0rene yazar profili

0rene kapak fotoğrafı
0rene profil fotoğrafı
rozet
0rene (editör)
karma: 16679 tanım: 965 başlık: 197 apolet: 6 takipçi: 82
God save the most judgmental creeps who say they want what's best for me sanctimoniously performing soliloquies I'll never see

son tanımları | başucu eserleri


babıls ile büklüm gemisi radyo yayını

başlıyoruz efendim beklerizzzz
devamını gör...

sözlük yazarlarının fotoğrafları

komik bi şey yazcaktım ama bulamadım komik bi şey yazmışım gibi yapın
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

günaydın sözlük

yeni yılın ilk iş gününden günaydın sözlük. bu ne dünün aynısı modunda geldik yine.
devamını gör...

dünyalar savaşı

herbert george wells'in dünyayı işgal etmeye gelen marslıları anlattığı romanı.
kitabın adı dünyalar savaşı olunca ciddi manada bir savaş okuyacağımızı düşünmüştüm ama kitap daha çok dünyanın işgali gibiydi. ana karakterimizin kaçış yolculuğunu okuduk çoğunlukla.
teknolojik olarak insanlıktan çok daha ileride olan marslı yaratıklar kendi gezegenleri yetmemeye başlayınca dünyayı istila etmeye karar veriyor. insanların ne olduğunu bile anlamadığı gelişmiş silahlarıyla bunu yapmaları çok da kolay oluyor.
istilaya ingiltere'den başlıyorlar. kahramanımız da tüm bunlara şahit oluyor.
kitabın böyle biteceğini hiç tahmin etmezdim. beklentim daha kötü şeylerin olması yönündeydi. bu açıdan biraz hayal kırıklığına uğradım sanırım. ama tabii ki bu zekice yazılmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
h. g. wells böyle bir yazar zaten. zamanının çok ilerisinde, harika bir hayal gücü ile yazıyor. yine kendine hayran etti.
beğenmediğim bir nokta ise çok durağan ilerlemiş olması. adamın yolculuğunu okumak güzeldi fakat bazı yerlerde sıkıcılaştı. rahip karakteri de olaya felsefi bir boyut katan güzel bir ayrıntıydı ama çok uzamış gibi hissettim.
her şeye rağmen 8/10 kitaptı. tavsiye ederim.
devamını gör...

2025

herkes için çok güzel geçmesini dilediğim yıldır. mutlu yeni yıllar sözlük!
devamını gör...

anın fotoğrafı

akmıyor mlsf.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaşlılık belirtileri

soğuk algınlığının yataklara düşürmesi. geçen hafta bir hasta oldum 3 gün 38.5 ateşle yattım. ah eski gençliğim olsa böyle mi olurdu? yarım gün yatar, iki soğuk algınlığı ilacı alır ayağa kalkardım. artık deviriyor...
devamını gör...

dorian gray'in portresi

oscar wilde’ın ilk ve tek romanı olan dorian gray’in portresini ilk kez okudum. okumakta geç kalmış olduğumu itiraf etmeliyim.
hikaye genç ve yakışıklı dorian gray’in lord henry ile tanışması ile başlıyor. bu ikisini tanıştıran ise dorian gray’in portresini yapan ressam basil hallward. basil, dorian’a aşık. zaten bu yüzden yazarın başı belaya giriyor bu romanla ilgili. ahlaksızlıkla suçlanıyor. kitabı sansürlemek zorunda kalıyor ve sansürlerken de epey bir ayrıntı ekliyor. yani bizim okuduğumuz bu sansürlü versiyonu, sansürsüz versiyonundan daha uzun. kitabın sansürsüz versiyonunu da okumak mümkün, everest yayınları basmış. lord henry’nin görüşlerinden epey etkilenen dorian, basil’in portresini gördüğünde bir dilekte bulunuyor. keşke ben değil de bu portre yaşlansa diye. sonrasında olaylar gelişiyor.
kitap aslında beklediğim kadar karanlık ve korkutucu değildi. niyeyse öyle olacağını düşünmüştüm hep. sürekli okuyucudan saklanan bazı ayrıntılar varmış gibi hissettim okurken. dorian çok kötü biri olmuş tamam da ne kötülük yapmış o hiç söylenmiyor. narsistliği ve sürekli haz peşinde koşması mı onu bu kadar kötü yaptı?
yine de çok güzel bir kitaptı boşuna klasikleşmiş bir eser değil.
devamını gör...

