yazarların keşke ben yazsaydım dedikleri şiir veri tabanı
başlık "pasific" tarafından 25.05.2021 05:27 tarihinde açılmıştır.
1.
kaldırımlar
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa karışan noktasında
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık,
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
bu gece yarısında iki kişi uyanık:
biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor,
sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
simsiyah camlarını üzerime dikiyor
gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler.
kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi,
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.
bana düşmez can vermek bir kucakta,
ben bu kaldırımların istediği çocuğum.
aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta,
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
tak... tak... ayak sesimi aç köpekler işitsin.
yolumun takı olsun zulmetten taş kemerler.
ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim,
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
ıslak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.
dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.
necip fazıl kısakürek
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa karışan noktasında
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık,
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
bu gece yarısında iki kişi uyanık:
biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor,
sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
simsiyah camlarını üzerime dikiyor
gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler.
kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi,
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.
bana düşmez can vermek bir kucakta,
ben bu kaldırımların istediği çocuğum.
aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta,
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
iki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.
tak... tak... ayak sesimi aç köpekler işitsin.
yolumun takı olsun zulmetten taş kemerler.
ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim,
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
ıslak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.
dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.
necip fazıl kısakürek
devamını gör...
2.
orhan veli’nin bütün şiirleri.
atilla ilhan’ın ahmet kaya tarafından bestelenmiş şiirleri.
cigerwin’in herhangi bir şiiri.
atilla ilhan’ın ahmet kaya tarafından bestelenmiş şiirleri.
cigerwin’in herhangi bir şiiri.
devamını gör...
3.
küçük iskender - sacrifice.
devamını gör...
4.
mücaat
celladıma gülümserken
amentü
mataramda tuzlu su
yaşamak umurumdadır
kanla kirlenmiş evrak
çözülmüş sırrın üzüntüsü
köylüleri niçin öldürmeliyiz
onlar hırka değil pil
sana bir ara aklımda kalanları anlatırım
gültene giderken yolda
aysel git başımdan
kaptan
fevkalade memnunum dünyaya geldiğime
celladıma gülümserken
amentü
mataramda tuzlu su
yaşamak umurumdadır
kanla kirlenmiş evrak
çözülmüş sırrın üzüntüsü
köylüleri niçin öldürmeliyiz
onlar hırka değil pil
sana bir ara aklımda kalanları anlatırım
gültene giderken yolda
aysel git başımdan
kaptan
fevkalade memnunum dünyaya geldiğime
devamını gör...
5.
ben bir orhan veli müptelasıyım. onun yazdığı her şiir için keşke ben yazsaymışım derim.
devamını gör...
6.
fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor ne yapsam, ne tutsam, nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor ne yapsam, ne tutsam, nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
devamını gör...
7.
8.
“why, what's the matter,
that you have such a february face,
so full of frost, of storm and cloudiness?”
kar, kış, kıyamet seven bir insan olarak diyorum.
that you have such a february face,
so full of frost, of storm and cloudiness?”
kar, kış, kıyamet seven bir insan olarak diyorum.
devamını gör...
9.
bazıları hiç delirmez
ben, bazen koltuğun arkasında
3-4 gün boyunca yattığım olur
orda bulurlar beni
melaikeymiş derler
sonra gırtlağımdan aşağı
şarap döküp
göğsümü ovarlar
yağ serperler üzerime
sonra kükreyerek kalkarım
atıp tutar, köpürürüm
onlara ve evrene küfreder
bahçeye kadar kovalarım
sonra kendimi çok iyi hisseder
tost ve yumurtanın başına otururum
bir şarkı mırıldanıp
aniden
pembe besili bir balina gibi
sevimli olurum
bazıları hiç delirmez
ne korkunç hayat sürüyorlardır
allah bilir
charles bukowski
ben, bazen koltuğun arkasında
3-4 gün boyunca yattığım olur
orda bulurlar beni
melaikeymiş derler
sonra gırtlağımdan aşağı
şarap döküp
göğsümü ovarlar
yağ serperler üzerime
sonra kükreyerek kalkarım
atıp tutar, köpürürüm
onlara ve evrene küfreder
bahçeye kadar kovalarım
sonra kendimi çok iyi hisseder
tost ve yumurtanın başına otururum
bir şarkı mırıldanıp
aniden
pembe besili bir balina gibi
sevimli olurum
bazıları hiç delirmez
ne korkunç hayat sürüyorlardır
allah bilir
charles bukowski
devamını gör...
10.
11.
topal asker.
devamını gör...
