1.
dostoyevski okuduğu şiir nedeniyle rus çarı tarafından hapse mahkum edilir. hapishanedeki bir köpekle dost olur ve onunla mahkumların arsındaki ilişkileri gözlemler. aslında bir nevi insan ilişkileri üzerine deney yapar.
gözlemleri sonucu, insanları tanıdığını sanırken ne kadar yanıldığını anlar ve onları ‘kara halk’ olarak tanımlar. onu bu düşünceye sevk eden de yine insanların davranışlarıdır.
mahkumlarher geçtiğinde köpeği tekmeler. köpek ise yanına bir mahkum yaklaştığında eğilir ve tepki vermez. bunun gören dostoyevski, köpeğe yaklaşır ve onun başını okşar. köpek sanılanın aksine ona şaşkınlıkla bakar. acı acı havlayarak yanından hızla uzaklaşır.
önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.
dostoyevski’nin köpekle olan hikayesi, sevgisizlik üzerine yapılan efsanevi bir deneydir. çünkü, ruhu köleleştirilmiş olan köpek sevgiye muhtaçtır. tıpkı insanlar gibi.
sürekli haksızlığa uğramış ve kötü muamele görmüş insanlar, aslında sevgiye açtırlar. bu insanlar, iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl tepki vereceklerini bilemezler. böylesi kişilerin gözünde onları aşağılamak, onlara sunulmuş bir nimettir. eşit ve iyi davranış, onların gözünde değersizdir.
dostoyevski bu durumu şöyle özetler: “zulüm bir alışkanlıktır; insanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalığa dönüşmesi mümkündür. sarsılmaz inancıma göre, en iyi insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece aptallaşabilir. kanla, kudretle mest olur; hoyratlığı, ahlaksızlığı, içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir; aklı, duyguları kesinlikle doğal olmayan hareketleri yadırgamaz ve sonunda bundan zevk almaya başlar. bir zalimde hem insanlık, hem de vatandaşlık tamamıyla yok olmuştur; yeniden onurlu bir insan olması, pişmanlık duyup eski hayatına dönmesi imkansızdır artık. işin asıl kötü yanı, böyle bir başına buyrukluk kolayca topluluğa sirayet edebilir; kudret, son derece ayartıcı bir şeydir. toplum da böyle bir etkiye kayıtsız kalırsa, bu alışkanlığın toplulukta kökleşmesi işten bile değildir. kısacası, bir insana kendi benzerine fiziksel ceza verme hakkının tanınması topluluğun yaralarından biridir; bu yara bir yandan o topluluktaki özü ve vatandaşlık duygusunu kemirirken, öte yandan önüne geçilmez bir düzensizliğe yol açar.”
devamını gör...
2.
yaşamaya çalışırken hayat sürekli karşıma zorundalıklar çıkarıyor. kesinlikle devam etmek zorunda hissetmesem de, kaldıramadığım anlar olsa dahi orada ona şahit olmak zorunda bırakıyor. çenemi tutup sadece izlemekle yetiniyorum bazen çünkü konuşmaya başlayınca suçluyum ben her zaman suçluyum zaten herkesin gözünde. bi defteri kapatmak için atmadığım takla kalmazken diğer defter arkasından hemen açılıyor durduramıyorum. aniden kendimi yine aynı konular üzerinden bu sefer farklı insanlarla uğraşırken buluyorum heryerden çıkageliyolar. sike sike de olsa devam edeceksin diyorum kendime istesen de istemesen de ya para uğruna, ya ailen uğruna ya da gerçekleşmesini en kısa zamanda dilediğin her neyse onun uğruna. katlanacaksın başka çaren yok. mahkumsun sahteliğe, mahkumsun adaletsizliğe. erken yaşta iş hayatına atılmanın insana kattığı en önemli farkındalık tüm bu sahteliğin farkına varmaktır benim gözümde. sahtesin, bana benim arkamda durduğunu söyleyip beş dakika sonra başkasına dedikodumu yaptığını gördüğümde, sahtesin, özene bözene yaptığın hareketleri başkalarında ayıplarken, sahtesin karına değer verdiğini söyleyip şovunu bize gösterirken karının arkasından yavşamadığın karı bırakmadığında. anasını ızdırabını siktiğimin yerinde göz yumacak halim kalmadı hiç bir şeye .
devamını gör...
3.