ingilizlerden gelen anonim bir folk şarkıdır / halk şarkısıdır.

internette gördüğüm klasik yorumları arasında en çok bu aşağıdakini beğenmiştim. en altta da daha çok beğendiğim modern bir yorumundan bahsedip ilgili şarkı link'lerini ekleyeceğim.



bilinen en eski metni ve notasyonu, thomas ravenscroft'un derlediği, 1611'de yayımlanan şarkı kitabı melismata'da yer alır fakat bunun esasen epey daha eskiye giden bir ballad olduğu tahmin edilmektedir.

eserin sözleri 3 tane leşçil kuşun nerede ve ne yiyecekleri hakkındaki "konuşmaları" üzerine kuruludur. biri yeni öldürülmüş bir şövalyeden bahseder ancak onun, ona sadık olan şahin ve köpeklerce korunduğunu fark eder üçlü. sonrasında şövalyenin hamile ve yaslı sevdiceği de cesedinin yanına gelir ve onun yaralarını öptükten sonra uzağa taşır ve gömer. artık kuzgunlar yemeksiz kalmıştır. eserin sözleri tanrı'nın her centilmene böyle şahinler, köpekler ve sevgili nasip etmesi dileğiyle sonlanır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

18. yüzyıla gittiği düşünülen ve ilk olarak 1812'de yayımlanan, walter scott'ın minstrelsy'sinde [minstrelsy of the scottish border] yer alan—bir kaynakta 1802 diğer birindeyse 1803 tarihinde scott'ın aldığı bir mektup sanırım bunun bilinen ilk kaynağı oluyor—iskoç dilindeki "twa corbies" ("iki kuzgun" veya "iki karga") adlı ballad'ın sözlerinde de bu the three ravens'tan esinlenildiği anlaşılmaktadır ancak burada benzer başlayan sözler git gide daha karanlık ve sinik bir hikayeye evrilir; tüm detaylarına değinmeden bahsedecek olursak, şahin ve köpek ölen efendilerini terk edip kovalamaca oynamaya başlamıştır ve adamın sevdiceği yeni bir sevgili bulmuştur bile. önlerinde bir engel kalmayan kuzgunlar/kargalar da (bkz: leş kargası), onun gözlerini çıkarıp lüpletmek ve kıllarını da yuva yapmada kullanmak gibi detaylardan rahatça bahsederler bu ballad'da zira şövalyenin cesedi orada kimsesizce durmaktadır.

bu versiyon, müzikal söyleniş olarak da the three ravens'tan farklıdır. yani ingilizcede böyle şeyler için kullanılan "umbrella term" /kapsayıcı tabir, rewriting'dir. bu iskoç ingilizcesinde yazılan ballad'a satirik bir parodi de diyebiliriz bence. yani demeyebiliriz de belki. bu ballad'ı yazan kişinin pesimist biri olması diye de görebiliriz tabii ki buradaki tabloyu. yani o topraklarda italyan edebiyatındaki yaşama sevinci yansıyan eserler keşfedilmeden evvel hep yağmuy yağması, kasvet, kötümserlik temaları falan vardı. her ne kadar italyanların pozitiflikle harmanlanan doğa sevgisi, yaşama sevinci/coşkusu falan ingiliz edebiyatını belli oranda pozitife meylettirse de... yani bilemiyorum, iskoçların bu versiyonu daha british sanki. haha. biraz espriyle karışık yazıyorum elbette zira ingilizlerin o "gloomy", "dismal", "doom-laden"'lıktan çıkılamayan edebiyatları bundan öncesinin standardıydı. ama yine de böyle kargaların gözleri çıkarıp mideye indirmesi falan da çok britiş. lksdjlskjf. iskoçların ingilizleri sevmemesiyle bir alaka da kurabiliriz, yani onlara muzipçe bir nazire yapmış da olabilirler belki ama bu kelaynak olmasa da kel alaka bir çıkarım da olabilir. işte bu esprime anca kargalar güler. *

the three ravens, popüler kültürde de epeyce yer almış bir eserdir. bir örnek vermek gerekirse, j. r. r. tolkien ile c. s. lewis'in favori romanlarından biri olan, eric rücker eddison imzalı the worm ouroboros'ta, lady mevrian, kaybettiği kardeşinin yasını tutarken the three ravens ballad'ını söylemektedir. bu iki yazarın da amma çok ortak noktası çıkıyor sayın seyirciler, ya da okuyucular. inklings olsun, öncesinde kafir olan ancak tolkien tarafından aklına girilerek hristiyan yapılan lewis olsun, birinin eser karakterleri arasında ak gandalf varken diğerinde de beyaz cadı olması olsun... yok, bu son örneğim olmaz olsun. haha. o kadar tesadüf her şeyde olabilir.

kaynaklar:
www.folkworld.de/74/e/child...
www.mustrad.org.uk/articles...



şimdi de, bu antik ballad'ın daha yakın zamanlardaki bana göre enfes bir tezahürüne gelelim...

simon schama'nın belgesel dizisi a history of britain'ın "the body of the queen", "the british wars" ve "the two winstons" adlarındaki bölümlerinde, bu eserin bir versiyonu çalınmaktadır.

peki hangi versiyonu?..

işte aşağıdaki.

ingiliz saksafoncu (anglo-saxophone gibi mi, swh), besteci, orkestra şefi, müzik eğitimcisi ve prodüktörü; mazda ve toyota reklamları için bile müzik üreten hatta kimisi ciddi işler olan—bunların arasında üstlerde bahsettiğim a history of britain ile birlikte yine bbc yapımları olan silent witness ve lucian freud - painted life da var—100'ün üzerinde tv ve film yapımı için müzikler üreten, ivor novello ödüllü ve iki kere de en iyi soundtrack dalında royal television society ödülü alan, sağlam bir geleneksel eğitimden gelse de modern caz hadi neyse de—ki paris conservatoire'de jazz eğitimi de almış olabilir, kaldı ki bir saksafoncu olarak caza hakim olması zaten beklenirdi—new age türünde dahi albüm çıkarmış (bkz: silencium), çağımızın önemli ve tematik müzik üretmede birleşik krallık'ın en önde gelen müzik insanlarından biri olan john harle imzası taşıyan terror and magnificence albümündeki bir şarkı üçlemesidir; bu üçleme, albümdeki 6, 7 ve 8. parçaları oluşturur.

şu şekilde:

the three ravens~since first i saw your face
the three ravens~the three ravens
the three ravens~how should i my true love know?

enfes bir üçlemedir. böyle trilojiye can kurban hatta. tipik, kadın vokalli orta çağ etkisinin sürdüğü avrupa müziği karakterinden dramatikçe sapmadan devam ettikten sonra 3. bölümle birlikte bestecinin modern eğilimleri de iyiden iyiye gün yüzüne çıkar. ama "orta çağ karanlı"ğından tam olarak çıkıyoruz da diyemem yoksa üçlemenin antik büyüsü bozulurdu. yani 1600'ler tabii ki orta çağ'dan sonra ama işte yani o dönemin böylesi vokalli müziklerinin etkisini sonraki dönem avrupa'sında da görebiliyoruz bence. veya bu tür vokalli "medieval songs" denen çok şey dinlediğim için öyle bir benzeşim kuruyorumdur belki. hoş, bu tarz modern folklorik yaklaşımlara prog folk denen progressive rock alt türünde epey rastlayabiliyoruz. şunu da hatırlamak lazım ki bu halk şarkısının ne zamana gittiği de net değil. orta çağ'ın sonlarına falan da gidebilir bence. böyle chivalric ideals falan da zaten tam orta çağ avrupası konusu/teması. kahraman şövalyemiz o kadar onurluymuş ki işte cesedi bile kötü emellere alet edilememiş. gerçi iskoçlar... *

neyse... cidden fevkalade bir eserdir, veya eserler bütünüdür the three ravens. buradaki kompozitörlük ve performanslarıyla birlikte enstrümantasyona ek olarak klasik soprano sarah leonard'dan da özel olarak bahsetmek gerekiyor zira kendisinin geniş ses aralığı ve harikulade ses rengi, fevkalade performansıyla birleşerek cidden de sihri altına alıyor dinleyiciyi. özellikle de üçlemeye ismini veren 2. kısma dikkat. bazı müzikler vardır... böyle orijinaline hem yabancılaştırır hem de yabancılaştırmaz. bu da o misal bence... ki o yabancılaştırma boyutu da güzel bir şeydir. yani bazı müzisyenler/gruplar var, cover yapıyorum diye ortaya bir ürün sunuyorlar ve "yapmasan da olurmuş" diyesim geliyor. bu ille kötü yapmış anlamında değil. yani yeni bir soluk, farklı bir yorum getirememiş mesela. sadece farklı bir sound'la farklı bir tarzda yorumlamış. oysaki ben işin kompozitörlük boyutunda da bir farklılık görmek isterim...

ballad'ın orijinalini de seviyorum ama bu versiyon beni apayrı efsunladı diyebilirim.



devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"the three ravens" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim