zaman tüneli

doğru yoldadır fakat tarafları tartıştırmayacak otoriteyi kurmak çok daha önemli.

erkek dediğin elini masaya vurup nerede bu toz bezi diyer bağırabilmeli.

hep 'günaydın sözlük' başlığında alırım.

şu sıfatta bir yavşaklık sezmiyor musunuz?

böyle olması gerektiğini bilen erkektir.
kimse kimseyi yemesin. genellikle böyle olur. ve bu doğaldır. aksi halde insanlar yuvalarında huzursuz olurlar.
kaynanalar geri adım atmalı. ve gelinleriyle tartışmamalılar. oğlunun mutluluğunu düşünen bir anne geliniyle sorun yaşamak istemez.

ben hanımım için dünyayı karşıma alırdım.

milliyetçiler, islam coğrafyasını bir daha bir araya gelemeyecek şekilde ayırdı.

emperyalizm ise birleşerek ortak pazar oluşturdu, ortak ordu kurdu, ortak siyaset oluşturdu , vizeleri kaldırdı ve sen sıttın sene bu sömürüden çıkıp totonu emperyalizmin kucağından kurtaramazsın. üretimde ve pazarlamada onlarla rekabet edemezsin. bilimin teorikten ileri gitmez, azıcık parlayan ve pratik vağat eden adamlarını hemen kaparlar.

artık komanizimle mi birleşirsin, luayikçilik ya da geleneksel din ile mi birleşirsin, islam ile mi birleşirsin bir şekilde a .b ve a.b.d'ye denk bir birliğin olması şart yoksa kölelikten ve köpeklikten kurtulamazsın. nüfusunun % 80 oranı açlıktan ölüyor.

(bkz: sarılırken parmak uçlarında yükselen kız)

sarılırken parmak uçlarında yükselen kız romantizmi yapılıyor fakat bunun erkek versiyonu yapınca "tükaka", "eheheh" gibi eylemlere giriliyor. halbuki bunun ardında kocaman bir dram var!

hangi erkek isterdi kısa olmayı?
hangi erkek çocukken bilebilirdi çocukken yumurta, süt gibi besinlere abanması gerektiğini?
kader olum bu kader!

kısa erkekleri ötekileştirmeyin!
kısala erkekler de sever.

dinleyin:
"evlenmek için biriktirdiği 200 bin tl'yi "nasibim çıkmadı." diyerek tsk'ya bağışlayan arif yağcı evlendi.
antalya'da asgari ücretle çalışan ve evlenmek için 10 yıldır biriktirdiği 200 bin tl'yi tsk'ya bağışlayan arif yağcı:
"şu an savaşın içindeyiz. ajanlar ülkemizde cirit atıyor. ülkemin buna ihtiyacı vardı."
....
hayır şimdi bu oluşum üreyecek bir de.. düşünebiliyor musunuz..!

buradan

bu vesileyle ilhan irem'e tekrar rahmet dilerim.

origami yapan ve burçlara inanmayan yazarımız. hoşgelmiş.

hoşgeldin diyin yazarımıza bizi evcil sansın. *

eylüldeeee geeeeeeel.
edit. ilk defa nickaltı açtım olluooom

kendiyle beraber beni de yükselten kız

defne parkı

kadın katlama sanatı mıydı neydi bu

en iyi yaptığım işlerden biri ,birazdan görsel ekleyeceğim.
bir kurbağa, cok da güzel zıplıyor.

oldukça kalabalık eklentileri de olan, çantalı vs şarjlı bir alet seti. (hakkındaki akla ziyan sayısız övgüler, tanıtımındaki oscarlık reklam filmi falan etkili oldu sanırım.) eşim, "ne bu, ne yapacaksın yani, tam olarak hangi işte kullanacaksın.." diye darlayıp da duruyor. hayır meret ağır ve irice de bir şey.. kenara köşeye itsen de sırıtıyo..
(sanki bilsem ondan saklıycam.. alla alla yaa..!)

"şunun şurasında ne kadar kaldı ki" diye düşündüren. *

burçların gercek olduğuna inanmak kadar bos bir eylem daha var mı bilemedim?

ben ki, maddi durumu fena olmayan biriyim, 1 milyon dolara o tangayla istiklal caddesini yukaridan asagi kosarim. hatta bayan hayranlar icin tangayi cikarip kafamin ustunde kovboy gibi ceviririm bile.

ülkenin ekonomik sistemi neydi?

ite yedir, köpeğe yedir, kurda yedir; lakin vatandaşa yedirme sistemiydi.

adamcıklar; mölteciyi sağlık ve iş sahabısı yaptı, esrarcıyı ve katili topluma kazandırmak adınz işe aldı. sırf ben bu şekilde 20 kişi sayarım devlat memuru olmuş. eee şimdik de sıra teröristlerde. sana yok sana yok

tanga olarak mı oynayacağız espirisi gelmemiş henüz. o espri yapılsın üzerine yazmaya gelicem.

neler oluyor bize derken gerçekten soruyorum.
çünkü bu kadar sabırsız, bu kadar tahammülsüz,
bu kadar “bakarız”cı bir topluma
ben imza atmadım.
birbirimizi dinlemek lüks,
empati pahalı,
insanlık stokta yok.
ama herkes çok haklı, orası kesin.