zaman tüneli

göt olmadığını öğrendiğimiz ender müdürlerimizden. iyi sözlükler sayın yazar.

bir dönem ceoların ve diğer yöneticilerin başucu kitabı olan savaş sanatı eserinin sahibidir.

döneminde bilge bir kişi ve büyük bir komutan olduğu aşikar ancak savaş sanatı'nı büyük bir beklentiyle okuyan insanlar hep hayal kırıklığına uğrar. çünkü ana düşünce olarak en büyük zafer savaşmadan kazanılan zaferdir fikrini merkeze alır. yani bu cümleyi okuyunca vay canına diyen insan var mıdır bilemiyorum.

gerçi makyavelli'nin prens'ini okuyup rehber edinen insandansa savaş sanatı'nı rehber edinen insan daha tercih edilesidir.

çok tatlısın güzelsin
şekerci mi baban senin
kaşın kara gözün kara
kömürcü mü baban senin

herkesin sonu belli. zaten son konusunda bütün insanlar eşit.
önemli olan o sona nasıl gittiğin.
bu hayattan alacaklı gitmesiysen ne mutlu sana.
ona göre yasamaya bak.
herkes iyi bir hayatı yaşamaya layıktır buda tercihler ile olur.

daha bugün, müdürlüğünü yaptığım ekibimden bir mühendis söyledi.
tam olarak “yok abi, bakma o sözlüğe, sen göt olan müdürlerden değilsin bence” dedi.

bence iltifat…*

vardı böyle huyları...

salamla adamı boğmaya teşebbüs eder gibi yediriyordu. millete eğlence olsun.

geçen alibeyköy tramvay durağında dostom; temsili.*
#3810501

x.com/acilhaberr/status/158...

cin gibisin maşallah. diye bir şey söylendi de şimdi cin var cin var. bir de eti cin var. ondan da bahsettik zaten. portakallı eti cin ve probis de seviyoruz.

geçen gün alibeyköy tramvay durağında akbil doldurmak için sıra bekliyordum.. önümde rus olması kuvvetle muhtemel iki insan irisi de bilet almak için uğraşıyordu.. erkek olanı 2 metre, kadın ise 185 cm olabilir.. kadın deri tayt giymişti. topuklu ayakkabisı vardı. kalçası ve göğüsleri dikkatleri çekmeyecek gibi değildi.. erkeğin omuzları o kadar genişti ki iki türk erkeğini yan yana koysan o omuz genişliğine ulaşmaları mümkün olamazdı. tabii ben bu insanları neredeyse hiç incelemedim.. şık, bakımlı ve güzel fizikli insanlardı..

yaklaşık 3 dakika sürdü biletlerini almaları..
ben de o sırada sağa sola baktım..
arkamda duran türk abla ve abi benim için fısıltıyla konuştular...

fark ettin mi ne edepli çocuk. hiç bakmadı kadına. çok takdir ettim valla.. dedi abla eşine.. eşi de onu onaylayadak. aynen dedi.

memleketteki erkeklerin hepsi benim gibi olsa türkiye ahlakta zirve yapar. yok işte kardeşim. herkes kendine hak görüyor...
kadın tayt giyiyorsa biz bakalım diye giyiyor diyerek kendilerini savunuyorlar zırtolar.

ameller niyetlere göredir...

tipini silkiyim ben onun...

yalan yok. başlangıçta biraz öyleydim denebilir.
halen de ciddiye almıyor değilim, ama sanırım "tip" sayılacak boyutlara taşımadan 'takılmaya' çalışıyorum.

düşmanın kaçış yolunu açık bırakın aksi takdirde ölümüne savaşacaktır.

düşmanın kaçış yolunu açık bırakın aksi takdirde ölümüne savaşacaktır.

bı yumurta kırayım yerken de haberlere bakayım dedim.
hopp szc tv açık kalmış.
adı murat emir profil fotoğrafında atatürk olan şahıs twitter hesabından rte'ye demiş ki sanırsın roboski'den özür dilemeyen sensin.

evet roboski. uludere değil roboski. ama profil fotoğrafı atatürk.
chp'nin özeti.
ve yine ağzımda lokma varken küfredemeden duramadım.

sıla türkü koyun tarafından çekilen kısa film; kısa film olduğu kadar kısa bir belgesel niteliği de taşımakta ve kurgudan ziyade gerçek bir hayatı yansıtmaktadır.



afyonkarahisar'da yaşamını sürdüren ve geçirdiği bir patoz kazası sonucu kolunu yitirmiş kadir ateş'in yaşam mücadelesini, bir metafor ya da mecaz olsa da deniz kızını aramasını, kolunun birini yitirmesine rağmen çocuklarını okutmak için pes etmeyişini ve eber gölü'nün geldiği son durumu anlatıyor.

filmin benim için ifade ettiği anlama geçmeden önce patoz hakkında kısa bir aydınlatma metni girmekte fayda var;

patoz " tahılı döven, tohumları sap ve kabuğundan ayıran, tarım aleti " olarak kullanılmaktadır.

bedeninden bir parçayı kendisinden önce toprağa emanet eden adam kolunu patoza kaptırmış olsa da ruhu terminatör, güçlü, mücadeleyi elden bırakmıyor, bu göl onun yaşam mücadelesinin bir yansıması gibi, kurumakta olan bir göl olduğu halde tamamen tükenmiş değil, tıpkı filmdeki adam gibi..

adamın mücadelesine o kadar odaklanmışım ki kolunun olmadığını sonradan fark ettim, ki önemli olan da bu değil midir, karşındaki insanın ya da canlının eksiklikleri değil de azmi ve mücadelesidir onu o kişi yapan.

deniz kızını aramak ise bence bir metafordu sadece, ömür boyu aradığın herhangi bir şeye delâletti, onu bulmak için yaşıyor olmaktı, onu bulmak heyecanıyla yaşamaktı, gerçek bir deniz kızı aramaktan ziyâde, hayatının anlamını arıyor olmak gibiydi.

benim için duygusal bir kısa film, belgeseldi,
gerçek bir yaşama ışık tutuyor olmasından mütevellit, daha fazla yüreğe dokunan bir çalışmaydı.

" deniz kızını aramaktan" vazgeçmememiz gerektiğini hatırlatan, insanın neyi ya da kimi kaybederse kaybetsin yaşamak ve güçlü olmak zorunda olduğunu vurgulayan bir filmdi.

sen eksikliklerin değilsin, hiçbir şey hayallerinden vazgeçmeye sebep değildir.

dededen zengin değilim. ama olmak üzereyim. dedenin osmanlı zamanından kalma tapularını bulduk. malatya nato üssü bizim arazi çıktı. 35 bin dönüm.hatta yapılırken devlet ziraat bankasına para yatırmış hak sahipleri alsın diye. kimsenin haberi olmadığı için haineye devrolmuş para. avukat uğraşıyor. sağlam para gelecek..

willy russell tarafından yazılan tek kişilik oyundur kendisi. meşhur chips and egg repliğine sahiptir. daha önce orijinal dilinde izlemiştim ve dün akşam sumru yavrucuk tarafından revize edilmiş hâlini izledim. normalde shirley, arkadaşı jane'in daveti ile yunanistan tatiline gidiyorken yerli versiyonda bodrum'a geliyor. e haliyle bazı replikler ve yorumlamalar değişmiş. ne yalan söyleyeyim ben sumru yavrucuk versiyonunu daha sıcak ve daha eğlenceli buldum.

ayrıca oyunun filmi de çekildi 1989 yılında. shirley rolünde pauline collins oynuyor. meraklısına duyurulur.

ama sanırım milli geleneğimiz değişmeyecek: vatandaş önce devlete bir uçan araba almadan, kendisi de alamayacak..
(sonrasında görün bak, havada ne yollar, geçitler, viyadükler, tüneller ihale olunup milletin 'alnına' yapıştırılıyo, aklınız şaşacak..)

bizim dededen değil ama dede zengin. herifler ne bize ne kardeşlerine bişey bırakmamış. ajlık ajlık.