1.
televizyon seyredilen evlerin vazgeçilmez mahkumiyeti: reklamlar. 'zap'ladığınızda da kurtulamıyorsunuz bunlardan. adamlar reklam saatlerinde anlaşmışlar. birinde başlayınca ötekilerde de reklama giriliyor. ve izlemeseniz bile duyuyorsunuz, kulağınızda 'aşina'lık yaratıyor.
bir zamanların bir reklamını hatırlıyorum. yumuşatıcı diye bir kavram vardı. hatta zihnime kazınan bir reklam var. rengarenk havluların üzerine düşen bir kuş tüyü ve havluların o kuş tüyünün ağırlığıyla (!) yaylanması. aman tanrım! böyle bir şey olamaz! o ne ince bir ayardır! hadi hemen alalım! hem çamaşırları da mis gibi kokutuyormuş!
böyle diye diye her marka, çeşit ve 'rahiha'da yumuşatıcılar aldık. bazılarının kokusunu o kadar beğendik ki, sıra arkadaşımızın süveterini koklayarak annesinin kullandığı yumuşatıcının markasını öğrenmeye çalıştık. (kimileri de kıskanç olur ha, sırf kendisi öyle koksun diye vermezdi markayı ya da yalan söylerdi. ne hayal kırıklıkları yaşadık be!)
fakat, her ne hikmetse, havlularımız koksa da yumuşamadı bir türlü, bol bol yumuşatıcı katılmış havlular bir türlü yumuşamadı işte. sabah yüzümüzü yıkadıktan sonra takır takır* havlular nazik tenimizi incitti. sonra baktık, herkes şikayetçi. üstelik durduk yerde bozuluveren güzelim çamaşır makinelerinin tamircilere göre baş sorumlusu da o! yumuşatıcılar. adamlar açık açık "yumuşatıcı makineye zararlı" diyorlar ya!
veeee, şimdilerde bakıyorum, o eski meşhur yumuşatıcı markaları teker teker sıvı çamaşır makinesi deterjanı olma yoluna girmiş, girmiş de yürüyüp gitmişler. reklamlar onlardan geçilmiyor. ayrıca koku garantisi de var, daha ne istiyoruz. hem renkler sabit kalacak,* hem mis gibi kokacak.
artık hiç şöyle de yumuşatır, böyle de pambık gibi yapar diyen yok. eeee, derlerse abesle iştigal etmiş olurlar. maymun gözünü açtı çünkü.
ne dersiniz, bu kandırmaca kaç zaman devam etmişti ki? peki bu 'ayma'yı, millet başka şeylerde de yaşayabilir mi? böyle bir ihtimal var mı?*
bir zamanların bir reklamını hatırlıyorum. yumuşatıcı diye bir kavram vardı. hatta zihnime kazınan bir reklam var. rengarenk havluların üzerine düşen bir kuş tüyü ve havluların o kuş tüyünün ağırlığıyla (!) yaylanması. aman tanrım! böyle bir şey olamaz! o ne ince bir ayardır! hadi hemen alalım! hem çamaşırları da mis gibi kokutuyormuş!
böyle diye diye her marka, çeşit ve 'rahiha'da yumuşatıcılar aldık. bazılarının kokusunu o kadar beğendik ki, sıra arkadaşımızın süveterini koklayarak annesinin kullandığı yumuşatıcının markasını öğrenmeye çalıştık. (kimileri de kıskanç olur ha, sırf kendisi öyle koksun diye vermezdi markayı ya da yalan söylerdi. ne hayal kırıklıkları yaşadık be!)
fakat, her ne hikmetse, havlularımız koksa da yumuşamadı bir türlü, bol bol yumuşatıcı katılmış havlular bir türlü yumuşamadı işte. sabah yüzümüzü yıkadıktan sonra takır takır* havlular nazik tenimizi incitti. sonra baktık, herkes şikayetçi. üstelik durduk yerde bozuluveren güzelim çamaşır makinelerinin tamircilere göre baş sorumlusu da o! yumuşatıcılar. adamlar açık açık "yumuşatıcı makineye zararlı" diyorlar ya!
veeee, şimdilerde bakıyorum, o eski meşhur yumuşatıcı markaları teker teker sıvı çamaşır makinesi deterjanı olma yoluna girmiş, girmiş de yürüyüp gitmişler. reklamlar onlardan geçilmiyor. ayrıca koku garantisi de var, daha ne istiyoruz. hem renkler sabit kalacak,* hem mis gibi kokacak.
artık hiç şöyle de yumuşatır, böyle de pambık gibi yapar diyen yok. eeee, derlerse abesle iştigal etmiş olurlar. maymun gözünü açtı çünkü.
ne dersiniz, bu kandırmaca kaç zaman devam etmişti ki? peki bu 'ayma'yı, millet başka şeylerde de yaşayabilir mi? böyle bir ihtimal var mı?*
devamını gör...