iyi içsel nesnelerin sağlamlaşmasıyla oluşan durum. eğer bir süre bile gerçekten sevildiğinizi hissettiğiniz bir ilişkiniz olduysa, anne, baba, bir akraba, bir dost ya da sevgili tarafından; sevilmeye değer buluyorsanız kendinizi şu an yalnız olsanız da önemi yoktur. çünkü hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur. yarının ne getireceğini insan hiç bilemez.
devamını gör...
yalnızlık mutluluktur. bunun nedeni insanlardır aslında, o asla düzelmeyeceğini bir süre sonra anlayacağınız her zerresine kadar pragmatik ve bencil insanlar.
yalnız olduğunuz için üzülmeyin bu yüzden, yalnızlık en güzel boşvermişliktir ve insanların birçoğu o boşvermişlik mertebesine ulaşamadıkları için sizi kıskanırlar, takılmayın...
devamını gör...
ben tam aksine daha çok üzülüyorum. 2 seneye yaklaşan 2. üniversite hayatımda psikiyatri ile ilgili aldığım dersler sonucu okuduğum bilimsel çalışmalarla anladım ki ben erken öleceğim.

mesele ne kadar uzun yaşadığım değil. mesele erken ölmeme sebep olan durumların aynı zamanda hayat kalitemi de azaltıyor olması.

sosyal bağları zayıf olan, anlamlı sosyal ilişkiler kuramayan insanlar daha mutsuz oluyormuş. bu nedenle yalnız olmak sizi aynı zamanda mutsuz da yapıyor. herkes ben yalnız daha iyiyim dese de aslında durum böyle değil. farklı kişilik tipleri var ve onların sosyalleşme ile ilgili muhtemelen doğuştan gelen problemleri var. adam insan sevmiyor hayvan sevmiyor çiçek sevmiyor yani biyolojik olarak bunu yapamıyor. böyle istisnaları ayırırsak herkes yalnız kalınca yalnız olduğu için mutsuz oluyor. kısa vadede bunu fark etmese de uzun vadede ölmeye yakın mutsuz ölüyor .
devamını gör...
yalnızlığı seçmek, seçilmiş olsa bile ilk evrelerde zorlayıcı oluyor çünkü insanlar sandığımızdan daha mühim yer tutuyor hayatımızda. "aman canım ben böyle de yaşarım" dedikten sonra kankişini arayıp; "ee naber? naptın bugün?" diyorsun. kendi günün sana yetmiyor ve ötekinin gözünde de tanıklığının altını çizmek istiyorsun. onun hayatında da izin olsun, böylece çoğal.

iki üç dakikalık muhabbet bile seni iyi hissettirmeye yetiyor. muhatabın ruh emici bir tip değilse anlaşılmanın bütün biçimlerinden sağ salim güncel hayata geri dönüş yapıyorsun.

uyumaktan hep nefret etmiş bi çocuktum ve hakikaten uykudan çok korkardım. uyuyan insandan da çok korkardım ve hala çok korkarım. onu bir cesetten ayıran hamleyi beklerim gözlerimi üzerine dikip; "hadi şimdi kıpırda..." kıpırdarsa mutlu olurum. hiç tahammül edemem uyuyan insana. uykuyu saçma bi yüktür. mars'a bile uzanmış bu dehşet verici zeka kendi üstün uygarlığıyla evreni güya beslerken en büyük kusuru olan uykuyu nedense umursamaz ve onu güzeller. çok boşuna ululanmış bir yarı-ölüm halidir uyku. ölürsen daha huzurlu bi uyku çekersin üstelik. çocukken de öleceğimi falan sanırdım uykuda. insanın sadece uykuda ölebileceğini düşünüyordum muhtemelen. çünkü; "ölmek" eyleminin bütün yansıyanlarında ben inkıtaya uğramış ama hayal meyal belleklerde devam eden bir çarpık akış, aslından kırılıp dökülerek etrafa dağılan parçacıklar, haliyle derin bir kökünden kopmuşluk, saldırılmışlık, üzerine çullanılmışlık, hizaya girmeye zorlanmışlık görüyordum. uyku hakikaten en büyük düşmanım gibiydi. düşünemiyor olmanın durgun boşluğuna düşüp yataktaki bedenimden sanki bir öteki benin ayrılacağını ve oraya tekrar geri dönemeyeceğimi, bütün ölülerin kaybolduğu o koyu yeşil ıslak ormanda sonsuz diye bir şey varsa sonsuza kadar bekleyeceğini hissediyordum. nefesimin durup durmadığını kontrol ederdim. çocuk aklıyla korkunç bir titizlik... sanki dursa elimden bir şey gelebilirmiş gibi.

bu hali çok saçma bi teknikle yok ettim; dışarıdan gelen sesler eşliğinde uyumak. camı açarak uyumak yani. sesin içeri girmesine, bütün ayrıntılarıyla içeride olmasına izin vererek. benim odam bahçede dedemin diktiği ağacı en güzel gören yerdeydi ve; "hışırtı" kelimesinin yaprakla eşlendiği o müthiş anlara sadece kağıt üzerinde değil hayatımda da tanık oldum. dışarıda, camı açarak içeri girmesine izin verdiğim büyük ihtimaller evreninde, gözlerimi kapamama rağmen orada olduğunu bildiğim dünyada hayatın devam ediyor olduğu bilgisini sürekli hatırlayarak kısa bir süreliğine onlardan, bahçedeki kuzenlerimden, benden daha geç uyuma hakkına erişmişlerden, diğer evlerden gelen seslerden, gülüşlerden, tabağa sürten çatal bıçak tıkırtılarından uzak kalıp bi süreliğine bilinçli olma halinden uzak duracaktım. hepsi buydu. sabah yine aynı şekilde devam edecekti her şey. hepsi bu. değişim yoktu. katiyen. güneş yeniden doğacaktı. doğdu da. evren insanı yanıltır ama bi çocuğu asla yanıltmaz.

insanı iyileştiren şey öteki insanlardır. onu hasta ettikleri gibi iyileştirirler de. yalnız kalmak, camı kapatmak yani, odada bütün korkularda durmak, beklemek sadece kişiyi köreltir.

zerdüşt'te çok sevdiğim bir bölüm var. zerdüşt sürüyü aşağılıyor ve diyor ki; "sürü der ki; arayan hızlıca kaybeder kendini, her yerde yalnızlık suçtur." aynı niçe insanın yalnızlığına sevgisiyle birlikte gitmesi gerektiğini söylüyor bikaç cümle sonra.

şunu üzerine saatlerce düşünülmeli; "yalnızlığa sevgiyle birlikte gitmek." geri hiçbir şey bırakmadan? belki.
devamını gör...
şahsen içinde bulunduğum durum fakat zaman zaman içime oturabiliyor.

ha kendimi teselli biçimim "birilerinin desteğini hissetmeyi geç köstek olan yok" diyerek şükretme moduna giriyorum.
bir işe girişince birisinin desteklemesini sanırım içten bulmamaya başladım. işin içinde tek yönlü bir çıkar ilişkisi arıyorum.

size de tavsiyem bu.
size köstek olan yoksa mutlu olun efendim.
devamını gör...
ne yaptın merak ettim, aklıma geldin bi arayayım dedim gibi hatta en önemlisi değerli olduğunu hissedememek benim için en önemli yalnızlıktır.
- şahsım adına konuşmam gerekirse çok beklemiyorum böyle adımları. alıştım sanırım ama daha mutuyum artık.
devamını gör...
yalnızlığın pozitif yanları vardır
kendine bolca vakit ayırmak gibi
sesizlik gibi.
yalnızlık zaten üzülünülücek bir şey değil.
devamını gör...
sanırım yalnız 'olmak'la, yalnız 'bırakılmak' (terk, ayrılık, ölüm vb nedenli) sanki birbirine mi karıştırılıyor. insanın ilk ve yalın hali yani default'u zaten yalnız oluştur. yalnızlığını ancak kendi isterse aralar ve son verir. insanın mutlak arayışı yalnızlığını sonlandırmak üzre değil, daha mutlu olmak içindir. yalnızlık ne yalın ilk halinde, ne de istemli ya da istemsiz ikinci halinde, üzülmeyi gerektirir bir şey değildir. üzüntünün nedeni beklenen mutluluğun yakalanamamasıdır. mutluluğun mutlak yolu birliktelik değildir ki, yalnızlık üzücü sayılsın. sırf daha şairane diye yalnızlık linci yapmayalım. öyle seçilmiş yalnızlıklar vardır ki, değme birliktelikleri geride bırakacak mutluluklar içerebilir. unutmayın yalnızlık tanrısaldır, tanrıya özgüdür.
devamını gör...
çünkü biri gelecek alışacaksın ve tekrar gidecek al yine baştan.. o yüzden yalnız olmaya alışınca insan giden çok koymuyor..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yalnız olmaya artık o kadar da üzülmemek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim