1.
safranbolu’da üretildiği için bu ismi alan, mor ve üç tepecikli bitki.
devamını gör...
2.
aynı zamanda, kadın öykülerinden oluşan yelda karataş kitabı.
devamını gör...
3.
mardin'de süryani çayı ve kurabiyesinin içinde de bulunan hoş aromalı bitki. safran kolonyası da güzeldir.
devamını gör...
4.
kendi ağırlığının 100bin katını sarı renge boyayan kilogramı oldukça pahalı olduğundan gram ile satılan bir baharattır.
devamını gör...
5.
iran mutfağında at ile avrattan sonra gelendir. safrana taparlar mutfaklarında tabir-i caizse.
devamını gör...
6.
pilava renk veren,hücreleri yenileyici özelliği olduğu söylenen,safran çiçeğinden elde edilen,ülkemizde safranbolu'da yetişen;lokum,sabun ve kolonyası da yapılan,çay olarakta içilen,gramı pahalı çiçektir.
devamını gör...
7.
safran bitkisinin bilimsel adı crocus sativus. bitkinin orijini doğu akdeniz ve anadolu coğrafyasıdır. ülkemizin soğanlı bitkileri entelektüel dünyada çok meşhurdur. taaa ingiltere'den botanik merakı olan turistler doğu karadeniz turlarına gelir. sırf çiğdemlerin çiçeklerinin fotoğraflarını çekebilmek için. ne yazık ki ülkemizin kültür seviyesi çok düşük.
bitkinin ticari değeri olan kısımları: çiçekteki kızıl renkli 3 adet dişi organ (stigmalar) ve çoğaltım materyali olan soğanları
= safranbolu şehri adını safran bitkisinden alır. cumhuriyet tarihine bakıldığında sadece şanlıurfa ve safranbolu şehirlerinde yetiştirildiği görülür. selçuklular döneminde safranbolu kalesini türkler fethetmeden önce şehrin ismi dadybra'dır. türkler bu şehre zalifre adını vermişler. osmanlı döneminde tapu ve tağrir defterlerinde şehrin adı taraklıborlu olarak kayıt edilmiştir.
-safran sözcüğünün etimolojik kökeni-
antik mezopotamya dillerinde azupiru olarak geçmektedir.
arapça sfr kökünden türetilen sözcükler
arapça safra : öd salgısı
arapça asfar : koyu sarı renk
arapça surf : bakır, pirinç
arapça safran : çiçeği sarı boyar bitki, crocus sativus
arapça asfur : çiçeği sarı boyar bitki, yaban safranı, aspir, carthamus tinctorius
eski ibranice'de safran veya aspir bitkisinden karkom olarak eski ahit’te bahsedilmektedir.
arapça kurkum sözcüğü sarı renkli başka bir baharat olan ve hint safranı olarak da bilinen zerdeçal bilimsel adı: curcuma longa için kullanılmaktadır.
eski yunanca krokus sözcüğü safran için kullanılmıştır.
yukarıda da görüldüğü üzere aspir, safran, zerdeçal gibi bitkilerin isimlendirilmesinde bir karmaşa var. bir agronomi öğrencisi olarak yorumum şöyle;
eski dünya'da bitkiler botanik özelliklerine isimlendirilmiyordu. hayatımızda nasıl yer aldığına göre isimlendirilirdi. hastalıkların tedavisinde bitkiler dualarla birlikte kullanılıyordu. çünkü insan hayatını olumsuz etkileyen doğal olaylar için tanrıların laneti olduğuna inanılıyordu. hastanın başında tütsü yakmak, hastaya bazı bitkisel drogları birayla birlikte içirmek, ana tanrıçaya dua etmek, kurban kesmek, kurban kanıyla bir yeri işaretlemek, günahlarını başka bir hayvana veya insana devretmek gibi ritüeller vardı.
dahası, antik dünya'da bitkilerin nasıl çoğaldığı ve ürediği tam olarak bilinmiyordu. antik dünya hakkında yazılan kaynaklardan bildiğimiz kadarıyla antik yunan filozofu aristoteles doğayı sistematik olarak inceleyebilen ilk insanlardandır. bitkilerde üreme ve çoğaltım ile ilgili çeşitli fikirler üretmiştir ve o dönemde kabul edilen fikirleri değerlendirmiştir.
buradan anlıyoruz ki antik dünya'da çoğu tıbbi, aromatik ve boya bitkisinin ticari kaynağı olan coğrafya hindistan'dır. biz türkler o ülkeye hindistan desek de gerçek adı bharat (parat). yani baharat yolu (parat yolu) aslında hindistan yoludur.