normal sözlük 2025 yılbaşı çekilişi

çekilişe katıldım! numaram:6
devamını gör...

bir karanlık pencere

rachel gillig’in iki kitaptan oluşan çoban kral serisinin ilk kitabı. yine bir arkadaş tavsiyesi ile okudum bu kitabı ve yine memnun kaldım.
fantastik okumayı çok sevdiğimi hatırladım 2024’te. öyle olunca da tatmin edici fantastik kitaplar arayışına girdim. bu kitap beklentimi karşıladı.
sihirlerle bir sisin içine hapsedilmiş blunder krallığı’nda geçiyor bu hikaye. sis insanları sihirle enfekte edebiliyor. hastalığa yakalananlar bir sihir kullanma yetisine sahip oluyor ama bu evrende hiçbir şey karşılıksız değil. bu sihre sahip olanlar yozlaşmaya mahkum. fiziken ya da mental olarak sizi bitiren bir sihir. sisin kaldırılabilmesi için on iki kader kartının bir araya getirilmesi gerekiyor. fakat son kartı hiç gören yok.
baş karakterimiz elspeth adında bir genç kız. elspeth de enfekte. yıllarca bunu saklamayı başarıyor çünkü onun sihri hiç kimsenin göremeyeceği bir yerde, kafasının içinde.
daha anlatmadığım çok fazla ayrıntı var hepsini de anlatmam zaten ama evren gerçekten çok incelikle işlenmiş güzel bir evren. serinin iki kitapta bitiyor olması da güzel, gereksiz uzatılmamış demek olur bu da. henüz ikinci kitabı okumadım ama en kısa zamanda okuyacağım.
devamını gör...

kopuk bağlar

j. bree’nin yazdığı the bonds that tie serisinin ilk kitabı kopuk bağlar. altı kitaptan oluşan bu serinin hepsini okudum ama niye okudum bilmiyorum. çok da beğenmedim çünkü.
ilk kitaba dönelim, kitaptaki olaylar günümüz dünyasının üstün yetenekli denilen süper güçlü insanların ve normal insanların olduğu versiyonu bir evrende geçiyor. baş karakterimiz oleander üniversite çağında bir ergen. bu evrendeki yetenekli insanların bir de biyolojik olarak bağlandıkları bağları oluyor. esas bağ olan kişiye bağlanabilen birden fazla kişi olabiliyor. oleander da esas bağ ve kendine bağlanan beş tane erkek var. reverse harem denilen şey var yani kitapta. oleander bir türlü öğrenemediğimiz sebeplerden dolayı kendi bağlarından kaçıyor ve kitap da onun yakalanmasıyla başlıyor.
kitap gerçekten çok yavaş ilerliyor. merak unsuru sayesinde okutturuyor kendisini ama bir şeyler olmayan, olayların ne olduğunu bilmediğiniz için gereksiz ayrıntıya girmiş diye düşündüğünüz çok fazla sayfa oluyor. yazar bir açıdan başarılı yani, gıcık olsam da sonuna kadar okudum.
genel olarak 6/10 kitaptı. fantastik okumak isteyenlere tavsiye edebileceğim daha güzel kitaplar var.
devamını gör...

entry nick uyumu

bunu görmezden gelemedim*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bayan ming'in hiç olmayan on çocuğu

eric emmanuel schmitt’in kaleminden çıkmış bu kitabı yukarıda da tanımı bulunan sevgili insan olun biraz’ın tavsiyesi ile okumuştum.
çok güzel bir kitaptı. hani bazı kitaplar vardır ya insana öyle çok bir şey katmaz ama çok güzel hisler bırakır içinde. heh işte, bu kitap o kitap.
bayan ming, bir tuvalet bekçisi. iş için çin’e gelen fransız bir iş adamı da sık sık tuvalete giden biri. kader onları tuvalette karşılaştırıyor ve bir şekilde bayan ming bu ismini hiç öğrenmediğimiz adama sahip olduğunu iddia ettiği on çocuğunu anlatıyor. anlatırken de sizlere doğu felsefesi ile, konfüçyüs ile harmanlanmış hayat dersleri veriyor. tabii çin’de tek çocuk politikası var ve adam bayan ming’e inanamıyor. işin peşini de bırakmıyor.
hikayenin sonunu anlatmayacağım ama içinizi ısıtan, buruk bir gülümseme bıraktıran bir sondu.
yazarı ilk kez okudum. dilini ve üslubunu beğendim. akıcı yazıyor anladığım kadarıyla. bu kadar kısa ve öz olması da çok hoşuma gitti. ağdalı bir dille ve uzatılarak sıkıcılaştırılmaya çok müsait bir konu çünkü.
iyi ki okudum dediğim tatlı bir kitap oldu. tavsiye ederim.
devamını gör...

mezbaha 5

kitap okumayı seven herkes hayatında en az bir defa kurt vonnegut okumalı diye düşündüm bu kitaptan sonra. çok iddialı bir giriş oldu ama öyle. bu kadar kendine has tarzı olan başka bir yazar okumadım henüz.
spoiler içerir.
baş karakterimiz, hatta tek önemli karakterimiz olan billy pilgrim’den bahsedeyim önce. billy aslında çok düz bir insan. etkisiz eleman. ona rağmen dresden bombardımanı gibi bir olaydan ve bir uçak kazasından sağ çıkıyor. ha, bir de, billy’i uzaylılar kaçırıyor. kitaptaki en güzel ironi buydu bence. billy gibi dümdüz bir karakterin başına sürekli ekstrem olaylar gelmesi. hırslı ya da çaba gösteren biri olmamasına rağmen iyi bir işi ve hayatı olması da.
kitaptaki uzaylılar çok yaratıcıydı ve zekice yazılmıştı bence. bir ikinci dünya savaşı romanının içinde uzaylılar olmasını beklemiyorsunuz ama var işte. hem de çok güzel bir şekilde var. bu uzaylılar zamanı bizim algıladığımız gibi algılamıyor, daha doğrusu biz onlar gibi algılayıp hissedemiyoruz ama billy yapabiliyor. sadece zamanda gideceği noktaları yönetemiyor.
kitapta zaman doğrusal ilerlemiyor tabii ki, bazen okumayı zorlaştırsa da keyfinden hiçbir şey kaybetmiyor insan. zaten doğrusal ilerlese bu kitaba çok ters olurdu.
dediğim gibi okumayı seven herkes bir noktada kurt vonnegut’la mutlaka tanışmalı bence.
devamını gör...

günlük yaşamın psikopatolojisi

sigmund freud’un bu kitabını okumak hiç aklımda yokken bir kitap topluluğu aracılığıyla okudum.
ben kendi çapımda çok okurum ama kurgu okurum. bu tarz bilimsel metinleri şevkle okumam için çok çok ilgimi çeken bir konu olması lazım.
bu kitapta da dille ilgili birkaç kısım hariç pek fazla ilgimi çeken şey yoktu. esasen konular ilginç de freud’un çıkarımları çok zorlama geldi bana. belki de önyargılıyımdır bilemiyorum. psikoloji alanında da bir eğitimim vs. olmadığı için dümdüz bir insan olarak bakıyorum tabii.
kitap temelde günlük yaşamda yaptığımız hataların, unutmaların, dil sürçmelerinin hepsinin bir psikolojik temeli olduğunu savunuyor. mesela bir şeyi yapmak zorundasınız diyelim. vakti gelince yapmayı unutursanız aslında içten içe o şeyi yapmak istemediğinizi savunuyor. en basit haliyle anlattım tabii ben burada.
dil sürçmeleri de aynı şekilde aslında gerçekten söylemek istediğimiz şeyi ortaya çıkardığını söylüyor. zaten literatüre de “freudian slip” diye geçmiş bir şey var bu durumlar için kullanılan.
bana çok hitap etmese de psikoloji okuması yapmayı sevenlerin keyif alacağı bir kitaptı sanırım.
devamını gör...

