öne çıkanlar | diğer yorumlar

yunan yazar nikos kazancakis'in tüm dünyada tanınan romanı, daha sonra başrolünde anthony quinn' in yer aldığı filmi de yapılmıştır.

--- alıntı ---

roman ingilizce olarak ilk kez 1952'de ingiltere'de, 1953'te de abd'de yayımlandı. türkiye'de ise ilk kez ataç yayınevi tarafından aleksi zorba adıyla 1963'te yayımlandı ve 1967 ve 1970 yıllarında aynı yayınevinden iki baskısı daha çıktı. sonra can yayınları tarafından 1982'de zorba adıyla yayımlandı ve yayınevi tarafından muhtelif sayıda baskıları yapıldı. türkçedeki bütün çevirileri yunanca aslından ahmet angın tarafından yapılmıştır.

zorba, 1883-1957 yılları arasında yaşamış olan yunan yazar nikos kazancakis´in olgunluk dönemi ürünüdür. "zorba" bir yaşam kılavuzudur. bugün nikos kazancakis´in mezar taşında yazılı olanlar, doğrudan zorba´nın ağzından dökülmüş kader sözcükleri gibidir âdeta:

« hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm. »

--- alıntı ---
devamını gör...
mutlaka okunması gereken ve üzerinde derin derin düşündüren eser.

kitap hakkında başka görüşleri de okumayı sevdiğim için zorba hakkında da okumam bittikten sonra biraz araştırma yapmıştım. kitapta bolca yer edinen yaşlı kadının aslında yunanistan'ı tasvir ettiği ve çevresinde dönen olayların da tarihte karşılaşılan ve yunanistan üzerine büyük etkisi olan olaylar ve diğer ülkeler olduğunu okumuştum. kitaba bu gözle bakınca her şey daha farklı bir hal alıyor.
devamını gör...
yunan edebiyatının ünlü yazarı nikos kazancakis, 1883 yılında osmanlı topraklarında doğmuştur. yazar, yunan yazarlar topluluğu tarafından nobel edebiyat ödülü için kurula tavsiye edilmiş fakat ödülü bir oy fark ile albert camus'a kaptırmıştır.
albert camus ödülü aldıktan sonra nikos kazancakis'in bu ödülü kendisinden daha fazla hak ettiğini söyleyecektir.
yazarın 1946 yılında yayımlanan ve filme de de uyarlanan” zorba” adlı eseri “özgürlük” kavramının irdelendiği felsefik bir kitap. olay örgüsünün kısa tutulduğu yapıtta anlatıcı yazar, kömür madenini işletmek ve buda ile düşüncelerini oturtmak için girit’e gider. hayatı kitap okumaktan ibaret olan bu “kâğıt faresi”, aleksi zorba adında ilginç bir adamla karşılaşır. onu da linyit madeninde işçi olarak çalıştırmak üzere yanına alır ve patron işçi ilişkisini aşan dostlukları başlar.
zorba, hayata dair tüm bildiklerini, patronuna anlatır. bizim kutadgu bilig’imiz gibi onun öğretileri de mutluluğun sırlarını verir. geçmişe takılmadan, gelecek kaygısı duymadan yaşadığı her anın tadını çıkaran zorba, kimseye minnet etmeden yaşamaktadır. ölümden ve hayatın zorluklarından korkmayan, hayatı olduğu gibi yaşayan, aynı yerde uzun süre kalamayan, kimseye bağlanmayan gezgin bir adamdır.zorba’ya göre özgür olabilmek için hayatın ve insanlığın dayattığı her şeyden kurtulmak gerekir.din, vatan, evlilik, çocuk...
“vatandan kurtuldum, papazlardan kurtuldum, paradan kurtuldum; silkiniyorum. silkindikçe de hafifliyorum. nasıl söyleleyim sana.kurtuluyorum insan oluyorum."

zorba, gönülden bağlı olduğu santurunu
canı isteyince çalar ve canı isteyince müziğin ritmine uyarak dans eder.dul kadın müptelası olan bu kaçkın adamın kadınlarla ilgili aykırı düşünceleri de bir kitabı dolduracak kadar fazladır.
“kadın korkunç bir sırdır, hiçbir zaman da kapanmayan bir yarası vardır. sen kulak asma, bütün yaralar kapanır ama, o yara kapanmaz."

halk hikâyeleri, efsaneler, etkileyici tasvirler ve bilge sözlerle bezeli roman insanın kendine dönmesini sağlayan başarılı bir klasik.

“dünyadaki pek çok insanın esas sorunu, henüz kendisiyle tanışmamış olmasıdır.”
devamını gör...
--- alıntı ---

dünyayı bugünkü duruma getiren nedir, bilir misin?
yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir.
sonuna kadar git be insan.

-nikos kazancakis/zorba

--- alıntı ---

zorba

nikos kazancakis, zorba adlı eserinde bu anlamlı satırlar geçer. kitabın başkahramanının hayatı üzerinden okuyucu kitleye ibretli dersler ve fikirler sunar. yunan edebiyatının tartışmasız en büyük yazarlarından sayılan kazancakis’in en önemli yapıtı olarak değerlendirilir.
devamını gör...
kız arkadaşımın bana hediye ettiği, gerçek hayattan alıntı bir roman. yazarı nikos kazancakis'tir. zorba değişik bir karakterdir. kitapta gerçekten değerli birçok söz vardır. bunlardan birini seçip yazma gereği duydum.

şimdi insanlara bakıyorum ve bu iyi bu kötü diyorum. yunanlıymış türkmüş bana ne? yediğim ekmeğin üzerine yemin ederim ki yaşlandıkça bunu sormayı bile bırakıcam. iyi ya da kötü, farkı ne?

bu sözlerin neredeyse 100 yıl önce söylendiğini düşünmek, zorba'nın ne kadar değerli biri olduğunu gösteriyor.
devamını gör...
bir nikos kazancakis eseridir.

nikos kazancakis yunanistan’ın sınırlarını aşan ve dünyaca takdir edilen büyük bir yazardır ve sanırım zorba da onun en tanınan bilinen eseridir. gerçi benim için kazancakis yeniden çarmıha geriliş romanıyla aklımda kalan bir yazardır.

zorba tam bir sokak filozofudur, hayatı olduğu gibi yaşar ve her anından zevk almaya çalışır. gizlisi, saklısı da yoktur. mutlu olmak için her türlü boyunduruktan kurtulup sonsuz ve nihai bir özgürlüğü elde etmek gerektiğini bilir. sanırım onun aklındaki “hak ettiğinden fazlasını talep etmemek, hakkından daha azına da razı gelmemektir.

bir gün birlikte çalışmaya başladığı ve tam bir kitap kurdu olan adamla karşılaşınca ikili birbirine tanınmamış dünyaları keşfetme olanağı sağlar. biri hayatı kitaplardan öğrenmeye çalışırken, diğeri iliğine kemiğine kadar sömürmek için yanıp tutuşmaktadır hayatı.

o zamanlar zorba’ya büyük hayranlık duymuştum, yani üniversite yıllarında, ilk okuduğumda. şimdi o kadar da emin değilim zorba’nın haklı olup olmadığından. hayata bakış açılarımız ondan aldığımız keyfi belirleyen eylemlerin farklılaşmasına neden olur.

kitapta bir bölümü hiç unutmam nedense. zorba bir yerde şöyle der: seni arzulayan bir kadını geri çevirmek günahların en büyüğüdür.

velhasılı güzel kitaptır. çok şey düşündürür. bence kitabı okumak yerine yaşamayı da seçebilirsiniz.
devamını gör...
(bkz: nikos kazancakis)'in başyapıt eseridir. nobel edebiyat ödülünü kıl payı kaçırmış olan bu eser; insanın hayata bakışını değiştiren, okunduktan sonra farklı bir kişi olunacak türdendir.

'zorba' gerçekten hayallerde değildir. bilirim ki sokakta yürürken, bir işten ötekine koştururken karşımda belirir. bugüne kadar hiç konuşmamıştım onunla. oysa ne büyük bir eksikliğin dolduğunu hissettim romanı okurken. zorba dimdik ayakta çünkü bu evren dediğin şey delilikten yapılmamış değilde nedir?


mutluydum; biliyordum bunu. bir mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur; ancak o geçip de arkamıza baktığımız zaman, birdenbire biraz da hayranlıkla ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız. ama ben, bu girit kıyısında mutluluğu yaşıyor, üstelik mutlu olduğumu da biliyordum


edit:imla
devamını gör...
bir nikos kazancakis romanı, kitap kategorisinde tutunamayanları görünce aklıma geldi.
basitçe söylemek gerekirse, tutunamayanlar insanı biraz dibe götürüyorsa ilacı zorbadır, o da insana bir ferahlık, rahatlama duygusu falan verir.
devamını gör...
zorba'yı içtim adeta, kanıma karıştı. yalnız ben kalkıp gitmedim girit'e. zorba da her an bu akdeniz sahillerine doldu. eşlik etti bana. daha evvel martin eden böyle dokunmuştu. madlen baba da. gümüş gözlü hubermann da. elle tutulur bir ortaklığı var mıydı bu heriflerin bilemem. sanki hepsi aynı kişiydi ve bambaşka kişilerdi. tek bir kalemden dökülmüş, bir oturuşta peş peşe yazılmışlardı. sanki tek bir insan birkaç farklı bedene bölünmüştü. ya da tek bir beden üçe beşe katlanmıştı.

böyle kitaplara/karakterlere çok nadir rastladığım için üzülürdüm önceden. şimdi toprağı eşeleyip değerli bir şeyler arıyormuşum hissi uyanıyor. hep doğru zamanda çıkıp geliyorlar ya da ben çağırıyorum. şu sindire sindire okuduğum, artık anlamayacak kadar okuduğum günlerde zorba benim yerime sövüp saydı. "şeytan alsın!" deyip ateşledi içimde bir şeyleri. çoğu zaman kitaptaki anlatıcı gibi hissettim. orada başka biri de olsaydı zorba için değişmeyecekti. dünyayı ilk kez gördüğüne inandığı günlerde dönüp "bu ne sırdır patron?" diye soracaktı. şarabını içecek, içtikçe "bu kırmızı su nedir?" diyecekti. yetmediğinde santuruyla ya da raksıyla soracaktı. soracak, bir sonuca varacak, sonra yeniden, ilk kez, karşılaşacaktı dünyayla.

zorba yarı çıplak bir halde ayağa fırlamış, kapının önüne dikilmiş, şaşkınlık içinde baharı kavramaya çalışıyordu.
"nedir bu patron?" dedi. "dinim hakkı için dünyayı ilk kez görüyorum. bu ne mucize patron! şu uzakta sallanan mavi şey? ne onun adı? deniz! deniz! ya şu çiçekli yeşil önlük giymiş olanı? hangi meraklı yaptı bunları? yemin ederim ki patron, ilk kez görüyorum."
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"zorba the greek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim