1.
anlamsızlığı nasıl kırdım
başlığı nihilzmi nasıl yendim şeklinde açacaktım fakat çok ilgi çekmeyeceğine klasikleşmiş bir şey olduğuna inandığımdan böyle açma gereksinimi duydum.
yaşamımın ergenlik evrelerinde herkes gibi anlam arayışı içinde olan bir ergendim.
yaptığım veya yapacağım hiçbir şeyi anlamlandıramıyor ve hiçbir şekilde yokluk veya sıkıntı görmediğim o dönemlerde mutluluğa tam olarak erişemediğimi net olarak hatırlamakla birlikte mutlu olmayı es geçip depresif bir karakter olduğumu bile söyleyebilirim. benden büyük kişiler bana nasihat verirken elimde imkanların bulunduğuna dair onlarda olmamasına rağmen şeklinde uzayan özlü sözler söylerken onlara hiçbir şey demeden haklı olduklarına dair kafa sallamaktan başka bir şey yapmıyordum.
aradan biraz geçip düşündüğümde aslında anlamsızlığın gerçek, gerçeğinde çok can sıkıcı olduğuydu. beni anlamsızlıktan kurtaracak tek şeyin yine anlamsızlıkla mücadele etmek olduğunu var saydım. ve anlamsızlıkla mücadele etmek için üzerimdeki ataleti yok etme eğilimi içine girmem gerektiğini gördüm çünkü atıl bir hal insanı direkt olarak gerçeğin içine sokuyordu gerçeğin içinde kalmaksa çıldırtıcı derecede güçtü bir süreden sonra hissizliğin hissi insanın kafasını duvarlara vurup çığlık atmasına ve bu eylemlerden sonra yine olduğu yerde kalmasına ve bu ızdırabın ancak uyuduktan sonra geçeceğine ve uyandıktan sonra tekrar başlayacağına ve bu umutsuz döngünün sonlanmayacağına işaret ediyordu.
kurduğum ilişkilerde veya durumlarda hep fark ettiğim durum onların geçici olmasıydı burada bahsettiğim şey iyi duyguların istikrarsız olmasıdır yani iyi bir şey hissedersiniz ama sizin daha çok tatmin arayan biyolojiniz onun daha iyisini isteyeceğinden bu bir döngüye girer ve her zaman bulunduğunuz veya yaptığınız şey artık sizi iyi hissettirmez veya iyi bir halden sonra yaşanan kötü durum sizi acınası bir şekilde kötü hissettirebilse bile iyi bir duygu kolay kolay kötü bir hissi parçalayıp bozamaz. olaya bu şekilde baktığınızda aslında iyi duygular için çaba sarf etmemeniz gerektiği görüşünü parıl parıl önünüzde görürsünüz fakat bu bir aldatmaca veya kolaycılıktır. içinde iyi bir düşünme hali yoktur. veya bir sorununuz olduğunda insanların neredeyse hepsinin bu sorununuzu umursamadığını veya ondan haz aldığını kolaylıkla fark edebilirsiniz yine insan ilişkileri için çaba sarf etmenin anlamsız olduğunu çıkarmanız çok kolay olacaktır.
bir noktada olaya yanlış yerden baktığımı fark etmem gerekti. bu gereklilikte aslında sürekli bir şekilde kötü hissetmek vesilesiyle olmadı bu sürekli kötü hal durumu daha sonradan fark ettim ki benim üzerimde bir konfor alanı yaratıyordu o kötü hissetme durumu beni dışarıya karşı koruyordu ve atıllıktan uyuşmuş bedenim, zihnim ne kadar acı çekerse çeksin bundan bir noktada keyif alıyordu. umursamama veya hissetmeme şekline dışa vurulan bu kötü his aslında tamamen benim konfor alanımdı. bu alanı fark etmem çok sert ve görece uzun süreli bir kötü hisle ortaya çıktı. bu sert acı sonra beni doğru yere baktırdı. ilk fark ettiğim aslında anlam aramak yerine anlamsızlıktan kaçmak daha pragmatik ve mantıklıydı çünkü bunun başka bir yolu yoktu. beni harekete geçiren motivasyon veya hal esasında bir anlam bulmam değildi anlamsızlığın boşluğundan korkmak ve ondan kaçmaktı. yakaladığım tek anlam benim en temel duyguma yani korkuma hitap eden şeyin beni harekete geçirmesiydi.
öncesinde iş,gelişim, insan ilişkileri vs. gibi şeyler bana çok anlamsız gelirken esasında bunların hayat üzerinde birer gerçekten kaçma hali olduğunu idrak ettim burada beni ataletten kurtaran veya harekete geçirecek şey bunlarda bu anlamı bulabilme durumumdu yani vakit geçirme hali. bu vakit geçirme hali aşağılık veya değersiz bir şey gibi algılanmasın lütfen. bu şey hayatın yegane anlamı ve çok değerli korkudan, hissizlik ve boşluk halinden kaçmak veya kaçarken bununla mücadele etmek hayatın temel gayesidir. çünkü anlam ancak anlamsızlıkla olan mücadelede yatar. ve bu mücadelenin tüm özüne baktığımda fark ettiğim tek şey şuydu esasında ben bu mücadele ile kendimi teselli ediyordum. tüm bu mücadelenin özünde gerçekten(anlamsızlıktan) kaçma, vakit geçirme kaygısı ve teselli vardı hayatın anlamı bu üçünden ibaretti. tüm yaratım sürecinin temelinde gerçekten kaçma duygusu yatıyordu insanın yarattığı her şeyde sistemlerde, eserlerde, ilişkilerde... gerçekten kaçma, vakit geçirme kaygısı ve teselli hepsi bu kadar tüm anlam bu üç kavramda ve bunlar için çabalayıp diğerleriyle mücadele etmekte.
