göçmüş insanların bunlarla karşılaşması ve çektiği yabancılık anlatılır. ancak bir farkla. makineler de tıpkı onları icat edenler gibi kötü gösterilirler.
ahlaki yönden de filmde avrupa son derece düşük yansıtılır. bir sahnede public seks yapılırken, başka bir sahnede mehmet bir eşcinsel tarafından bir mekana götürülür ve mekanda adamın tacizine uğrar. zaten mekan porno filmlerin gösterildiği bir mekandır ve mehmet’in aklına pamuk toplayan köylü kadınları gelip gitmektedir. mekanda ayrıca ufak bir tutti frutti oynanmakta ve insanlar birlikte olmaktadır. yine wc sahnesinde adamın biri ısrarla esrar talebinde bulunur. bir başka sahnede genç insanlar otobüsle dalga geçerler. film boyunca iyi olan tek bir avrupalı insan gösterilmez.
filmin son sahnesinde ise otobüs yani sığınılan gettonun yıkılışı, asimilasyon, otobüsün çekilmesi ve köylülerin teker teker emniyete götürülmesi ile anlatılır. her götürülüş sahnesinde otobüsün parçalanması gösterilir. böylece asimilasyonun son aşamasına gelindiğini görürüz. otobüsten her eksilen adamla bu süreç daha hızlı olur ve korku giderek artar. aynı asimilasyon anlatısı köylülerin gece vakti şehirde dolaşması ve sokak lambalarından ürkme sahnesinde de görülür. köylüler ve avrupa medeniyeti uzay ile dünya kadar birbirinden uzaktır ve ikisinin de birbirini anlama gibi bir ihtimali yoktur.
otobüs, kendi zamanının filmlerine ve gurbetçi eksenli filmlere göre fersah fersah ileride ve sert eleştiriler getirmiş bir filmdir. sinematografisi ve anlatısı çok kuvvetli, sembolik yönden de oldukça zengin bir film. film açık eleştiriler getirdiği kadar alt metin yoluyla da yoğun eleştiriler getirdiğinden cüretkar da bir deneme olarak görülebilir. özellikle kültür yabancılaşması, uyum sorunu gibi konularda.
film ilk anlarda bir komedi filmi gibi gözükse de sonrasında türler arasında gezinip durur. bana kalırsa film sürreal bir psikolojik gerilim filmidir. özellikle gece köyülerin şehirde dolaştıkları sahnelerde bu çok net görülebilir. zaten filmi asıl çarpıcı hale getiren yönü de bu türe dahil olması ve bunu başarıyla yerine getirmiş olmasındadır. hele ki o tarihlerde türk sinemasında bu türde çok nadir filmlerin olması ve bunu gurbetçiler üzerinden toplumsal bir eleştiri ile harmanlamak, tunç okan’ın ne kadar usta bir sinemacı olduğunu gösterir.
devamını gör...
3.
1974 yapımı türkiye'de uzun yıllar gösterimi yasak olan filmdir. film tunç okan'nın ilk film denemesidir. türkiye'den isveç'e götürülen bir araba dolusu köylünün yaşadıkları travmayı konu edinmektedir.
devamını gör...
"otobüs (film)" ile benzer başlıklar
otobüs
13