12.
sünbülzade vehbi efendi'nin aşağıdaki satırları olabilirdi. geçmiş bir vakitte bir başka başlıkta paylaşmıştım. bildiğim çok az sayıdaki şiirlerden biridir.
bezm-i hamam edelim
sürtüştürem sana ben
kese ile sabunu
rahat etsin cism-i can
lal-ı şarap içirem
ıslatarak geçirem
parmağına yüzüğü
hatem-i zer dirahşân
eğil de bir sokayım
iki tutam az mıdır
lale ile sümbülü
saçına ey nevcivan
diz çökerek önüne
ılık ılık akıtam
bir gümüş ibrik ile
destine ab-ı revan
sen salınıp giderken
ben ardından sokayım
eteğini beline
olmasın çamur aman
kulaklarından tutam
dibine kadar sokam
sahtiyandan çizmeyi
olasın yola revan
öyle bir sokayım ki
dışarda hiç kalmasın
düşmanının bağrına
hançerimi na-gehan
herkese vermektesin
bir de bana versene
avuç avuç altını
olsun kulun şadüman
sen elinle tutmadan
ben ağzına vereyim
yeter ki sen kulundan
lokum iste her zaman
sen her sabah gelesin
ben vehbi’ye veresin
esselamünaleyküm
ve aleykümselam
bezm-i hamam edelim
sürtüştürem sana ben
kese ile sabunu
rahat etsin cism-i can
lal-ı şarap içirem
ıslatarak geçirem
parmağına yüzüğü
hatem-i zer dirahşân
eğil de bir sokayım
iki tutam az mıdır
lale ile sümbülü
saçına ey nevcivan
diz çökerek önüne
ılık ılık akıtam
bir gümüş ibrik ile
destine ab-ı revan
sen salınıp giderken
ben ardından sokayım
eteğini beline
olmasın çamur aman
kulaklarından tutam
dibine kadar sokam
sahtiyandan çizmeyi
olasın yola revan
öyle bir sokayım ki
dışarda hiç kalmasın
düşmanının bağrına
hançerimi na-gehan
herkese vermektesin
bir de bana versene
avuç avuç altını
olsun kulun şadüman
sen elinle tutmadan
ben ağzına vereyim
yeter ki sen kulundan
lokum iste her zaman
sen her sabah gelesin
ben vehbi’ye veresin
esselamünaleyküm
ve aleykümselam
devamını gör...
13.
hiç keşke ben yazsaydım dememiştim ta ki bu başlığı görene kadar ve düşününce hemen dediğim; abdürrahim karakoç, mihriban ve suları ıslatamadım başta olmak üzere tüm şiirleri.
devamını gör...
14.
ataol behramoğlunun ' yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var' şiirini ben yazmış olmayı dilerdim. lakin benden önce sevgili ataolcum yazmış. diline sağlık diyelim.
devamını gör...
15.
devamını gör...
16.
geyikli gecedir benim için
devamını gör...
17.
mona roza
üvercinka
özür
biliyorum sana giden
kuş koysunlar yoluna
emperyal oteli
ayrılık sevdaya dahil
ibrahim
geçer
kahramanların ölümü
türk kızı
üvercinka
özür
biliyorum sana giden
kuş koysunlar yoluna
emperyal oteli
ayrılık sevdaya dahil
ibrahim
geçer
kahramanların ölümü
türk kızı
devamını gör...
18.
sylvia plath- bayan lazarus
işte yine yaptım,
her on yılda bir,
böyle bir tane beceririm.
bir tür ayaklı mucize, tenim.
bir nazi lamba siperliği kadar parlak,
sağ ayağım .
tüy kadar hafif .
yüzüm ifadesiz, incecik
yahudi kumaşından.
çözün kundağı
ah, sevgili düşmanım!
korkutuyor muyum?
burnu, göz bebekleri, otuz iki dişi yerli yerinde mi?
acı nefesi
ertesi gün yok olacak.
yakında, çok yakında..
vahim bir öldür gücü,
evimde, etimde olacak.
ve ben işte gülümseyen bir kadın.
daha sadece otuzunda.
ve kedi gibi dokuz canlıyım.
bu üçüncü sefer.
ne lüzumsuzluk !
on yılda bir imha.
bu ne çok iplik.
çekirdek yiyen kalabalık
itişir içeri görmek için.
ellerimi ayaklarımı çözmelerini ...
muhteşem soyunmalar.
baylar ! bayanlar !
bunlar ellerim benim,
bunlar dizlerim.
bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,
ben de onlardandım, tek tip kadın işte.
ilk seferinde on yaşındaydım:
kazaydı.
ikinci seferinde istedim
bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
üstüstüme kapaklandım.
tıpkı bir midye gibi.
tekrar tekrar bağırmaları gerekti, çağırmaları...
ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan solucanları
ölmek
bir sanattır, herşey gibi.
özellikle iyi yaparım.
bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
bir ölürüm ki, adeta, hakikaten, olurum.
sanki gider gibi, bir davete.
bunu yapmak çok kolay bir hücrede,
ölmek ve kımıldamamak.
ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi...
güneşli bir günde geri gel,
aynı yere, aynı yüze, zalim
eğlenen çığrışlara:
'mucize!'
işte bu yere yıkar beni.
ama bir bedeli var.
yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
kalbimi dinlemenin ..
hakikaten çalışıyor.
bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
bir sözün, veya bir dokunuşun.
ya da biraz kanımı akıtmanın.
bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
eee, herr doktor.
eee, herr düşman.
sizin eserinizim ben,
paha biçilmez,
altın topu bebeğinizim.
bir çığlığa eriyen,
dönüyorum ve yanıyorum.
gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.
kül, kül -
külü eşele bak.
etten kemikten eser yok.
bir kalıp sabun,
bir nişan yüzüğü,
altın bir diş.
herr tanrı, herr şeytan
savulun
savulun.
küllerin arasından
doğrulurum kızıl saçlarımla
ve çıtır çıtır adam yerim.
nilgün marmara- yabancı
en yakın yabancı sendin, daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene henüz.
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız, ilk yaz derken -kışı gözden kaçıran yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız en güçsüz kollarla..
çözüldü aşkın zarif ilmeği, bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda, bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu..
yabancıların en yakınıydın sen!
tamamı alıntıdır.
işte yine yaptım,
her on yılda bir,
böyle bir tane beceririm.
bir tür ayaklı mucize, tenim.
bir nazi lamba siperliği kadar parlak,
sağ ayağım .
tüy kadar hafif .
yüzüm ifadesiz, incecik
yahudi kumaşından.
çözün kundağı
ah, sevgili düşmanım!
korkutuyor muyum?
burnu, göz bebekleri, otuz iki dişi yerli yerinde mi?
acı nefesi
ertesi gün yok olacak.
yakında, çok yakında..
vahim bir öldür gücü,
evimde, etimde olacak.
ve ben işte gülümseyen bir kadın.
daha sadece otuzunda.
ve kedi gibi dokuz canlıyım.
bu üçüncü sefer.
ne lüzumsuzluk !
on yılda bir imha.
bu ne çok iplik.
çekirdek yiyen kalabalık
itişir içeri görmek için.
ellerimi ayaklarımı çözmelerini ...
muhteşem soyunmalar.
baylar ! bayanlar !
bunlar ellerim benim,
bunlar dizlerim.
bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,
ben de onlardandım, tek tip kadın işte.
ilk seferinde on yaşındaydım:
kazaydı.
ikinci seferinde istedim
bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.
üstüstüme kapaklandım.
tıpkı bir midye gibi.
tekrar tekrar bağırmaları gerekti, çağırmaları...
ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan solucanları
ölmek
bir sanattır, herşey gibi.
özellikle iyi yaparım.
bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.
bir ölürüm ki, adeta, hakikaten, olurum.
sanki gider gibi, bir davete.
bunu yapmak çok kolay bir hücrede,
ölmek ve kımıldamamak.
ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi...
güneşli bir günde geri gel,
aynı yere, aynı yüze, zalim
eğlenen çığrışlara:
'mucize!'
işte bu yere yıkar beni.
ama bir bedeli var.
yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.
kalbimi dinlemenin ..
hakikaten çalışıyor.
bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
bir sözün, veya bir dokunuşun.
ya da biraz kanımı akıtmanın.
bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.
eee, herr doktor.
eee, herr düşman.
sizin eserinizim ben,
paha biçilmez,
altın topu bebeğinizim.
bir çığlığa eriyen,
dönüyorum ve yanıyorum.
gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.
kül, kül -
külü eşele bak.
etten kemikten eser yok.
bir kalıp sabun,
bir nişan yüzüğü,
altın bir diş.
herr tanrı, herr şeytan
savulun
savulun.
küllerin arasından
doğrulurum kızıl saçlarımla
ve çıtır çıtır adam yerim.
nilgün marmara- yabancı
en yakın yabancı sendin, daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene henüz.
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız, ilk yaz derken -kışı gözden kaçıran yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız en güçsüz kollarla..
çözüldü aşkın zarif ilmeği, bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda, bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu..
yabancıların en yakınıydın sen!
tamamı alıntıdır.
devamını gör...
19.
ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
şu muhteşem şiiri keşke ben yazsaydım.
ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
şu muhteşem şiiri keşke ben yazsaydım.
devamını gör...
20.
çok fazla olasılık var
hepsinde de birer boşluk
tıpkı rüyadan uyanmak gibiydi gidişin
bir vardı bir yok oluş.
quo fata ferunt
devamını gör...