ilki ben 8. sınıfta teog' a hazırlanırken istemediğim hâlde eve görücü almaları.
iki; odamdan çıkmamama rağmen baskıyla salona gitmek zorunda bırakmaları.
baya ağladığım için beyaz tenim daha beyazlaşmıştı. gözlerim kızarıktı. hasta gibi duruyordum normal olarak.
üç; sonrasında kahve servisi için mutfağa gidilirken ben odama girdim. servis için beni zorladılar. (kahveyi öldürseler yapmazdım.)
şahsın annesine kahveyi verirken görmemiş gibi yaparak ayağını ezdim. kadın "ahh"derken ben "çok pardon, ayağım terliğe denk geldi sandım." demiştim. halılar açılmıştı. ve önünde terlik vardı. illa bir şey yapmak istemiştim çünkü. kadın nenemi aradığı için işimi ilk onunla gördüm.
o kişinin yüzüne neredeyse hiç bakmadım o yüzden hatırlamıyorum bile. dizi repliklerindeki gibi yakasım geldi. ama salonda ebeveynlerim dışında aile büyükleri vardı...
sonra biraz oturup odama gittim. onlar gitmeden mi gittikten sonra mı şu an tam hatırlamıyorum. ilk odama annem(!) gelmişti. "ne diyorsun, çocuk için?" bana bu sormasıyla bilmem kaçıncı kez öldüğü an.
"gayet çocuk ya! üniversite ortasında bir adam ya da mezun mu bilmiyorum ne haltsa?! asıl çocuk olan benim seni gerizekalı! bana bu soruyu sordun defol odamdan!" dedim ağlayıp bağırırken.
"düzgün konuş benimle asra."
"sen de benimle düzgün konuş! istemediğimi biliyorsun, her zaman okumak vardı aklımda aptalca düşünceler değil! çıkkkk!"
baktım çıkmıyor sinirle kalkıp onu ittirerek çıkardım. kapıyı çarpıp kilitledim.
o zaman sinirden saçlarımı yolmuştum.
kapı tıklatıldı.
"ne var?!"
"asra benim, aç kapıyı biraz konuşalım." (babam)
"gerek yok, istemiyorum."
"aç kapıyı, bir daha demeyeceğim."
"sana gerek yok diyorum."
kapıyı sert çaldı birkaç kez.
gittim açtım. çalışma masamdaki sandalyeye o beni yandan görecek şekilde oturdum.
"evet?" diyordum karşıma bakarak (masaya)
"ne diyorsun, gelenler için? evet, dersen senin okumanı beklerler." (en çok burada öldü kendisi ve gerçekten öldü. şu ana kadar hâlâ kapanmadı.)
"hayır diyorum. beyefendiler bir de lütufta mı bulunuyormuş, neymiş bekleyecekmiş? isteyen yok."
"emin misin, bak bunlar iyi insanlar bazen şans ayağa bir kere gelir."
"eminim. benim şans diye kendimden başka kimseye ihtiyacım yok." deyip nefretle ona bakarak bastıra bastıra "bu şansı(!) is-te-mi-yo-rum. zorla vermeyi düşünmüyorsan yalnız kalmak istiyorum." deyip önüme döndüm.
"beni buna ikna etmeye çalıştığına inanamıyorum. arabistan'dayken senin için çok ağladım küçükken "baba, baba." diye ağlamaktan içim çıkıyordu. 3-4 saat kesintisiz ağlıyordum. inanmıyorsan anneye sor susturabiliyor muydu? o zamanlar tam babam yoktu diye düşünüyordum. -ona dönüp - biliyor musun aslında o yokluğa rağmen babam varmış. şu an karşımda ayakta duranın benim için bir varlığı kalmadı. asıl şu andan itibaren babasız kaldım. ayrıca beni vermenden de korkmuyorum. en fazla kendimi öldürür yine o mezun ya da okuyan gerizekalıyla konuşmam bile. bugün küçüğüm diye bazı şeyler bu kadar rahat oldu. ve sizin gözümde bir anlamınız vardı diye bu kadar alttan almıştım. artık bu da yok. ben odadayken salonda olan hiç kimseyi affetmeyeceğim.
ve sen benim ileride seveceğim adamın önceliğini elimden aldın. ikinci olmak zorunda kalacak mutlu musun?! ya ben kahveyi de yapsaydım? o zaman onu sevmemin ne farklılığı kalacaktı?! git odamdan! uzun süre kimseyi görmek, duymak istemiyorum!"
sessizce gitti. giderken babamı da götürdü o gidişi. sonra ne oldu, lafta sormalar oldu. kararım kesin ve net olmasına rağmen.
ve ben sanırım bir ara yine sinirlendim bu baskı ve zorlamalara "bu kapıdan istemediğim birileri girerse rezillik çıkarmadan göndermem. eski asra yok. o kişinin ağzına daha kapı eşiğindeyken ederim. kiminle geldiyse döver yolarım. çünkü siz kendimden ödün vereceğim kadar öneme sahip olmayı geçtiniz. ve bunları yapacağıma yemin ediyorum. hadi şimdi istediğinizi getirin getirebiliyorsanız."
dediğim dedik biriyken yeminle o artık kıyamet kadar kesinleşti. yok öyle yol geçen han'ına dönüşme olayı. insan hayır deyip niye evine alsın, niyeti onlar belli ettikten sonra?
istemiyorum, bakınca fikrim değişir anlamına gelmiyor.
ayrıca ben zorla salona götürülme olayında çok bilendim. ne muamelesi yapıldığını dememe gerek yoktur?
ben yeni 14'tüm daha ama bu özsaygıyı bok edecek olayları biliyordum. o his kendini bariz belli ederken nasıl bilemem ki?
istemediğini söylüyorsun ama içeri çağrılıyorsun? anlamı bulmak zor olmasa gerek. ve söz vermişlerdi gelmelerine rağmen çıkmak zorunda olmayacağıma ben bu yüzden evde durdum. yoksa başka yere gidecektim. inandım ve güvenmiştim. çünkü ortada söz verme olayı vardı. benim için bu da yemin gibi.

ebeveynler yaptıkları şeyleri hemen unutuyor. bir de kendi suçları ya hemen silmesini bilirler. ben bu tarz olayları gördükten sonra onlara karşı değiştim. sene 2024 neredeyse ama ben 14'ümdeki tavrı sürdürmeye devam ediyorum. onların zar zor (belki) hatırlayacağı şeyi ben çoğu ayrıntıyla hatırlıyorum. ve bir özür ya yemin ediyorum bir özür dilenseydi düzelmiştik. ama olmadı. hata yaptık bile denmedi. askıya alındı ve kaldı. halbuki içim oluk oluk kanıyordu. o nasıl askıya alınırdı?
zihinsel ve karakter gelişimini tamamlamamış insanların ebeveyn olma durumları bu kadar. ben o salondakileri çok uzun süre yok saydım. özellikle nenemi, onu da silmiştim. o gün çok kişi sildim. çocukluğumdan büyük parça koparılıp yokluğa karıştı mesela. bir parçam da silindi.
daha bugün annemle tartıştık. bana acımasız ve gaddar diyor hep. umursamaz vurdum duymaz.
"senin annen olduğumu unutuyorsun." dedi.
"sen kızın olduğumu hatırlıyor musun?" dedim ama hiç bu konu aklımda olmadan. çoğu şeyi unuturum hemen. küslük, tavır vs. bu kötü bir şey.
bazı şeylerde bu kadar kolay olmaması gerekiyor. ve unutkan olamamakta kötü. unutmuştum ama başlıkla düşününce aklıma geldi. belki yarında aklımda kalır sabah sonra yine gider.
ama ben böyle denkliklerde olayları başa sarabiliyorum...
cahillik yaralıyor. bu yüzden cahillerden nefret ediyorum.
evlenmek hiçte çekici gelmiyor. belki çok erkenden dayatıldığı için ama premses olma hayalim bile yoktu. prenste bulma hayalim belki o yüzden olmadı.
aklımda hep okumak vardı. kendi ayaklarımda durmak. benim önceliğim bu oldu.
hep dersler önceliğim ve arzum. erkekler ise o zaman nefret edilesi ve bok kafalılardı. ayrıca çok aptallardı nasıl sevebilirim ki?
sevmem için çok akıl ve çokça karakter sahibi olması gerekiyor. başka türlü sevemiyorum. ve seveceğim ihtimali bile yoktu. sanıyordum ki istediğimizi severdik. sevince öyle olmadığını da gördüm. sevmemek isterken de yine aynı.
farklı görünen aynı insanlar. farklı başlangıçlar aynı sonlar.
insanlar çok tahmin edilebilir, kolay çözülebilir bu yüzden çok sıkıcılar. ve hiç ilgimi çekmiyorlar.
ilgimi çeken insanlar kitaplarda. beni güzel bir kitabın başında doğursalardı ya?
ne iğrenç insanlar ve onları taşıyan ne iğrenç gezegendeyim öyle.
kitaplar, hayvanlar, bitkiler, sanat, bilim vs. olmasa katlanamazdım. yemin ediyorum katlanamazdım bu kadar...
allah böyle ebeveynleri kahretsin. çocuktan çok ben ebeveyn oldum.
böyle ebeveynlere lanet olsun. dışarıdan değil içeriden çok düşürüldüm.
sizi sevmek istemiyorum. çünkü siz benden çok şey aldınız. ama hiç yerine koymadınız.
zeka seviyeniz çok düşük! sizden doğru düzgün bir şeyler kapamadım! keşke ben aptal doğsaydım...
devamını gör...
üvey değildi bizimki ama kötü bir üvey baba nasıl olursa o kadar kötü bir adamdı. yaşadığım bir çok travmayı kendisine borçluyum. bıraktığı hasarı toparlamam yıllarımı aldı.
devamını gör...
erken ayrıldı bu dünyadan, daha yapacak çok şeyimiz vardı aslında. bundan dolayı kırgınım. *
devamını gör...
ölmesi. evet bazen bunun için birçok kişiyi suçluyorum çünkü çaresizliği kabullenmek suç atmaktan çok daha zor
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının babalarına kırgın olmasının sebebi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim