yaşam amacınızı bulmak için kendinize sorabileceğiniz sorular

buradan ulaşabilirsiniz.

"i was born to die" cümlesi gayet yeterli.

ben kimim ile başlanabilir.

birçok yanıtı olan bir soru.

1. ben kimim?
2. dünyaya gelme amacım ne?
3. neden buradayım?
4. neler yapabilirim/yapamam?

ne için yaşıyorum?

bu soru, çok yönlü ve çok cevaplı bir sorudur.
ailem için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir.
arkadaşlarım için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir.
sevgilim için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir.
çok iyi yerlere gelmek için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir.
çocuklarım için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir.
çevremdeki insanlara faydalı olmak için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir. kariyerimde çok iyi noktalara gelmek istiyorum, bir cevap sayılabilir.
insanların hayatını kolaylaştırmak için yaşıyorum, bir cevap sayılabilir.
insanların hayatını kurtarmak için yaşıyorum, çok iyi bir cevap sayılabilir vs vs vs.

ama ölüm var... kendimize amaçlar aradığımız, kendi doğrularımızın, kendi ideallerimizin, kendi felsefemizin her daim karşısında çelik bir duvar gibi duran; bir gerçek olarak ölüm var. bütün bu amaçları geçici kılan; sonsuz bir bilinmezlik ve sonsuz bir bilinçsizlik hali.

o zaman amaç edinmeye ne gerek var?

intihar eden insanlar; amaçsız oldukları için intihar etmez. amaçlarına ulaşamayacakları için intihar eder.
intihara sürükleyen süreç; amaçsızlık değil, umudunu yitirmektir.

zaten öleceğim. o zaman bir mana yüklemeye ne gerek var?
neden erdem sahibi olmalıyım ?
neden her kötülüğe iyilikle muamele etmeli?
neden iyilik kavramı var?
neden ahlaki yaklaşımlar?
neden bir amaç edinmeliyim?
neden birilerini sevmeliyim?
neden önce çevremdekiler olmak üzere, diğer insanlara fayda sağlama amacı besliyorum?

sonuçta yolun sonunda bilinçsiz bir şekilde bir toprak parçasının altında sonsuz bir yok olma durumu var.

birilerinin hafızasında ve anılarında yer edinmek; şuursuz bir halde toprağın altında yattığımız gerçeğini değiştirmeyecek.

belki de amacı farklı bir noktaya yoğunlaştırmalı. ikinci bir ihtimal olan; ölümden sonra bir hayatın var olabilme ihtimaline.

diğer amaçların geçiciliği karşısında, amaçlarımıza anlam katan başka bir varoluş haline.

hz hüseyin ölümü şöyle tanımlar;

"ölüm sadece ahiret yurdu için, bir köprüdür."


o zaman amaç; iki ihtimalden biri olan, köprüyü geçtikten sonra ki hayat için olmalı.

çünkü;

ilk ihtimal: iyiliğin, erdemin, ahlakın, dostluğun, sevginin; sizin yok olmanız ile yok olacağı ihtimalidir.

ikinci ihtimal ise: iyiliğin, erdemin, ahlaklı olmanın, dostluğun, sevginin: sizi köprüden geçirecek yegane güç olduğu ihtimalidir.

bütün sorularınız kur'an-ı kerim’de açıklanıyor*.

bir daha doğsaydım kim olmak isterdim sorusu.

küçüklüğüm şu anki halimi görse ilk ne derdi.

biraz düşüneyim geleceğim buraya sonra

herkesin bir karakteri var. ben meraklı bir insanım. bu nedenle okumayı ve araştırmayı seviyorum. sayısalcı olsaydım kesinlikle kimya ile ilgili bir şeyler yapardım ama sayısalcı değilim. insan doğasının yapısını çok merak ediyorum. bunu en iyi çocuklara bakarak gözlemek mümkün.

elbette gelişim süreci, öğrenme süreci ve psikososyal süreçler hakkında yeteri kadar bilgi alıyoruz ama söz konusu insan olduğunda her çocuk kendi içinde bir dünya çünkü hepsinin yaşam deneyimi, zekası , yeteneği , anne babasının ona yaklaşımı vs hepsi farklı.

insan aynı bir puzzle gibi bir çok parçadan bir araya geliyor. ben parçaları birleştirmeye ve oluşan şeye anlam yüklemeye bayılırım.

sayısalcı olsam kesin olay yeri inceleme dedektifi olmak isterdim ama bizde hayatlar behzat ç hayaller csi: miami olduğu için o yola da girmedim.

üniversitede fizik yüksek lisansını alıp iş bulamadığı için polis memuru olan bir oda arkadaşım vardı. onun hikayesini bildiğim için içeriden bilgi almış oldum.

bizde mesleki açıdan yeterli olmak değil bürokraside tanıdığı olmak önemli olduğu için mesleği de layıkıyla yapmak zor olurdu.

emniyet müdürü veya şube müdürü vs olay yerine ayakkabıyla girip halay çekip gitse sen adama ne diyeceksin olay yerini bozdunuz mu diyeceksin. ertesi gün sürerler net.

adam emniyet şube müdürü düzeyine kadar gelmiş olduğu halde ne yapması gerektiğini bilmiyorsa zaten o birimden bir şey olmaz.

seçilmiş kişi olduğuna olan inancın hala sarsılmadı mı?