öne çıkanlar | diğer yorumlar

hakan günday abimizin askerlikten soğutan hatta nefret ettiren son derece gerçek ve çarpıcı kitabıdır.
2009 yılında yayımlanan bu roman doğuda askerlik yapan psikolojisi bozuk bir manyağın intihar etmeyi kafasına koymasını anlatır.* tabii sonra atatürk suikast girişimi falan derken akar gider kitap elinizde erir.
350 sayfalık fazla gerçek hissettiren bir romandır.

kitapta askeriye ve doğu portresi çok iyi çizilmiş. hakan günday bol bol eleştiri yapıyor.
hem hali hazırda içinde bulunduğu sisteme, hem doğuda yaşanılan olaylara bol bol gönderme yapılıyor. cesur ve gerçek bir eser, hatta o dönem bazı kısımların kitaptan çıkarıldığı yazılmıştı. gerçek mi bilmiyorum ama son haliyle bile sert bir kitap.
hakan gündayın en iyi üç kitabından birisi bence.
kurgu olarak nefis kurgulanmış bir kitap, ilmek ilmek işlenmiş.

hakan günday sanırım askerlik yaparken yazmaya karar vermiş ve yazmış bu kitabı.
içinde fazlaca eleştiri bulunur özellikle soğuğu bu kadar içten derinden anlatması çok hoşuma gitmişti.

mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir romandır.

hangi alıntıyı eklesem diye düşünüp duruyorum sadece alıntılardan yeni bir kitap ortaya çıkar öyle bir kitaptır. alıntılara geçmeden önce ekleyeyim.

şu anda donarak ölmek üzere olan tüm askerlerimize kucak dolusu sevgiler.


emret komutanım, demek, emret öleyim demektir. çünkü askerlik, ölmenin emredilebileceği tek meslektir. hatta emre karşı gelmenin cezasının da ölüm olabileceği tek meslektir.


doğuda kızlar kadın doğar. ecellerinden önce ölürler. ilk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek. o kadar çok kadın gömer ki, toprak bile artık dişidir. bu yüzden toprak ana diye bilinir. diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. bu yüzden verimsiz ve çoraktır; buna da kadının intikamı denir.


gölgesinde uyuyakalacak kadar peşinde koştuğum bir kadını, bana göstermeyen aynalardan nefret ediyorum.
devamını gör...
askerdeyken beş altı kere daha okuduğum efsane roman. hâlâ arada açar rastgele okurum. gece nöbetlerinde yıllar önce öldüğünü söyleyen bir adamla tanışan askerin hikayesi. asil’in hikayesi.


"...asılırken dikkat etmen gereken tek şey, boşlukta kaldığın anda ağırlığını olabildiğince aşağı vermek. boynun mutlaka kırılmalı. yoksa oltanın ucundaki balık gibi sallanırsın. utanç verici... o kadar izleyenin önünde bir balığa dönüşmek utanç verici. bu yüzden, tek hamlede ölmelisin. düşüp kalmalısın. titreme yok, sarsılma yok, spazm yok. seni asanlardan yüksekte olduğun müddetçe sorun yok. ayakkabılar önemli. gözleri alacak kadar cilalı olmalı. izleyenlerin kursağında kalmalısın. ayakkabılarını kıskanmalılar. pantolon ütünü de. idamda kıyafet çok önemlidir. bunu bildikleri içinde ilmeği boynuna geçirmeden önce kefen giydirirler. ama her şey hatıralarında kalır. gözlerin solar ama üzerindeki kumaş parlamaya devam eder… dünyanın en güçlü adamını astıklarını düşünmeliler. sen öldükten sonra kıyametin geleceğini düşünüp korkmalılar. en az bir gece kabuslarına girmelisin. zavallı hayatlarında karşılaşabilecekleri tek üstün varlığı yok ettiklerini düşünüp titremeliler. tabii, üstün bir varlık olmana gerek yok. öyle görünmen yeter.."


- ziyan
devamını gör...
bir hakan günday romanıdır.

hakan günday son dönemlerin en iyi romancılarından biri. senarist olarak da epey sansasyonel işler yapıyor. bazen sürekli aynı kitabı yazıyor olduğumu düşünsem de bazı kitaplarını çok severim hakan günday'ın. bu da o sevdiğim kitaplardan biri. bu kitap bir askerlik anısı gibi aslında.

ben de askerlik yaptım. hem de tam on iki ay. hayatımda ziyan olan bir sene varsa bu da askerlik yaptığım senedir.

tamamen şans eseri önce ülkenin en rahat asteğmen eğitim merkezi olan küçükyalı levazım maliye okulunda on dört gün eğitim aldım. tabii buna eğitim denirse. sonra da kura da gevşeklik mucizesi gemlik askeri veteriner okulunda on bir ay geçirdim.

bir öğretmen olmak için eğitim alan biri olarak hiçbir şey yapmamak üzere bir alayda kalmak dünyanın en zor işi idi. ama daha kötüsü kafalarında en büyük asker sloganlarının ateşi ile gelen genç çocukların komutanlara çay, çorba taşıyıp bot boyadığı zamanları görmekti. komilik yapan rambolarla karşılaşmak çok acı verici idi.

velhasıl ziyan bir sene yaşadım, döndükten sonra da bu kitabı okudum. içime su serpti.
devamını gör...
ismim osman olduğu için çok pis çarpmıştı bu kitap beni.

hem ismim osmandı, hem de askerlik yapıyordum ziyan yayınlandığında. böyle bir duygusal etki oldu. anısı bol, çarpıcı bir eserdir. kitabın askerliği anlattığını okuduğumdaki ruh halimi şimdi izah etmeyeceğim. z'ish bir yorum tembelliğindeyim. hakan günday, askerlik ile ilgili asıl bilinmesi gerekenleri harika gözlemlemiştir. asil yaşayan adil ölmez gerçeği de vardır. hakan günday'ın en güzel eseri olarak gördüğüm azil'in güzel izleri vardır. cesaret isteyen bir eserdir ziyan. atam'ın fotoğrafındaki yüz ifadesinin psikanalizi ile başlar, alır götürür. askerlik meselesinde, bir full metal jacket etkisidir bu kitap, şahsi fikrim budur. neden cesaret istediğini belirtmiş olayım aşağıdaki quote ile.


"çevresindeki kalabalıktan sıyrılan bir kamera gördü. elindeki mikrofonu uzatarak kendisine yaklaşan bir muhabir gördü. ardından da albay geliyordu. herkes gülümsüyordu. muhabir sordu:
bugün askerlik yaptın. söyle bakalım, neler hissediyorsun?
önce başını eğip stan smith’lerine baktı. sonra aniden gözlerini muhabirin yüzüne sapladı. jandarma er asil konuştu.
hepinizin amına koyayım!
muhabirin ve albayın yüzleri, havada asılı kaldı. aynı anda. jandarma er asil kameraya baktı:
"zorunuza mı gitti? "
devamını gör...
acıdan başka bir şey değilim

ziyan, hakan günday'ın, ilk baskısı 2009'da yayımlanan romanıdır.

fethiye marina'daki kitapçıya girip okumak için bir şeyler bakındığım sıra, kapak tasarımı ile dikkatimi çekmişti ve arkasını çevirip okumaya başlayınca eski amirlerimden birinin askerlikle alakalı şu sözleri geldi aklıma "hayatımın en boş iki yılıydı. yalan olmuş iki yıl. boşa geçmiş iki yıl." ve kitabı aldım tabii ki.
geçmişten günümüze "vatanperverlik" etiketi ile pompalanan "zorunlu askerlik" kavramı ile alakalı ezbere konuşulan cümlelerin dışında bir içerik ile karşılaşacağımı anlamıştım.
yanilmadim da, daha ilk sayfada beni olduğu gibi içine alan bir askerlik serüvenine başladım. atatürk'ün bir fotografının psikolojik tasviri ile toplumu resmederek başlaması inanılmaz etkileyiciydi benim için.

" 'gazi dikmen sırtlarında dinleniyo. 12 şubat 1921'
gözlerimin hizasına asılmış fotoğrafın altında böyle yazıyordu. gazi dinleniyor... ama dinlenmiyordu. atatürk'ün yüzlerce fotoğrafını görmüştüm. bu fotoğrafta dinlenen bir adam yoktu. böyle bir adam görmüyordum. hepimizden, her şeyden bıktığı için bize bakmaktan vazgeçmiş bir adamı görüyordum. kurtarmak istediği insanların, gerçekte bir sahtekar sürüsü olduğunu, onca çabasının hiçbir şeye değmeyeceğini düşünen bir adam görüyordum. her şeyi bırakmak, her şeyden vazgeçmek, her şeyi s. etmek isteyen bir adam. hatta belki de hayatında ilk kez ölmeyi düşünen bir adam. ölüp yok olmayı, kara karışmayı. ölerek donmayı ya da donarak ölmeyi bekleyen bir adam görüyordum. fark etmez, diye düşünen bir adam. hiç fark etmez. tek bir insan sesi dahi duymak istemeyen, tek bir insan yüzüne daha katlanacak gücü olmayan bir adam. bu yüzden kapalıydı gözleri. üşüdüğünden değil, duymamak için örtmüştü kulaklarını. evet, kesinlikle böyle olmalıydı. gözlerimi ve kulaklarımı kapadım diyordu. artık istediğiniz kadar ihanet edebilirsiniz. sizi görmüyor ve duymuyorum. umurumda değilsiniz!"


doğu'da zorunlu askerlik yapan bir gencin yaşadığı içsel çatışmanın, rüyalarının, intihar planının ve bu süreçte nöbet sırasında yarı gerçek yarı hayal bir şekilde tarihî bir karakter ve mustafa kemal'in suikastcisi olan ziya hurşit ile olan diyalogları ile kesişmesi üzerinden ilerleyen bir kitap.
paralel olarak hem geçmiş, hem günümüz ile alâkalı çok ciddi eleştiriler ve tespitler barındıran, olay örgüsü, hikayelestirme, anlatım biçimi, gözlem ve sade bir dille ele alınması bakımından oldukça etkileyici ve sürükleyici bir roman.

ben bu kitabı, fethiye'de, sıcak mı sıcak bir günde okumaya başladım. lakin okurken öyle içine girdim ki romanın, adeta artık bir askerdim ve üşüyordum. kitabı okumaya başladığım anda buz saçakları ensemden iniyor, parmaklarım uyusmaya basliyordu ve polar bir ceket giyme ihtiyacı duyuyordum.

bir yandan da henüz 20 yaşına girer girmez aile ortamından koparılıp, zorlu şartlarda "vatan borcu" nu öderken, bu süreçte maruz kaldıkları her türlü fiziksel ve duygusal şiddeti hayal edip dertlenirken buluyordum kendimi...

hakan günday ın bunca kaotik bir örgüyü bu kadar ustaca ve kolay bir biçimde aktarması ayrıca bir alkışı hak ediyor. tekrar tekrar okunası bir kitap. kapak tasarımından, bölüm ve sayfa tasarımına kadar ilmek ilmek emek, vizyon gerektiren bir başyapıt bana göre.

bu kitap okunmuyor anlayacağınız, kapağını açtığınız anda doğuda iki metre karın arasında üşürken bir yandan da zaman yolcusu gibi genç cumhuriyet yıllarını yaşamaya başlıyorsunuz. asil ve arkadasları cinayet işlerken, aynı motivasyonu taşıyorsunuz.

realizm ile postmodernizm birbirine bulaşmadan aktarılıyor, bir yandan anti militarizm dikkat çekiyor, diğer yandan pesimizm. askeri hiyerarside rutbece küçük olan askerin nasıl ezildiğini, dayak yemesini ve abartılı cezaları, içi boşaltılmış eğitimlerle askerlik kavramının nasıl bıçak sırtı bir duruma dönüstüğünü hissettirerek anlatıyor. bunun yanında da yerel halkın her an kendilerine ateş açacakları günün sabahında uyanma ihtimalini işliyor.

" 'kürtçe sözlük var mı? ' diye sorduğumda ise, 'otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum, ilk defa biri bunu soruyor' yanıtını alıyordum. oysa önünde, istanbul life'ın eski sayıları ve kapaklarında, onlara bakanlardan bambaşka yüzlerin sıralandığı bir tezgahı bile vardı. ama sözlük yoktu. demek ki anlaşmamak için anlaşmıştık. sorun yok. nasılsa midyatlı doğu beyazıtlıyı, harranlı da cizreliyi anlamıyordu.
sorun yok.
hiçbir sorun yok. nasıl olsa geberip gideceğiz. sözlüğe ne gerek var?"


kısacası, anlatılmaz yaşanır bir roman. kalemine sağlık hakan günday.

"şu an donarak ölmekte olan mehmetçiklerimize buradan kucak dolusu sevgiler..."
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ziyan (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim