2012 yılında çekilen yaratık serisinin bu ilk filminde yaratılışın başlangıcını öğrenmek ve insanoğlunun geleceğini kurtarmak için evrenin bir gezegenine yapılan yolculuk anlatılır.
yönetmen:
ridley scott
oyuncular:
noomi rapace
logan marshall-green
michael fassbender
charlize theron
idris elba
guy pearce
sean harris
ridley scott
oyuncular:
noomi rapace
logan marshall-green
michael fassbender
charlize theron
idris elba
guy pearce
sean harris
*ascap film ve televizyon müzik ödülleri - en iyi gişe filmleri
*cineuphoria ödülleri - en iyi erkek oyuncu
*korku ölçer ödülleri - en iyi yardımcı erkek oyuncu
*altın schmoes ödülleri - yılın en büyük hayal kırıklığı
*las vegas film eleştirmenleri derneği ödülleri - en iyi sanat yönetmeni
film toplam altı ödül almıştır.
*cineuphoria ödülleri - en iyi erkek oyuncu
*korku ölçer ödülleri - en iyi yardımcı erkek oyuncu
*altın schmoes ödülleri - yılın en büyük hayal kırıklığı
*las vegas film eleştirmenleri derneği ödülleri - en iyi sanat yönetmeni
film toplam altı ödül almıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "emine pir zola" tarafından 24.11.2022 12:40 tarihinde açılmıştır.
1.
2012 yapımı bilim kurgu ve korku filmi. ölmek istemeyen bir yaşlı adamın (tabii ki ultra zengin) yaratıcısını bulmak ve ölümsüzlüğe ulaşmak için uzay gemisi ve mürettebatını bir yolculuğa göndermesini anlatıyor. film bilim kurgu ile başlayıp daha sonra korku ve gerilim ile devam ediyor. çokça içinde varoluş ile ilgili sorular da var. film aynı zamanda eski bir alien serisinin tekrar çekimiymiş. eski filmleri izlemedim ama bunu beğendim.
yeni bir gezegen ve onu keşif sürecini izlemesi aşırı keyifliydi. insan niçin yaratılmıştır, yaratıcının amacı nedir gibi sorular vardı. müthiş bir kısım ile insanların ürettiği bir robotun "peki siz bizi niye yarattınız" demesi üzerine insanın "çünkü yapabileceğimiz için" demesi insanı gerçekten hayal kırıklığına uğratıyor. yarıtıcılarımız nasıl bir şey, amaçları ne, sırları ne falan müthiş konular var. bir de gezegendeki tehlikeler var ama onlardan konuşmak istemiyorum. korkunçlar çünkü.
tek eleştirim yaratıcı bence mükemmel olmalıydı. kendi kurdukları canlı savunma sistemi tarafından yok edilmemeliydiler. yaratıcı dediğin biraz akıllı olur. bu kadar mal olunmaz. ayrıca tipleri de çok çirkin tasarlanmış. ı̇nsana bu kadar benzemeleri de hoşuma gitmedi. ve sonunda tek canlı kalan kadının arayışa devam etmesi beni deli etti. dön dünyana, bırak ortalığı karıştırma.
ikinci filmi de varmış. yakın zamanda izleyeceğim.
yeni bir gezegen ve onu keşif sürecini izlemesi aşırı keyifliydi. insan niçin yaratılmıştır, yaratıcının amacı nedir gibi sorular vardı. müthiş bir kısım ile insanların ürettiği bir robotun "peki siz bizi niye yarattınız" demesi üzerine insanın "çünkü yapabileceğimiz için" demesi insanı gerçekten hayal kırıklığına uğratıyor. yarıtıcılarımız nasıl bir şey, amaçları ne, sırları ne falan müthiş konular var. bir de gezegendeki tehlikeler var ama onlardan konuşmak istemiyorum. korkunçlar çünkü.
tek eleştirim yaratıcı bence mükemmel olmalıydı. kendi kurdukları canlı savunma sistemi tarafından yok edilmemeliydiler. yaratıcı dediğin biraz akıllı olur. bu kadar mal olunmaz. ayrıca tipleri de çok çirkin tasarlanmış. ı̇nsana bu kadar benzemeleri de hoşuma gitmedi. ve sonunda tek canlı kalan kadının arayışa devam etmesi beni deli etti. dön dünyana, bırak ortalığı karıştırma.
ikinci filmi de varmış. yakın zamanda izleyeceğim.
devamını gör...
2.
oyuncu listesinde noomi rapace, michael fassbender, charlize theron, logan marshall-green, guy pearce, ıdris elba, sean harris, kate dickie, patrick wilson, ıan whyte, john lebar, giannina facio, rafe spall, benedict wong, emun elliott, lucy hutchinson, jenny rainsford, vladimír furdík, philip mcginley, rhona croker, richard thomson ve anil biltoo gibi oyuncuların olduğu 2012 yapımı bilim kurgu/korku türündeki bu filmin yönetmenliğini ise ridley scott yapmıştır.
bir adamın tüm servetini vererek üstlendiği uzay yolculuğunda bir grup insan yaratıcılarını arama yolculuğuna çıkarlar. ulaştıkları bir gezegende bu türün izine ulaştıktan sonra girdikleri gizemli bir yapının içinde bu türün yok olduğunu görürler. bir şeyden kaçtıklarını görürler ama neyden kaçtığını bilmezler. daha sonra yapının derinliklerinde buldukları tuhaf şeyleri gemiyi insanlar uykudayken yöneten yapay zeka sahibi insan suretinde ki david tuhaf uzun küplerden birini alıp gemiye getirir. içeriğini anladıktan sonra gemide konuştuğu ekipten birinin içkisine bir damla koyar ve film buradan sonra karışır. geride kalan bir kaç ekip arkadaşları da yapının içinde canavarlaşan solucanlar tarafından öldürülünce ekip iyice tedirgin olur ama bu işi finanse eden adam david'in bulduğu insanların mühendis dedikleri yaratıcılardan birinin yanına gittiklerinde onu uyandırırlar ve o dünyaya bu virüsü bırakmak için yapıdaki gemiyi kaldırır ama ekibin kaptanı gemiyi feda ederek gidecek olan gemiye çarpıp onu düşürür. kazadan sadece başrol kadın ve david kalır david'i alıp mühendislerin gezegenini yok etmek için yola çıkarlar.
film seri olarak çekilmiş gibi hatta eski bir film yeniden çekilmiş diyebiliriz ama biraz revize var gibi. ilk film ikinci filme göre bana daha iyi geldi. üçüncü filme göz kırpılsa da ben devamını bulamadım ya vazgeçtiler ya da daha gelecek. izlenebilir kısaca söylemek gerekirse, iyi seyirler.
bir adamın tüm servetini vererek üstlendiği uzay yolculuğunda bir grup insan yaratıcılarını arama yolculuğuna çıkarlar. ulaştıkları bir gezegende bu türün izine ulaştıktan sonra girdikleri gizemli bir yapının içinde bu türün yok olduğunu görürler. bir şeyden kaçtıklarını görürler ama neyden kaçtığını bilmezler. daha sonra yapının derinliklerinde buldukları tuhaf şeyleri gemiyi insanlar uykudayken yöneten yapay zeka sahibi insan suretinde ki david tuhaf uzun küplerden birini alıp gemiye getirir. içeriğini anladıktan sonra gemide konuştuğu ekipten birinin içkisine bir damla koyar ve film buradan sonra karışır. geride kalan bir kaç ekip arkadaşları da yapının içinde canavarlaşan solucanlar tarafından öldürülünce ekip iyice tedirgin olur ama bu işi finanse eden adam david'in bulduğu insanların mühendis dedikleri yaratıcılardan birinin yanına gittiklerinde onu uyandırırlar ve o dünyaya bu virüsü bırakmak için yapıdaki gemiyi kaldırır ama ekibin kaptanı gemiyi feda ederek gidecek olan gemiye çarpıp onu düşürür. kazadan sadece başrol kadın ve david kalır david'i alıp mühendislerin gezegenini yok etmek için yola çıkarlar.
film seri olarak çekilmiş gibi hatta eski bir film yeniden çekilmiş diyebiliriz ama biraz revize var gibi. ilk film ikinci filme göre bana daha iyi geldi. üçüncü filme göz kırpılsa da ben devamını bulamadım ya vazgeçtiler ya da daha gelecek. izlenebilir kısaca söylemek gerekirse, iyi seyirler.
devamını gör...
3.
kimisine göre rezalet kimisine göre süper bir film. ben sevmiştim. filme yöneltilen eleştirilerin kimilerini makul bulsam da bazısı da çok yersiz. prometheus ile alakalı öyle vasıfsız işi kötüleme gördüm ki gülsem mi karşıdakinin yüzüne dirsek mi atsam arada kaldım. sevmemen tamam da vakıf olmadığın yönlerden filme döşerken gözümden düşüyorsun kral. kıps.
devamını gör...
4.
alien serisi fanatikçe olmasa da çok sevdiğim bir film serisidir. özet olarak bilinen şekliyle uzayda yırtıcı ve korkunç yabancı bir tür tarafından saldırıya uğrama ve hayatta kalma mücadelesi şeklinde geçen bilimkurgu korku filmleri bu filmle bana göre çok daha fazla ilgi çekici ve fantastik bir türe dönüşmüştür.
inançlı yada inançsız hepimizin kendine sorduğu belki de bir hiçlik olması gerekirken biz nasıl var olabildik sorusuna kendi kurgusu ve evreniyle hibrit cevaplar vermeye çalışan, bilim ve inancı geçmiş ve gelecekle bağlayan ilginç bir film.
meraklı her çocuk gibi bende uzayı izlerdim ve cevapların orada olduğunu düşünürdüm. aşılamaz sınırları gidilmez yıldızları zamanın aleyhimize işlediğini bilmiyorken onları birgün keşfedilebilir gidilebilir sanarken bundan çok daha emindim.
şimdi biliyorum ki insanoğlu uzakları izlemekle yetinecek. tabi ki bu çok daha büyük bütçeli hayalleri ve kurguları izleyip zevk almayacağım anlamına gelmez. spoilersiz bir anlatım tercih ediyorum filmle kurduğum bağdan beğenip beğenmediğim şeylerden falan bahsediyorum sadece. mesela insanlığın başka üstün uzaylı bir ırk tarafından dünyada var edilmesi meselesi. bu beraberinde şu paradoksu da getiriyor ve beklenen cevabı vermiyor; peki o ırkı kim var etti?
senden üstün vasıflara da sahip olsa ölümlü bir tür tarafından var edileyi mantıklı bulursak bu sonsuz bir peki o zaman onu var edeni kim var etti zinciri oluşturur. kendimle ilgili bir konu bu kimseye birşeyin propagandasını yapmıyorum ve bunu ezbere de söylemiyorum, ölçüp tartarak üzerine çokça da düşünerek söylüyorum.
vardığım sonuç; zamandan münezzeh bir yaratıcının yada benim inancımda olan allah ın var olmadığı bir denklemde benim var olmam da imkansızdır. hiçbir mantık yaşamın bu şekliyle var oluşunu açıklayamaz. şekillenmesi türleşmesi gelişmesi vs değil yokken var olması meselesi.
filmde insanın yaratıcı rolüne bürünmesi ve ölümsüzlük arayışına girmesi konusu da işlenmiş. bir insan için ulaşabileceği zirve bu tanrıyı oynamak, yarattıkları olan bir ölümsüz olmak. haddini bilmeyen insanoğlu bu hırsı yüzünden insanlığın başına işler açıyor. film din bilim çatışmasının taraftarları arasında ortayolcu mu derseniz hayır aslında dindar tarafı daha haklı çıkaracak ve sempatisini kazanacak şekilde ilerliyor.
