akülü arabadır. hala akülü arabaya binen çocukları gördükçe içim gider. içim zaten çocuk kalmış a dostlar.*
devamını gör...
çilek marka araba yataklar
devamını gör...
uçurtma.
devamını gör...
tuvaletini yapan bebek istiyordum. böyle lop lop.
devamını gör...
çok küçükken hep barbie bebeğim olsun da onu giydireyim diye hayal ederdim .
bnim daha çok peluş oyuncaklarım ve legolarım vardı.
şimdi olsa da istemem ama. çünkü bnim lilim var .
küçükken kendime lili dermişim o yüzden ismi bu*
devamını gör...
akülü araba. mahallenin çocuklarını parayla tur attiririm para kazanırım diye düşünüyordum ama olmadı ve hala içimde uktedir
devamını gör...
kafası kokan bebek. çok istemiştim, hiç olmadı.
devamını gör...
(bkz: matruşka)
çok küçükken abimin okul gezisi için kapadokya'ya gitmiştik, otobüste matruşkası olan küçük bir kız vardı o kadar çok istemiştim ki, annem her yerde aramış ama bulamamıştı.
büyüyünce gittiğim bir yerde görüp kendime aldım ama aynı keyfi vermedi tabi.
devamını gör...
mikrofon, hep istiyordum ama hiçbir zaman almadılar.
devamını gör...
mutlu ve huzurlu bir aile yazacağım şimdi şuraya da drama sevmiyorum hem millete boşuna sigara yaktırmayalım.*

siyahi oyuncak bebek. komşumuz çocuğuna bir iş seyahatinden siyahi bir bebek getirmişti ben de çok özenirdim. çocukluk işte.
devamını gör...
bisiklet
devamını gör...
buraya yazılan çoğu oyuncak bende vardı. akülü araba,silahlar,maketler,bisiklet,uzaktan kumandalı arabalar,uzaktan kumandalı helikopter,kaykay,paten vs gerçekten hepsi vardı. babam bana sürekli oyuncak alırdı keza dedem de öyle tabiri caizse "şımarık" büyüyen bir çocuktum çünkü bir sürü oyuncağım vardı ve maddi anlamda güç şeylerdi büyük çoğunluğu. ama ben hep tek oynardım kardeşim küçüktü kuzenimle de genelde el becerisi gerektiren şeyler yapardık. öyle dururdu büyük bir kısmı o oyuncakların. hep babamla oynamak isterdim aslında mesela bana aldığı akülü arabayla beni gezdirirken beni indirip mahalleden başka çocukları bindirmesine çok içerlenmiştim. oyuncağı paylaştığım için değil babam onlarla ilgilendi ben hep tek bindim diyeydi. dönüp bakıyorum şimdi hiçbir oyuncağım yok bir tek maket uçağım duruyor o da ahşaptan dedemin ahbabıyla yapmıştık beraber üstünde karman çorman el yazımla ağaçta asılı. özcan amca gitti,oyuncaklar kırıldı,unutuldu. eşyalara bel bağlamamayı çocukken öğrenmiştim keşke akülü araba alan değil de bir kez olsun benimle halıda araba süren babam olsaydı belki o zaman iyi biri olurdum.
devamını gör...
star wars ışın kılıcı.

gelecekteki ilk maaşımla almayı planlıyorum çünkü çok pis içimde kaldı.
devamını gör...
(bkz: flüt)
devamını gör...
pokemon atari kasedi. boyut olarak küçük ama benim için çok büyüktü. şimdi düşününce tebessümle gülüyorum, o zamanlar almak için uğraşıp alamadığım şeylerin şimdi kat kat fazlasını alabiliyorum ama çocukluk işte, insanın içinde o anlar ukde kalıyor. bazen aklıma geldikçe geçmişe bakıp hatırladıkça, ne zamanlardı diyorum.
devamını gör...
ama yaramı deşti bu başlık. *
şimdi burada biraz ağlayacağım müsaadenizle, elleşmeyin bana.

şanslı bir çocuktum ki istediğim pek çok şey ikiletilmeden alındı, bunu inkar edersem allah çarpar şimdi. kumbarada harçlık biriktirerek alacağı şey için sabırla bekleyen çocuklardan da olmadım hiçbir zaman; babama dudağımı bükmem yeterdi tez elden o şeyin alınması için. çocuklar, kimin gardının neye düşeceğini iyi bilirler, ben de bilirdim ve bizim ailede babamdı işte, kızının ufak bir göz dolmasına dayanamayan.

annem ise babamın tam tersi biriydi, disiplin, otorite ve hatta diktatörlük... hepsi annemden sorulur, bir şeye "hayır" diyorsa onun evete dönmesi, gezegenlerin aynı hizaya gelmesi olayı gibi nadir rastlanan bir durumdur efenim. iki ayrı uç gibi düşünün annemi ve babamı, birinin yüzü ne kadar yumuşak ise, diğerininki de o kadar duvar, o kadar beton. *

dediğim gibi, istediğim pek çok şey alındı ki bazı çocuklar için döneminde sadece rüyalarını süsleyen ve komşu çocuğunda oynayabileceği atari de dahil olmak üzere hatırı sayılır şeylerdi bunlar. ama, biri vardı ki... annem'in "asslaağ"sına takılı kaldı efenim: paten.

siz de 90larda çocuktuysanız bilirsiniz, bir trt 3 vardı ve buz pateni yarışlarını yayınlar dururdu. hayranlıkla izlerdim her birini ki hafızamda yer eden rus yakışıklısı * evgeni pluşenko'nun, 2000'lerin başında sergilediği şu performansı, televizyondan canlı izlemiştim:


ah ne yürek çarpıntısı...
marina klimova, sergei ponomarenko, öfkeli bacımız tonya harding...
banttan yayınlar, defalarca ve defalarca...

hayranlık bu ya efenim, çocuk yüreği istedi buzların üzerinde şöyle kelebekler gibi süzülmeyi, üçlü beşli salchowlar, axeller yapmayı. overdoz artistik patinaja maruz kaldım, başka ne hayal edebilirdim a dostlar siz söyleyin? anam kadın da açıp, televizyonun önüne oturtmayaydı beni, naapabilirim? çocuk bu, gördüğünü ister, hayal eder.

gel zaman git zaman evde bir "buz pateni istiyorum" "buz pateni alın bağa" "nolar alın buz pateni" gibi minik yalvarma seanslarımız başladı. sorun şu ki o zamanlar buralarda buz pisti de yok, pateni de yok, internetten sipariş de yok... babam "yok"u güzel anlatır, anlattı açıkladı sağ olsun ve sonrasında tekerlekli olanına gözümü diktim. kayayım da nasıl kayarsam kayayım işte, okulda arkadaşlara soruyorum ediyorum filan, patenleri var, ölümüne kayıyorlar, bir ben kayamıyorum. "kayar mısın?" diye soruyorlar, boynumu büküyorum efenim.


niye kayamıyorum? çünkü annem "hayır" diyor. ısrarla hayır diyor ve asla evete dönmüyor.
"niye anneağğ?!" diye ağlıyorum ancak gerekçesi belli ve asla taviz vermiyor: kemiğin kırılır.

-ya kemik benim değil mi, kırılırsa kırılsın nolaar?!
-hayır.
-annaaeğ nolursun vallağ dikkat ederim, vallağ bahçeden başka yere çıkmam.
-hayır!! dizin dirseğin bi yerin kırılır uğraşamam ben hayır!
-kayarım ki ben, düşmem anneğ noolur?

abartmayayım da dostlar, rahat iki sene yalvarmışımdır.
ha diyeceksiniz "e harçlığından neyim biriktirip alsaydın gizlice", yaptım efenim, onu da yaptım ve kulağımı büküp aldığım yere götürtüp iade ettirdi. asla eve sokmadı, aldığımı kullandırtmadı. kadın allahtan korkar gibi korkuyordu çocuğunun kemiği kırılır diye, ikna edemedik. tabii sağ olsun şu yaşa kadar hiçbir yerimi kırmadan geldim sayesinde. * yine de içimde kalmıştır. yolda belde patenci kaykaycı gençleri görünce buruk bi tebessüm oluşuyor hala şu yaşımda. ha "sanki milli sporcu olacaktın amaan" derseniz, belki olurdum olm ne biliyorsunuz yetenekli bi kadınım ben. alla alla.

işte bu da böyle bir anımdır.
şimdi alsam, kaysam; kemiğim kırılsa, çabucak kaynamaz da anacım o zaman tazeciktik, kaynardı.
hem demezler mi "koca kadına bak aha paten şey ediyor", el alemin ağzına o kadar da laf vermeyeyim efenim zaten akli dengem konusunda yeteri kadar dedikodu var, bu eksik kalıversin.
devamını gör...
istediklerime sahip olduğum çocukluktur fakat biraz zaman aldı ya da modası geçtiğinde almislardi ama bir şekilde isteklerim oldu.
devamını gör...
ailemin öğrettiği en büyük şey, kanaatkar olmaktı galiba. kimseye özenmedim. akülü arabam olmadı belki ama bisikletim de ben istemeden alındı. iphone'um hiç olmadı ama 2005'te kimsenin telefonu yokken iyi kötü bir telefonum vardi. en iyisi olmadı belki ama ailem elinden geleni yaptı. o yüzden onlara çok şey borçluyum.
devamını gör...
tencereli bardaklı oyuncak seti
devamını gör...
çoğu şey... standart çocuğun altında bir hayatım oldu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların çocukken isteyip de sahip olamadıkları şeyler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim