biz azerilerin atasi. 1 fatih degildir ama.
devamını gör...
#2674563
burada bahsettiğiniz lokum mevzuunun aslı astarı yoktur tamamen safsata ve hikayedir.
yavuzla birbirlerine mektup gönderdikleri doğrudur. mektuplar yayınlanmıştır, ama yok lokum mevzuu, yok annesini öldürdü gibi aslı olmayan hikayeleri anlatmanın kimseye faydası yoktur kafa karıştırmayalım.

#3114665
evet siz "a z e r b a y c a n t ü r k l e r i'nin" atasıdır. bunu da en güzel oktay efendiyev'in azerbaycan safevi devleti kitabından okuyabiliriz.
şâh iyidir. çok çekmiştir.
sevgili hocamız tufan gündüzün ifadesiyle:
bir yaşında yetim, altı yaşında şeyh, on dört yaşında hükümdar, kızılbaşların şahı, safevi devleti’nin kurucusu, ebu’l muzaffer, mürşid,i kâmil, allah’ın yeryüzündeki gölgesi, hataî
devamını gör...
şah ismail, kızılbaş hareketinin lideriydi. kızılbaşlar, anadolu, iran ve azerbaycan’da yaşayan, safevi tarikatı’na bağlı türkmen gruplardı. başlarında kızıl renkli on iki dilimli börk (başlık) taktıkları için "kızılbaş" olarak anıldılar. bu on iki dilim, on iki imam’ı simgeliyordu.

kızılbaşlar, osmanlı’ya karşı safevileri destekleyen bir güçtü. bu yüzden yavuz sultan selim ve osmanlı yönetimi tarafından tehlikeli görülmüşlerdir. 1514'teki çaldıran savaşı’nda osmanlı, şah ismail’i ağır bir yenilgiye uğrattı. bu savaş, osmanlı-safevi mücadelesinin dönüm noktalarından biri oldu.

kızılbaşlar, anadolu’da alevi-bektaşi kültürünün önemli bir parçası olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. günümüzde alevi topluluklarının inanç sistemi, büyük ölçüde bu dönemin etkilerini taşır.
devamını gör...
muhafız alayını, varsak türklerinden seçmişti.
devamını gör...
''girdim âdem cismine kimse ne bilmez sırrımı
men o beytullâh içinde tâ ezelden var idim'' demiş safevi devlet erkanı.
devamını gör...

bir gece, safevîler’in kurucusu şah ismail derin bir uykuya daldığında kendini sonsuz bozkırlarla çevrili, ay ışığıyla aydınlanan tuhaf bir diyarda buldu. bu diyar, zamanın ötesinde bir yerdi. orada karşısına, tepeden tırnağa zırhlar içinde dev gibi bir adam çıktı. adam atından indi, gözleri çelik gibi sertti. bu, cengiz han’ın ta kendisiydi. cengiz han, şah ismail’e dik dik bakarak şöyle dedi: “ey acem sultanı! yüzlerce yıl sonra benim fethettiğim topraklarda sen hüküm sürüyorsun. ama söyle bakalım, demirle mi yönettin halkını, yoksa şiirle mi?” şah ismail, gülümsedi. elini göğsüne koyarak cevap verdi: “ben, kelamı kılıçtan keskin yaptım. mızrağımla değil, beyitlerimle savaştım. sen bozkırı fethettin, ben gönülleri.” cengiz han, bunu duyunca atının dizginini gevşetti. gözleri parladı, hafifçe başını salladı: “senin gibi bir hükümdarın adı, zamanın yankısında kaybolmaz. ama bil ki her fatih, sonunda bir şairin dizelerinde yaşar.” ikisi bir süre sessizce bozkıra baktılar. sonra rüzgar uğuldadı, kumlar döndü, ve cengiz han bir fırtına gibi kayboldu. ertesi sabah şah ismail, yatağından kalktığında hemen bir beyit yazdı:

“ ne dinlersin dervişleri
dervişlerde dem bulunur
bekle hak’kın eşiğini
derdine derman bulunur”
devamını gör...
(bkz: vah ismail)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"şah ismail" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim