geç kalınmışlık ya da imkansızlık benim karakterim değildir ve sanırım olmayacaktır yaşı.

24'ünü yarılamış birisi olarak sanırım hiçbir dönem yaşımın insanı olamadım. 21 yaşımda, artık hayatın katlanılamaz bir gerçek olduğunu düşündüğüm yaşta, intihar etmeyi de her şeyi bırakıp toz olmayı da düşünmüş birisi olarak 24 yaşı daha az depresif buluyorum. ama tüm bunlara rağmen, 22 yaşımda tüm hayatımı değiştirebilme cesaretini gösterebildim. sadece bir çocukluk hayalime tutunup o hayalin peşinden gitmeye çalışıyorum ve yapıyorum da.

5 sene boyunca türkiye gerçeklerinin peşimi bırakmadığını iliklerime kadar hissettiğim, hiçbir derde derman olmayacak bir üniversitenin maliye bölümünü bitirdim. çocukluk hayalim ise bu ülkenin bir savcısı olmak. mümkün mü? evet, ama zor. ama ben de vazgeçecek birisi değilim. 5 senede de hukuk eğitimimi bitirsem, 28-29 yaşımda mesleğe atılıyorum. geç mi kaldım? hiç sanmıyorum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yukarıda arkadaşın bahsettiği gibi. devlet sizden faydalanır sömürür sizi hakkınız olanın yarısını verir sizde senelerce devlete kapak attım oh ya diye yaşarsınız . devlete kapak atmaya çalışmayın çünkü devlet size kapak atmış oluyor. tabi devletin iyi yaptığı şeylerde vardır ama o buranın tanımı değil .
devamını gör...

yalnızca tek bir şey rica ettiğim, dünyanın en özverili, en yardımsever radyo programcılarından, fevkalade başarılı ve bizleri her hafta sevince boğan programlarını hazırlamak için çok değerli mesaisinden saatlerini ayırdığını bildiğim sevgili bengaripsengüzeldünyaumutlu'dan, hiçbir eleştiriye itibar etmemesini istediğim, sağlığını ve mutluluğunu hiçbir şeyin etkilememesini dilediğim, gerek tekrar, gerekse bomba gibi yeni bölümleriyle de bizi yine bulutların tepesine çıkaracak efsane yayın.

* *
devamını gör...

geldiği son noktayı gösteren fotoğraf ektedir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

harika!
özellikle totoro ve death note* için tek saniyesini kaçırmadan buradayım.
devamını gör...

ismini ilk olarak kimin koyduğunu merak ettiğim kuştur. insanlık olarak güzel varlıklara garip isim koymak gibi huylarımız var. bu güzelim kuşa neden böyle bir isim konmuş anlamıyorum. hadi türkçesi farklı çevrilmiş olur, bizim çok severek yaptığımız şey derdim de, birebir çevirdiğimizde bildiğimiz sekreter kuşu.
devamını gör...

lezzetlidir şarapları.
devamını gör...

bir vedat türkali kitabıdır.

kitap bir tiyatro oyununun metnidir. ve vedat türkali bu hikayeyi bir gazete haberinden ilham alarak yazmıştır. günümüzden altmış sene evvel bir parkta genç bir kız ile genç erkeğe rastlar polisler. bu gençler ankaradan kaçıp gelmiştir istanbul’a. bu gençlerle ilgili tuhaf olan şey ise ikisinin de boynunda asılı duran bıçaklardır.

gençler birbirlerini çok sevdiklerini söylerler. ailelerinden kaçıp gelmişlerdir ve eğer birisi diğerini aldatırsa boyunlarına asılı olan bıçakla aldatılan aldatanı öldürecektir.

vedat türkali bu gazete haberindeki çifti onlardan çok farklı olan daha dingin, daha yerleşmiş, daha bıkkın, daha sıkkın bir çiftle bir araya getirerek kurgular oyununu.

oyunu okurken ülkemde aşkın ne kadar sevilmeyen bir şey olduğunu düşündüm. kimsenin aşka saygısı yok bu ülkede. sadece aşka bağnaz bir nefretle yaklaşan güruhtan ya da aşkı bir zaman geçirme etkinliği olarak gören ayran gönüllü insanlardan bahsediyor değilim. aşık olduğu konusunda ısrarcı olan ama aşık olmakla ilgili en ufak fikri olmayan insanlardan da bahsediyorum.

aşık olacaksanız eğer mutlaka ama mutlaka dallar yeşil olmalı.
devamını gör...

yarışmanın adı da kafa sesi olsun.
devamını gör...

işin ciddiyetini hala anlamayan insanoğlu, doğa tarafından zorla terbiye edilecektir diye düşündüğüm ısınma süreci.

konuyla ilgili kızılderili meşhur sözü şuraya bırakayım:

--- alıntı ---

beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak...

--- alıntı ---
devamını gör...

makinist ,bu kadar geç izlediğime çok üzüldüm.başroldeki abimiz ne yapmış kendine öyle helal olsun.
devamını gör...

daha çıkmadan günah keçisi ilan edilmiş marvel filmi. herkesler gömmüş de gömmüş. sonra birileri çıkıp demiş ki; filmde lgbti teması olduğu için çekemediler ve negatif yorumlara boğdular. daha sonra film kadrosundan bir eleman çıktı ve dedi ki; yorumlara bakılırsa doğru kişileri kızdırdık(homofobikleri kastetmiş). hal böyle iken eccik yorumları okuyayım dedim;

öncelikle büyük kısım filmdeki aksiyonu inandırıcı bulmadığı için negatif yorum yapmış. hatta bazıları daha ileri gidip yönetmen chloe zhao’nun aksiyonla pek alakası yok demeye getirmiş durumu.

sonrasında başka kısım yorumcular da filmi “fazla fantastik ve inandırıcılıktan uzak” bulmuşlar. ki bu avengers evreni için bile sırıtacak derecede imiş.

bir başka kısım ise bu film için oscar’lı yönetmen getirmenin mantığını çözememiş. basit bir aksiyon filmi için fazla miktarda karmaşadan dem vurmuş.

yanisi neresinden tutsanız elde kalan bir film denmiş. marvel fanları filmi nasıl bulur bilemem fakat bence düşük beklenti ile izlenirse güzel bir film görebilir izleyici. kaldı ki ben sıfır beklenti ile izleyeceğim.

yönetmen chloe, bu film için nolan ve villeneuve’den esinlendiğini ve ilham aldığını söylemiş. eğer böyle bir esinlenme gerçekten var ise ben filmi şimdiden beğendim demektir. fakat bu esinlenme sadece lafta kaldı ise sıkıntı. haa marvel fanlarının düşük tempolu film sevip sevmeyecekler konusu da ayrı muamma. neyse efendim bekleyip görelim.

son olarak, bu film için sinemaya gider miyim? evet giderim ama imax’e gitmek için ekstra yol tepmem. en yakın lokal sinemada izlerim. çünkü this is the way.

görelim bakalım film gerçekten homofobilerin gazabına mı uğramış yoksa gerçekten beş para etmez mi? *
devamını gör...

kimse de dememiş "ilk kez yapılıyorsa nasıl geleneksel oluyor?" diye.
devamını gör...

evet o benim.. icabet edemediklerim olduysa affola..
devamını gör...

robert zemeckis yönetiminde çekilmiş, tom hanks'in büyüleyici oyunculuğu ile izleyenlerin gönlünde taht kurmuş, winston groom'un aynı isimli romanından uyarlama film.

babası tarafından terk edilmiş ve onu çok seven annesi ile birlikte yaşayan forrest gump'un hayat öyküsünü anlatan film çok büyük bir başyapıt. öğrenme ile alakalı bazı güçlükler çeken baş karakterimizin çocukluktan itibaren başından geçenleri, olaylara karşı basit yaklaşımı sayesinde kazandığı başarılı olan film bir çok aforizma dolu.

filmde herkesin aptal gözüyle baktığı forrest gump karakterinin, başarıdan başarıya koşuşuna hayretle şahit olurken onu bazen bir futbol yıldızı, bazen başarılı bir asker, bazen muhteşem bir masa tenisi oyuncusu, aşkı yüzünden tüm amerika'yı baştan sonra koşan bir adam, zengin bir iş adamı olarak görüyoruz. kitapta uzaya bile çıkan bu karakterimizin tüm öyküsü bire bir filme geçirilmemiş.

film hakkında fazla spoiler vermeden bu harika filmin aynı zamanda amerikan tarihinin kısa bir özeti olduğunu da söylemeden geçemeyiz. amerika tarihindeki birçok dönüm noktasını, vietnam savaşı'nı, elvis'i, beatles'i, başkan kennedy'i, işlenen suikastleri de komik bir dil ve kısa sahnelerle harika bir şekilde anlatmış. zaman geçtikçe forrest ve etrafındaki insanların amerika'nın durumuna göre nasıl şekillendiğine de şahit oluyoruz. kimi milliyetçi tavırlarını törpülerken, kimi de hippi olarak karşımıza çıkıveriyor mesela.

tüm bunların yanında çekim teknikleri, müzikler, dekorlar, dönemin yansıtılmasına dair tüm detaylar mükemmel. zaten 6 farklı oscar ödülünü almış olması da bunun bir kanıtı. ayrıca türkçe dublajı da çok kaliteli olan filmlerden biridir.

izleyin, izlettirin.
devamını gör...

devamını gör...

eğitim sistemi ve onun kronikleşmiş sorunlarını bir kenara bırakarak başlıyoruz işe koyulmaya. herhangi bir dili öğrenmek için ciddi bir sebebimiz olmalı. söz konusu ingilizce olduğunda herkesin öyle veya böyle sebepleri vardır. benim açımdan öncelikle hayatım boyunca sadece türkçe konuşan insanlarla muhatap olmaya mecbur kalma fikri çok ürkütücüydü. bundan sonra ise ingilizce okuyabilmek, daha fazla kitaba erişebilmek ve dünyaya açılabilmekti. muhtemelen buradaki çoğu insandan daha kötü bir 12 yıllık ingilizce eğitimi görmüşümdür. hiçbir şey öğrenmedim diyebilirim bu süreçte. 3 yıl kadar önce bir kursa yazılmış bir iki kur gittikten sonra hiçbir şey öğrenmeden ayrılmıştım. aslında hep erteliyordum bu geçtiğimiz süreçte, nasıl olsa öğrenirim filan diyerek boşluyordum meseleyi. sonra işin ciddiyetinin farkına vardım ve 2 yıl önce başladım hakikaten çalışmaya. önce murat kurt'tu galiba ismi tam olarak hatırlamıyorum, gramer kitabını edinip ona çalıştım biraz. gramerin önemli olduğunu biliyordum ama açıkçası gramer çalışmak hem çok sıkıcı hem de ağır ilerleyen bir süreçti. sonra benim asıl öğrenme sürecim başladı. bu asıl öğrenme süreci dediğim şey okuyarak oldu. ilkokul seviyesindeki çocuklara yönelik hazırlanan resimli öyküler vardır, onları okuyarak başladım. eş zamanlı olarak da kelime öğrendim. yani okuma sürecinde öğrendiğim kelimelerin haricinde de günlük 5-10 kelimeyi not defterime yazdım. zamanla 40-50 sayfalık kitaplara geçtim, kadıköy'de filan sahaflara gidip 5 liraya kitaplar alıyordum. bu kitapları okuduktan sonra iki tanesini verip aynı sahaftan yeni bir kitap alıyordum. bu şekilde okuyarak ve adım adım seviye yükselterek ilerledim. bu arada ilave olarak tabii ki altyazılı dizi ve film izliyordum. sevdiğim şarkıları bir deftere yazıp bazılarını ezberliyor ve tekrar tekrar dinliyordum. agatha christie, arthur conan doyle, hemingway, truman capote filan derken şimdi david hume gibi filozofları okuyabilecek durumdayım.

edit: benim kişisel öğrenme sürecim konuşabilmek için pek etkili bir yol değil. çokça yazılmış, doğrudur, konuşabilmek için bu dili pratik etmeniz gerekir. birkaç yıla çok spesifik olmayan metinleri çevirebilecek duruma gelebilirim ama o masadan kalkma fırsatı bulamazsam konuşma konusunda hep sıkıntı yaşayacağım. imkânı olan kişinin yapacağı en doğru şey ingilizcenin konuşulduğu bir ülkeye kursa gitmektir.
devamını gör...

moderasyonun tek erkek üyesi olarak parıl parıl parlamaktadır. yazdıklarıyla da ne kadar değerli biri olduğunu gerek tanımlarından gerekse mesajlarından anladım. iyi ki varsın kardeşim.
devamını gör...

eee, yani kaynayınca ne oluyor ki. daha başka neler neler kaynıyor bir bilseniz genşler.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim