1.
balkan, cihan ve istiklal savaşlarında görev yapan selahattin yurtoğlu'nun günlüklerinden derlenen kitap. ilhan selçuk tarafından düzenlenip yayına hazırlanmıştır. "roman" olarak adlandırılması, eserin kurgu olduğuna dair izlenime sebep olsa da, "hayatımı yazsam roman olur" deyiminin gerçeğe dönüşmüş hâlidir diyebiliriz. balkan harbi'ne genç bir mülazım olarak katılan selahattin efendi, yaşanan büyük facianın iç yüzünü kendi deneyimleri aracılığıyla aktarır. türk askerlerinin politik sebeplerle ihtilafa düşmesini, memleket evlatlarının düşman yerine birbirine kurşun sıkmasını hüzün ve öfkeyle okuruz. 500 yıl egemen olduğumuz balkanlardan kalan son toprakların kısa sürede elimizden nasıl çıktığına dair ibretlik satırlar içermektedir.
cihan harbi'nin ilanıyla doğu cephesi'ne gönderilen selahattin efendi, ruslarla yapılan çarpışmalarda görev alır. çeşitli muharebelere iştirak ettikten sonra ırak cephesi'nde karargâhta hizmet verecektir. (57. alay'a atfedilen günlük yemek listesi de aslında bu kitaptan alınmıştır. çanakkale ile alakası yoktur.) karargâhta bulunması sayesinde hem tarihe mal olmuş büyük kumandanları -kazım karabekir, halil paşa, nuri paşa, bekir sami günsav- yakından gözlemleme şansı olur, hem de cephe hakkında kapsamlı bilgiler edinir. savaşa katılmak kadar, savaş alanına ulaşmanın da ayrı bir zorluk olduğu hatıratında geniş yer tutar. kâh at üstünde kâh yaya olarak -nadiren demiryolu kullanarak- binlerce kilometre kat eder. bu yolculuklar boyunca temas ettiği yerel topluluklara dair izlenimlerini aktarır. emri altındaki askerler üzerinde otorite kurmanın hangi yollardan geçtiğine dair açık sözlü örnekler verir.
selahattin efendi ittihat ve terakki mefkuresine inanmış bir subay olsa da eleştiri konusunda kimseye iltimas yapmaz. politik bir hatayı da, stratejik bir zaafı da çevresindekilerle paylaşır. dikbaşlı mizacı onu bazen zor durumlara düşürür. toplumsal açıdan hem aydın çevreler hem de sıradan halk hakkında ne gördüyse onları kaydetmiştir, kimseyi güzellememiştir. şevket süreyya aydemir'in suyu arayan adam hatıratını okuyanların iyi bildiği türklük ve islam ile alakalı mülakatın bir benzeri bu kitapta da mevcuttur. "allah kaçtır?" diye sorulduğunda, "sekiz tanedir: biri koğuştaki başçavuş, biri bölükteki zabit..." diye saymaya başlayan erlerden bahseder. alaylı subayların pek çoğunun okuma yazma bilmeyişinden, tüfekle doğru düzgün nişan alamayışından dem vurur.
iki ciltlik eserin ikinci bölümü kurtuluş savaşı'nı konu alır ve nispeten kısadır. mondros mütarekesi sonrasında haksız yere işgal eden anadolu topraklarını kurtarmak için yapılan mücadelenin ilk kıvılcımlarını yakanlardan biridir. özellikle bekir sami bey'le beraber kuvayımilliye*'nin ege ve marmara bölgesinde nasıl organize edildiğine dair birinci elden bilgiler verilir. kurtuluş savaşı'mızın gayrinizami dönemini bu cildi okuyarak öğrenmenizi öneririm.
uzun sözün kısası, "ezber bozmak" sözünün ete kemiğe büründüğü bir eserdir yüzbaşı selahattin'in romanı. tarihimize ve özellikle birinci dünya savaşı/kurtuluş savaşı dönemine ilgi duyanlar okumazsa çok şey kaybeder.
cihan harbi'nin ilanıyla doğu cephesi'ne gönderilen selahattin efendi, ruslarla yapılan çarpışmalarda görev alır. çeşitli muharebelere iştirak ettikten sonra ırak cephesi'nde karargâhta hizmet verecektir. (57. alay'a atfedilen günlük yemek listesi de aslında bu kitaptan alınmıştır. çanakkale ile alakası yoktur.) karargâhta bulunması sayesinde hem tarihe mal olmuş büyük kumandanları -kazım karabekir, halil paşa, nuri paşa, bekir sami günsav- yakından gözlemleme şansı olur, hem de cephe hakkında kapsamlı bilgiler edinir. savaşa katılmak kadar, savaş alanına ulaşmanın da ayrı bir zorluk olduğu hatıratında geniş yer tutar. kâh at üstünde kâh yaya olarak -nadiren demiryolu kullanarak- binlerce kilometre kat eder. bu yolculuklar boyunca temas ettiği yerel topluluklara dair izlenimlerini aktarır. emri altındaki askerler üzerinde otorite kurmanın hangi yollardan geçtiğine dair açık sözlü örnekler verir.
selahattin efendi ittihat ve terakki mefkuresine inanmış bir subay olsa da eleştiri konusunda kimseye iltimas yapmaz. politik bir hatayı da, stratejik bir zaafı da çevresindekilerle paylaşır. dikbaşlı mizacı onu bazen zor durumlara düşürür. toplumsal açıdan hem aydın çevreler hem de sıradan halk hakkında ne gördüyse onları kaydetmiştir, kimseyi güzellememiştir. şevket süreyya aydemir'in suyu arayan adam hatıratını okuyanların iyi bildiği türklük ve islam ile alakalı mülakatın bir benzeri bu kitapta da mevcuttur. "allah kaçtır?" diye sorulduğunda, "sekiz tanedir: biri koğuştaki başçavuş, biri bölükteki zabit..." diye saymaya başlayan erlerden bahseder. alaylı subayların pek çoğunun okuma yazma bilmeyişinden, tüfekle doğru düzgün nişan alamayışından dem vurur.
iki ciltlik eserin ikinci bölümü kurtuluş savaşı'nı konu alır ve nispeten kısadır. mondros mütarekesi sonrasında haksız yere işgal eden anadolu topraklarını kurtarmak için yapılan mücadelenin ilk kıvılcımlarını yakanlardan biridir. özellikle bekir sami bey'le beraber kuvayımilliye*'nin ege ve marmara bölgesinde nasıl organize edildiğine dair birinci elden bilgiler verilir. kurtuluş savaşı'mızın gayrinizami dönemini bu cildi okuyarak öğrenmenizi öneririm.
uzun sözün kısası, "ezber bozmak" sözünün ete kemiğe büründüğü bir eserdir yüzbaşı selahattin'in romanı. tarihimize ve özellikle birinci dünya savaşı/kurtuluş savaşı dönemine ilgi duyanlar okumazsa çok şey kaybeder.
devamını gör...