1.
bilinen kanun maddeleri içeren en eski yazılı tablet. ayrıca günümüze ulaşan en eski yazılı hukuk metni. kanunların sahibi yeni sümer imparatorluğu kralı ur nammu/ur-namma'dır. fakat bazıları kanunların sahibinin ur-numma değil de oğlu şulgi olduğunu söyler. ama bu çok yaygın bir görüş değildir. ur-nammu bu kanunlar sayesinde ünlenmiştir. bu kanunlar çoğu zaman hammurabi kanunları ile birlikte anılırlar. ur-nammu kanunlarının bazı maddeleri de hammurabi kanunları gibi ağırdır.
aslına bakarsanız, ur-nammu dindar ve halkının hayran olduğu bir kraldı. hatta öldükten sonra tanrılaştırıldı. ama bazı maddelerin neden bu kadar ağır olduğu merak konusu. bu tip ağır kanunlar koyan bir kralı neden seversiniz ki? herhalde bu kanunlar eski dönemde normal, sıradan kanunlar gibi kabul ediliyorlardı. mesela günümüzde bir katilin müebbet hapis cezası almasını düşünün, bu 1000 yıl sonraki insanlara belki de çok vahşice gelecektir. ama biz düşününce normal buluyoruz. bu kanunlara da öyle bakmak lazım.
kanunun 2'ci maddesine göre soygun işleyen öldürülecektir(bu hammurabi kanunlarında da aynıdır). 7. maddeye göre bir erkeğin karısı başka bir erkekle yattığında kadın öldürülür, fakat yattığı erkek serbest bırakılır.
ur-nammu kanunları günümüze zar-zor ulaşmıştır. yani birçok maddesi okunmayacak haldedir. yine de bazı maddeler günümüze ulaşmıştır.
tabletin giriş kısmında şu ifadeler geçer:
dünya yaratıldıktan sonra ve sümer ülkesinin ve ur şehrinin kaderi tayin edildikten sonra, sümer tanrılar kurulunun baş iki tanrısı olan an ve enlil, ay tanrısı nanna'yı ur'un kralı yaptılar. bir gün bu tanrı, yeryüzünde kendisini temsilcisi olarak sümer ve ur'da hükmetsin diye ur-nammu'yu görevlendirdi. bu yeni kral ilk olarak sümer ve ur'un, askerî ve politik güvenliğini sağlamayı başardı. özellikle ur'a doğru gelişmekte olan sınır komşusu lagaş şehri devleti ile savaş yapmayı gerekli buldu. savaşı kazanarak lagaş'ın kralı namhani'yi öldürdü ve ur'un kralı tanrı nanna'nın gücü ile ur'un sınırlarını eski duruma getirdi. bundan sonra ülkenin içinde sosyal bir reform yapmaya sıra gelmişti. o, kanunda özellikle kendilerinden söz edilen yalancıları, düzenbazları, halkın öküzüne koyununa, eşeğine el koyan yağmacıları ülkeden attı. uzunluk ve ağırlık ölçümlerini değişmeyecek şekilde tespit etti. öküzü zengine, bir şekel(8 gr) gümüşü olanı bir mana(0.5 kg.) gümüşü olana kurban ettirmedi.
metnin bundan sonraki satırları kırıktır, fakat büyük ihtimalle ülkeye adaleti sağlama amacından falan bahsediyordur, aynı şeyler. ur-nammu kanunlarının arkasındaki ilke, zayıfların ve bireyin korunmasıdır. belki halk da bunu bildiği için ur-nammu'yu sevmişti....
bu arada tablet, istanbul arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
aslına bakarsanız, ur-nammu dindar ve halkının hayran olduğu bir kraldı. hatta öldükten sonra tanrılaştırıldı. ama bazı maddelerin neden bu kadar ağır olduğu merak konusu. bu tip ağır kanunlar koyan bir kralı neden seversiniz ki? herhalde bu kanunlar eski dönemde normal, sıradan kanunlar gibi kabul ediliyorlardı. mesela günümüzde bir katilin müebbet hapis cezası almasını düşünün, bu 1000 yıl sonraki insanlara belki de çok vahşice gelecektir. ama biz düşününce normal buluyoruz. bu kanunlara da öyle bakmak lazım.
kanunun 2'ci maddesine göre soygun işleyen öldürülecektir(bu hammurabi kanunlarında da aynıdır). 7. maddeye göre bir erkeğin karısı başka bir erkekle yattığında kadın öldürülür, fakat yattığı erkek serbest bırakılır.
ur-nammu kanunları günümüze zar-zor ulaşmıştır. yani birçok maddesi okunmayacak haldedir. yine de bazı maddeler günümüze ulaşmıştır.
tabletin giriş kısmında şu ifadeler geçer:
dünya yaratıldıktan sonra ve sümer ülkesinin ve ur şehrinin kaderi tayin edildikten sonra, sümer tanrılar kurulunun baş iki tanrısı olan an ve enlil, ay tanrısı nanna'yı ur'un kralı yaptılar. bir gün bu tanrı, yeryüzünde kendisini temsilcisi olarak sümer ve ur'da hükmetsin diye ur-nammu'yu görevlendirdi. bu yeni kral ilk olarak sümer ve ur'un, askerî ve politik güvenliğini sağlamayı başardı. özellikle ur'a doğru gelişmekte olan sınır komşusu lagaş şehri devleti ile savaş yapmayı gerekli buldu. savaşı kazanarak lagaş'ın kralı namhani'yi öldürdü ve ur'un kralı tanrı nanna'nın gücü ile ur'un sınırlarını eski duruma getirdi. bundan sonra ülkenin içinde sosyal bir reform yapmaya sıra gelmişti. o, kanunda özellikle kendilerinden söz edilen yalancıları, düzenbazları, halkın öküzüne koyununa, eşeğine el koyan yağmacıları ülkeden attı. uzunluk ve ağırlık ölçümlerini değişmeyecek şekilde tespit etti. öküzü zengine, bir şekel(8 gr) gümüşü olanı bir mana(0.5 kg.) gümüşü olana kurban ettirmedi.
metnin bundan sonraki satırları kırıktır, fakat büyük ihtimalle ülkeye adaleti sağlama amacından falan bahsediyordur, aynı şeyler. ur-nammu kanunlarının arkasındaki ilke, zayıfların ve bireyin korunmasıdır. belki halk da bunu bildiği için ur-nammu'yu sevmişti....
bu arada tablet, istanbul arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
devamını gör...