1.
adını, ispanya iç savaşı ile, fransa'da rönesans hareketi ile ve paris komünü olayları ile tarihe yazmış bir harakettir. anarşistler toplumsal devrim anlayışından kaynaklanan ajitasyonları ile meşhurdurlar. troçkizm ise eşi benzeri olmayan bir çeşit toplumsal devrim anlayışıdır, anlayış desek de, dünya devrimi perpektifinden toplumsal devrime olan bir dikey dalış nasıl gerçekleşmiştir pek anlaşılamamaktadır.
devamını gör...
2.
huh.
günümüzde, dünya genelinde neoliberalizme hizmet etmekte olan erke karşı gerçekleşeceği öngörülmektedir.
romantizmden ayrıştırılıp basite indirgenerek incelendiğinde, sebep-sonuç bazında lineer bir ilerleme rahatlıkla görülebilir. fransız ihtilali, bireyin benlik algısının gelişmesinin bir unsuru olarak, mevcut metanın insanın kendisi olmasından kurtarmıştır.
bir önceki düzende kabul edilen meta yeni bir boyuta taşınır. sürecin inşa edilmesi ve insanların doğru yönlendirilmesiyle, insanın kendisi olmasa da emeğinin büyük bir kısmı yeni bir metaya kaydırılmıştır. sanayi devrimiyle de desteklenen "ürün" kavramına.
mevcut sistem, insanın niteliksel ya da niceliksel emeğinin ürüne dönüştürülmesi amacıyla ortaya çıkmış ve ilk dönemlerinde iyi de sonuç vermiştir. üretim kapasitesinin makinelerle desteklenmesi halkın konforunu artırmış ve işgücünün daha doğru yönlendirilmesini sağlamıştır. böylece, medyada sıklıkla karşımıza çıkan "bir önceki jenerasyondan daha iyi şartlarda yaşamak" algısı empoze edilmiştir. nitekim, doğrudur da aslında. bu jenerasyona kadar.
günümüzde iş gücünün büyük oranda finans ve reklamcılık gibi, somut anlamda üretim katkısı olmayan alanlara kaymış olması aslında kaynak tüketimini hızlandırmakta ve enerjinin verimsiz kullanımına yol açmakta.
gelelim bunun inşasına kadar olan sürece. bir zamanlar, sistemi daha uzaktan incelediğimizde içindeki boşlukları görebiliyor, onlara nasıl karşı durabileceğini kestirebiliyormuş insanlar. bireysel aykırı duruşlar, marjinal akımlara dönüşebiliyor; halkın çoğunluğu benimsediğinde yani güç halk kesimine geçtiğindeyse devrimler yaşanıyormuş.
şu an kurulan sistemin, düzgün çalışabilmesi için denetimli muhalefete de ihtiyacı var. endüstrinin kaynak israfından elde ettiği gücü veganlar da besliyor, anarşistler de, hippiler de. artık, çarkı tersine çevirmek mümkün değil. dişlilerinin durması gerek.
düzenin tam orta yerinde, yani insan-ürün ilişkisinin arasındaki işlem sürecinde bulunan bir noktada; öylece durup boşlukta süzülmesi gerekiyor insanların. ama bunu yapmak öyle kolay değil. ne zaman insanlar, işi gücü bırakıp muğla'da çevre dostu bir köy hayatına atılan insanlara gıpta etmeyi bırakıp bunun kendi realitesine o kadar da uzak olmadığını anlar, bir sabah topyekün herkesin işe gitmediği bir sabaha uyanır; belki o zaman konuşabiliriz.
dokunulmazlık sahipleri kutsallar inşa edip haklarını perçinleyeli çok oldu. bizlerin derdiyse yapının kendi değil, rengi ve dekorları. ne acınası.
düzenleme: bir cümlenin yerini beğenmedim.
günümüzde, dünya genelinde neoliberalizme hizmet etmekte olan erke karşı gerçekleşeceği öngörülmektedir.
romantizmden ayrıştırılıp basite indirgenerek incelendiğinde, sebep-sonuç bazında lineer bir ilerleme rahatlıkla görülebilir. fransız ihtilali, bireyin benlik algısının gelişmesinin bir unsuru olarak, mevcut metanın insanın kendisi olmasından kurtarmıştır.
bir önceki düzende kabul edilen meta yeni bir boyuta taşınır. sürecin inşa edilmesi ve insanların doğru yönlendirilmesiyle, insanın kendisi olmasa da emeğinin büyük bir kısmı yeni bir metaya kaydırılmıştır. sanayi devrimiyle de desteklenen "ürün" kavramına.
mevcut sistem, insanın niteliksel ya da niceliksel emeğinin ürüne dönüştürülmesi amacıyla ortaya çıkmış ve ilk dönemlerinde iyi de sonuç vermiştir. üretim kapasitesinin makinelerle desteklenmesi halkın konforunu artırmış ve işgücünün daha doğru yönlendirilmesini sağlamıştır. böylece, medyada sıklıkla karşımıza çıkan "bir önceki jenerasyondan daha iyi şartlarda yaşamak" algısı empoze edilmiştir. nitekim, doğrudur da aslında. bu jenerasyona kadar.
günümüzde iş gücünün büyük oranda finans ve reklamcılık gibi, somut anlamda üretim katkısı olmayan alanlara kaymış olması aslında kaynak tüketimini hızlandırmakta ve enerjinin verimsiz kullanımına yol açmakta.
gelelim bunun inşasına kadar olan sürece. bir zamanlar, sistemi daha uzaktan incelediğimizde içindeki boşlukları görebiliyor, onlara nasıl karşı durabileceğini kestirebiliyormuş insanlar. bireysel aykırı duruşlar, marjinal akımlara dönüşebiliyor; halkın çoğunluğu benimsediğinde yani güç halk kesimine geçtiğindeyse devrimler yaşanıyormuş.
şu an kurulan sistemin, düzgün çalışabilmesi için denetimli muhalefete de ihtiyacı var. endüstrinin kaynak israfından elde ettiği gücü veganlar da besliyor, anarşistler de, hippiler de. artık, çarkı tersine çevirmek mümkün değil. dişlilerinin durması gerek.
düzenin tam orta yerinde, yani insan-ürün ilişkisinin arasındaki işlem sürecinde bulunan bir noktada; öylece durup boşlukta süzülmesi gerekiyor insanların. ama bunu yapmak öyle kolay değil. ne zaman insanlar, işi gücü bırakıp muğla'da çevre dostu bir köy hayatına atılan insanlara gıpta etmeyi bırakıp bunun kendi realitesine o kadar da uzak olmadığını anlar, bir sabah topyekün herkesin işe gitmediği bir sabaha uyanır; belki o zaman konuşabiliriz.
dokunulmazlık sahipleri kutsallar inşa edip haklarını perçinleyeli çok oldu. bizlerin derdiyse yapının kendi değil, rengi ve dekorları. ne acınası.
düzenleme: bir cümlenin yerini beğenmedim.
devamını gör...
3.
kimi icin reformdur. bazen gereklidir.
devamını gör...
4.
verili bir toplumdaki, üretici sınıf ve kesimlerin (sömürülenler), mülkiyet ve paylaşım sistemini emekten yana yeniden kurmak için (sömürenlere karşı) verdiği iktidar savaşının başarılmasıdır toplumsal devrim. bu büyük değişim kendi kültür, eğitim, hukuk ve devlet anlayışını yeni bir konsensüsle hayata geçirebilirse de adı sosyalizm olacaktır. (bir sınıf diktatoryası değil, müttefik sınıf ve kesimlerin emekçi sınıf önderliğinde birlikte yönetimi de denilebilir.)
hayaldi, ütopyaydı, olmazdı vs vs itirazcıları var evet. ama maalesef bu düşten başka da insanlığın kurtuluş umudu yok.. o nedenle vazgeçilemez.. çünkü alternatifsiz..
aksini iddia edip savunanlar "o halde kurtuluş ne, çözümün adı ne." sorusunu da cevaplayabilmelidirler.
hayaldi, ütopyaydı, olmazdı vs vs itirazcıları var evet. ama maalesef bu düşten başka da insanlığın kurtuluş umudu yok.. o nedenle vazgeçilemez.. çünkü alternatifsiz..
aksini iddia edip savunanlar "o halde kurtuluş ne, çözümün adı ne." sorusunu da cevaplayabilmelidirler.
devamını gör...