otomatik kapı sensörüne yetişmek için halk oyunları öğrenmek
başlık "echabrenef7091" tarafından 25.05.2023 16:40 tarihinde açılmıştır.
1.
son zamanlarda gereksinim duyduğum ve başladığım, başlamayanlara da bir an önce öğretmek istediğim etkinlik. başlığı görünce siz de anlamışsınızdır durumu, otomatik kapıların açılmamakta inat eden o yukarı konumlanmış lanet sensörünü. aslında buna benzer bir durum daha önce (bkz: lodos86) isimli yazar tarafından (bkz: sensörlü lambaların insanı ruh hastası yapması) şeklinde yorumlanmış, bu yazarımıza yazısından dolayı teşekkürü borç bilirim. fakat benim anlatacağım biraz daha farklı. sensörlü lamba deyince ışığın bizi görüp açılması gibi bir durum var. benim demek istediğim ise özellikle market çıkışlarında otomatik kapıya yaklaşınca kapı açılır. o kapının açılması için sensörün bizi hissetmesi gerekir. ama o sensör uzaydan görülebilecek yükseklikte olduğu için sensöre yetişemeyiz ve markette mahsur kalırız.
hep merak eder dururum, o sensör neden o kadar yukarıda ve neden ona ulaşabilmemiz için bu denli çırpınmamızı, debelenmemizi ister? neden elimizi uzatmamız yetmez o kapının açılması için? illa yeni halk oyunları ve yeni hareketler öğrenip onları birebir uygulamak mı lazım? galiba evet. galiba bunu istiyorlar bizden. marketten alışveriş yapmanın kendini bilirliği ve sakinliğine deli dolu bir macera eklememiz isteniyor demek ki. insanların dikkatini çekmemiz, absürtlüğümüzle insanları kahkahaya boğarak onlara tam bir durum komedisi sunmamız bekleniyor. ve bir yerden sonra bunu kabulleniyoruz bizler de. isyan etmekten vazgeçip başlıyoruz halk oyunlarından öğrendiğimiz figürleri sergilemeye. ta ki sensörün direnci kırılıp otomatik kapı açılıncaya kadar.
neler öğretmedi ki bu açılmayan otomatik kapı insanlara? artvin'e mi gitmedik atabarı öğrenmek için? elazığ yöresindeki avreş, dik halay gibi folklor ögelerine mi merak salmadık? kâh rize'ye uğradık, horon teptik boyumuzu uzattık, kâh efe olduk zeybek oynadık aydınlılarla. arada basketbol oynamayı ve ip atlamayı da ihmal etmedik. market çıkışında elimizi kolumuzu uzatırken oluşacak gerginliğe karşı da ankara havasıyla rahatladık, kurtlarımızı döktük.
değiyor mu? değiyor. belki zorlanıyorsunuz çıkıştaki otomatik kapı sensörüne yetişme savaşı verirken ama en azından bir hobi edinmiş, alışkanlık kazanmış ve yeni kültürlerle iç içe olup insan tanımış oluyorsunuz. ve en nihayetinde de o kapıyı açmayı başardığınızda içinizi kaplayan gurur size hayatı yaşatıyor. seviyorsunuz savaşmayı ve kazanmayı, seviyorsunuz hayatın rengini. bir tavsiyem olacaksa size o da şudur ki üşenmeyin, öğrenin ülkemizin her türlü halk oyunlarını ve ihmal etmeyin spor yapıp kendinize esneklik kazandırmayı. seviliyorsunuz, sayılıyorsunuz ey insanlar! iyi akşam üstleri dilerim hepinize.
hep merak eder dururum, o sensör neden o kadar yukarıda ve neden ona ulaşabilmemiz için bu denli çırpınmamızı, debelenmemizi ister? neden elimizi uzatmamız yetmez o kapının açılması için? illa yeni halk oyunları ve yeni hareketler öğrenip onları birebir uygulamak mı lazım? galiba evet. galiba bunu istiyorlar bizden. marketten alışveriş yapmanın kendini bilirliği ve sakinliğine deli dolu bir macera eklememiz isteniyor demek ki. insanların dikkatini çekmemiz, absürtlüğümüzle insanları kahkahaya boğarak onlara tam bir durum komedisi sunmamız bekleniyor. ve bir yerden sonra bunu kabulleniyoruz bizler de. isyan etmekten vazgeçip başlıyoruz halk oyunlarından öğrendiğimiz figürleri sergilemeye. ta ki sensörün direnci kırılıp otomatik kapı açılıncaya kadar.
neler öğretmedi ki bu açılmayan otomatik kapı insanlara? artvin'e mi gitmedik atabarı öğrenmek için? elazığ yöresindeki avreş, dik halay gibi folklor ögelerine mi merak salmadık? kâh rize'ye uğradık, horon teptik boyumuzu uzattık, kâh efe olduk zeybek oynadık aydınlılarla. arada basketbol oynamayı ve ip atlamayı da ihmal etmedik. market çıkışında elimizi kolumuzu uzatırken oluşacak gerginliğe karşı da ankara havasıyla rahatladık, kurtlarımızı döktük.
değiyor mu? değiyor. belki zorlanıyorsunuz çıkıştaki otomatik kapı sensörüne yetişme savaşı verirken ama en azından bir hobi edinmiş, alışkanlık kazanmış ve yeni kültürlerle iç içe olup insan tanımış oluyorsunuz. ve en nihayetinde de o kapıyı açmayı başardığınızda içinizi kaplayan gurur size hayatı yaşatıyor. seviyorsunuz savaşmayı ve kazanmayı, seviyorsunuz hayatın rengini. bir tavsiyem olacaksa size o da şudur ki üşenmeyin, öğrenin ülkemizin her türlü halk oyunlarını ve ihmal etmeyin spor yapıp kendinize esneklik kazandırmayı. seviliyorsunuz, sayılıyorsunuz ey insanlar! iyi akşam üstleri dilerim hepinize.
devamını gör...