1.
ben ve benim gibi düşünen kişilerce; varlık, insanın anlam yüklemesinden bağımsızdır. yani, bir şeyin var olması, insanın ona anlam yüklemesine veya onu fark etmesine bağlı değildir. o zaten vardır, senin insan varlığın onun varlığını değiştirmez.
ayrıca bir çok yerde denk geleceğiniz "insanın anlam arayışı sonucu tanrının oluştuğu/tanrı kavramının ortaya çıktığı" argümanına verilecek en iyi cevaplardan biridir aynı zamanda.
şimdi diğer katılmadığım yada kısmen katıldığım diğer bazı görüşlere bakalım;
bazılarına göre, varlık ve anlam birbirine bağımlıdır. insanlar varlık hakkında düşündükçe ve ona anlam yükledikçe, varlık daha belirgin hale gelir. yani, insan zihni varlığı algıladığı ve anlam verdiği için varlık önem kazanır. bu perspektife göre, insanın varlığı ve düşüncesi, varlığın kendisini şekillendirir.
bazı felsefeciler ve mistikler, anlamın varlığın bir parçası olduğunu savunurlar. yani, varlık ve anlam arasında birbirine dönüşen bir ilişki olduğunu düşünürler. onlara göre, anlam varlıkla birlikte gelir ve varlık anlam yüklendiği sürece var olur. bu bakış açısına göre, varlık ve anlam arasında karşılıklı bir etkileşim vardır.
bazı filozoflar, varlığın insan algısı tarafından şekillendirildiğini öne sürerler. yani, varlık, insan zihninin algıladığı şekilde var olur. bu perspektife göre, varlık insan algısıyla sınırlıdır ve insanın algısı değiştikçe, varlık da değişir.
bazı felsefeciler ve fenomenologlar, varlığın insan deneyimiyle ilişkili olduğunu düşünürler. onlara göre, varlık, insan deneyimi tarafından algılanır, hissedilir ve anlam kazanır. bu perspektife göre, varlık, insan deneyimiyle birlikte şekillenir ve bu deneyimler, varlığı anlamlandırmamıza yardımcı olur.
ayrıca bir çok yerde denk geleceğiniz "insanın anlam arayışı sonucu tanrının oluştuğu/tanrı kavramının ortaya çıktığı" argümanına verilecek en iyi cevaplardan biridir aynı zamanda.
şimdi diğer katılmadığım yada kısmen katıldığım diğer bazı görüşlere bakalım;
bazılarına göre, varlık ve anlam birbirine bağımlıdır. insanlar varlık hakkında düşündükçe ve ona anlam yükledikçe, varlık daha belirgin hale gelir. yani, insan zihni varlığı algıladığı ve anlam verdiği için varlık önem kazanır. bu perspektife göre, insanın varlığı ve düşüncesi, varlığın kendisini şekillendirir.
bazı felsefeciler ve mistikler, anlamın varlığın bir parçası olduğunu savunurlar. yani, varlık ve anlam arasında birbirine dönüşen bir ilişki olduğunu düşünürler. onlara göre, anlam varlıkla birlikte gelir ve varlık anlam yüklendiği sürece var olur. bu bakış açısına göre, varlık ve anlam arasında karşılıklı bir etkileşim vardır.
bazı filozoflar, varlığın insan algısı tarafından şekillendirildiğini öne sürerler. yani, varlık, insan zihninin algıladığı şekilde var olur. bu perspektife göre, varlık insan algısıyla sınırlıdır ve insanın algısı değiştikçe, varlık da değişir.
bazı felsefeciler ve fenomenologlar, varlığın insan deneyimiyle ilişkili olduğunu düşünürler. onlara göre, varlık, insan deneyimi tarafından algılanır, hissedilir ve anlam kazanır. bu perspektife göre, varlık, insan deneyimiyle birlikte şekillenir ve bu deneyimler, varlığı anlamlandırmamıza yardımcı olur.
devamını gör...
2.
varlık ve anlam ilişkisi derin bir felsefi konudur. varlık, var olan her şeyi ifade ederken, anlam ise bu varlıkların içerdiği anlamları, değerleri ve amacı barındırır.