yaşamımın ergenlik evrelerinde herkes gibi anlam arayışı içinde olan bir ergendim.
yaptığım veya yapacağım hiçbir şeyi anlamlandıramıyor ve hiçbir şekilde yokluk veya sıkıntı görmediğim o dönemlerde mutluluğa tam olarak erişemediğimi net olarak hatırlamakla birlikte mutlu olmayı es geçip depresif bir karakter olduğumu bile söyleyebilirim. benden büyük kişiler bana nasihat verirken elimde imkanların bulunduğuna dair onlarda olmamasına rağmen şeklinde uzayan özlü sözler söylerken onlara hiçbir şey demeden haklı olduklarına dair kafa sallamaktan başka bir şey yapmıyordum.
aradan biraz geçip düşündüğümde aslında anlamsızlığın gerçek, gerçeğinde çok can sıkıcı olduğuydu. beni anlamsızlıktan kurtaracak tek şeyin yine anlamsızlıkla mücadele etmek olduğunu var saydım. ve anlamsızlıkla mücadele etmek için üzerimdeki ataleti yok etme eğilimi içine girmem gerektiğini gördüm çünkü atıl bir hal insanı direkt olarak gerçeğin içine sokuyordu gerçeğin içinde kalmaksa çıldırtıcı derecede güçtü bir süreden sonra hissizliğin hissi insanın kafasını duvarlara vurup çığlık atmasına ve bu eylemlerden sonra yine olduğu yerde kalmasına ve bu ızdırabın ancak uyuduktan sonra geçeceğine ve uyandıktan sonra tekrar başlayacağına ve bu umutsuz döngünün sonlanmayacağına işaret ediyordu.
kurduğum ilişkilerde veya durumlarda hep fark ettiğim durum onların geçici olmasıydı burada bahsettiğim şey iyi duyguların istikrarsız olmasıdır yani iyi bir şey hissedersiniz ama sizin daha çok tatmin arayan biyolojiniz onun daha iyisini isteyeceğinden bu bir döngüye girer ve her zaman bulunduğunuz veya yaptığınız şey artık sizi iyi hissettirmez veya iyi bir halden sonra yaşanan kötü durum sizi acınası bir şekilde kötü hissettirebilse bile iyi bir duygu kolay kolay kötü bir hissi parçalayıp bozamaz. olaya bu şekilde baktığınızda aslında iyi duygular için çaba sarf etmemeniz gerektiği görüşünü parıl parıl önünüzde görürsünüz fakat bu bir aldatmaca veya kolaycılıktır. içinde iyi bir düşünme hali yoktur. veya bir sorununuz olduğunda insanların neredeyse hepsinin bu sorununuzu umursamadığını veya ondan haz aldığını kolaylıkla fark edebilirsiniz yine insan ilişkileri için çaba sarf etmenin anlamsız olduğunu çıkarmanız çok kolay olacaktır.
bir noktada olaya yanlış yerden baktığımı fark etmem gerekti. bu gereklilikte aslında sürekli bir şekilde kötü hissetmek vesilesiyle olmadı bu sürekli kötü hal durumu daha sonradan fark ettim ki benim üzerimde bir konfor alanı yaratıyordu o kötü hissetme durumu beni dışarıya karşı koruyordu ve atıllıktan uyuşmuş bedenim, zihnim ne kadar acı çekerse çeksin bundan bir noktada keyif alıyordu. umursamama veya hissetmeme şekline dışa vurulan bu kötü his aslında tamamen benim konfor alanımdı. bu alanı fark etmem çok sert ve görece uzun süreli bir kötü hisle ortaya çıktı. bu sert acı sonra beni doğru yere baktırdı. ilk fark ettiğim aslında anlam aramak yerine anlamsızlıktan kaçmak daha pragmatik ve mantıklıydı çünkü bunun başka bir yolu yoktu. beni harekete geçiren motivasyon veya hal esasında bir anlam bulmam değildi anlamsızlığın boşluğundan korkmak ve ondan kaçmaktı. yakaladığım tek anlam benim en temel duyguma yani korkuma hitap eden şeyin beni harekete geçirmesiydi.
öncesinde iş,gelişim, insan ilişkileri vs. gibi şeyler bana çok anlamsız gelirken esasında bunların hayat üzerinde birer gerçekten kaçma hali olduğunu idrak ettim burada beni ataletten kurtaran veya harekete geçirecek şey bunlarda bu anlamı bulabilme durumumdu yani vakit geçirme hali. bu vakit geçirme hali aşağılık veya değersiz bir şey gibi algılanmasın lütfen. bu şey hayatın yegane anlamı ve çok değerli korkudan, hissizlik ve boşluk halinden kaçmak veya kaçarken bununla mücadele etmek hayatın temel gayesidir. çünkü anlam ancak anlamsızlıkla olan mücadelede yatar. ve bu mücadelenin tüm özüne baktığımda fark ettiğim tek şey şuydu esasında ben bu mücadele ile kendimi teselli ediyordum. tüm bu mücadelenin özünde gerçekten(anlamsızlıktan) kaçma, vakit geçirme kaygısı ve teselli vardı hayatın anlamı bu üçünden ibaretti. tüm yaratım sürecinin temelinde gerçekten kaçma duygusu yatıyordu insanın yarattığı her şeyde sistemlerde, eserlerde, ilişkilerde... gerçekten kaçma, vakit geçirme kaygısı ve teselli hepsi bu kadar tüm anlam bu üç kavramda ve bunlar için çabalayıp diğerleriyle mücadele etmekte.
devamını gör...