zaman tüneli

bir daha cunda munda olursa haber ver. *

büyük pasör futbolcuların atasi. romario'yu gol kralı yapan adam. hem juve hem barcelona hem real madrid'de çok iyi oynadı. xavi, messi ve maradona'yla birlikte gelmiş geçmiş en iyi 4 pas veren futbolcudan birisi. maradona pasör tanımına sığacak birisi olmadığı için ona pasorlerin atası diyemeyiz. laudrup demek neredeyse ara pası demekti.

hintçe şarkı perileri geldi bana durduk yere… dans edilesi olanları kendime saklıyorum*, buyrun;

open.spotify.com/track/7cWn...

edit: bir tane de bonus bırakıyorum kurtlarını dökmek isteyenleredhjs;

open.spotify.com/track/4cFw...

olgunluk yasta midir? hayir. olgunluk yasanmisliktadir. gozlemdedir. yorumlamadadir.

eskişehir çok güzeldi, mutlaka gitmelisin. :)

kısa olarak anlatabileceğim bir anı yok. bir de ben bir şey anlatırken çok detaylı anlatıyorum. tekrar tekrar yaşıyormuş gibi. o yüzden senin istek şarkı çalmaman gibi benimde istek anı anlatmamak için mantıklı gerekçelerim var affınıza sığınaraktan.

yaaa dedin. evet bunu kesinlikle seslendirmelisin lütfeeeennn.
hadi şöyle güzel bir tonla; oğuz yaaaaa *

#3446204
böyle bir şakayı asla kabul etmiyorum. ne demek izmir gömmek?

doğukan feyklerini de doğukan ismiyle açıyordu yek yine bir yaratıcılık peşinde, bir çaba var yani*.

var, ben konya'yı gömücem.
hep gömüyorum.

ama hangi ilçesi olduğunu söylemem.

gitmeyin, gittirmeyin.

not:
konyada okumadım. (çok şükür)
ama 4 sene kadar yaşadım orda

izmir'i gömelim (şaka)

kuvvetle muhtemel 96 yılında sinemada izledim. ilkokuldayken dönemin tüm çizgi filmlerine gidip oyuncaklarını aldırmak gibi hobilerim vardı. mc donald’s çocuk menüsünde de dalmaçyalı serisi çıkartmıştı.

osmaniye'yi de gömelim.

kup de greys.

saflıkla alakalı çok salak bı anım var ama anlatmaya hazır değilim. yo yo yo...
siz de hazır değilsiniz.

tam bir köyden indim şehire dumuru.

çok anı var ama yazmaya üşenir insan.

kıbrıs meselesinde mekik diplomasisi yürütürken bülent ecevit tarafından yemlenip harekat başladığında kibarca dehlenen adam. bülent ecevit’in hafif taşak geçer bir edayla belirttiği gibi; mahir bir diplomattır. o günün intikamını 2001’de almıştır.

abd dış politikasının iki ekolünden birini kendisi, bir diğerini zbigniew brzezinski temsil eder. bu ekoller pratikte pentagon ve cia ile vücut bulur.

brzezinski’nin bakışı daha akademik ifade edilmekle birlikte ironik olarak uygulamada daha primitif süreçleri öngörür. abd’nin dünya jandarmalığı rolünü sağlamlaştırma ve zor oyunu bozar mantığıyla askeri güç vasıtasıyla küresel kontrolcülüğü temeline dayanır.

kissinger’ın akademik bağlamdan ziyade diplomatik altyapıyla kavramlaştırılan dış politika anlayışı ise, yine ironik olarak çok daha sofistike süreçleri öngörür. tez-antitez-sentez altyapısıyla politik süreç kavramsallaştırmanın en incelikli yolları bu ekolün eseridir.

örneğin, samuel phillips huntington gibi tiplerin vur beline kazmayı ‘doktrin’leri (bkz: medeniyetler çatışması) bu iki ekolün acemi şekilde harmanlanma çabasından fazlasına tekabül etmez.

hatta öyle ki, bütün abd akademisini, diplomasisini üstü üste koysanız bu iki ekolün izdüşümüne bile tekabül etmez.

öylesi etkili bir kişiydi.

işte bu sefer dinsiz kitapsiz kafir.

derdin ne kardeşim?

anlat bize atma içine.

derdini söylemeyen derman bulamaz.