#ödüllü filmler
2004 yapımı film. doğuştan zihinsel sorunları olan evan treborn hayatında yaşadığı bazı önemli olayları tamamen hatırlayamamaktadır. yetişkinlik döneminde bulduğu çocukluğuna ait günlükler ile doğaüstü bir şekilde hatırlayamadığı anlara dönebilir ancak geçmişte yaptığı her şeyin geri döndüğünde hayatında ciddi etkiler yarattığını fark eder.
yönetmen:
eric bress
j. mackye gruber
oyuncular:
ashton kutcher
melora walters
amy smart
elden henson
eric bress
j. mackye gruber
oyuncular:
ashton kutcher
melora walters
amy smart
elden henson
brussels ınternational festival of fantasy film (bıfff) 2004
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "tutunamayan" tarafından 19.11.2020 12:39 tarihinde açılmıştır.
1.
başrolünde ashton kutcher'in yer aldığı, zamanda yolculuk temalı 2004 yapımı gerilim ve bilimkurgu filmi.
daha sonra devam filmleri de gelmiş ve bir film serisinin ilk halkası olmuştur.
daha sonra devam filmleri de gelmiş ve bir film serisinin ilk halkası olmuştur.
devamını gör...
2.

kendisini two and a half man dizisi ile tanıdığım ancak yeteneği komedi ile sınırlı olmayan ashton kutcher'ın başrolünde yer aldığı film. filmde hafıza kaybı yaşayan bir çocuğun hayatı ve seçimlerini değiştirme çabası anlatılıyor. görüşüm spolier kısmında.
evan'ın babası bir akıl hastahanesinde yatan kişi. evan'da aslında babası gibi. evan arkadaşları ile birlikte dinamitle oynarken bir kadın ve bebeğin ölümüne neden oluyor ve buradan sonrası evan için oldukça zorlaşıyor. 5 yaşındayken arkadaşının babasının bodrumunda istismara da maruz kalıyorlar. evan , büyüyüp bir psikoloji lisans öğrencesi olarak anılar ve hafızayı kontrol etmek üzerine çalışmalar yapıyor. anılarında dolaşabiliyor ancak bu müdahaleleri gelecekte hep iyi sonuçlar doğurmuyor ancak en sonunda ideal geleceğini , bugünü yaratıyor. tavsiye edeceğim bir film.
devamını gör...
3.
doğru zamanda izlerseniz 10 puan verebileceğiniz bir film.
senaryonun, ana karakterin tercihleriyle devamlı yeniden şekillenmesi açısından black miror:bandersnatch arasında bağ kurduğum sıradışı film. (black miror'da tercihleri interaktif olarak biz yapıyoruz tabii. )
sadece oasis'in stop crying your heart out parçasını duymak bile benim gözümde artı almasını sağlıyor.
oasis'e giriş için
senaryonun, ana karakterin tercihleriyle devamlı yeniden şekillenmesi açısından black miror:bandersnatch arasında bağ kurduğum sıradışı film. (black miror'da tercihleri interaktif olarak biz yapıyoruz tabii. )
sadece oasis'in stop crying your heart out parçasını duymak bile benim gözümde artı almasını sağlıyor.
oasis'e giriş için
devamını gör...
4.
kader üzerine ciddi bir araştırma yapılsa, sonuçları bu film kadar çarpıcı olur muydu diye uzunca düşündürmüş 2004 yapımı bir bilim kurgu, dram türünden filmdir.
konusu kader olunca, dram kaçınılmaz oluyor tabi. başrolümüz evan tanrının gazabına uğrayıp, zihninde büyük travmalara sebep olmuş olaylar üzerinde zamanda yolculuk yapar ve bazı değişiklikler dener. ancak ne yaparsa yapsın, olay özelinde düzelttiğini zannettiği her değişikliğin astral seyahatinden uyanıp bugüne döndüğünde çevresi ve kendisi hakkında hoş olmayan çok büyük hadiselere sebep olduğunu görür. kelebek etkisi de buradadır, geçmişte küçük bir değişiklik bugünü kökünden değiştirmektedir. film özetle şunu anlatır, onyüzbinmilyon ihtimal arasında en makul ve mantıklı olan olmuş olandır. çünkü bu hali organize eden irade, senin aklından, geçmişinden, hayalinden çok çok büyüktür.*
geçmişinden kop der film. geçmişi değiştiremezsin der. değiştirsen de hiçbiri bi boka benzemeyen bin bir kötü senaryo daha çıkarırım karşına der.
bir de giden kalana 'i will come back for you' desin der. bu da unutulmayana armağan olsundur.
konusu kader olunca, dram kaçınılmaz oluyor tabi. başrolümüz evan tanrının gazabına uğrayıp, zihninde büyük travmalara sebep olmuş olaylar üzerinde zamanda yolculuk yapar ve bazı değişiklikler dener. ancak ne yaparsa yapsın, olay özelinde düzelttiğini zannettiği her değişikliğin astral seyahatinden uyanıp bugüne döndüğünde çevresi ve kendisi hakkında hoş olmayan çok büyük hadiselere sebep olduğunu görür. kelebek etkisi de buradadır, geçmişte küçük bir değişiklik bugünü kökünden değiştirmektedir. film özetle şunu anlatır, onyüzbinmilyon ihtimal arasında en makul ve mantıklı olan olmuş olandır. çünkü bu hali organize eden irade, senin aklından, geçmişinden, hayalinden çok çok büyüktür.*
geçmişinden kop der film. geçmişi değiştiremezsin der. değiştirsen de hiçbiri bi boka benzemeyen bin bir kötü senaryo daha çıkarırım karşına der.
bir de giden kalana 'i will come back for you' desin der. bu da unutulmayana armağan olsundur.
devamını gör...
5.
birinci izleyişimde anlayıp ikinci izleyişimde anlamadığım filmdir. iki izleyişim arasında takribi iki sene var. üşenmiş de olabilirim. velhasıl üzülmüştüm filmde. genel kanım üzücü olduğu yönünde.
devamını gör...
6.
çok güzel bir filmdir. beni öyle çok da düşündüren bir film olmamıştır ama defalarca zevkle izlemişimdir. çerezlik ve çok eğlenceli bir filmdir. yanılmıyorsam 4 tane sonu vardır. orada biraz düşünmüşümdür bak. ben evan olsam hangisini tercih ederdim diye.
herhalde kayleigh'yi çocuklukta kendimden uzaklaştırmayı seçerdim.
bu arada serinin 3. filmi the butterfly effect: revelations da hiç fena değildir. henüz izlemediyseniz izleyinizdir derim.
herhalde kayleigh'yi çocuklukta kendimden uzaklaştırmayı seçerdim.
bu arada serinin 3. filmi the butterfly effect: revelations da hiç fena değildir. henüz izlemediyseniz izleyinizdir derim.
devamını gör...
7.
ne kadar denenirse denensin asla mükemmel bir hayata sahip olunamayacağını bir daha gösteren çok sevdiğim bir film. ama var olmamanın tüm sorunları çözmesi pekte iyi bir mesaj değil bence.
devamını gör...
8.
2004 yapımı gerilim/bilim kurgu türündeki filmin yönetmenliğini ise eric bress ve j. mackye gruber yapmıştır.
filmin tarihine bakınca o zamanlar ne kadar etkileyici filmler çıkıyor onu görüyorum.
film başlarken bir genç kağıda bir şeyler yazıyordur ve daha sonra geçmişe gideriz. ilk olarak gördüğümüz çocukta bir sorun olduğudur ve hayatının sorunlu geçtiği de malumdur. belli evrelerde bayılıp kalıyor ve bir şey hatırlamıyor. annesi sürekli onu doktora götürse de bir sonuç çıkmaz ama daha sonra genç günlük tutmaya başlar doktor tavsiyesiyle tabii. bu günlükleri daha sonra okuduğunda ise okuduğu ana gidebiliyordur. orada yaptığı bir değişiklik ile hayatını da değiştirebiliyordur. bir kaç kez yaptığı hataları düzeltmek için değişimler yapsa da daha sonra kötü sonuçlar doğurduğunu görünce denemeleri mantıklı yapmaya başlar. en azından öyle yapmaya çalışır diyelim.
sevdiği kızı kaybettiği bir versiyonu değiştirdiğinde onun ile mutlu olduğu bir evreye geçiş yapar ama yine bir sorun var kızın abisi sorunlu olmuştur. onu düzeltmek isterken kendi sorunlu olur. kendini düzeltince bu sefer kız sorunlu bir hayat sürer en sonunda kızdan kurtulmak için daha en başında onu kendinden uzaklaştırır ve hayatına öyle devam eder.
tabii bunu da günlükleri yakarak yapar hatta resimleri ve videoları da çünkü onlarla da geçmişe gidebiliyordur. kızı görse de ona bir şey demez ve yine ondan uzak durur.
filmin etkileyici yanı hayatını düzenleme seçeneğini yönetme çabası, yani bu çabası bile bir yerde ne yaptın sen dedirtiyor belli yerlerde. izlediğimi hatırlamıyorum bu filmi adını çok duydum ama genel olarak açıp izleme taraftarı değildim. denk geldi izledim daha önce de izlemiş olma ihtimalim var ama hatırlamıyorum. neyse iyi seyirler filme de sekiz puan veriyorum.
filmin tarihine bakınca o zamanlar ne kadar etkileyici filmler çıkıyor onu görüyorum.
film başlarken bir genç kağıda bir şeyler yazıyordur ve daha sonra geçmişe gideriz. ilk olarak gördüğümüz çocukta bir sorun olduğudur ve hayatının sorunlu geçtiği de malumdur. belli evrelerde bayılıp kalıyor ve bir şey hatırlamıyor. annesi sürekli onu doktora götürse de bir sonuç çıkmaz ama daha sonra genç günlük tutmaya başlar doktor tavsiyesiyle tabii. bu günlükleri daha sonra okuduğunda ise okuduğu ana gidebiliyordur. orada yaptığı bir değişiklik ile hayatını da değiştirebiliyordur. bir kaç kez yaptığı hataları düzeltmek için değişimler yapsa da daha sonra kötü sonuçlar doğurduğunu görünce denemeleri mantıklı yapmaya başlar. en azından öyle yapmaya çalışır diyelim.
sevdiği kızı kaybettiği bir versiyonu değiştirdiğinde onun ile mutlu olduğu bir evreye geçiş yapar ama yine bir sorun var kızın abisi sorunlu olmuştur. onu düzeltmek isterken kendi sorunlu olur. kendini düzeltince bu sefer kız sorunlu bir hayat sürer en sonunda kızdan kurtulmak için daha en başında onu kendinden uzaklaştırır ve hayatına öyle devam eder.
tabii bunu da günlükleri yakarak yapar hatta resimleri ve videoları da çünkü onlarla da geçmişe gidebiliyordur. kızı görse de ona bir şey demez ve yine ondan uzak durur.
devamını gör...
9.
bu filmi her izlediğimde, tıpkı evan'ın zamanda yolculuk yaptığı gibi zihnimin odalarında bir yolculuğa çıkıyorum. hayatta neyi yanlış yaptığımı, neyi doğru yaptığımı, yol ayrımlarında yaptığım ve vazgeçtiğim tercihleri, neleri hâlâ değiştirebileceğimi ve neler için çok geç olduğunu, bazı şeyler için bakış açımı değiştirmem gerektiğini. bunların bazısı doğru, bazısı yanlıştı ama hepsi olandı, olması gereken değil. bazı şeyleri değiştiremeyiz, sadece yaşamamız gerekir. belki de bir şeyleri değiştirmek ve sınırsızlık yalnızca zihnimizde mümkün.
devamını gör...
10.
ilk kez korsan cd'ci abiden 2 cd şeklinde alıp, yanımda ev arkadaşı ile bira+tuzlu fıstık eşliğinde izleyip birbirimize bakmıştık. hey gidi, amma zaman geçmiş.
zamanla çok fazla izlenince insan üzülüyor. çünkü 'eğer geçmişte değiştirseydim geleceğim değişirdi' diyebileceğim bir çocukluk anım yok benim. ilkokulda yerde yuvarlanıp kızların donuna bakmaca oyunu oynadığım için ve okuldan kaçtığımız için, bir de, sınıfın dergi parasının tümüyle kantinde herkese kola alıp köpürttüğüm için 3 kez ailem çağrılmıştı. bu olayları değiştirince bir şey olmuyor mesela. bunu çok hesapladım. öyle dinamitli, patlamalı, tacizli şeylerimiz olmadı bizim evan treborn gibi. mesela lisede ankara gezisi olmuştu. atakuleye gittik. döne döne içtim ben hemen 2 saat, sonra zemine inince kustum hocaların önünde. bu olay olmasa da içerdim. 13 yaşında, yine konaklamalı bir okul gezisinde ürgüp'te alkol almıştıım ilk kez. burada almayayım desem, yakın zamanda yine içerdim. sigara da öyle. içince de zaten şimdiki halimde olurdum.
zaman çizelgesini etkileyecek köklü değişim zamanlarım, 20 yaş sonrasında başlıyor. "şu kızla şöyle olmasaydı da böyle olsaydı" dediğim her ihtimalde, çok başka hayatlarda buluyorum kendimi. çocukluk dümdüz.
kolumdan çekip çekip misafirliğe götürürlerdi. bizimkilerin dedikodusunu duymasam n'olacaktı sanki mesela?