- insanoğlu çevresel ve kendisi ile karşılaştığı veya deneyimlediği var olan, gelişen her durumda iş, ikili ilişkiler, yaşam, beklenti, davranış, ne olursa olsun her düşünce ve eyleme anlam yüklemek zorunda kalır. mecburdur hayatını anlamlı kılmaya çalışır.
- insanoğlu çevresel ve kendisi ile karşılaştığı veya deneyimlediği var olan, gelişen her durumda iş, ikili ilişkiler, yaşam, beklenti, davranış, ne olursa olsun her düşünce ve eyleme anlam yüklemek zorunda kalır. mecburdur hayatını anlamlı kılmaya çalışır.
devamını gör...
3.
şunu belirterek başlamak istiyorum: insanların "anlam" dediğimiz şeyi her kavram üzerine etiketlemesi gerekiyormuş gibi düşünmesi, bu ilişkide baştan bir yanlılık oluşturuyor. "şeylerin" illa ki bir anlamı olması gerekmiyor. mesela yaşamlarımızın neden bir anlamı olmalı ki? hacim kapladığımız ortalama 75 yıllık zaman diliminin evrene kıyasla hiçbir anlamı olmuyor. varlığımız veya yokluğumuz hiçbir şeyi değiştirmiyor. bu perspektiften bakınca yaşamlarımızın da bir anlamı olmuyor. fakat insanların düşünebilme yeteneği, beraberinde kavramlara anlamlar yükleme dürtüsünü de beraberinde getiriyor ve bu sayede insanlar kendi yaşamlarına farklı anlamlar atfediyor. insanlar için birçok şey, düşünebildikleri için anlamlı olabiliyor. bu anlamlı şeylerin fiziksel olarak var olması da gerekmiyor. tanrı fikri gibi. yani "varlık"tan kastımız uzay-zamanda hacim kaplamak ise, tanrı fikri fiziksel olarak var olmayan bir kavram ve aynı zamanda birçok insan için de "anlamlı" bir kavram olmakla birlikte, birçok insan için de bir anlam ifade etmiyor. bir diğer yanda fiziksel olarak hacim kaplayan ve insanlar için anlamlı olan birçok şey var. herhangi bir şey olabilir: kitap, telefon, müzik, yemek... gibi. bu bağlamda varlık ve anlam ilişkisi göreceli olup, kişilerin "varlık" ve "anlam" kavramlarını nasıl içselleştirip değerlendirdikleri ile ilintilidir ve muğlaktır.
devamını gör...
4.
insanın yaşamındaki anlam varoluşunun merkezinde yer alır. insanın anlam arayışı doğasında vardır, bu anlam arayışı varlığının bir parçasıdır. uğruna yaşamaya değer hiçbir şeyin olmadığı inancı varoluşsal boşluk yaratır, bu da anlamı doğurmak zorunda kalır. varlık, anlama muhtaç kalıyor her halükarda. anlamsız bir işle uğraştığınızda, o iş hiç bitmeyecekmiş gibi hissedersiniz anlamlı olsaydı bitecekti ve bittiği için sevecektiniz. çünkü sevdiğiniz şeyler anlamlıdır ya da siz sevdiginiz için anlam kazanır ve zaman algınızı da değiştirir. yaşamla ölüm gibi, ölüm olmasaydı yaşamanın ne anlamı kalırdı,ayrılık ve vuslat gibi, kavuşunca ne anlamı kalırdı ayrılığın? içsel motivasyon kaynağıdır insanın yaşama anlam yüklemesi, gereklidir çünkü bilinçli bir varlık için anlamsızlık tabiatına aykırı. bu kozmik bir düzen, evrenin doğasına ve insanın bu sistemdeki rolüne uygun olan bu.
" eğer bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen, geceleri gökyüzüne bakmak güzel gelir. bütün yıldızlar çiçeğe durur. " küçük prens çiçeğine kavuşamaz ama yine de bütün yıldızlar anlamlı olacak ve heyecanla geceyi bekleyecektir.
" eğer bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen, geceleri gökyüzüne bakmak güzel gelir. bütün yıldızlar çiçeğe durur. " küçük prens çiçeğine kavuşamaz ama yine de bütün yıldızlar anlamlı olacak ve heyecanla geceyi bekleyecektir.
devamını gör...
5.
varlık kadındır. anlam ise bir erkek için onunla yatabilmektir. ıt's summary of turkish male. (bkz: swh)
devamını gör...
6.
varlık ikiye ayrılır; mutlak varlık* ve nedensellik* ile meydana gelen hadis varlık*.
mutlak varlık; insan tahayyülünün ötesinde var olan, insan aklının kavrayamayacağı, kutsal kitaplarda bahsedilen allah tebarek ve teala dır. vacib'ul vücud'dur. kelami, irfani ve felsefi bütün tanımlamalar ve anlam arayışları, vacib'ul vücud'un tahayyül ötesi olması hasebiyle; tasavvur boyutunda kalmıştır. yani insani akıl, mutlak varlığı anlamlandırmaya çalışır iken; akli tasdik noktasında başarısızdır.
bilindiği üzere akıl eşyayı anlamlandırır iken; illet kavramı üzerinden tasdik ihtiyacı duyar. yani nedenler ve sonuçlar*; akli tasdik için anlamlandırmanın yegane yoludur. hal böyle olunca, hadis varlık* anlamlandırılabilir iken, mutlak varlık * anlamlandırılamaz. bu durum mutlak varlığın var olmaması ihtimali hasebiyle değil, insani aklın mutlak varlığı tasdik edemeyişi noktasında eksik kalması hasebiyledir.
anlam adını verdiğimiz akli yetenek; mutlak varlığın kendisini tanıma noktasında aciz iken; hadis varlıkları tanıma noktasında başarılıdır.
mutlak varlık; insan tahayyülünün ötesinde var olan, insan aklının kavrayamayacağı, kutsal kitaplarda bahsedilen allah tebarek ve teala dır. vacib'ul vücud'dur. kelami, irfani ve felsefi bütün tanımlamalar ve anlam arayışları, vacib'ul vücud'un tahayyül ötesi olması hasebiyle; tasavvur boyutunda kalmıştır. yani insani akıl, mutlak varlığı anlamlandırmaya çalışır iken; akli tasdik noktasında başarısızdır.
bilindiği üzere akıl eşyayı anlamlandırır iken; illet kavramı üzerinden tasdik ihtiyacı duyar. yani nedenler ve sonuçlar*; akli tasdik için anlamlandırmanın yegane yoludur. hal böyle olunca, hadis varlık* anlamlandırılabilir iken, mutlak varlık * anlamlandırılamaz. bu durum mutlak varlığın var olmaması ihtimali hasebiyle değil, insani aklın mutlak varlığı tasdik edemeyişi noktasında eksik kalması hasebiyledir.
anlam adını verdiğimiz akli yetenek; mutlak varlığın kendisini tanıma noktasında aciz iken; hadis varlıkları tanıma noktasında başarılıdır.
devamını gör...
7.
varlığı anlamdan arındırmak , varlığı görüngüler çöplüğüne atmaktır. anlam yerine imaj ve görselliği ikame etme çabasının bir ürünüdür.
yani geriye sırf görmek denen olayla oyalanmak kalıyor bu durumda. yani hakikatle ilişkimizi ontolojik bir tanımlamadan çıkartıp ekran görüntüsüne takılıp kalıyoruz demektir bu.
hakikat logo, simge, emoji ve ya mesajdan ibaret bir şey haline geliyor. bakmak, görmek, müşahede etmek, tanıklık etmek, huzurda bulunmak , duvarın arkasını merak etmek yerine imaja teslim oluyoruz. ve olayı tamamen çakozladığımızı zannediyoruz. harflerle ve seslerle konuşulan bir dünyada sıkışıp kalıyoruz. bunun varlığın bizatihi kendisi ile bir alakasının olduğunu sanmıyorum.
yani geriye sırf görmek denen olayla oyalanmak kalıyor bu durumda. yani hakikatle ilişkimizi ontolojik bir tanımlamadan çıkartıp ekran görüntüsüne takılıp kalıyoruz demektir bu.
hakikat logo, simge, emoji ve ya mesajdan ibaret bir şey haline geliyor. bakmak, görmek, müşahede etmek, tanıklık etmek, huzurda bulunmak , duvarın arkasını merak etmek yerine imaja teslim oluyoruz. ve olayı tamamen çakozladığımızı zannediyoruz. harflerle ve seslerle konuşulan bir dünyada sıkışıp kalıyoruz. bunun varlığın bizatihi kendisi ile bir alakasının olduğunu sanmıyorum.
devamını gör...
8.
başlık sahibinin kavramsal cehaletiyle açtığı ve ardından gelenlerin de bunu sürdürerek heba ettiği başlık. neyse, güldük eğlendik ama biraz kültürlendireyim bari. aslında başlık sahibinin anlatmaya çalıştığı şey husserl'in fenomolojisinin bir tartışması. lakin yazarın cehaleti kullandığı kavramlarla işi çorbaya çevirmiş. o zaman çok da derine inmeden kıssadan hisse:
1. varlık kavramı ontolojiyi kast eder ve epistemolojiyle birlikte ele alınır ki ontoloji ve epistemoloji birbirini tamamlayan ayrılmaz ikilidir. yazar önce bu kavramlara bakmalı.
2. ontoloji tartışması varlık ve oluş tartışması üzerinden ortaya çıkar. yazar bunları da incelemeli.
3. fenomonoloji adı üzerinde varlık kavramıyla ilgili değil, fenomen kavramıyla ilgilidir. yani 2. maddeye dönersek her fenomen varlık olmadığı gibi her fenomen oluş da değildir.
4. en sevdiğim bölüme geldik, "bazı felsefeciler ve mistikler" tabiri nedir yahu? mesela platon felsefeci midir mistik midir? hem felsefeci hem de mistik olunmaz mı, ters mıknatıslanma mı yapar?
1. varlık kavramı ontolojiyi kast eder ve epistemolojiyle birlikte ele alınır ki ontoloji ve epistemoloji birbirini tamamlayan ayrılmaz ikilidir. yazar önce bu kavramlara bakmalı.
2. ontoloji tartışması varlık ve oluş tartışması üzerinden ortaya çıkar. yazar bunları da incelemeli.
3. fenomonoloji adı üzerinde varlık kavramıyla ilgili değil, fenomen kavramıyla ilgilidir. yani 2. maddeye dönersek her fenomen varlık olmadığı gibi her fenomen oluş da değildir.
4. en sevdiğim bölüme geldik, "bazı felsefeciler ve mistikler" tabiri nedir yahu? mesela platon felsefeci midir mistik midir? hem felsefeci hem de mistik olunmaz mı, ters mıknatıslanma mı yapar?
devamını gör...
9.
varlık ve var oluşun ne/nasıl/neden oluşuna bakışınızla ilgili bir şeybu. var veya yok olmanın, bir anlam taşıdığı/taşıması gerektiği için değil, nesnel bir durumun ifadesi olduğu için, var veya yok olduğunu/olacağını düşünüyorsanız materyalist noktadasınız; yok eğer bunların nesnel durum ve gerekçelerinin dışında, bir anlamları olması gerektiğini, anlamlandırılamıyorlarsa, var oluşlarının da bir önem ve nedeni olamayacağını düşünüyorsanız idealist noktadasınız.
kendi adıma, 'neden ayrıca bir anlamı olsun ki' diye düşünenlerdenim. ancak ki bir anlam onu var ediyorsa, varlığı da anlamsız ve gereksiz çünkü, o zaman aslolan anlamdır. o zamanda anlam varlığın 'yerine geçiyor' demektir. eğer öyleyse o zaman var olmasının gereği de anlamı da kalmaz. benden istenen bunlardan birini seçmem ise: nesnel olarak varlığı yeterli ve var zaten.
özetle: birlikte olamayacak, birbirinin yerine ikame olamayacak kavramlar olduğu açık. yok eğer illada her varlığın bir de anlamı olduğu, ancak ki birlikte var sayılabileceği iddia olunuyorsa, o zaman bunun da bir gerekçesi, nedeni, anlamı olmalı. o zaman o ne: belirsizlik, bilinmezlik.. sonsuza değin anlam ve anlamın anlamına götüren 'anlamsız' bir sürece dönüşmez mi düşünme ve bilgilenme..
siz veya birileri bir anlam yakıştırsa da yakıştırmasa da, yakıştıran kulağa hoş gelecek bir yakıştırma yapsa da, yapmasa da, nesnel bir dünyada değil miyiz. biz anlamlandırmasak dahi o var mı evet.. o halde niye anlam arıyoruz. bizim ola ki bulup yakıştırdığımız anlam, nesnel gerçekliği etkiliyor mu hayır.
uçuşan rengarenk kelebekler -ki onlar nesnel birer canlıdır- baharın müjdecisi ve simgesidir. baharı getiren var eden kelebekler midir peki hayır. kelebekler, gelincikler, çiçekler börtü böcek baharı bize anlamlandıran simgeler renklerdir belki. ama bahar tüm onlarsız olarakta nesnel olarak vardır. kelebeksiz, gelinciksiz bahar olabilir. biz, kelebek ve gelincik bulamadık diye baharı yok sayıp atlamalı mıyız.. düşünün derim.
illada anlam arayanların, mutlaka anlamsız olan bir şeye sizi kabule zorlayabilmek için bunu yaptığını bilin. çünkü o, gerçekte var olmayan şeyi, anlam karmaşasında size pazarlamaya çalışacak.. yoksa olmayan bir şeyi size nasıl varmış gibi satabilir ki..
kendi adıma, 'neden ayrıca bir anlamı olsun ki' diye düşünenlerdenim. ancak ki bir anlam onu var ediyorsa, varlığı da anlamsız ve gereksiz çünkü, o zaman aslolan anlamdır. o zamanda anlam varlığın 'yerine geçiyor' demektir. eğer öyleyse o zaman var olmasının gereği de anlamı da kalmaz. benden istenen bunlardan birini seçmem ise: nesnel olarak varlığı yeterli ve var zaten.
özetle: birlikte olamayacak, birbirinin yerine ikame olamayacak kavramlar olduğu açık. yok eğer illada her varlığın bir de anlamı olduğu, ancak ki birlikte var sayılabileceği iddia olunuyorsa, o zaman bunun da bir gerekçesi, nedeni, anlamı olmalı. o zaman o ne: belirsizlik, bilinmezlik.. sonsuza değin anlam ve anlamın anlamına götüren 'anlamsız' bir sürece dönüşmez mi düşünme ve bilgilenme..
siz veya birileri bir anlam yakıştırsa da yakıştırmasa da, yakıştıran kulağa hoş gelecek bir yakıştırma yapsa da, yapmasa da, nesnel bir dünyada değil miyiz. biz anlamlandırmasak dahi o var mı evet.. o halde niye anlam arıyoruz. bizim ola ki bulup yakıştırdığımız anlam, nesnel gerçekliği etkiliyor mu hayır.
uçuşan rengarenk kelebekler -ki onlar nesnel birer canlıdır- baharın müjdecisi ve simgesidir. baharı getiren var eden kelebekler midir peki hayır. kelebekler, gelincikler, çiçekler börtü böcek baharı bize anlamlandıran simgeler renklerdir belki. ama bahar tüm onlarsız olarakta nesnel olarak vardır. kelebeksiz, gelinciksiz bahar olabilir. biz, kelebek ve gelincik bulamadık diye baharı yok sayıp atlamalı mıyız.. düşünün derim.
illada anlam arayanların, mutlaka anlamsız olan bir şeye sizi kabule zorlayabilmek için bunu yaptığını bilin. çünkü o, gerçekte var olmayan şeyi, anlam karmaşasında size pazarlamaya çalışacak.. yoksa olmayan bir şeyi size nasıl varmış gibi satabilir ki..
devamını gör...
10.
insan'ın dışkısında boncuk arama gayesi.
devamını gör...