zaman tüneli

beğenileri içi teşekkür ettiğim yazar, sağolsun var olsun.

ben bu konuda geniş perspektiften bakan kimseyi görmedim.
tüsiad bir gazeteciye rapor hazırlatmıştı. raporun özeti şuydu kürtleri kürt diye çağıralım.
erdoğanın 2000-2015 arası kafasindaki şey buydu. kürtlere kürt dedikmi tamam...
ha keza chpnin kürt raporunu okudum. hala sitesinde vardır. raporun özeti şu; yazılmış en süper rapor, bizim rapor.
ne bir analiz, ne bir saptama, ne istatistik hiçbirşey yok ama 100 sayfanın 99 sayfası en süper rapor onların raporuymuş. sosyal bilimler bölümünde biri kürt sorunu üzerine tez alıp chp'nin raporunu getirse, hoca direk suratına çarpar. o kadar büyük bir ucuzluk.
raporun sonucuda şu diyarbakır cezaevini kapattıkmı tamam (erdoğanda okumuş olmalı diyarbakır cezaevini kapattı).

türkleri bir tarafa bırakalım, sürekli özerklik isteyen kendini kürt partisi diye pazarlamaya çalışan ucube tarikate gelelim. o şeyinde kürtler üzerine hazırladığı hiçbirşey yoktur. bırakalım kürt raporunu kavalanın hazırlattığı kürtçe sözlük kitap vesaire hariç kürtçe yazılmış basılmış hiçbirşeyde yoktur. yani özetle kürtler ve kürtçe üzerine türkiye'de basılan eser yoktur, basılanların neredeyse tümü arkasında kim olduğu belirsiz yabancı dernekler hazırlatmıştır. hiçbir kürt; kürtleri merak etmemiştir.
kürdistan neresidir, kürtler kimdir. kürt kimliği nedir?
burada türkiyenin silemediği önemli bir problem vardır. kürtler sadece türkiyede yoktur. irak ve iranda da hatırı sayılır kürt nufus vardır.
sınırları türkiyenin ötesinde olan birşeyi silmekte mümkün olmamıştır.
coğrafya kaderdir. coğrafya insanlarıda şekillendiren şeydir.
ayrıca kürtleri doğu anadolulular ve gdoğu anadolular diye ikiye bölüp ele almak lazımdır. tüekiyenin gdoğu bölgesi hem etnik hem coğrafi açıdan arap levhasının üstündedir.
bu bölgede yaşayanlara kürt demek ne kadar eğri doğru tartışmalıdır. bir miktar arap azınlık mevcut olsa da kürt çoğunluğun güneydeki araplardan etnik farkı hemen hemen hiç yoktur.
arap kürt arasındaki çizgiyi dil oluşturmaktadır.
muhtemelen çizgiyi yaratan safeviler-selçuklular ile memlükler arasındaki sınırdır.
yerel olarak farslaşmış yada kürtleşmiş gruplarda vardır. sözgelimi antepteki zeugmadaki kız figürleri anteplilere ait değildir. bu kızların yada kadınların hepsi tipik mardinlidir. muhtemelen sümer yahut asur kökenli olup bugün kürtçe konuşan kentler mevcuttur.
doğu anadolu bandına gittiğimizde durum çok daha karışık bir hal almaktadır. örneğin van ahlatta selçuklulardan kalma binlerce mezar taşı vardır. bu yazılar arapça yazılmıştır ancak arapçayı sonradan öğrenen bir türk; nasıl arapça konuşursa, böyle bozuk, türkçeden esinlenmeler olan bir arapça ile taşlara kazınmıştır. öte yandan ahlattaki mezarlarda yatan kişilerin isimleride gayet ilginçtir. bir kısmı ahmet tevfik vs arapça isimler olsada büyük bir kısmı orta asya türkçesindeki isimlerdir. oysaki bugün o bölgede hemen herkesin anadili kürtçedir.
doğu anadolunun orta asya bağlantısını genetik tahliller teyit etmektedir. genetik tahlillere göre doğu anadolu bölgesinin yüzde 25i çindeki uygurların akrabasıdır. aynı şeyi tarihsel kayıtlarında doğruladığını not ermek gerekir. cengiz han uygur hükümdarı alaettin eretnaya mektup yazarak kendisine itaat etmesini istemiş ve eratna'da itaatini bildirmiştir. bundan sonra sultan alaaddin eratnaya harzemşahlılar üzerine yürümesini emretmiştir. sultan alaattin eratna harzemşahlıları mağlub ederek doğu anadoluyu moğolların eyaleti haline getirmiştir. (muhtemelen sadece harb edip asker getirmemiş bir kısım uygur aşiretlerinide doğu anadoluya taşımış olmalı).

özetlersek:
irak kökenli bazı yazarlar ve tarihçiler ergenekon efsanesi benzeri, yunanlılar zamanında dağ başında 10 tane gordalının türeyip adriyatikten çin settine yayıldığı gibi safsatalar üretiyorsa da. ha keza türk tarihçileri; tüm kürtlerin aslında türklerden geldiğini iddia ediyorsa da, kürtlerin etnik kökeni bu kadar basit değildir. uratulardan sümerlere ve uygurlara uzanan birçok grubun farsların hakim olduğu ve farsçanın yaygın olduğu bölgede harmanlanmasından ileri gelmektedir.

tarih perspektifinden kökenden girdim sonrasına belki daha sonra devam ederim, belkide etmem...

elbette hepimiz…*

ilk iş "çok şükür hamam böceği olarak uyanabilirdim." deyip hamd ettmek diyeceğim de muhtemelen "miyav" derim.

31 değil 35 çekenler

bunlar kendi içinde karakteristik olarak fraksiyonlara ayrılır.
1-) sıradan yavşak: bu karakterdeki oluşumlar sıradan yavşaklardır. ona buna mesaj atıp aaa kim koydu onu oraya diyebilirler. zararsız gibi görünürler. varlıkları bile zarardır. onlardan kaçmak için konuşmak istemiyorum demeniz yeterlidir.
2-) acme yavşak: rütbeli yavşaklardır. her tarakta bezi olan, her çiçekten bal ve bilgi alan, bu bilgileri diğer çiçeklere satan bu yavşakların yavşaklıkları zor anlaşılır. kendilerini gizlemekte ve kamufle olmakta usta olan bu yavşakları ayırt etmenin en kolay yolu açıkça yavşak mısın diye sormaktır. sensin yavşak diyorsa yavşak olmayabilir ama "yoo" diyosa kesin yavşaktır. onlardan kurtulmak için cevap vermemekte ısrarcı olmanız gerekir.
3-) turbo yavşak: kıdemli yavşaklar olarak bilinen bu türler size ilgi ve bilgi satarlar. sizin neye ilginiz ve merakınız varsa onlar ordadır. üstün ırk olan bu türün en belirgin özelliği ise ifşa olduğu anda usulca konuyu kapatmak istemesidir. halkın içine karışan ve asla fark edilmediğini sanan bu tip yavşaklardan izole olmak için dm kutunuzu kapamanız gerekir.
4-) yavşak-ul ekber: yavşakların en kıdemlisi olan ve bu yola yıllarını veren bu yavşakların en belirgin özelliği diğerlerinden farklı olarak sevgi pıtırcığı gibi davranmalarından geçiyor. bordo bereli sınıfına alabileceğimiz bu tür yavşaklardan uzak durmanın maalesef bir yolu yok. siz nereye giderseniz gidin size ulaşırlar. çok yavşaklar.

#3812772
bende yenge yok ki :(
senelerdir de olmadı.

tanıdığın bana layık gördü... ahaha.
ben bile güldüm :(

flört ne lan ? 97 yazında mıyız ? normalde ilim ve hikmete dair incileri muhibbanımıza takdim amaçlı buradayız ama benim harama sağır kulaklarıma kadar ulaşan fısıltılara göre, sözlükte sağlam kuzu bayramı dönüyormuş. evet (bkz: kuzu bayramı)

bu karikatür de her soruya uyuyor. *

bi kardeşimin daha başını bağladık hayırlısıyla
puanım 9

kızların bir çoğu "naruto dayı" diyecek tabi.
hatta "mümkünse evrende noolur! noolur!" diye serzenişte de bulunacaklar.

sanki dün normaldi

premiyum paket sahibi olduğum için 4 kadın yazara kadar flörtleşebiliyprum

dayı hayırdır. sen niye piyasa yapıyon bugün..

yenge kapıya mı koydu.

dayı dur allahını seversen zaten ortalık karışık.

benim başlık açmadığım zamanlara denk gelen bir serzeniş olsa gerek.

ah çekiyorum
vah çekiyorum
yuh çekin

dayı hayırdır. sen niye piyasa yapıyon bugün..

yenge kapıya mı koydu.

affınıza sığınarak "ama o gerçekte öyle biri değiiiil."*

ah azil beni çok yordun..

deha ve delilik arasında seyreden bir hikaye..
hakan günday hep merak ettiğim bir yazardı. yazdıklarının bana hitap edeceğini düşündüğümden, tanışma olarak ilk kitap deneyimi azil' den yana kullandım. oysa ki aklım kinyas ve kayra'da yalan değil.

azil ilk olarak bana çok karmaşık geldi. adam kabus mu görüyor, rüyada mı, hasta mı, psişik güçleri mi var ciddi olarak çözümleyemedim. bu yüzden ağır ilerlediğim bir hikaye oldu. yazarla da bozuşmuş olabilirim 'ben seni böyle beklemiyordum' diye sızlanmış olabilirim.
günday okuyucularına bu kitabı sağlam bir kafa, sağlam bir psikoloji ile okuyun demek isterim. benim dikkat dağınıklığım ve uzun süredir kitap okuyamam zaten zor bir çözümleme gerektiren karakteri anlamamı oldukça zorlaştırdı. fakat şöyle bir durum var kesinlikle derinlik ve doluluk var. sayfalar ilerledikçe sırra vakıf olmaya çalışıyorsun. yazarın zekası, sevgi ve nefret çatışması oldukça şaşırtıcı. kafasının içindekini sanki canlı beyin ameliyatı yaparcasına aktarıyor. bir dünyaya giriyorsun ve o dünya çok yaratıcı, çok ürkütücü ama gerçeklik ile harmanlanmış. sanırım yavaş yavaş ilerlememdeki bir başka sebep bu kurgunun karmaşık olduğu kadar kusursuz ilerlemesi. benim alışık olmadığım bir dil ama önünde şapka çıkartılır.

azil ile sağa sola çarptım. çünkü o tuhaf biri. farkındalığı, suçluluk duygusu, kendisine yer edinememesi ama her şeye rağmen muazzam bir çaba göstermesi onu tuhaf olduğu kadar gerçek biri de yapar. o bir dahi ama hiçliğin ortasında gösterildi ve belki de bu yüzden deli de denildi.

tüm standartların dışına çıktığımız zaman kafamızın içinde neler oluyor? tahmin edemeyeceğimiz sıra dışı olaylar..

beni çok zorladı ama ilerleyen zamanlarda belki bir kez daha elim gider azil'in üzerine. çünkü beni arafta bıraktı tam bitiremediğim sonuna gelemediğimi hissettiğim bir duygu bıraktı.
daha seninle işim bitmedi..