zaman tüneli

trabzon hurması olarak da bilinir, kurutulmuş olanı öneririm, tazesinin bazıları ağzı uyuşturuyor ve insanlar bir daha yaklaşmıyor, ama tatlı olan bir taze olanı yerseniz oda mükemmel dor. garanti olsun diye kurutulmuşunu deneyin. tadı kuru incir benzer ama daha iyisi.

%85 tahin geri kalanı pekmez. <3
nutella çok tatlı ve zararlı. doğal da değil.
ve nutella anca çokokrem ile kıyaslanabilir. lezzeti ona yakın...

sagopa konserindeydim ve şarkıları ben seçiyordum. ama istediğim şarkıların hiçbirini bulamıyordum.. üzücü

trabzon hurması. bizim bahçede ağacı var ama bu seneye kadar hiç yiyesim gelmemişti. annem bu hurmadan üzerine tahin ve ceviz ekleyerek pratik tatlı yapıyor baya severek tüketiyorlar. spora gittiğim için arada böyle değişik tarifler deniyorum, geçen de yulaf badem sütü trabzon hurması ve bademle bir şeyler yaptım ama yok yani ben bu meyveyi yıllarca boşuna yememezlik yapmamışım. net olarak avokadodan sonra yediğim en kötü sağlıklı besinlerden biri.

kendini değersiz zanneden insan için durum çok daha zordur.
düşünsene hayat boyu seni sevsinler diye sürekli her tanıştığına ilgi göstermekle , onları memnun etmekle ve kendini onlara sevdirmeye çalışmakla yani hep başka insanların duygu ve gereksinimlerini dengede tutmakla uğraşacak ve kendi duygularına , gereksinimlerine gözlerini , kalbini kapatacaksın. başkalarının hayatını , başkaları için yaşayacaksın. offf ne fena bişii bu bir bilsen.

bir tek gün bile hapishane çilesi çektiğine inanmadığım devlet katili. (evet devlet sanatçısı var da neden devlet katili olmasın) bakın mehmet ağar'a. iki yıl mahkumiyetini bodrum'da villasında geçirdi. o sürede bodrum'a alıştı, sevdi, en sonunda tezgahını oraya açtı.
bu da gündüz dışarıda gece içeride mahpusluk yapmış, bu sırada devlet adına yeni cinayetler işlemiştir. kaçmaz.
biraz ekeleşip yol yordam öğrenince de mhp ya da akp'de bir dönem milletvekilliği yapacak, özgür özel de kendisine "sayın samast" diyecektir.
bu sırada başına bir hal gelip kuyruğu titretirse diğer milli katillerimiz gibi adları stadyuma, caddeye, bir parka verilecek, mezarının başına bayrak dikilecek, her yıl ölüm yıldönümünde "özlemle" anılacaktır. tıpkı topal osman, mustafa muğlalı, abdullah çatlı, muhsin yazıcıoğlu gibi.
devletimiz katilllerini sever ve korur.

savaş daha doğrusu israil'in filistin üzerindeki baskıları konusu-gündemi hakkında yazmadığım için bugünün son tanımını bu başlığa gireyim. israil ile ilgili önceki iki tanımım 9 ay önceye ait. orada yazdıklarımdan israil hakkında düşündüğüm birçok şey görülebilir. fakat şu anda israil'in lideri üzerinden yapılan şeyin adı soykırıma doğru gidiyor. bu iş artık tadı kaçan bir hal almaya başladı. elinde onca imkan varken hamas'ın yaptığı katliama sivillerle karşılık vermek, uluslararası arenada cezai yaptırımı olması gereken bir eylemken bunu bm ve ayrıca insan haklarının bütün filantropik unsurlarını arkana alarak yapmak belki bugün karşılık bulmaz ama adolf hitler dönemi gibi birkaç yıl sonra net karşılık bulacaktır. katliam meraklısı olmamak ve israil'in yaptıklarını görmek gerekir. hamas ile mücadele başka şey sivilleri dalga geçer gibi öldürmek başka şey.

sözlükte birilerine göre teyzesiyle sevişmek günah, teyzesinin kızıyla sevişmek günah değil.
çok ilginç.

#2779734 ileride solda. kadraja girmemiş. *

sözlüklerdeki hristiyan misyonerlerin kasıtlı olarak yaptığı şeydir. kuzen evliliğini sanki kötü bir şeymiş gibi göstererek akılları sıra günah ilan ediyorlar ve dolaylı yolla değerlerimize, islam'a saldırmaya kalkıyorlar.

ben n harfinden hayvan bulamadigimda nahır derdim. o ne be denirdi haliyle. sığır sürüsü derdim. babaannem kalkın ne yatiyorsunuz nahır gibi derdi bize derdim. kabul görmezdi.

kavun-karpuz rakabetidir. ikisinin de bundan haberi yok tabi.
bizim tarafımız belli, ezelden beri karpuzcuyuz. nokta.

çıldırcam yakında. bugün nasıl olduysa şarj aletini çöpe atmışım hatırlamıyorum, neyse ki çöpü atmadan farkettim. dün avmye terziye diye gittim elbise yapılırken az dolanayım dedim sonra elbiseyi almadan çıkmışım yarı yoldan döndüm. yine dün hastanede kayıt yaptırmadan yarım saat doktorun ismimi söylemesini bekledim ki kaçıncı gidişim yani önce kayıt açılıyor, sonradan niye bekliyorum burada falan oldum. aklıma gelmeyen daha bir ton dalgınlığım vardır. eskiden beri böyleydim ama son zamanlarda kendime aşırı sinirleniyorum hem vaktimi hem enerjimi resmen heba ediyorum. b12 falan da normal ama yok yani bu dikkat dağınıklığını çözemiyorum.

bu davayla ilgili yargıtay'ın bir emsal kararı var mı ona bakmak lazım. ben baktım bulamadım. sözlükteki avukat arkadaşlar merakınımızı giderebilirse hoş olur.

hitchcock'un güzel gerilim filmlerinden biri ve falsolu, yani şaşırtmacalı kurgulu, böyle sanki falsolu şut gibi kurgusu beklenmedik yere giden bir film. öyle önemli bir klasik gibi görülmüyor galiba ama ben öneririm sizlere.

elektron-proton
onlar itişmezlerse halimiz nice olur....

dostoyevski vs turgenyev ama farklı bir rekabet. yani öğretmen vs. öğrenci, bir bakıma halef selef. bir anlamda gauss'un öğretmeni ile çarpışması gibi ama bunun derinliği çok daha ciddi.

nereden baksan en az bir 70 yılı vardır. öyle eski bir türkü.

buradan

filozoflar dünyanın her tarafından çıkabilirken, peygamberler sadece orta doğu menşeilidir.
başka yerde şubemiz yoktur, bayilik vermiyoruz...

mersinli bir tertibim vardı murat adında. burnu sürekli akardi. karakolun en bakımsız askeriydi. allah affetsin birazda semeydi. gerçi salak mıydı salağa mı yatardı kimse bilmezdi. her denetlemede karakol komutanı "murat'ı depoya kilitleyin" derdi. çocuğu depoya götürüp üzerine kapıyı kilitleyip " murat alay komutanı içeri girdiğinde rafları duzeltiyormuş gibi yap"derdik. o da bir şeyler gevelerdi ama ne dediğini ne anlardik ne de anlamaya çalışırdık. bir gün nöbet yerinde g3 piyade tüfeğiyle kazayla vuruyordum çocuğu. mermi kafasının bir karış üzerinden gitti. ne korkmuştum ya. hala tüylerim diken diken olur o anı düşününce.