önümde konuşan bir sürü konu-komşu kadın, "pavyoncu irfan abi yine betül'ü bırakıp gitmiş vah vah vah" demeselerdi ne değişecekti anasını satim? adama bayram ziyaretinde bile "pavyoncu irfan amca öpim" demiştim, kulağımı çekmişlerdi. ben ne bileyim pavyonu, 8 yaşında çocuğun önünde paso seks hikayeleri dönerdi. sürekli birileri birilerine nazar ederdi ya da büyü mü yaptırmış acaba derlerdi.
bilinçaltım, çocukken senelerce benzerlerini dinlediğim üzgün betül yengelerin etkisinde kalıp, büyüyünce hepsinin birden acısını dindirmek için yengeci oldu diye bir teorim var. çünkü her erkek masumdur, hepimiz çocuk olduk zamanında. hiç kimse, durduk yere yengeci olmaz.
o yaşlarda, "bu kadın yalnız başına sıkılıyordur, adam değerini bilememiş süt gibi yengemin" dedim içimden demek ki. bir çeşit bastırma oluşmuş olabilir. ya da bastırma yoktur, düz olarak basma da olabilir. (illa duruma psikolojik bir anlam yükleyip işin içinden sıyrılma çabam da yok)
bu anıları yaşamasam, belki en fazla yengeci olmazdım. en fazla bu olurdu yani. yengeci olmamak, bir insanın farklı bir hayatta olmasını, farklı bir yerde uyanmasını sağlamaz. filmdeki karakter gibi bir yetenek sahibi olsam, günlüğümü okurken geçmişe gider bayılırdım şu an. bir uyanırdım yine buradayım. "aaa yengeci değilim" diye şaşırırdım sadece. film de olmazdı böyle hayattan.
zamanla çok fazla izlenince insan üzülüyor. çünkü 'eğer geçmişte değiştirseydim geleceğim değişirdi' diyebileceğim bir çocukluk anım yok benim. ilkokulda yerde yuvarlanıp kızların donuna bakmaca oyunu oynadığım için ve okuldan kaçtığımız için, bir de, sınıfın dergi parasının tümüyle kantinde herkese kola alıp köpürttüğüm için 3 kez ailem çağrılmıştı. bu olayları değiştirince bir şey olmuyor mesela. bunu çok hesapladım. öyle dinamitli, patlamalı, tacizli şeylerimiz olmadı bizim evan treborn gibi. mesela lisede ankara gezisi olmuştu. atakuleye gittik. döne döne içtim ben hemen 2 saat, sonra zemine inince kustum hocaların önünde. bu olay olmasa da içerdim. 13 yaşında, yine konaklamalı bir okul gezisinde ürgüp'te alkol almıştıım ilk kez. burada almayayım desem, yakın zamanda yine içerdim. sigara da öyle. içince de zaten şimdiki halimde olurdum.
zaman çizelgesini etkileyecek köklü değişim zamanlarım, 20 yaş sonrasında başlıyor. "şu kızla şöyle olmasaydı da böyle olsaydı" dediğim her ihtimalde, çok başka hayatlarda buluyorum kendimi. çocukluk dümdüz.
kolumdan çekip çekip misafirliğe götürürlerdi. bizimkilerin dedikodusunu duymasam n'olacaktı sanki mesela?
önümde konuşan bir sürü konu-komşu kadın, "pavyoncu irfan abi yine betül'ü bırakıp gitmiş vah vah vah" demeselerdi ne değişecekti anasını satim? adama bayram ziyaretinde bile "pavyoncu irfan amca öpim" demiştim, kulağımı çekmişlerdi. ben ne bileyim pavyonu, 8 yaşında çocuğun önünde paso seks hikayeleri dönerdi. sürekli birileri birilerine nazar ederdi ya da büyü mü yaptırmış acaba derlerdi.
bilinçaltım, çocukken senelerce benzerlerini dinlediğim üzgün betül yengelerin etkisinde kalıp, büyüyünce hepsinin birden acısını dindirmek için yengeci oldu diye bir teorim var. çünkü her erkek masumdur, hepimiz çocuk olduk zamanında. hiç kimse, durduk yere yengeci olmaz.
o yaşlarda, "bu kadın yalnız başına sıkılıyordur, adam değerini bilememiş süt gibi yengemin" dedim içimden demek ki. bir çeşit bastırma oluşmuş olabilir. ya da bastırma yoktur, düz olarak basma da olabilir. (illa duruma psikolojik bir anlam yükleyip işin içinden sıyrılma çabam da yok)
bu anıları yaşamasam, belki en fazla yengeci olmazdım. en fazla bu olurdu yani. yengeci olmamak, bir insanın farklı bir hayatta olmasını, farklı bir yerde uyanmasını sağlamaz. filmdeki karakter gibi bir yetenek sahibi olsam, günlüğümü okurken geçmişe gider bayılırdım şu an. bir uyanırdım yine buradayım. "aaa yengeci değilim" diye şaşırırdım sadece. film de olmazdı böyle hayattan.
devamını gör...