sözlük radyosu 30 ağustos zafer bayramı yayını
başlık "atforvendetta" tarafından 29.08.2022 14:57 tarihinde açılmıştır.
1.
30 ağustos zafer bayramı'nın 100. yılını radyoda beraber kutlayacağımız yayın.
mustafa kemal atatürk ve silah arkadaşlarının ve tabi şehitlerimizin değerini her geçen gün daha iyi anlayıp, gelinen kıymet bilinmezlik noktasında en azından hep birlikte kendilerini ve bu zaferi anacağımız için kıymetli bir yayındır benim için.
yayında nazım hikmet'in kendi sesinden büyük taarruz şiirini de dinlersek ne güzel olur.
hepimizin zafer bayramı kutlu olsun.
mustafa kemal atatürk ve silah arkadaşlarının ve tabi şehitlerimizin değerini her geçen gün daha iyi anlayıp, gelinen kıymet bilinmezlik noktasında en azından hep birlikte kendilerini ve bu zaferi anacağımız için kıymetli bir yayındır benim için.
yayında nazım hikmet'in kendi sesinden büyük taarruz şiirini de dinlersek ne güzel olur.
hepimizin zafer bayramı kutlu olsun.
devamını gör...
2.
ömrünün 13 senesi boş yere hapiste geçen ve vatan hainliğine devam ettiği söylenen komünist şair nazım hikmet bakın ne diyor.
dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
paşalar onun arkasındaydılar.
o, saati sordu
paşalar: ‘üç’, dediler.
sarışın bir kurda benziyordu
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe’den afyon ovasına atlayacaktı.
…
saat beşe on var.
kırk dakka sonra şafak sökecek.
‘korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’
tınaztepe’ye karşı kömürtepe güneyinde.
on beşinci piyade fırkası’ndan iki ihtiyat zabiti ve onların genci,
uzunu, darülmuallimin mezunu nureddin eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak konuşuyor:
— bizim istiklâl marşı’nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam, akif, inanmış adam,
fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum.
meselâ, bakın ‘gelecektir sana vadettiği günler hakkın.
‘hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize.
onu biz, kendimiz vadettik kendimize.
bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair.
‘kim bilir belki yarın…’
saat beşe beş var.
dağlar aydınlanıyor.
bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
gün ağardı ağaracak.
kokusu tütmeğe başladı:
anadolu toprağı uyanıyor.
ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.
topçu evvel mülâzimi hasan’ın yaşı yirmi birdi.
kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa.
baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
şimdi bir hamlede o kadar büyük.
öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü
ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.
yüzbaşı sordu:
— saat kaç?
— beş.
— yarım saat sonra demek…
98956 tüfek ve şoför ahmet’in üç numrolu kamyonetinden
yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için
ölebilmek kabiliyetleriyle birinci ve ikinci ordu’lar baskına hazırdılar.
alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık,
siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.
nureddin eşfak baktı saatına:
— beş otuz…
ve başladı topçu ateşiyle
ve fecirle birlikte büyük taarruz…
dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
paşalar onun arkasındaydılar.
o, saati sordu
paşalar: ‘üç’, dediler.
sarışın bir kurda benziyordu
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe’den afyon ovasına atlayacaktı.
…
saat beşe on var.
kırk dakka sonra şafak sökecek.
‘korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’
tınaztepe’ye karşı kömürtepe güneyinde.
on beşinci piyade fırkası’ndan iki ihtiyat zabiti ve onların genci,
uzunu, darülmuallimin mezunu nureddin eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak konuşuyor:
— bizim istiklâl marşı’nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam, akif, inanmış adam,
fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum.
meselâ, bakın ‘gelecektir sana vadettiği günler hakkın.
‘hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize.
onu biz, kendimiz vadettik kendimize.
bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair.
‘kim bilir belki yarın…’
saat beşe beş var.
dağlar aydınlanıyor.
bir yerlerde bir şeyler yanıyor.
gün ağardı ağaracak.
kokusu tütmeğe başladı:
anadolu toprağı uyanıyor.
ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp
ve pırıltılar görüp ve çok uzak
çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak
bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön sırada,
şahlanıp ölesi geliyordu insanın.
topçu evvel mülâzimi hasan’ın yaşı yirmi birdi.
kumral başını gökyüzüne çevirdi, kalktı ayağa.
baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.
şimdi bir hamlede o kadar büyük.
öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki bütün ömrünü
ve hâtırasını ve yedi buçukluk bataryasını
ağlanacak kadar küçük buluyordu.
yüzbaşı sordu:
— saat kaç?
— beş.
— yarım saat sonra demek…
98956 tüfek ve şoför ahmet’in üç numrolu kamyonetinden
yedi buçukluk şnayderlere, on beşlik obüslere kadar,
bütün aletleriyle ve vatan uğrunda, yani, toprak ve hürriyet için
ölebilmek kabiliyetleriyle birinci ve ikinci ordu’lar baskına hazırdılar.
alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık,
siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.
nureddin eşfak baktı saatına:
— beş otuz…
ve başladı topçu ateşiyle
ve fecirle birlikte büyük taarruz…
devamını gör...
3.
gönül ister fener alaylarıyla ,marşlarla ,bandolarla kutlayalım . ama radyoda kutlamak ta güzel olur . akşam sizdeyim
devamını gör...
4.
ata'nın en sevdiği türkülerden birini istiyorum. manastır türküsü.
devamını gör...
5.
iyi yayınlar olsun efendim.
haluk levent'ten izmir marşı alabilir miyiz ki acaba?
haluk levent'ten izmir marşı alabilir miyiz ki acaba?
devamını gör...
6.
durun odamdan kulaklığımı alıp geliyorum.
kedi bayrağın olduğu yerin üstüne yatmış.
yoksa bayrakla gelirdim.
kedi bayrağın olduğu yerin üstüne yatmış.
yoksa bayrakla gelirdim.
devamını gör...
7.
gençliğe hitabe işe şenlendirilmesi gereken bir yayın.
bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde,
iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde,
iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.
hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
devamını gör...
8.
argonomi karısı konuşuyor şu an. ama videoyu severim.
devamını gör...
9.
şunları dinleyip de duygulanmayan da ne bileyim...
atatürk ve silah arkadaşlarının tırnağı etmeyen tiplerin, böyle bir başarının milyonda birini kazanma yeteneğine bile sahip olmayan sepet kafalıların sürekli ileri geri konuşacak hakkı ve cüreti kendilerinde bulmaları ne acı...
atatürk ve silah arkadaşlarının tırnağı etmeyen tiplerin, böyle bir başarının milyonda birini kazanma yeteneğine bile sahip olmayan sepet kafalıların sürekli ileri geri konuşacak hakkı ve cüreti kendilerinde bulmaları ne acı...
devamını gör...
10.
ben bu onuncu yıl marşı'nın yeni versiyonunu sevmiyorum hiç. kesinlikle şu hâliyle daha güzel:
devamını gör...