1.
en kaliteli, en tatlı renktir. kendisini ne zaman giysem ya da görsem mutlu hissederim.
devamını gör...
2.
pastel tonuna bayılırım
devamını gör...
3.
sarının yanına lacivert koydukk
devamını gör...
4.
sıcaklık, mutluluk, eğlence, dikkat ve elektrik ile ilişkilendiren bir renktir. kelime olarak arapça sry kökünden gelen sārī ساري "bulaşıcı" sözcüğünden alıntıdır.
devamını gör...
5.
küçüklüğümüzden beri bize güneşi anımsatan gördüğümüzde de bizi ısıtan bir renktir.
devamını gör...
6.
mahsun kırmızgül' ün yâr' ı olan renk.
devamını gör...
7.
en çok dışlanan renktir, hangi rengi seviyorsun sorusuna iç karartan siyahı, hiçbir özelliği olmayan beyazı söyleyen bile vardır ama kimse sarı demez. üzücü bir durum.
devamını gör...
8.
9.
cocuk iken var olan lakabım. benim de bir zamanlar saçlarım vardı evet.
devamını gör...
10.
kişinin kendisine bakışını temsil eder; kendinle aran iyiyken sarı gördüğünde sever, kendinden hoşnut değilken gördüğünde ise sevmezsin...-miş. deneyin...
devamını gör...
11.
12.
sevmediğim renk.
benim için her insanın bir rengi vardır
ve bazı insanlar sarıdır onları da sevmiyorum.
benim için her insanın bir rengi vardır
ve bazı insanlar sarıdır onları da sevmiyorum.
devamını gör...
13.
sarı renkte bir duvar güneşle buluştuğunda içimi açan bir renk oluyor. ama normalde ise hastalığı çağrıştırıyor. ilginç, ben bile kendimi bazen çözemiyorum.
devamını gör...
14.
renk spektrumu içinde en çok dikkat çeken renktir. bu yüzden uyarı levhalarında sık kullanılır.
devamını gör...
15.
devamını gör...
16.
bir ara sokakta öldüm dün
öylece yani, birdenbire
boşluğa düşer gibi
sarı bir sessizliğin içinde
granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
şehrin boşu boşunalığına içerlerken
bırakmışım son nefesimi kaldırıma
bitmiş, öylesine yani
birdenbire yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan
yüz ifadesini göremesem de
anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı
o sokakta bitti her şey
öğleden sonralarını
bir bardak sütle geçiştiren
apartman sakinlerini düşlerken
sıkıntıdan ölmüşüm.
dün arka odada ütü yapıp
buharını burnuna çeken kadını,
mutfağında her öğün için soğan doğrayıp
gözyaşını kabuklara saklayan madam mari'yi
kocasıyla artık sevişemediği için,
kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen servi'yi
düşündükçe ölüvermişim.
dün böylece bitmiş yani,
birdenbire sıkılıvermişim derinden zahir.
tutunca da nefesimi
portakal kabuklarıyla
çay demini döktükleri çöpe
iki kedi de bulanınca
kaldıramamış nefsim
demlenmiş portakal kedilerini
balkabağı mevsimi bile değilken
dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
ve saat henüz 12'yi vuramamışken
kalkmış otobüsler durmamaya
mecal mi bulamamışım,
yere döktükleri bala mı basmışım
hatırlamam ama
öylece kalakalmışım,
kalkamamışım.
şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?
vagonlar boş, birkaçı kiremit taşıyor topraktan kayıklarda serseri misinalar
otobüsler kimseyi almadan
durup durup geçiyorlar duraktan
arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor
her gün, her öğle, her gece.
bisikletleri balkonlarında unutanlar
her an yağmur yağsın diye dua ediyor
üç öğün yemek yiyip, dört öğün uyuyorlar
buna rağmen erken uyanıp, geç yatıyorlar.
aynı kuru kahveciden gün aşırı
iş olsun diye yüzer gram kahve alıp
evde, iş olsun diye öğütüyorlar
ve bir gün bile sormuyorlar öğütülmüşünü
kimse sormuyor
iş olsun diye yapılan iş, iş midir diye?
bunlar olurken ölmüşüm o ara sokakta
balkondaki beyaz brandalar
rüzgarla sökülürken
sökülüvermişim
şişip patlayan bir eteğin dikişi gibi
sıkıntı işte ya da ölmek yerine
iki adım yol yürüyeydim de
konuşuverse miydim
şu gelin çiçeğiyle
gitmek yerine.
jehan barbur
devamını gör...
17.
bir mahsun süpertitiz vecizesi olan "ama arkadaşlar iyidir"deki arkadaş. (bkz: tabutta rövaşata)
devamını gör...