edebiyatın yüzde 90 üretiminin kaynağı aşk konusu ve yapay zeka da işlenmiş. burada yapay zeka tarafından sabote edilen bir aşktan aslında olması imkansız bir şey oluyor ve olmaması gerektiği için oluşan şey de kötülük oluyor. bunu böyle yorumlamak hatalı belki ama kaderin ve fıtratın zorlandığı her şeyde bir şer ortaya çıkıyor. iyice dine kaydık benim suçum değil bana bu referansları veren filmin suçu. sen yaratıcıya meydan okuyup kendine kul yaratırsan bir gün gelir o senin acizliğinden faydalanıp a.na kor diyor film. hep bir yetinmeme, hep bir arayış hep sorular hep hırs ve belasını bulanlar. değişmeyecek değişmemesi gereken bir şey. yoksa başa nasıl döneceğiz.
inançlı yada inançsız hepimizin kendine sorduğu belki de bir hiçlik olması gerekirken biz nasıl var olabildik sorusuna kendi kurgusu ve evreniyle hibrit cevaplar vermeye çalışan, bilim ve inancı geçmiş ve gelecekle bağlayan ilginç bir film.
meraklı her çocuk gibi bende uzayı izlerdim ve cevapların orada olduğunu düşünürdüm. aşılamaz sınırları gidilmez yıldızları zamanın aleyhimize işlediğini bilmiyorken onları birgün keşfedilebilir gidilebilir sanarken bundan çok daha emindim.
şimdi biliyorum ki insanoğlu uzakları izlemekle yetinecek. tabi ki bu çok daha büyük bütçeli hayalleri ve kurguları izleyip zevk almayacağım anlamına gelmez. spoilersiz bir anlatım tercih ediyorum filmle kurduğum bağdan beğenip beğenmediğim şeylerden falan bahsediyorum sadece. mesela insanlığın başka üstün uzaylı bir ırk tarafından dünyada var edilmesi meselesi. bu beraberinde şu paradoksu da getiriyor ve beklenen cevabı vermiyor; peki o ırkı kim var etti?
senden üstün vasıflara da sahip olsa ölümlü bir tür tarafından var edileyi mantıklı bulursak bu sonsuz bir peki o zaman onu var edeni kim var etti zinciri oluşturur. kendimle ilgili bir konu bu kimseye birşeyin propagandasını yapmıyorum ve bunu ezbere de söylemiyorum, ölçüp tartarak üzerine çokça da düşünerek söylüyorum.
vardığım sonuç; zamandan münezzeh bir yaratıcının yada benim inancımda olan allah ın var olmadığı bir denklemde benim var olmam da imkansızdır. hiçbir mantık yaşamın bu şekliyle var oluşunu açıklayamaz. şekillenmesi türleşmesi gelişmesi vs değil yokken var olması meselesi.
filmde insanın yaratıcı rolüne bürünmesi ve ölümsüzlük arayışına girmesi konusu da işlenmiş. bir insan için ulaşabileceği zirve bu tanrıyı oynamak, yarattıkları olan bir ölümsüz olmak. haddini bilmeyen insanoğlu bu hırsı yüzünden insanlığın başına işler açıyor. film din bilim çatışmasının taraftarları arasında ortayolcu mu derseniz hayır aslında dindar tarafı daha haklı çıkaracak ve sempatisini kazanacak şekilde ilerliyor.
edebiyatın yüzde 90 üretiminin kaynağı aşk konusu ve yapay zeka da işlenmiş. burada yapay zeka tarafından sabote edilen bir aşktan aslında olması imkansız bir şey oluyor ve olmaması gerektiği için oluşan şey de kötülük oluyor. bunu böyle yorumlamak hatalı belki ama kaderin ve fıtratın zorlandığı her şeyde bir şer ortaya çıkıyor. iyice dine kaydık benim suçum değil bana bu referansları veren filmin suçu. sen yaratıcıya meydan okuyup kendine kul yaratırsan bir gün gelir o senin acizliğinden faydalanıp a.na kor diyor film. hep bir yetinmeme, hep bir arayış hep sorular hep hırs ve belasını bulanlar. değişmeyecek değişmemesi gereken bir şey. yoksa başa nasıl döneceğiz.
devamını gör...
5.
beğendiğim bir film olduğunu söylemeliyim. biraz korku barındırsa da izlediğim güzel bilim kurgulardan. korku detayları saçma gibi gelse de başka bir gezegene gittiğimizde olabilecekler üzerinden güzel bir şeyler çıkmış gibiydi. sonu biraz hazin olsa da güzeldi diye düşünüyorum. devam filminide denk gelmiştim sanırım ve onu bu film kadar sevmemiştim. bu film bu seri açısından iyiydi. en eski filmlerini bilmesem de bu iyisi diyebilirim araştırdığım kadarıyla. neyse izlemenizi tavsiye ederim.
devamını gör...
6.
alien evreni düzleminde düşünüldüğünde, biraz fazla derine kazmaya çalışmış ve çakılmış bir film olarak kabul edilse de, tek başına değerlendirildiğinde benim için bir şaheser. ridley scott'ın elinden çıkmış, adeta çakı gibi keskin bir film.
yunan mitolojisinde, tanrılar ve titanlar arasında geçen titanomachy adı verilen savaşta kendi ırkı olan titanların safını tutmayıp tanrıların yanında yer alan prometheus, insanların ateşi kullanmasına izin vermeyen tanrılardan ateşi çalarak insanlara vermiş ve büyük bir başkaldırı sergilemiştir. bu başkaldırının sonrasında bir kayaya zincirlenmiş, bir kartal tarafından her gün karaciğeri yenmiş ve her gece karaciğeri yeniden büyüyerek sonsuz bir döngüye hapsolmuştur.
filmde, gemiye prometheus ismini veren peter weyland da kendisini prometheus’a denk görüyor, insanlığa bir hediye bırakacağını umarak. gemi mürettebatından olan charlie holloway ve elizabeth shaw ise mühendislerin kendi yaratıcıları olduklarına inansalar bile, onları da yaratan bir üst yaratıcı olduğu düşüncesindeler. bu yaklaşım, edwin abbott’ın flatland hikâyesini hatırlatıyor: benim algılayamadığım bir üst düzlem veya yaratıcı varsa, onun da algılayamadığı bir üst varlık olabilir ve bu sonsuza dek sürebilir.
bir diğer önemli karakter ise güçlü bir yapay zekâya sahip david adlı insansı bir robot. serinin belki de en can alıcı karakteri. kendini insanlığı anlamaya adamış ama bazı şeyleri hâlâ çözememiş biri. bütün o yolculuğun amacı, mühendisleri bulup insanlığı neden yarattıklarını anlamak üzerine kuruluyken, gemide charlie holloway'e yönelttiği “beni neden yarattınız?” sorusuna aldığı, “sırf yapabildiğimiz için herhalde,” cevabı üzerine şu karşılığı veriyor: “sizin yaratıcılarınız da size benzer bir cevap verirlerse nasıl hissedersiniz?” bu, filmin en can alıcı sahnelerinden biriydi ve tüyleri diken diken ediyor.
sonrasında öğreniyoruz ki mühendisler, insanlığı yanlarına çağırmıyor; aslında dünyaya gelip insanlığı yok etmeye çalışıyorlar. ancak bunun için kullanacakları siyah sıvı ellerinde patlıyor ve kendi türleri tehlikeye giriyor. pek çoğu yitip gidiyor. nihayetinde filmin sonlarına doğru sağ kalan son mühendisle yüzleşiliyor. orijinal senaryoda olan fakat filmden çıkarılan diyaloglara baktığımızda mühendisten şunları duyuyoruz:
burası benim vatanım olan dünya değil. benim vatanım cennettir. türünüzün buraya gelmesini istemedik. şimdi varlığınız neden atmosferimi rahatsız ediyor? pek çok dünya, efendimizin kanından, atalarımızın ellerinde yoğurulmuştur. sizin dünyanız ise başarılı olan tek dünyaydı. evrenin yıldız evladı. sizin dünyanız bizim evimize benzeyen tek yıldız evladıydı.
sonrasında şöyle devam ediyor:
nefret mi? size bu duyguyu biz verdik. size tüm duyguları biz verdik. sizinle ilgilendik. size ateşi verdik. yapılarınızı inşa ettik. bize taptınız. biz ise size bakarak, yaratımız olan sizlere övgü dolu hisler besledik. sizin birbirinizi öldürmenizi izledik. savaşlar başlatmanızı izledik. geri gelip ruhlarınızı kurtardık fakat kendi kaderinizi çizme hakkını yine size bıraktık. ancak türünüz barbar ve vahşi. sizi kurtarmak için bir kez daha harekete geçtik. ‘bir annenin çocuğunu alıp cennete götürdük ve onu eğittik. ona yaşamın ve yaratılışın anlamını öğrettik. onu dünyaya geri getirdik ki türünüzü eğitsin, ama sizin türünüz onu cezalandırmayı tercih etti.’ biz size yaşamın meyvelerini verdik, sizse onları çürümeye terk ettiniz. şimdi bana nefretten mi bahsediyorsun?
görüleceği üzere, bu monolog doğrudan yaratılışa dair en kıymetli konulara atıfta bulunuyor. yaşadıkları yere "cennet" diyen mühendislerin, isa’yı alıp cennete götürüp eğittiklerinden ve dünyaya geri getirdiklerinden bahsediliyor. ne yazık ki bu kısımları filmde göremiyoruz; dindar çevrelerden gelebilecek tepkilerden çekinilerek bu sahneler filmden çıkarılmış.
david, filmde bir sahnede holloway’in içkisine o meşhur siyah sıvıdan koyuyor. holloway ve shaw birliktelik yaşıyor ve dr. shaw hamile kalıyor. oysa kendisi geçmişte hamile kalamamış biri. geçmişte tüm çabalarına rağmen hamile kalamayan bir kadının şimdi karnında bir canlı var ve o canlı da xenomorph. bu noktada xenomorph üzerinden bir isa antitezi yaratılıyor filmde.
david bir noktada gidip siyah sıvıyı kullanarak mühendisleri topluca yok ediyor ve bu kez intikamını insanlığa yöneltirken kendisine bir ordu kurmaya karar verip çeşitli yaratıklar ortaya çıkarıyor. hepsine büyük bir önem veriyor. burada kendi şeytanlarını şekillendirip onlara önem atfeden bir düşmüş melek, lucifer atfı da yapabiliriz; kilden yarattığı insanları her şeyden çok umursayan prometheus benzetmesi de.
yunan mitolojisinde, tanrılar ve titanlar arasında geçen titanomachy adı verilen savaşta kendi ırkı olan titanların safını tutmayıp tanrıların yanında yer alan prometheus, insanların ateşi kullanmasına izin vermeyen tanrılardan ateşi çalarak insanlara vermiş ve büyük bir başkaldırı sergilemiştir. bu başkaldırının sonrasında bir kayaya zincirlenmiş, bir kartal tarafından her gün karaciğeri yenmiş ve her gece karaciğeri yeniden büyüyerek sonsuz bir döngüye hapsolmuştur.
filmde, gemiye prometheus ismini veren peter weyland da kendisini prometheus’a denk görüyor, insanlığa bir hediye bırakacağını umarak. gemi mürettebatından olan charlie holloway ve elizabeth shaw ise mühendislerin kendi yaratıcıları olduklarına inansalar bile, onları da yaratan bir üst yaratıcı olduğu düşüncesindeler. bu yaklaşım, edwin abbott’ın flatland hikâyesini hatırlatıyor: benim algılayamadığım bir üst düzlem veya yaratıcı varsa, onun da algılayamadığı bir üst varlık olabilir ve bu sonsuza dek sürebilir.
bir diğer önemli karakter ise güçlü bir yapay zekâya sahip david adlı insansı bir robot. serinin belki de en can alıcı karakteri. kendini insanlığı anlamaya adamış ama bazı şeyleri hâlâ çözememiş biri. bütün o yolculuğun amacı, mühendisleri bulup insanlığı neden yarattıklarını anlamak üzerine kuruluyken, gemide charlie holloway'e yönelttiği “beni neden yarattınız?” sorusuna aldığı, “sırf yapabildiğimiz için herhalde,” cevabı üzerine şu karşılığı veriyor: “sizin yaratıcılarınız da size benzer bir cevap verirlerse nasıl hissedersiniz?” bu, filmin en can alıcı sahnelerinden biriydi ve tüyleri diken diken ediyor.
sonrasında öğreniyoruz ki mühendisler, insanlığı yanlarına çağırmıyor; aslında dünyaya gelip insanlığı yok etmeye çalışıyorlar. ancak bunun için kullanacakları siyah sıvı ellerinde patlıyor ve kendi türleri tehlikeye giriyor. pek çoğu yitip gidiyor. nihayetinde filmin sonlarına doğru sağ kalan son mühendisle yüzleşiliyor. orijinal senaryoda olan fakat filmden çıkarılan diyaloglara baktığımızda mühendisten şunları duyuyoruz:
burası benim vatanım olan dünya değil. benim vatanım cennettir. türünüzün buraya gelmesini istemedik. şimdi varlığınız neden atmosferimi rahatsız ediyor? pek çok dünya, efendimizin kanından, atalarımızın ellerinde yoğurulmuştur. sizin dünyanız ise başarılı olan tek dünyaydı. evrenin yıldız evladı. sizin dünyanız bizim evimize benzeyen tek yıldız evladıydı.
sonrasında şöyle devam ediyor:
nefret mi? size bu duyguyu biz verdik. size tüm duyguları biz verdik. sizinle ilgilendik. size ateşi verdik. yapılarınızı inşa ettik. bize taptınız. biz ise size bakarak, yaratımız olan sizlere övgü dolu hisler besledik. sizin birbirinizi öldürmenizi izledik. savaşlar başlatmanızı izledik. geri gelip ruhlarınızı kurtardık fakat kendi kaderinizi çizme hakkını yine size bıraktık. ancak türünüz barbar ve vahşi. sizi kurtarmak için bir kez daha harekete geçtik. ‘bir annenin çocuğunu alıp cennete götürdük ve onu eğittik. ona yaşamın ve yaratılışın anlamını öğrettik. onu dünyaya geri getirdik ki türünüzü eğitsin, ama sizin türünüz onu cezalandırmayı tercih etti.’ biz size yaşamın meyvelerini verdik, sizse onları çürümeye terk ettiniz. şimdi bana nefretten mi bahsediyorsun?
görüleceği üzere, bu monolog doğrudan yaratılışa dair en kıymetli konulara atıfta bulunuyor. yaşadıkları yere "cennet" diyen mühendislerin, isa’yı alıp cennete götürüp eğittiklerinden ve dünyaya geri getirdiklerinden bahsediliyor. ne yazık ki bu kısımları filmde göremiyoruz; dindar çevrelerden gelebilecek tepkilerden çekinilerek bu sahneler filmden çıkarılmış.
david, filmde bir sahnede holloway’in içkisine o meşhur siyah sıvıdan koyuyor. holloway ve shaw birliktelik yaşıyor ve dr. shaw hamile kalıyor. oysa kendisi geçmişte hamile kalamamış biri. geçmişte tüm çabalarına rağmen hamile kalamayan bir kadının şimdi karnında bir canlı var ve o canlı da xenomorph. bu noktada xenomorph üzerinden bir isa antitezi yaratılıyor filmde.
david bir noktada gidip siyah sıvıyı kullanarak mühendisleri topluca yok ediyor ve bu kez intikamını insanlığa yöneltirken kendisine bir ordu kurmaya karar verip çeşitli yaratıklar ortaya çıkarıyor. hepsine büyük bir önem veriyor. burada kendi şeytanlarını şekillendirip onlara önem atfeden bir düşmüş melek, lucifer atfı da yapabiliriz; kilden yarattığı insanları her şeyden çok umursayan prometheus benzetmesi de.
devamını gör...
"prometheus (film)" ile benzer başlıklar
prometheus
22