veronika ölmek istiyor

başarısız bir intiharın ardından akıl hastanesine düşen veronika‘nın hikayesi.
kitap esasen bir haftalık bir süreyi anlatıyor ama öyle dolu dolu anlatıyor ki sanki seneler okuyorsunuz.
kitap beklentimi tam olarak karşılamadı aslında. bu kadar popüler olunca daha etkileyici bir şeyler beklemiştim sanırım ama beklentim neydi onu da tam bildiğim söylenemez.
veronika’nın iyileşmesini istemedim sanırım. ben onunla beraber iyileşemedim çünkü. yine de güzel bir kitaptı. coelho’nun klasik insana kendini ve yaşamını sorgulatan kitaplarındandı diyebilirim.
veronika haricinde hikayelerini okuduğumuz diğer karakterler de çok güzel yazılmıştı. yan karakter diye üzerinde durulmamış değildi. zedka, mara, eduard üçü de etkileyici hikayelere sahipti.
doktora çok kızdım, ne olursa olsun böyle bir şey yapmaya hakkı yoktu. ben veronika’nın yerinde olsam gerçek ortaya çıktığında o adamı dava ederdim... ama dediğim gibi, ben veronika’yla birlikte iyileşemedim bu kitapta. hala veronika’nın baştaki hali gibiyim. belki de o yüzden bu öfkem. iki piyano çalmakla ve bir tane adamı sevmekle geçecek şeyler mi bunlar? bilemiyorum. bildiğim tek şey sorguluyor oluşum.
devamını gör...

beş kız kardeş

paola peretti’nin yazdığı bu kitabı, dürüst olmak gerekirse, sırf adından dolayı aldım. benim ailemde de çok sayıda kız kardeş olduğumuz için bu tarz kitap isimleri hep dikkatimi çekiyor.
kitaptan bir beklentim yoktu yani okurken. yazarı da ilk kez okuyordum.
çok tatlı bir çocuk / gençlik kitabı olduğunu söyleyebilirim. hikaye italya’nın kuzeyinde geçiyor. baş karakterimiz cecilia, işitme engelli bir kız. annesi ve artık alzheimer hastası olan yaşlı teyzeleriyle yaşıyor. onların bakımını üstlenmiş, makarna dükkanını işletiyor.
en büyük teyzesi euterpe’nin son vasiyeti ise kayıp erkek kardeşlerinin bulunması. bu görev ailenin tek genci olan cecilia’ya düşüyor. en yakın arkadaşı giada ile birlikte bu işe girişen cecilia’nın yaşadıklarını okuyoruz.
öyle çok büyük maceralar yoktu kitapta ama bir gencin kendini bulması hikayesiydi. cecilia’nın tek başına ayakta kalmayı öğrenmesi gerekiyordu ve euterpe dolaylı yoldan bunu sağladı.
olaylar hızlı akıyor ve okuması çok kolay bir kitap. yazarın dilini beğendim. özellikle 10 yaş üstü çocuklar için uygun bir kitap olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

hizmetçi (kitap)

freida mcfadden’ı meşhur eden hizmetçi serisinin ilk kitabı.
hapisten yeni çıkmış millie’nin bir evde hizmetçi olarak iş bulmasıyla başlıyor olaylar. ev sahibesi manyak çıkıyor ve sonra olaylar gelişiyor.
kitabın ilk kısımlarında biraz sıkıldım açıkçası ama hikayeye giriş yapmak için gerekli ayrıntılardı. sonraki kısımlarda da bunu çok güzel telafi etti.
ters köşe yapacak bir kitap olduğunu biliyordum yorumlarından ama böyle bir şey çıkacağını asla tahmin etmezdim. yazar cidden harikalar yaratmış ters köşe konusunda.
karakterlerin işleniş tarzı, o gizem ve ufak gerilim anları çok tadındaydı. devam kitaplarını da mutlaka okuyacağım, umarım ilk kitap kadar tatmin edici olurlar.
buradan sonrası spoiler içerir.

“ama bu olmamış.” dedirten tek kısım eve gelen polisin kızının adamın eski nişanlısı çıkması oldu. sonuçta olay koskocaman bir şehirde geçiyor. bu kadar büyük tesadüf olması kurguda küçük de olsa bir kolaya kaçma gibi geldi açıkçası.
bir de okurken millie ile andrew aşkının bu kadar kolay gelişmesi insanda şüphe uyandırıyor. bu kadar kolay gelişince ilişki “evet, tamam, bu adamda bir sıkıntı var.” dedim ki boyutunu hiç tahmin edemesem de haklı çıkmış oldum.
devamını gör...

sıfır noktasındaki kadın

neval el saddavi’nin idam mahkumu olan firdevs’in hikayesini anlattığı eseri. son anlarında başına gelenleri anlatmaya karar veriyor firdevs ve bu eser ortaya çıkıyor.
firdevs... gerçek bir hikaye, gerçek bir karakter olmasaydı “daha gerçekçi yazılabilirmiş.” diyeceğim bir karakter çünkü bu kadar güçlü olmak, bu kadar dik durabilmek bana çok uzak geliyor.
kadının adının olmadığı toplumlarda bir kız çocuğunun, bir genç kızın ve yetişkin bir kadının başına neler gelebileceğini çok net, çok sade ve çok acı bir şekilde okutuyor bize bu kitap.
sıfır noktasında olmanın verdiği özgürlük ve özgüven daha güzel anlatılamazdı gerçekten. kaybedecek bir şeyi kalmamış, kaybedebileceği her şey elinden alınmış kadınların hikayesi bu kitap. firdevs de onların sesi.
aile içi cinsel tacizden, eğitimine ket vurulmasına kadar bizden bir hikayeydi maalesef. çok uzağa gitmeden daha acı hikayeleri duyabilecek olmak içime koca bir taş gibi oturdu.
her sayfasında diken üstündeydim. her anında onunla birlikte hissettim duygularını. erkek egemen bu rezil toplumda kadın olmanın acılarını beraber yaşadım. çok güzel bir kitaptı. çok güzel bir kadındın firdevs.
devamını gör...

sevgiden öte sürekli ölüm

sevgiden öte sürekli ölüm, gabriel garcia marquez’in farklı hikayelerinden oluşan bir kitap.
içerisindeki hikayeler can yayınları tarafından farklı farklı kitaplarda basılmıştır. yanlış hatırlamıyorsam, iyi kalpli erendira ve hanım ana’nın cenaze töreni’nde okuyoruz buradaki hikayeleri.
marquez’in türkçeye çevrilen tüm eserlerini okumuş oldum bu kitapla birlikte. içindeki hikayeleri daha önce de okumuştum bahsettiğim can yayınları kitaplarında ama ikinci kez okumak da bir şey kaybettirmedi aksine bu sefer daha farklı ayrıntılar yakaladığım için daha çok hoşuma gitti. marquez’in kitapları genel olarak böyle bence zaten, tekrar tekrar kendini okutan cinsten.
en beğendiğim hikaye yine iyi kalpli erendira hikayesi oldu. kitabın çoğunluğunu da bu hikaye oluşturuyor zaten, ayrı bir kitap olarak da basılması isabetli olmuş.
ikinci kez okuyunca değerini anladığım hikaye ise boğularak ölenlerin en yakışıklısı adlı hikaye oldu. betimlemeler, kurgu harika yazılmış ve marquez’in edebiyatının çok tatlı bir örneği.
hanım ana’nın cenaze töreni adlı hikaye ise macondo’da yaşanılanlar ve kendtin durumunu anlatması açısından çok değerli bulduğum bir hikaye.
çok eski bir basımdan okudum ve dizgi ile ilgili çok fazla hata vardı, kitapla ilgili tek eleştirim bu.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim