1.
hepimizin bir noktada, istediğimiz bir şeyi elde edemediğimizde, "zaten değmezdi!" dediğimiz anlar oldu ve hala olmakta. bu, aslında çok yaygın bir psikolojik tepki ve modern dünyada sıkça karşılaşılan bir davranış biçimi. ulaşamadığımız şeyleri değersizleştirerek kendimizi rahatlatırız. aman çokta gevşek davranmayın.
bu terim, ezop'un ünlü "tilki ve üzümler" masalından geliyor. hikayeyi bilmeyenler için kısaca özetlersek: kurnaz bir tilki, bir bağda asılı olan olgun üzümleri görür ve onlara ulaşmak ister. ama ne kadar zıplarsa zıplasın, ne kadar takla atarsa atsın, üzümlere ulaşamaz. sonunda pes eder ve "zaten bu üzümler ekşiymiş, ben de onları hiç istemiyordum!" der.
peki, bu durum günümüzde bizde nasıl etki ediyor? basit birkaç örnekler verirsek: istediği üniversiteyi kazanamayan mezuna kalan (bu kelimeye de ayar oluyorum da neyse), "o üniversite zaten çok da iyi değilmiş, oraya gitsem de sıkılırdım." diyebilir. beğendiği ayakkabıyı alamayan biri, "o ayakkabılar zaten çok da rahat değilmiş, benim ponçik ayaklarımı mahveder." diye düşünebilir. hayatta istediği başarıyı elde edemeyen biri ise, "zaten bu hayatta başarılı olmak çok da önemli değil." diyerek kendini avutabilir. o an belki bu kendini kandırma yöntemi işe yarar, ama uzun vadede kişi, gerçekten neyi kaybettiğinin farkına varır.
aslında bu davranışın altında yatan neden, kendimizi koruma mekanizmamız. başarısızlık, hayal kırıklığı gibi duygularla başa çıkabilmek için, ulaşamadığımız şeylerin değerini düşürme yoluna gideriz. kendi ruhumuzu, acımızı hafifletmeye çalışırız. fakat bu sadece kısa vadede işe yarar. sürekli olarak bir şeyleri değersizleştirirsek, kendimize olan güvenimiz azalabilir, hedeflerimize ulaşmak için motivasyonumuz düşebilir. bir noktada, gerçekten istemediğimiz şeyler için kendimizi ikna etmeye çalıştığımızı fark edebiliriz.
peki ne yapmalıyız? öncelikle, bu etkinin farkında olmalıyız. ulaşamadığımız şeyleri değersizleştirirken, kendimize dürüst olmalıyız. belki de o üzümler gerçekten ekşi değildir? belki bol sulu ve lezzetlidir!? belki de o üniversite gerçekten iyidir? belki de o başarı gerçekten önemlidir? kendimize karşı dürüst olmak, hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışmamızı sağlar. başarısızlıklarımızdan ders çıkarıp, gelişime her zaman odaklanmamız gerekiyor.
hayatta hepimiz zaman zaman ekşi üzüm etkisi'ne yakalanabiliriz. bu çok normal, ama önemli olan bazen o üzümler gerçekten de çok tatlı olabilir! bunun farkında olup, biraz daha çaba, biraz daha az bahanelerle ilerleyebilmek...
bu terim, ezop'un ünlü "tilki ve üzümler" masalından geliyor. hikayeyi bilmeyenler için kısaca özetlersek: kurnaz bir tilki, bir bağda asılı olan olgun üzümleri görür ve onlara ulaşmak ister. ama ne kadar zıplarsa zıplasın, ne kadar takla atarsa atsın, üzümlere ulaşamaz. sonunda pes eder ve "zaten bu üzümler ekşiymiş, ben de onları hiç istemiyordum!" der.
peki, bu durum günümüzde bizde nasıl etki ediyor? basit birkaç örnekler verirsek: istediği üniversiteyi kazanamayan mezuna kalan (bu kelimeye de ayar oluyorum da neyse), "o üniversite zaten çok da iyi değilmiş, oraya gitsem de sıkılırdım." diyebilir. beğendiği ayakkabıyı alamayan biri, "o ayakkabılar zaten çok da rahat değilmiş, benim ponçik ayaklarımı mahveder." diye düşünebilir. hayatta istediği başarıyı elde edemeyen biri ise, "zaten bu hayatta başarılı olmak çok da önemli değil." diyerek kendini avutabilir. o an belki bu kendini kandırma yöntemi işe yarar, ama uzun vadede kişi, gerçekten neyi kaybettiğinin farkına varır.
aslında bu davranışın altında yatan neden, kendimizi koruma mekanizmamız. başarısızlık, hayal kırıklığı gibi duygularla başa çıkabilmek için, ulaşamadığımız şeylerin değerini düşürme yoluna gideriz. kendi ruhumuzu, acımızı hafifletmeye çalışırız. fakat bu sadece kısa vadede işe yarar. sürekli olarak bir şeyleri değersizleştirirsek, kendimize olan güvenimiz azalabilir, hedeflerimize ulaşmak için motivasyonumuz düşebilir. bir noktada, gerçekten istemediğimiz şeyler için kendimizi ikna etmeye çalıştığımızı fark edebiliriz.
peki ne yapmalıyız? öncelikle, bu etkinin farkında olmalıyız. ulaşamadığımız şeyleri değersizleştirirken, kendimize dürüst olmalıyız. belki de o üzümler gerçekten ekşi değildir? belki bol sulu ve lezzetlidir!? belki de o üniversite gerçekten iyidir? belki de o başarı gerçekten önemlidir? kendimize karşı dürüst olmak, hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışmamızı sağlar. başarısızlıklarımızdan ders çıkarıp, gelişime her zaman odaklanmamız gerekiyor.
hayatta hepimiz zaman zaman ekşi üzüm etkisi'ne yakalanabiliriz. bu çok normal, ama önemli olan bazen o üzümler gerçekten de çok tatlı olabilir! bunun farkında olup, biraz daha çaba, biraz daha az bahanelerle ilerleyebilmek...
devamını gör...
2.
"ben ulaşamadıktan sonra isterse şeker küpü olsun, bene na!" diyerek kendi sour grape (ulaşılamayan ciğer) lerimi kabul ettiğimdir.
ben şahsi bir anlam yüklemedikten sonra üzerimde herhangi bir etkisi olmayacak şeyler için üzülmeyi bıraktım sözlük.
az bi süre sonra üzüm reçeli ve şarabı dükkanı açacağım, ulaşamadığım üzümün asmasını da tadım törenine bekliyorum.
ben şahsi bir anlam yüklemedikten sonra üzerimde herhangi bir etkisi olmayacak şeyler için üzülmeyi bıraktım sözlük.
az bi süre sonra üzüm reçeli ve şarabı dükkanı açacağım, ulaşamadığım üzümün asmasını da tadım törenine bekliyorum.
devamını gör...