buğdaygillerin ve baklagillerin tarımı diğer bitkilerle kıyaslandığında kolaydır. tohumu atarsınız toprağa ve sularsınız. kendi kendine büyür gelişir. çok ciddi bir tarla faaliyeti gerektirmez. oysa tıbbi ve aromatik bitkilerin tarımı o kadar kolay değildir. ya tohumları toz kadar küçüktür (örn. kekik); ya yumru, soğan, rizom ile çoğaltılması gerekir; ya çelik alınarak çoğaltılması gerekir.
yani antik dünya'da tarım vardı evet ama insanlar bugün ki kadar geniş yelpazede bitki yetiştiremiyordu. arpa, buğday, darı gibi buğdaygiller ve bakla, nohut gibi baklagiller dışında diğer bitkiler (böğürtlen, çilek, narenciye, elma, nar, kekik, fesleğen, aspir, safran, çiğdem, lale gibi) doğadan toplanıyordu.
bitkinin ticari değeri olan kısımları: çiçekteki kızıl renkli 3 adet dişi organ (stigmalar) ve çoğaltım materyali olan soğanları
= safranbolu şehri adını safran bitkisinden alır. cumhuriyet tarihine bakıldığında sadece şanlıurfa ve safranbolu şehirlerinde yetiştirildiği görülür. selçuklular döneminde safranbolu kalesini türkler fethetmeden önce şehrin ismi dadybra'dır. türkler bu şehre zalifre adını vermişler. osmanlı döneminde tapu ve tağrir defterlerinde şehrin adı taraklıborlu olarak kayıt edilmiştir.
-safran sözcüğünün etimolojik kökeni-
antik mezopotamya dillerinde azupiru olarak geçmektedir.
arapça sfr kökünden türetilen sözcükler
arapça safra : öd salgısı
arapça asfar : koyu sarı renk
arapça surf : bakır, pirinç
arapça safran : çiçeği sarı boyar bitki, crocus sativus
arapça asfur : çiçeği sarı boyar bitki, yaban safranı, aspir, carthamus tinctorius
eski ibranice'de safran veya aspir bitkisinden karkom olarak eski ahit’te bahsedilmektedir.
arapça kurkum sözcüğü sarı renkli başka bir baharat olan ve hint safranı olarak da bilinen zerdeçal bilimsel adı: curcuma longa için kullanılmaktadır.
eski yunanca krokus sözcüğü safran için kullanılmıştır.
yukarıda da görüldüğü üzere aspir, safran, zerdeçal gibi bitkilerin isimlendirilmesinde bir karmaşa var. bir agronomi öğrencisi olarak yorumum şöyle;
eski dünya'da bitkiler botanik özelliklerine isimlendirilmiyordu. hayatımızda nasıl yer aldığına göre isimlendirilirdi. hastalıkların tedavisinde bitkiler dualarla birlikte kullanılıyordu. çünkü insan hayatını olumsuz etkileyen doğal olaylar için tanrıların laneti olduğuna inanılıyordu. hastanın başında tütsü yakmak, hastaya bazı bitkisel drogları birayla birlikte içirmek, ana tanrıçaya dua etmek, kurban kesmek, kurban kanıyla bir yeri işaretlemek, günahlarını başka bir hayvana veya insana devretmek gibi ritüeller vardı.
dahası, antik dünya'da bitkilerin nasıl çoğaldığı ve ürediği tam olarak bilinmiyordu. antik dünya hakkında yazılan kaynaklardan bildiğimiz kadarıyla antik yunan filozofu aristoteles doğayı sistematik olarak inceleyebilen ilk insanlardandır. bitkilerde üreme ve çoğaltım ile ilgili çeşitli fikirler üretmiştir ve o dönemde kabul edilen fikirleri değerlendirmiştir.
buradan anlıyoruz ki antik dünya'da çoğu tıbbi, aromatik ve boya bitkisinin ticari kaynağı olan coğrafya hindistan'dır. biz türkler o ülkeye hindistan desek de gerçek adı bharat (parat). yani baharat yolu (parat yolu) aslında hindistan yoludur.
buğdaygillerin ve baklagillerin tarımı diğer bitkilerle kıyaslandığında kolaydır. tohumu atarsınız toprağa ve sularsınız. kendi kendine büyür gelişir. çok ciddi bir tarla faaliyeti gerektirmez. oysa tıbbi ve aromatik bitkilerin tarımı o kadar kolay değildir. ya tohumları toz kadar küçüktür (örn. kekik); ya yumru, soğan, rizom ile çoğaltılması gerekir; ya çelik alınarak çoğaltılması gerekir.
yani antik dünya'da tarım vardı evet ama insanlar bugün ki kadar geniş yelpazede bitki yetiştiremiyordu. arpa, buğday, darı gibi buğdaygiller ve bakla, nohut gibi baklagiller dışında diğer bitkiler (böğürtlen, çilek, narenciye, elma, nar, kekik, fesleğen, aspir, safran, çiğdem, lale gibi) doğadan toplanıyordu.
devamını gör...
8.
hititler döneminden beri anadolu'da kullanılan, 3000 yıldan beri birçok uygarlık tarafından bilinen ve kullanılan kıymetli bitki.
- çinliler moğollar, ispanyollar araplar, batı avrupa da haçlılar sayesinde safranla tanışmışlar.
- antik yunan’da zengin ve soylu kadınlar safranla boyanmış sarı kıyafetler giyermiş. ünlü minos yılan tanrıçası da öyle.
- safran toplayıcısı, yunanistan, iö 1600-1500
- eski mısır'da, mö 3000'li yıllarda safran mısır'a girit adasından getirilirmiş.
- kleopatra banyo suyuna safran katar, kozmetik olarak da safran kullanırmış.
- safran bitkisinin adına ilk defa m.ö. 7. yy’da asurbanipal'in kaleme aldığı bir botanik kaynakçada rastlanmış.
- zerdüşt dininde safran insanların iyiliğini, huzur ve güvenliğini sağlayan zamyad adlı bir meleğin çiçeğidir.
- safran adem'in cennetten kovulurken yanına almasına izin verilen birkaç bitkiden biridir.
- eski çin tıp kitaplarında da safrandan bahsedilir. mö 200 ile 300 yıllarından kalma "büyük şifalı bitkiler kitabı" shennong bencao jing tarafından yazılmıştır, tam 40 ciltliktir. bu kitapta safranla tedavi edilen hastalıklardan da bahsedilir.
gou zhu ,1503
- yunan mitolojisinde göre çok yakışıklı bir kahraman olan crocu, smilaks adında bir peri kızına aşıktır. aşkına karşılık bulamayınca derdinden sararıp solar ve sonsuza dek yaşasın diye güzel bir safran çiçeğine dönüşür.
- bir başka anlatımda crocus, tanrı hermes’in yakın arkadaşıdır ama onun gibi ölümsüz değildir. yakışıklı kahraman crocus bir güç yarışında yaralanır, hasmına yenik düşer, düştüğü yerde kan kaybından ölür. bedeninden toprağa süzülen kanlar çiçek olur ve bu çiçeklere crocus denir.
- dioscorides'in de materia medica'sının 10. yüzyıla ait arapça versiyonundan safranla ilgili bir sayfa
- 15. yüzyıla ait resim, bir kadın safran topluyor.
kaynak
kaynak
kaynak
- çinliler moğollar, ispanyollar araplar, batı avrupa da haçlılar sayesinde safranla tanışmışlar.
- antik yunan’da zengin ve soylu kadınlar safranla boyanmış sarı kıyafetler giyermiş. ünlü minos yılan tanrıçası da öyle.
- safran toplayıcısı, yunanistan, iö 1600-1500
- eski mısır'da, mö 3000'li yıllarda safran mısır'a girit adasından getirilirmiş.
- kleopatra banyo suyuna safran katar, kozmetik olarak da safran kullanırmış.
- safran bitkisinin adına ilk defa m.ö. 7. yy’da asurbanipal'in kaleme aldığı bir botanik kaynakçada rastlanmış.
- zerdüşt dininde safran insanların iyiliğini, huzur ve güvenliğini sağlayan zamyad adlı bir meleğin çiçeğidir.
- safran adem'in cennetten kovulurken yanına almasına izin verilen birkaç bitkiden biridir.
- eski çin tıp kitaplarında da safrandan bahsedilir. mö 200 ile 300 yıllarından kalma "büyük şifalı bitkiler kitabı" shennong bencao jing tarafından yazılmıştır, tam 40 ciltliktir. bu kitapta safranla tedavi edilen hastalıklardan da bahsedilir.
gou zhu ,1503
- yunan mitolojisinde göre çok yakışıklı bir kahraman olan crocu, smilaks adında bir peri kızına aşıktır. aşkına karşılık bulamayınca derdinden sararıp solar ve sonsuza dek yaşasın diye güzel bir safran çiçeğine dönüşür.
- bir başka anlatımda crocus, tanrı hermes’in yakın arkadaşıdır ama onun gibi ölümsüz değildir. yakışıklı kahraman crocus bir güç yarışında yaralanır, hasmına yenik düşer, düştüğü yerde kan kaybından ölür. bedeninden toprağa süzülen kanlar çiçek olur ve bu çiçeklere crocus denir.
- dioscorides'in de materia medica'sının 10. yüzyıla ait arapça versiyonundan safranla ilgili bir sayfa
- 15. yüzyıla ait resim, bir kadın safran topluyor.
kaynak
kaynak
kaynak
devamını gör...