zaman tüneli

(bkz: avusturya)'da 14-18 euro araliginda satilan muhtesem likör. kahveye bocalayip iciniz efenim.

benim hayallerim...
kurarım ve yıkılır.

alm. (bkz: kleeblatt)

asagilanmislik hissinden kaynaklandigini düsündügüm var olan durum. ailelerimiz bizleri birer birey olarak yetistirmiyorlar. 35 yasina kadar annesinin babasinin evinde kalip, eli yeni ekmek tutan adamin/kadinin özgüvemi mi olur allasen? yabancilarda boyle bir durum yok. 18'inde saliyorlar disariya ve bu gencler ayaklarinin üstünde duruyorlar, özgüvenlerini kazaniyorlar.

50. seviyeye geldigim ve 2016'dan beri oynadigim oyun. artik kabak tadi verdi cünkü her pokemona sapka giydirip yeniden piyasaya sürüyorlar.
yakinda pikachu'ya tanga giydirip dogaya salmazlarsa iyi.

yagmurlariyla ünlü (bkz: starbucks)'in kuruldugu sehir.

zamaninda recep tayyip erdogan'a demedigi lafi birakmayip sonrasinda onun partisine katilmis, omurgasinin esnekligi tartisilacak saci seyrek biri.

uyan yeğen bir numara benim için sbbshs

ben sanatına bakarım abi diyenler ile ve bu kalleşle benzer özelliğim yok olmasında inşallah..
yakından tanımak için buyrun tta grup bu konuyu güzel incelemiş..
tta grup alıntı

kedi yakalamıştım evden kaçtı sonra.

sanırım 3 kere filan okudum ve her seferinde ilk defa okuyormuş gibi hissetmiştim. freewriting olayını ilk bu kitapta gördüm ve bende deneyimledim sonra birçok yazımda.

hakan günday'ın a-z kitabında bahsediyorlardı sanırım bu kitaptan. oradan görüp okumuştum iyi ki de okumuşum.

i want you forever even when we are not together...

bu akşam gece neşeli başladı neşeli devam etti. ev arkadaşlarım sağ olsun. ama yazmaya başlayınca yine bir hüzün çöker gibi yüzüme. gözlerim boşluğa dalar gider. tıpkı her gün kampüse giderken boşluğa bakmam gibi otobüsün camından. bu hayatın böyle olmasını ben istemedim. başkalarının kararları ile yönetilen bir hayat akıyor. paranoyak oldum birçok anlamda. istediklerim birer birer oluyor ama bir yandan da kaybediyorum eşyalarımı. geçen hafta kablosuz kulaklığımın birisi kayboldu. bugün telefonumun cam kılıfı kırıldı elimde çıkartırken. yaptığım her şey başka bir şeyi tetikliyor. sanki kaos teorisini yeniden yazıyor gibiyim bir kelebek etkisi senaryosunda. insanlardan bıktım gerçekten. eğlenmemizden nefret eden insanlardan ve her şeyimize engel olmaya çalışan tiplerden. katil olmak hiç bu kadar kolay ve yakın olmamıştı. bilmiyorum beni zorluyorlar gibi. ara verdim her şeye. artık dua etmiyorum beni yoran insanlar için ne halleri varsa görsünler.

asker koğuşu gibi oldu buralar. postal kokusu yok çok şükür. yine de voltamı alıyım ben

samanlıkta bulunan iğneler gibidir. sayısı azdır ama bulunduğu için mutlu hissettirir. ama ne de olsa can acıtır. gözyaşı döktürür, yüreği sızlatır.

eskiden sadece anılar vardı ama şimdi son zamanlarda bir de hayallerimle yaşıyorum iyice garip oldu.

osmanlı döneminde ekmeğe verilen isimlerden biri.

değerli nimet anlamına gelmektedir. nan kelimesi, farsça ekmek demektir. aziz değerli anlamına gelir. arapça kokenli bir kelimedir.

mümtaz şimdi yanımda olsaydı elinden tutup eski istanbul’u dolaşsaydık kimsenin evladı, öğretmeni, arkadaşı yanı sıra dostu olmadığım bir dünyada dedirten gönlümün en derin köşesinde benimle olan kitaptır.

stüdyo celal'de çektirdiği şöyle bir vesikalık fotosu varmış.

konum nişantaşı.

an da kal an da...