uyarı: dostoyevski'nin suç ve ceza romanı ile ilgili spoiler içermektedir. spoiler olarak belirttiğimde ne anlatmak istediğimi tam olarak anlatamayacağımı düşündüğümden spoiler oluşturmadım. bilginize.

rus yazar dostoyevski'nin suç ve ceza romanının baskarakteridir raskolnikov.onu anlamak için önce biraz romandan bahsedeceğim.
fakir bir ailenin hukuk okuyan bir çocuğudur raskolnikov.ailenin maddi sıkıntıları vardır. hatta o kadar zor durumdadırlar ki kız kardeşi sevmediği bir adamla parası için evlenmek zorunda kalır. bu durum genç raskolnikov'u oldukca rahatsız eder. bu durumu değiştirmek için bir çözüm yolu arar. aklına yaşlı,kötü kalpli, sevilmeyen ve tefecilik yapan ev sahibini öldürüp paralarını almak gelir. böylece kızkardeşi sevmediği biriyle evlenmek zorunda kalmayacak kendisi de hukuk eğitimini tamamlayabilecekti.
ancak iyi insanlar icin birini öldürmek kolay değildir.kendini ikna etmesi gerekir.bunun üzerine raskolnikov sıradan ve olağanüstü insan kavramlarını oluşturur.
ona göre kurallara uyan,güce itaat eden ve bu durumdan şikayetçi olmayan insanlar sıradan insanlardır.yanlis anlaşılmasın raskolnikov'un tanımında sıradan insanlara kızgınlık,küçük görme yoktur.
diğer grup ise olağanüstü insanlar.bu insanlar yıkıcı,yeniden kurallar oluşturan yasa koyucudur.
kendi cümleleri ile ifade etmek gerekirse
'toplum içinde birazcık sivrilen,yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar birer suçlu olmak zorundadırlar.tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur.'

raskolnikov daha da ileri giderek olağanüstü insanların suç işleme hakkı olduğunu savunur. hatta bunu newton örneğiyle verir. eğer newton bilimsel bilgilerinin yayılmasını engelleyen bir grupla karşılassaydı onları öldürme hakkına sahipti,der. çünkü newton'un bilgilerinin çok daha fazla insanı kurtaracağını buna ulaşmak için de onu engellemek isteyenleri yok etmesi gerektiğini savunur.
olağanüstü insanların daha iyi bir düzen için kötüyü yıkmaları gerektiğini savunur ve bunların olağanüstü insanların tabiatında olduğunu söyler.ve o canalıcı soruyu sorar :
'insan tabiatından dolayı suçlanabilir mi?'

dünyayı vareden,gelişmesini,buraya kadar gelebilmesini sağlayan olağanüstü insanlardır ve hemen hepsi bu başarıyı kan dökerek kazanmışlardır.

raskolnikov kendisinin de olağanüstü insan olduğunu düşünerek ev sahibi tefeci kadını bir baltayla öldürür. o kadar korkar ve heyecanlanır ki çok az para alarak oradan uzaklaşır.parayı da bir yere gömer ve korkudan oraya gidip alamaz bile.

raskolnikov'un yaşadıkları hiç tahmin ettiği gibi değildir.
raskolnikov sıradan ve olağanüstü insan tanımında mı yanılıyordu?
yoksa kendisi olağanüstü insan değil miydi?

çünkü olağanüstü insanlar mantıklı bir yıkım ve yok ediş yaptıkları için daha çok insanı kurtarmak,iyiliğe yön vermek istediklerinden suç işlerler ve vicdan azabı çekmezler.
ama raskolnikov yoğun bir vicdan muhasebesinden geçiyordu. bütün haklı sebepler onun katil olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
sonunda teslim olur ve vicdan azabından kurtulur.

üzerine düşünüldüğünde birkaç soru kalır akılda:


raskolnikov sıradan ve olağanüstü insan tanımında haklı mıydı?
olağanüstü insanlar suç işleme özgürlüğüne sahip olmalılar mı?
bu suç onları suçlu yapar mı?
yoksa olağanüstü insan olmanın bedeli daha iyi için kötüyü yok edip kötü olmak mıdır?
devamını gör...
her şey insanın içinde bulunduğu ortama,koşullara bağlıdır sözünden yola çıkılırsa-ki bu beraberinde başka bir soru getirir- insan hiç midir?
insan sorgulamazsa,köle olursa,iradesizse yeri gelir baş kaldıramazsa hiçtir.

raskolnikov'u suç işlemeye iten sebep inançsızlık,bireyselliktik ve yabancılık duygusudur. en son vicdanını sızlatmaya kadar giden süreç ise insan ruhunun çelişkilerle dolu bir varlık olmasıdır.
romanda raskolnikov’un cinayet hakkında kullandığı en çarpıcı cümlesi: “ben insan öldürmedim, bir prensibi yere serdim.” kısmıydı. eğer öyleyse çektiği acılar ne idi.kötü olmayı kabul edememekti.sıradan bir insanın olağanüstü olma çabası'nın beyhude olmasıydı.belki de bu hiçlik savaşıydı.ben hiç değilim diyen insan'ın yakarışıydı.
devamını gör...
raskalnikov olağanüstü bir insan değil. öldürdükten sonra vicdan azabı çekmesi ve bir türlü olayın üstesinden gelememesinin sebebi de bu. bu cinayeti işleyerek, kendi deyimiyle kendisinin bir "bit" olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu; ama "olağan üstü" insanların aştığı geleneksel ahlaki kabulleri aşamadığını sonraki vicdan azabı, bu vicdan azabını dindirmek için "zayıflara" yardım etmesi vb. göstermiştir. aslında burada raskolnikov'un yaptığı bu ayrım, nietzcshe'nin köle ahlakı ile efendi ahlakına tekabül ediyor gibi. efendi ahlakına sahip insanlar kendi değer yargılarını kendilerine referansla kendileri oluştururlar ve toplumun genel geçer yargıları ile hareket etmezler. köle ahlakına sahip insanların en tipik özelliği ise kendi ahlaklarını başkalarına referansla ve hınç duygusu ile oluşturmalarıdır. köle ahlakını sahip olan bir insan kendisinden daha başarılı, daha güçlü, daha şanslı, daha üstün gördüğü bir insana hınç duyar ve bu hınç duygusu ile böyle gördüğü insanları "kötü" olarak damgalar ve onların yaptıkları hareketleri de "kötü" tanımlar.
devamını gör...
ilk tanımda bence eksiklikler var. çünkü raskolnikov içinde bulunduğu durumu adaletsiz topluma da bağlar ve aslında idealize ettiği toplumu da anlatır bol bol.


raskolnikov'un vicdanı, ev sahibesi alyona ivanovna'yı öldürdüğü için değil lizateva ıvanovna'yı, öldürmek zorunda kaldığı ve bir masumun kanına girdiğini düşündüğü için kendisini rahatsız etmiştir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"raskolnikov'un sıradan ve olağanüstü insan kavramları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim